Ana Sayfa Kategoriler Editör İletişim  

   Alfabetik Arama
A B C Ç D
E F G H I
İ J K L M
N O Ö P R
S Ş T U Ü
V Y Z



   Ekstra
     müstear isimler
     peygamberler
     Asr-ı Saadet'te Türkler
     basında biyografi.net
     Biyografi Nedir?
     neden biyografi.net
     sizin biyografiniz
     cv nasıl hazırlanır ?
     genel biyografi kitapları
     takma adlar
     editör



 Linkler 
   Biyografi Tv
   facebook/Biyografi Net
   twitter.com/biyografinet
   Biyografi Atölyesi
   boğazdaki aşiret
   biyograf
   biyografi kitabı
   mahmut çetin yazıları
   www.biyografianaliz.net
   biyografimarket.com

   Biyografi Arama

  

isim ara soyadı ara
 
   
   

     Biyografi Market İçerik  
KİTAP BİYOGRAFİ
 Portre Anlatı
 Günlük
 Biyografi Dosya
 Mektup
 Kronoloji
 Kim Kimdir
 Anı-Hatırat
 Otobiyografi
 Biyografi Genel
 Şecere
 Biyografik Araştırma
 Gezi-Seyahat
 Biyografik Roman
 Biyografik Şiir
FOTOĞRAF
 Görsel Kitap
 Biyografik Fotoğraf
 Şehir Fotoğraf
 Tarihi Eser Fotoğraf
  SAHAF KİTAP
  KAYNAKÇA
 Kaynak Tarama-Kupür
 Bibliyografya
 DVD-CD-VCD
 Biyografi Belgesel
 KİTAP GENEL
 Türkçe Dil Öğretimi
 Kaynak-Çeviri

Daha Fazlası BiyografiMarket.com'da



Facebook da paylaş Twitter da paylaş Live da paylaş

Kürt Şerif Paşa

siyaset adamı, büyükelçi


Osmanlı Devlet Adamı


ŞERİF PAŞA, Mehmed



13 Ocak 1865 tarihinde İstanbul’da doğdu. 'Kürt Şerif Paşa' adıyla da bilinir. Babası Hariciye Nâzırı ve Şûrâ-yı Devlet Reisi Kürt Said Paşa’dır.

İlk öğrenimini tamamladıktan sonra girdiği Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’ni bitirmeden ayrıldı. Ardından Fransa’ya giderek Paris Saint-Cyr Harp Okulu’ndan mezun oldu (1884). Burada okurken Paris Sefâreti ikinci kâtipliğinde memuriyete başladı (1882). 1888’de Brüksel Sefâreti ataşemiliterliğine getirildi. İstanbul’a dönünce Sadrazam Said Halim Paşa’nın kız kardeşi Emine Halim Hanım’la evlendi (1890). Ferikliğe yükseltilip (1896) Stockholm ortaelçiliğine tayin edildi (1898). Avrupa’daki Jön Türkler’e yardımda bulundu. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine (1908) İstanbul’a döndü. İttihatçılar tarafından iyi karşılandığı halde kendisine önemli bir görev verilmedi; teklif edilen ıstabl-ı âmire müdürlüğü görevini de kendisi kabul etmedi. İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin Pangaltı Kulübü reisliğini yaptı. Kürt Teâvün ve Terakkî Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Londra’ya veya Paris’e büyükelçi olma arzusu gerçekleşmeyince İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nden ayrılarak Paris’e gitti (1909).

