|
Kleopatra
Eski Mısır kraliçesi
M.Ö. 69 yılında İskenderiye'de doğdu. Antik Mısır'ın son Hellenistik kraliçesidir. Asıl ünvanı VII. Kleopatra olmasına rağmen, kendisinden önce gelenler unutulduğu için, kısaca Kleopatra olarak bilinir. 9 dil bilen zeki bir kadındı.
Babası XI. Ptolemaios`un vasiyeti üzerine, kardeşi ile evlendi. O zamanlar Mısır'da egemen olan Yunanlılar, Mısır toplumuna karışmamak için kendi soylarından olan kişilerle evleniyorlardı. Bu da akraba evlilikleri sonucu özürlü insanların doğumuna yol açıyordu. Babası öldüğünde 18 yaşında olan Kleopatra tahta çıktı. Halkın içine girebilmek ve halkın kendisini benimsemesi için, kendini Mısır dinine verdi. Kardeşi tarafından iktidardan uzaklaştırılıp sürgüne yollandı.
Kleopatra iktidara yanında büyük Roma diktatörü Sezar ile geri döndü. Kleopatra'nın bir halı içinde Sezar`ın sarayına girdiği ve bu büyük kralı kendine aşık ettiği rivayet edilir. Bu olaydan sonra kardeşi, kimsenin bilmediği bir sebeple Nil sularında boğuldu.
Kardeşinin aradan çekilmesi ile Kleopatra tek başına iktidar koltuğuna oturdu. O sırada Sezar'dan bir çocuğu oldu ve minik Sezarion`u alıp Roma'ya gitti. En büyük hayali, iki imparatorluğu birleştirip Büyük İskender'in de hayali olarak bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı. M.Ö. 44'te Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı.
Sezar ölünce Roma İmparatorluğu, tahta çıkan Octavian (Sezar'ın yeğenive resmi evlatlığı) ve Marcus Antonius arasında ikiye ayrıldı. Doğu artık Marcus tarafından yönetilmekteydi ve ilk işi de Mısır'ı ziyaret oldu.
Antonius, Kleopatra'ya delice aşık oldu. Kleopatra'nin Antonius'dan da iki kız çocuğu oldu. Bir süre Tarsus'da yaşadılar ve bu yıllarda Octavius`a savaş açtılar. Actiumda yapılan savaşta Kleopatra ve Marcus kaçmak zorunda kaldı. İskenderiye'deki sarayına dönen Kleopatra'nın kendisini bir kobraya sokturarak intihar ettiği rivayet edilir. 12 Ağustos M.Ö. 30 tarihinde öldü. Öldüğünde 39 yaşındaydı.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Kleopatra
Necla Yazıcıoğlu Yavi
Yazıcı Yayınevi
"Cloepatra'nın ruh haletleri, boyuna dönerek, renk renk camlardan ışıklar saçan bir fener gibiydi." -Mina Urgan- Cloepatra çağında Batı, buyurgan Romalı erkeklerin tefecilik ve siyaset arenası; Doğu ise üretken ana tanrıçaların ve kraliçelerin egemen olduğu zengin bir dünyaydı. Romalılar, Cloepatra'yı hiç sevmediler. Onu, J. Caesar, Marcus Antonius, Octavianus gibi önderlerini baştan çıkartan, kötülüklerin anası, Mısırlılaşmış Yunanlı bir kadın olarak suçladılar. Cloepatra'nın yaşam öyküsüne ait monografi niteliğindeki popüler metinler Yunanlı biyografi yazarı Plutarkhos'tan bu yana yaklaşık 2000 yıl boyunca hep Batılı erkeklerin kaleminden çıktı. Onun ölümünden 1636 yıl sonra W. Shakespeare "Antonius ve Cleopatra" adlı oyununda, onu haksız yere "fahişe" diye tanımlamış; Bernard Shaw da "Caesar'la Cleopatra" adlı oyununda, ona namussuz kadın diyebilmişti. Daha sonraki yazarların çoğunluğu da, Cloepatra'yı "ayartıcı kadın" olarak tanımlamakta devam ettiler. Yarı çıplak zarif bedenleriyle ağır zırhlar içinde korunan Batılı savaşçıların üzerlerine yalın kılıçla dalan kadın savaşçı Amazonlar, Doğunun simgesi değil miydi? Kilikya'da Olba Kraliçesi Aba, Halikarnas'ta Mausolos'un dul eşi Kraliçe Artemisia. Karya'da granitten Alinda kentini kuran Kraliçe Ada, Suriye'de Palmira Kraliçesi Zenobia ve Mısır Kraliçesi Cleopatra, Doğu monarşilerinin birer yıldızı değiller miydi? 18 yaşında kraliçe oldu. Çok sayıda yabancı dilden felsefeye, retorikten gök bilimine birçok dalda eğitim aldı; Roma'nın en ünlü önderlerine, Doğulu kadının gücünü gösterdi; sevdiğinde ise tüm varlığını verdi. Önce J. Caesar, daha sonra Marcus Antonius ile dayanışması ve aşkları, Doğu ve Batı dünyasını birleştirebilir, tarihinin akışı da değişebilirdi; ancak biri öldürüldü, diğeri ise intihar etti ve Cloepatra'nın kucağında öldü. Actium Savaşında Octavianus'a yenik düştüğünde, önce çocuklarının yasal hakları olan Mısır tahtını sağlamaya çalıştı; özgürlüğünü teklif eden Octavianus'a güvenmedi. "Genç yaşında can verip, küçük bedenimin Mısır'ın en basit bir çukuruna gömülmesini tercih ederim." diyerek yaşamına son verdi. Mısır'ın son kraliçesi onursuz bir özgürlüğe karşın, aşkına layık olmayan M. Antonius'un yanıbaşında mezarına konuldu. "Onu, Antonius'un yanına gömünüz. Yeryüzünde böylesine ünlü bir çifti, hiçbir mezar birleştirememiştir!" -Octavianus, MÖ 30, İskenderiye.- Elinizdeki kitap, zengin bir ülke olan Mısır'ı çelik pençeleri altına alan Roma yönetimine karış, yine Roma'nın baş aktörleriyle birlikte verdiği ölüm kalım savaşı ile farklı iki kültürün çatışmasından başarıyla çıkma yollarını arayan; yürekli bir kadının, ilginç, renkli, heyecanlı ve romantik yaşam öyküsüdür. Bu öyküyü, gerçekçi yönleriyle ve günümüze ulaşan az sayıdaki belgeleriyle, onun trajik ölümünden 2030 yıl sonra, dünyada belki de ilk kez bu defa Doğulu bir kadın yazar Necla Yavi'nin tarihsel biyografi çalışmasını, kaynaklara dayalı farklı yorumuyla sunuyoruz. (Yazarın, bilimsel kaynaklara dayalı Mısır tarihi daha önce yayınlanmıştı.)
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|