|
|
|
Suat Şükrü Kundakçı
siyaset adamı, sendikacı
1932 yılında İzmir'in Bergama ilçesinde doğdu. 10 yaşına kadar Bergama’da yaşadı. Burada babasının küçük bir zeytin yağhanesi vardı. 1943 yılında babası ölünce ailesi İstanbul’a taşındı. Fransız Saint Joseph Koleji’ne yatılı kaydoldu. 1949’da Saint Benoit Lisesi’nin orta kısmına geçti. Daha sonra Haydar Paşa Lisesi’ne kaydoldu. Hikmet Kıvılcımlı'nın kurucusu olduğu Vatan Partisi'nde yer aldı. Kıvılcımlı'nın çizgisinden hiç ayrılmadı. Yapı İşçileri Sendikası ve Disk'in kuruluşunda bulundu.
SÖYLEŞİ
Hapishaneyi üniversiteye çeviren ‘Kızıl Profesör’
Söyleşi: Şenol Çarık
Bugün (11 Ekim) Türkiye sosyalist hareketinin önemli teorisyenlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın aramızdan ayrılışının 41. yılı.
Kıvılcımlı’nın, sosyalist çevrelerde bilinen adıyla Doktor’un, mücadele arkadaşı, Vatan Partisi üyesi ve Yapı İşçileri Sendikası kurucularından Suat Şükrü Kundakçı’yla sohbet ettik. Kundakçı aynı zamanda Hikmet Kıvılcımlı’nın kaleme aldığı “Anayasa Teklifi”ni hazırlayan kişi olarak ismi geçen ve 27 Mayıs 1960 İhtilâli sonrasında yedek subayken teklifi Milli Birlik Komitesi üyelerine ulaştıran isim.
Büyük bir disiplin içinde, dur durak bilmeden çalışarak, insanlığa yol gösterici eserler bırakmış olan Kıvılcımlı’yı halen hayatta olan bir mücadele arkadaşından dinleyelim…
-Sayın Kundakçı, sizi tanıyabilir miyiz?
1932’de İzmir Bergama’da doğdum. Dedemin Demirci Efe’nin tüfek kundaklama işlerini yaptığı söylenir. 10 yaşına kadar Bergama’daydım. 80 kadar işçinin
çalıştığı, o günün kullanılabilir tekniğiyle gazojen motorlu iki-üç taşlı değirmen ve zeytin yağhanesi ve pamuk presleri olan bir fabrikamız vardı. 1943’te babamın ölümü üzerine İstanbul’a akrabalarımızın yanına gittik. Fransız Saint Joseph Koleji’ne yatılı kaydoldum, 1949’da Saint Joseph’i bırakıp Saint Benoit Lisesi’nin orta kısmına geçtim, daha sonra da Haydar Paşa Lisesi’ne kaydoldum. Edebiyat merakım 9. sınıfta başladı. Panait İstrati’nin “Baragan’ın Dikenleri” adlı kitabını okuyorum. Lisede 3-4 arkadaşım var. Onlarla sürekli kitap değiş tokuşu yapıyoruz böyle. Gorki, Upton Sinclair, Nazım Hikmet gibi.
“NİHAL ATSIZ LİSEDE ÖĞRETMENİMDİ”
-Siyasete merakınız var mıydı, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın adını hiç duymuş muydunuz?
Doktor Hikmet’i duymadım. Nazım Hikmet’i duydum ve 1951-52 tevkifâtları oldu, “Komünist tutuklamaları” oldu, biz bunları konuşuyoruz ama bu çevreyle bağlı birini de henüz görmedik. Haydarpaşa Lisesi’nde hocamız Nihal Atsız, okul müdürümüz de Tevfik İleri’ydi. Ama biz daha çok kendi arkadaş grubumuz içinde kalarak ilgi ve arayışımızı sürdürüyorduk.
-Sanırım bu arayış bir süre daha devam etti, peki Vatan Partisi’yle tanışmanız nasıl oldu?
1955 yılının baharıydı. Arkadaşlarımla bir gün bir büfenin önünde bir gazete gördük: Vatandaş gazetesi 1.sayısı.
-Vatandaş Vatan Partisi’nin resmi yayın organıydı değil mi?
Evet, Kadıköy İbrahimağa Caddesi üzerinde bir büfede rastladığımız bu gazetenin ilk sayfasında iri puntolarla; “Uzakdoğu’da İflas Eden Amerikan Politikası” diye bir başmakale vardı. İlk defa böyle Amerika aleyhtarı bir cümleye rastlıyorduk. Arkadaşım Günaydın’la eve geldik, tekrar tekrar bütün yazıları okuduk ve “Vatan Partisi’ne gidelim, yeni kurulmuş” dedik.
-Tam olarak hangi tarihte kurulmuştu Vatan Partisi?
29 Ekim 1954’te kuruldu. Gazetenin nüshalarını takip etmeye devam ediyoruz bir yandan. Ve 1955 yılının 19 Mayıs’ını hiç unutmuyorum. Parti’ye ilk gidişimizdi. Beş kişiydik. Ben, Günaydın, Erol, Nedim Can ve Suat. Sultanahmet’te yarı ahşap bir bina. Giriş katı iki-üç basamak çıktık, sağdaki odanın kapısı açıktı, Doktor masa başındaydı.