İttihatçılar’ın eski devrin adamı ve jurnalci diye suçladığı Mehmed Şerif Paşa, babasının bıraktığı ve hanımının sahip olduğu büyük servetle Paris’te İttihatçılar’a karşı neşriyata başladı. Bir taraftan yurt dışına kaçan muhaliflere para veriyor, bir taraftan da İttihat ve Terakkî aleyhindeki neşriyatı destekliyordu. Mevlânzâde Rifat’ın çıkardığı Serbestî gazetesinde ve Paris’in ünlü dergilerinden La Revue’de yazılar yazdı. Bu arada aylık Meşrutiyet mecmuasını yayımladı. Islâhât-ı Esâsiyye-i Osmâniyye Fırkası’nı kurup (Aralık 1909) neşriyatını bu fırka adına yaptı. Paşanın muhalifleri, yakışıklılığından dolayı kendisine takılan Fransızca “Beau Şerif” (güzel şerif) lakabını “boş herif”e çevirerek onu yermek için kullandılar. Süleyman Nazif, Boş Herif adıyla bir de kitap yazdı (İstanbul 1910). Mahmud Şevket Paşa’nın katlinden (11 Haziran 1913) sonra gıyabında idama mahkûm edildi ve iki defa öldürülmek istendi. Yayımladığı bütün dergi, risâle ve kitapların Türkiye’ye sokulması yasaklandı. I. Dünya Savaşı başlayınca siyasî faaliyetine ve yayınlarına son verdiği halde İttihatçılar tarafından sürekli izlendi.

Şerif Paşa’nın savaş esnasında Mezopotamya’da Kürtler’i kazanmaları yolunda İngilizler’e hizmet teklif ettiğine dair bir bilgi varsa da bunun ayrıntıları bilinmemektedir. I. Dünya Savaşı’nın son yılında İttihat ve Terakkî önderleriyle arasının düzeldiği anlaşılmaktadır. Bilhassa Câvid Bey’le haberleşen paşa Cenevre’de Prens Sabahaddin, Ahmet Reşit (Rey), Cemil Paşa (Topuzlu), bazı Türk subay, gazeteci, memur ve talebelerin de aralarında bulunduğu kongreye katıldı. Kongre, 12 Ocak 1919’da toplanan Paris Konferansı’na sunulmak üzere bazı kararlar aldı ve bu konuda teşebbüste bulunması için Şerif Paşa’ya tam yetki verdi. Bu kararlarda Türkiye’nin bağımsızlığının ve hukukunun korunması, Türkiye’deki azınlıkların hukukuyla birlikte başka ülkelerde kalan Türk azınlıklarının hukukunun da gözetilmesi, Türk esirlerinin iadesi ve yabancı ülkelerde yaşamak zorunda kalan Türkler’in ülkelerine dönmesine izin verilmesi isteniyordu. Paris’e dönen Şerif Paşa, Kürt Halkının Talepleri Üzerine Muhtıra (Mémorandum sur les revendications du peuple kurde, Paris, 22 Mart 1919) adıyla on dört sayfadan oluşan bir metin neşretti. Günümüzde Kürt ayrılıkçılarının çok önem verdiği, değişik kitaplarda yayımlanan bu muhtırada nüfus istatistiklerine dayanılarak Kürtler’in yoğun biçimde yaşadıkları bölgelerin sınırları çiziliyordu. Şerif Paşa Urfa’nın bir kısmı, Diyarbakır ve Tunceli’nin doğusu, Van gölünün doğusu ve güneyi ile Kirmanşah’tan daha kuzeydeki Irak topraklarına Kürdistan adını veriyordu. Kürt Teâlî Cemiyeti tarafından konferansta Kürtler’in hukukunu savunmak için delege seçilen paşa, aynı bölgede kurulmak istenen Ermenistan’la sınırlarının ayrılması için Ermeni temsilcisi Nubar Paşa ile de anlaşmıştı.

Mehmed Şerif Paşa, Kürtler’in yaşadığı vilâyetlerin Osmanlı idaresinde kalması halinde hiçbir iddiada bulunmayacaklarını, kendisinin de bu konuda bir teşebbüsünün olmayacağını, fakat bu vilâyetler Ermenistan’a verilecek olursa Kürtler’in de bağımsız bir Kürdistan kurmalarının lâzım geleceğini Avrupa siyasî çevrelerine anlatmaya çalıştığını söylüyordu (“Reşid Beyefendi’nin Beyanatı”, İkdam, 3 Ağustos 1919). Ayrılıkçı diye suçlanan Şerif Paşa’nın bu açıklamaları onun ayrılıkçı düşüncelerinin sürekli olmadığını ortaya koymaktadır. Nitekim Yunan isteklerine karşı Türkler ve Yunan Talepleri (Les turcs et les revendications grecques, Paris 1919) adıyla on altı sayfalık bir muhtıra yayımladı. Burada Yunanlılar’ın hak iddia ettikleri İstanbul, Doğu Trakya, İzmir, Ege adaları, Trabzon ve Adana’nın Türkler’e ait olduğunu çeşitli tarihî delillere dayanarak ileri sürüyordu. Yine Pierre Loti’ye yazdığı mektuplarda Türk haklarını savunmaktaydı (Koloğlu, bk. bibl.). Ayrıca Hintli Muhammed Ali ve Ağa Han tarafından İslâm âlemini müdafaa için Paris’te çıkarılan Echos de l’Islam (daha sonra Echos de l’orient) gazetesine nakdî yardımda bulunuyordu. Ahmet Reşit, Şerif Paşa’nın gerçekleri Avrupalılar’a anlatmak için olağan üstü bir gayret gösterdiğini, Paris’teki Türkler’den bir heyet oluşturup Rum ve Ermeni isteklerine karşı belgelere dayanan iki risâle neşrettiğini kaydetmektedir (İkdam, 3 Ağustos 1919). Şerif Paşa, Paris Konferansı’na sunduğu Kürt muhtırasını sadece kendisi imzaladığı halde Türk muhtırasını kendisiyle birlikte Nihat Reşat (Belger), Refik
Nevzat, Ali Galib, Diran Edouard, Albert Fua, Süleyman Midhat, Mehmed Galib ve Abdurrahman Pohh da (Polar) imzaladı. Onun Kürt delegeliğine soyunması ve kendi imzasıyla konferansa muhtıra vermesi Kürtler arasında da tepkiyle karşılandı. Kürt Teâlî Cemiyeti ile Vilâyât-ı Şarkıyye Müdâfaa-i Hukūk-ı Milliyye Cemiyeti’nin şubeleri paşanın Kürt delegeliğini kabul etmediler. Halk tarafından protesto edilen Kürt Teâlî Cemiyeti dar bir Kürt aydın hareketi durumuna düştü. İstanbul gazetelerinde her gün Şerif Paşa ve Kürt Teâlî Cemiyeti aleyhinde yazılar çıkıyor, Kürt ileri gelenleri gazeteler aracılığıyla Osmanlı Devleti’ne olan bağlılıklarını bildiriyordu. Babanzâdeler gibi en meşhur Kürt hânedanları da Şerif Paşa’ya delege yetkisi veren Kürt Teâlî Cemiyeti’yle ilişkilerini kesmişlerdi. Kürt Teâlî Cemiyeti ise aleyhinde yapılan neşriyatı samimiyetsizlikle suçluyordu. Şerif Paşa, tartışmaların yoğunlaştığı bir sırada Monte Carlo’dan Türk gazetelerine kısa bir telgraf gönderdi (21 Nisan 1920). Paşa telgrafında, hilâfet ve saltanata olan bağlılığından dolayı zararlı fikirleri ve ayrılıkçı düşünceleri reddederek barış konferansı nezdindeki Kürt delegesi başkanlığından istifa ettiğini, bir müslüman olarak hiçbir siyasî fırkanın tesir ve nüfuzuna kapılmadan bütün gayret ve mesaisini hilâfet hukukunun korunmasına harcayacağını bildiriyordu. İstanbul gazetelerinde neşredilen bu telgraf (24 Nisan 1920) paşanın siyasî mücadelesinin sonu oldu. Böylece Şerif Paşa’nın İttihatçılık’la başlayan siyasî hayatı bir yıl bile dolmadan muhalefete dönüşmüş, özel şartlarda muhalefetten ayrılıkçılığa geçmiş, bu da ancak iki yıl sürmüştür. Bundan sonra ölünceye kadar ciddi bir siyasî faaliyette bulunmaması bunun açık delilidir. Şerif Paşa, ayrılıkçı neşriyatta yazıldığı gibi Kürt diplomasi tarihinde önemli bir isim değil çok özel şartlarda siyasî tavır koyan birçok Osmanlı aydınından biridir. Eduvige Pairani ile ikinci evliliğini yapan Şerif Paşa (1921), ömrünün son yıllarını bu evliliğinden olan ve İtalyan asilzadesi Kont Pelorini Manzoni ile evlenen kızı Melek Hanım’ın İtalya’daki evinde geçirdi ve burada öldü (22 Aralık 1951). Naaşı bir müddet aile anlaşmazlıklarından dolayı gömülemedi; daha sonra Kahire’de Şübra’daki aile kabristanına defnedildi.