-Yalnız mıydı?
Evet, tek başınaydı. Saçları siyahtı, yalnız önünde küçük bir meç halinde bembeyaz saç, bir fitil halinde, mevcuttu. Kitaplar masanın üstünde yığılı, bir tarafta da kulaktan dinleme aleti.
-Aynı zamanda burada muayenede mi yapıyordu?
Evet, muayene de yapıyor partide. “Vatandaş gazetesini okuduk, adresinin oradan öğrendik ve bugün ancak mümkün oldu sizi ziyaret etmek. Partinizi tanımak istiyoruz, bizim sosyalizme sempatimiz var, okulda bir arkadaş grubuyuz” dedik. Çok memnun oldu, ayağa kalktı, iki metre kadar boyu vardı. Yer gösterdi bize, oturduk. Bize Vatan Partisi’ni anlatmaya başladı. Üç dört saat bize parti programını anlattı. Gerekçesini, neden kurulduğunu vb. O anlatırken bizim gözlerimiz ise çakmak çakmaktı.
-Başka konulardan da bahsetti mi?
Tercüme eserlerle sosyalizmin olmayacağını, kendine has yöntemlerle politika yapmak gerektiğini, bunun da Vatan Partisi programıyla olacağını anlattı bize. Bir de tarihten ve özellikle de insan sağlığına dikkat etmek gibi konulardan da bahsetti.
“İNSAN VÜCUDU VAKIF MALIDIR”
-Kıvılcımlı’nın kendi vücuduna çok iyi baktığı söylenir, özellikle cezaevinde her gün soğuk suyla banyo yapması anlatılır.
Evet, Doktor insan vücudunu ‘beytülmal’ın olarak nitelendirir. Yani ‘vakıf malı’. “Bu vücut vakıf malıdır, vakıf malına zarar getirmemek prensibiyle yaşamak lazım” ve “Vakıf malını çok iyi, çok iktisatlı gözeterek kullanmalı” derdi. Bunun için içki ve sigara ‘mekruh’tur da derdi.
-İlk buluşmanız böyle oldu yani. Daha sonra yine gittiniz mi partiye?
Arkadaşlarla bu kadar uzun genişlikte bir konferansı ilk kez dinlediğimizden kafamız yorgun bir düşmüş bir şekilde Parti’den çıktık. İyi bir ayrılıştı tabi bu. İkinci gidişimizde bize el yazısı ile hazırlanmış “felsefe ekolleri” , yani diyalektik ve tarihi materyalizm ve diğer metafizik felsefeler konusunda kısa, küçük fişler halinde 2-3 sayfalık bir metin verdi. Yaz günlerini Vatan Partisi programı, felsefe ekolleri ve buna bağlı birkaç kitabı inceleyerek geçirdik. Ardından 6-7 Eylül olayları patladı. İstanbul, yağmalandı.
-6-7 Eylül 1955 olayları?
Evet. 8 Eylül günü arkadaşım Günaydın’la vapurda gazete okuyoruz, güvertede oturuyoruz. Birisi “Komünistler, Allahsızlar” diye bağırıp duruyor. Biz de dayanamayıp; “ne ilgisi var komünistlerin bu işle” dedik. Bunun üzerine “siz de onları koruyorsunuz galiba” diye tutturmaz mı adam. Bu esnada karşımızda oturan şişman bir adam “onlar gençtir, tabii her şeyi düşünecekler” dedi. Bizimle tartışan adama dönüp “sen biliyor musun bu işleri kimin yaptığını, İngiliz casuslarının işi bu” diye yanıt verdi.
herkes bir anda sustu, kimsenin sesi çıkmadı. Sonra vapur yanaştı, şişman adamla beraber indik vapurdan. Daha sonra bize dönüp; “ benim adım Kerim” dedi. Biz de kendimizi tanıttık. “Maalesef bu basın komünistler diye yüklendi, 26 kişi falan tutuklandı, halk da böyle bir yorum getiriyor işte. Tabi hiç alakası yok. Ee siz nereye gidiyorsunuz” diye sordu. “Vatan Partisi var oraya gidiyoruz” dedik. “Gelin bakalım, Haysiyet Divanı Başkanıyım ben o partinin, ben de oraya gidiyorum” diye karşılık verdi.
KERİM KORCAN’LA TANIŞMA…
-Bu şişman adam dediğiniz Kerim Korcan mı?
Evet, öyle tanıştık Kerim Korcan’la, beraber partiye gittik. Yol boyunca “Jandarma biz komünistiz” ve “Enternasyonal” marşlarını söyledi. Bu tanışmadan sonra çok sık görüştük Kerim’le. Sonraki süreçte de partiye sürekli gidip gelmeye başladım.
-Sizin partideki göreviniz neydi?