Eserleri. Mehmed Şerif Paşa’nın yayımladığı Meşrutiyet mecmuasının birkaç sayısı İngilizce, otuz altı sayısı Türkçe (Şubat 1910 - Temmuz 1912) ve elli beş sayısı Fransızca (Ekim 1909 - Nisan 1914) basılmıştır.

Paşa bazı fikirlerini ve polemiklerini şu kitaplarda toplamıştır: Şûrâ-yı Ümmet yahut Numûne-i Denâet (Paris 1909, 16 sayfa); İttihat ve Terakkî’nin Sahtekârlıklarına, Denâetlerine Bülent Bir Sadâ-yı La‘netimiz (Paris 1910, 51 sayfa); Meşrutiyete Doğru-Ben ... ve Hayatım (İstanbul 1911, 62 sayfa; Paris 1912, 63 sayfa); Ahvâl-i Hâzıra (İstanbul 1330/1912, 15 sayfa); Tehlike Daima Tehlike (İstanbul 1330/1912, 15 sayfa); Bir Hasbihal (İstanbul 1330/1912, 15 sayfa); Quelques réflexions sur la guerre turco-balkanique (Paris 1913, 73 sayfa); Îkaz: Millet-i Osmâniyye’ye Bir Hitabe (Paris 1914, 28 sayfa).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Sicill-i Ahvâl Defteri, I, 632, DH-SYS, dosya 57-1, vesika nr. 77, DH-ŞFR, dosya 41, vesika nr. 77; Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Sicil Dosyası, nr. 343; Salnâme-i Nezâret-i Umûr-ı Hâriciyye, 1318 (haz. Ahmed Nezih Galitekin), İstanbul 2003, III, 146; Şerif Paşa, Meşrûtiyete Doğru-Ben ... ve Hayatım, İstanbul 1911, s. 8-9, 29-36; Hamid Aral, Dışişleri Bakanlığı 1967 Yıllığı, Ankara 1968, s. 111-112, 118-119; İsmail Göldaş, Kürdistan Teâli Cemiyeti, İstanbul 1991, s. 257-262, 268; Hasan Yıldız, Fransız Belgeleriyle Sevr-Lozan-Musul Üçgeninde Kürdistan, İstanbul 1992, s. 197-204; Rohat Alakom (Ali Aydın), Şerif Paşa: Bir Kürt Diplomatının Fırtınalı Yılları, İstanbul 1998, s. 17-18, 110-111, 117, 133-144; Câvid Bey, Felâket Günleri (haz. Osman Selim Kocahanoğlu), İstanbul 2000, I, 270-357; L. Bell, Mezopotamya’da 1915-1920 Sivil Yönetimi (trc. Vedii İlmen), İstanbul 2004, s. 120; Hakan Özoğlu, Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği (trc. Nilay Özok Gündoğan - Azat Zana Gündoğan), İstanbul 2005, s. 141-147; “Men‘-i Duhûl”, Tanin, İstanbul 27 Teşrînievvel 1325; “Cenevre’de Türk Kongresi”, Alemdar, İstanbul 16 Şubat 1335; “Sakin Fikirler ve Telakkiler Etrafında”, a.e. (21 Teşrînisâni 1335); “Kürtlerin Sadakati”, a.e. (5 Kânunuevvel 1335); “Şerif Paşanın İstifası”, Alemdar ve Peyâm-ı Sabah (24 Nisan 1336); “Kürtler Câmia-yı Osmâniyye’den Ayrılmayacaktır”, Tasvîr-i Efkâr, İstanbul 2-3 Kânunusâni 1336; Hikmet Nisan, “Fransa’da Yerleşmiş Türkler”, Yeni Sabah, İstanbul 10 Mart 1940; “Gömülmeyen Ölü”, Hafta, sy. 146, İstanbul 11 Temmuz 1952, s. 14, 29; Ali Birinci, “Şerif Paşanın Rüyası”, Dergâh, sy. 28, İstanbul 1992, s. 18; Orhan Koloğlu, “Bo Şerif=Boş Herif Türk mü, Kürt mü?”, Milliyet, İstanbul 11 Haziran 2000.

İslam Ansiklopedisi Ali Birinci




HAKKINDA YAZILANLAR

Murat BARDAKÇI
Boş Herif başaramamıştı Barzani hiç başaramaz
Hürriyet 9 Mart 2003

Mesut Barzani'nin daldığı bağımsızlık ruyası, bana bir zamanlar aynı ruyayı gören ve ‘‘Kürdistan Kralı’’ olma hevesine kapılan Şerif Paşa'yı hatırlattı.

Yakışıklılığı sayesinde Avrupa'da ‘‘Bo Şerif’’ yani ‘‘Güzel Şerif’’, bizde ise ‘‘Boş Herif’’ diye tanınan Şerif Paşa, kendine veliahd bile seçmiş ama sonra bu krallık oyunundan sıkılıp bütün zamanını Monte Carlo'nun büyük kumarhanesindeki rulette kazandıracak bir sistem icadına harcamıştı.

MESUT Barzani gittikçe tehlikeli işler etmeye başladı. Taraftarları bir yandan Erbil'de Türk bayrağını yakarken partisi Amerikan gazetelerinde ilánlar yayınlayıp 'Türkiye'nin buralardan uzak durmasını sağlayın' diyor, sonra da Ankara'daki temsilcisi Dışişleri'ne gidip sıcak mesajlar veriyor.

Barzani'nin bu hareketleri ve bağımsızlık ruyası, bana Kürt meselesini yüzyılın ilk yarısında uluslararası arenaya taşıyan, o günlerde bizi bir hayli uğraştıran ama ismini şimdi çoktan unutmuş olduğumuz bir başka Kürt politikacıyı ve yaptığı gariplikleri hatırlattı: Bizde 'Boş Herif' diye bilinen Şerif Paşa'yı...

Şerif Paşa, 1865'te İstanbul'da doğdu. Irak'ın Süleymaniye bölgesinden gelen ve imparatorlukta önemli vazifeler almış geniş bir Kürt ailesine mensuptu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdi, sonra Fransa'nın en önemli askeri mektebi olan Saint-Cyr Akademisi'nden mezun oldu. Bir ara İkinci Abdülhamid'in yaverliğini yaptı, derken Avrupa başkentlerine askeri ataşe olarak gönderildi, 1898'de Stockholm Elçisi oldu ve on sene boyunca İsveç'te kaldı.

Paşa'nın adını duyurması, işte bu göreve tayin edilmesiyle başladı. Mısırlı zengin bir prensesle, Emine Halim ile evliydi ve karısının serveti sayesinde Stockholm'de refah içerisinde, şatafatlı bir hayat sürüyordu. İsveç Kralı ise dostluk kurmuş, sarayın özel davetlerine katılır olmuştu. Stockholm kadınları tarafından çok yakışıklı bulunuyordu ve etrafında sosteye mensup bir hayranlar grubu vardı.

Şerif Paşa'ya, Fransızca bir de lákap takılmıştı: 'Beau Şerif' (okunuşu: Bo Şerif), yani 'Güzel Şerif'... Bu lákap, Paşa'nın ileriki senelerde Türkiye aleyhine çalışmaya başlamasından sonra 'Boş Herif'e dönecek, hatta bu isimle bir kitapçık bile yayınlanacaktı.

Paşa, hayatı boyunca herşeye muhalif oldu. Gün geldi, o zamana kadar savunduğu ne varsa hepsini reddedip başka fikirlere sarıldı, derken onlardan da bıktı, yeni düşüncelere kapıldı ve oldukça uzun hayatını işte böyle geçirdi.

Bu muhalif huyu, İsveç'te refah içerisinde yaşarken de depreşti ve elçisi olduğu Sultan Abdülhamid'e karşı faaliyet gösteren İttihadçılarla yakınlaştı. Abdülhamid iktidarının son aylarında istifa edip Paris'e gitti, 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilán edilmesiyle İstanbul'a döndü ama bu defa İttihadçılarla kapıştı ve yeniden Paris'e yerleşti. Burada 'Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye' adında bir siyasi parti kurup 'Meşrutiyet' diye bir de dergi çıkarmaya başladı.

Ama, İttihadçı düşmanlığı da sadece beş sene sürdü; 1914'te Paris'ten sıkıldı, kalkıp Monako'ya yerleşti ve Monte Carlo'da 'Mon Keyf' adını verdiği villasında yaşamaya başladı. Karısının serveti ve birkaç sene önce ölmüş olan babasından kalan yüklü miras sayesinde hiç sıkıntı çekmiyor, canı ne isterse yapabiliyordu.

Aradan dört sene geçti, Şerif Paşa Monte Carlo'daki tatlı hayattan da bıktı ve bu defa çok daha başka bir yola girdi: Sıkı bir Kürtçü kesildi ve 'Kürdistan Kralı' olma hülyasına kapıldı. O zamana kadar yaptığı siyasi faaliyetler muhalif bir politikacının hareketleri olarak normal karşılanabilirdi ama artık bambaşka bir yola girmişti ve bu yol onu devletine ihanet çizgisinin de ötesine götürüyordu.

Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, Osmanlı devletiyle müttefikleri savaştan yenik çıkmışlardı ve toplanacak barış konferanslarında yeni bir dünya kurulacaktı. Azınlıklar artık bağımsız olmak istiyorlardı ve Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerle Kürtler de onlarla beraberdi.

Sevr Andlaşması öncesinde bu iş için çaba gösteren örgütlerden biri olan 'Kürdistan Teali Cemiyeti', Şerif Paşa'yı 'Kürt delegesi' yaptı. Paşa hemen bir Kürt delegasyonu teşkil edecek ve bir zamanlar dışarıda senelerce temsil ettiği devletten bu defa toprak kopartmaya çalışacaktı. Bunun için Ermeni tarafıyla temasa geçmekte hiç sakınca görmedi ve 1919'un 11 Kasım'ında 'Kürt temsilcisi' sıfatıyla Ermeniler'in temsilcicisi Boğos Nubar ile bir 'bağımsızlık belgesi' bile imzaladı.

Artık en başta İngiltere ve Fransa olmak üzere galip devletlerin temsilcileriyle bağımsız Kürdistan'ın nasıl kurulacağını tartışıyor, barış konferansına Osmanlı tarafını temsilen katılan eski meslekdaşlarından toprak kopartabilmek için çaba gösteriyor ve her tarafa muhtıralar, memorandumlar, mektuplar gönderiyor, çizdirdiği Kürdistan haritalarını delegelere dağıtıyordu. Sevr'in taslağının Osmanlı diplomatlarına verildiği resmi toplantıda, galip devlet temsilcilerinin yanında Şerif Paşa da vardı.

Hayali, kurulacak Kürdistan'a 'Kral' olmak, Musul'u başkent yapıp orada hüküm sürmekti. Ama oğlu olmamıştı, sadece iki kızı vardı, dolayısıyla kendisine bir veliahd tayin edebilmesi zordu fakat Paşa bunu da düşünmüştü; 'Tahtına senden sonra kim geçecek?' diye soranlara kızlarından birinden olan erkek torununu gösteriyordu.

Ama sıkıntılı karakteri yüzünden bu Kürtçülük oyunundan da bıktı. Günün birinde hem Türk hem de Fransız gazetelerine ilánlar vererek 'Padişahıma ve halifeme bağlıyım ve bu işi bırakıyorum' deyip Paris'ten ayrıldı. Bir ara Mısır'da yaşadı, oradan yine Avrupa'ya döndü, yine Monte Carlo'ya yerleşti ve ve adamlarıyla beraber bütün zamanını kumarda kazandıracak bir sistem icadına harcamaya başladı. Hayalindeki Kürdistan Krallığı, artık rulet topunun hangi numaraya konacağı hesaplarına dönmüştü.

Şerif Paşa, son senelerini İtalya'da geçirdi. Yanında 'torunu' olduğunu söylediği ama Mısır'da yaşayan ailesinin 'torunu değil, sevgilisi' dediği genç bir hanım vardı ve her yerde onunla beraberdi. Krallık hevesi bir ara yeniden depreşti ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletler'e mektuplar göndererek bağımsız Kürdistan konusunu yeniden gündeme getirmeye çalışıp adından az da olsa tekrar bahsettirdi.

'Boş Herif'in maceralı, tehlikeli ilişkilerle dolu ve eski devletine ihanete kadar uzanan hayatı 1951'de, İtalya'da noktalandı.

Bende, Şerif Paşa'nın Avrupa'daki sürgün yıllarında İttihad ve Terakki'nin ileri gelenlerine yazmış olduğu çok sayıda mektubu ve başka bazı belgeleri var. Herbiri diğerinden farklı fikirlerle dolu bu mektupları okuyunca, 'Paşa bütün bu faaliyetlerinde acaba samimi mi idi?' diye düşünmeden edemiyorum. Şerif Paşa'yı yakından tanıyanlar ve bugün hayatta bulunanlar da Paşa'nın sadece ismini duyurup kendisinden bahsettirmeye çabaladığını, Kürdistan Krallığı hayalinin de bu çabanın bir parçası olduğunu söylüyorlar.

İşi şimdi bayrağımızı yaktırmaya kadar götüren Mesut Barzani'nin daldığı o derin hayalin en namlı kahramanı, bir zamanlar işte bu 'Boş Herif' idi.




HAKKINDA YAZILANLAR



Boş Şerif Paşa, Nemrut Mustafa ve Kambur İzzet








Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz
"
İyi ki, biyografi.net var!" 



biyografi.net
    İngilizce Biyografi
   English Biography

    ünlü kadınlar

   Nasreddin Hoca
  ben de biyografi.net'teyim
  fıkralardan seçmeler



   Makaleler
   Trabzon'un Kültürel Yüzü
   Lozan Delegeleri
   İdlib şehitleri
   BULGARİSTAN TÜRK YAZARLARININ BULGARCA ESERLERİ
   Afrika Kitaplığı
   Rusya'daki en etkili 100 Müslüman listesi
   Teröre karşı 1071 akademisyen
   Irak’ta Türkmen Partiler
   Millî Birlik Komitesi Üyeleri
   KKTC Başbakanları

  Biyografik Takvim
ocak şubat mart
nisan mayıs haziran
temmuz ağustos eylül
ekim kasım aralık

    Tanıtım

    Tanıtım


   İletişim
BİYOGRAFİ NET YAYINCILIK
Tel: 0542 235 72 49



[email protected]

Etimesgut Vergi Dairesi
11512253662
Tasarım: Nihat Çeliker www.webofisi.com  

 

Ana Sayfa İletişim Künye Bu Sayfayı Yazdır Sık Kullanılanlara Ekle E-ticaret
Powered By Webofisi.com