Gençlik kolları görevlisiydim. Örgütlenme çalışmaları yapıyorduk bir yandan da. Küçük bir anımı aktarayım size bu çalışmalardan. Kadıköy’de kuramadık bir türlü ilçe örgütünü. İki sivil polis Kerim Korcan’la beni 24 saat takip etti. Evlerimiz birbirine yakındı Kerim’le. Polisler sürekli bizi takip ediyordu. Yine bir gün vapurla karşıya geçiyorum. Peşimdeler, indim vapurdan. Tünel’den İstiklal Caddesi’ne oradan Taksim’e, derken Harbiye, Osmanbey… İzimi kaybettirdim. (Gülerek)
-Daha sonra parti kapatıldı değil mi?
30 Aralık 1957’de İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla “Komünist metodu ile çalıştığı ve komünist şahıslar tarafından sevk ve idare olunduğu” gerekçesi ile kapatıldı parti. Gözaltılar ve tutuklamalar geldi ardından. Beni de savcı talimatıyla 3 polis gözaltına aldı ve ardından cezaevine yollandım. Öncesinde de 1955’te Doktor’un Eyüp Sultan’da yaptığı seçim konuşmasında “dini siyasete alet ettiği” gerekçesiyle hem kendisi hem de parti yöneticileri hakkında açılmış diğer davalar vardı. 23 Ocak 1959’da yargılamalar başladı. 27 Mayıs 1960’da sonuçlanan bu davaların sonucunda tüm iddialar beraatla sonuçlandı.
YEDEK SUBAY ÜNİFORMASIYLA GÖTÜRÜLEN ANAYASA TEKLİFİ
-Kıvılcımlı’nın kaleme aldığı ve Milli Birlik Komitesi’ne sunduğu Anayasa Teklifi’nde hazırlayan olarak sizin adınız geçiyor.
Evet, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin ardından Kıvılcımlı’nın hazırladığı ‘Anayasa Teklifi’ benim adımla yayımlandı. O sıralarda Ankara’da yedek subay olarak görev yapıyordum. ‘Anayasa Teklifi’ni Eski Meclis Binası’nda çalışmalarını sürdüren Milli Birlik Komitesi üyelerine (Haziran ayında) kapıdaki görevli bir astsubay aracılığıyla ulaştırdım.
Üniformamdan faydalanarak MBK üyelerine ‘Anayasa Teklifi’ni ulaştırmış oldum.
-27 Mayıs’tan sonra neler yaptınız?
Doktor’un broşürlerini yayınladık (Fetih ve Medeniyet vb.). Bir yandan “Komedi Tiyatrosu” adıyla bir tiyatro kurduk. Tiyatro ekibiyle Anadolu’da seyahatler yaptık. Ondan sonra Doktor’un 1964 yılında “Türkiye’de Kapitalizm”, 1965’te “Tarih, Devrim Sosyalizm” , 1. Kuvay-ı Milliye, 2. Kuvay-ı Milliye kitaplarının yayınını hazırladık.
-Sizin sendikacı bir geçmişiniz de var değil mi?
Yapı İşçileri Sendikası’nın organizatörüydüm ben. Sendikamız 10 bin kişiydi. Birçok ilde örgütlenmeler, eylemler ve direnişler yaptık. DİSK’in kuruluşunda da rol aldım.
-Hep yanında mı oldunuz Kıvılcımlı’nın?
O’nunla birlikte uzun süre mücadele eden üç kişi oldu. Fatma Nudiye Yalçın, Kerim Korcan ve ben Suat Şükrü Kundakçı. 1955 yılında O’nu tanıdığımda 20 yaşında bir gençtim. Öldüğü güne kadar da hiç kopmadım. Günde 8-10 saat birlikte yol yürüdük. Doktor’un anlattıklarından ve kitaplarından edindiğim derslerle proletarya çizgisinin öğrencisi ve eylemcisi olmaya çalıştım. 10 yıl süren bir sendikal mücadele (Yapı İşçileri Sendikası) yürüttüm. Nazım Hikmet dışında, Türkiye’deki eski solcuların önde gelenlerinden hemen hepsini tanıdım. Türkiye’de 1. Şube rakamlarına göre 11 bin kişi fişlendi. Bunların içinde herhalde bin kişiye yakını TKP’ye girdi çıktı, vazgeçmiş olanlar varsa 100-150 kişi de ‘ben komünistim’ diyerek yaşadı ve öldü. Bunların arasında bulundum.
“SENTEZİ BİLİMLEŞTİREN ADAM”
-Son olarak neler söylemek istersiniz?
Er meydanına çıkıp mücadele edecek adamın bir saat sonra ne yapacağını yazmıştır, madde madde saymıştır Vatan Partisi programı. Türkiye gerçeğine göre hazırlanmış bir parti programıdır. Köylünün durumunu, işçi sınıfının, sanayicinin, ticaret erbabının yerini anlatır. Vurguncu ticaret yerine şuurlu ticareti anlatır. Bir planlamayla yapılabilecek bir ticaret düzenidir şuurlu ticaret denilen şey. Bunun için de iktidar olmak gerekir.
Özgün bilim çalışması yapan tek kişidir Kıvılcımlı. Bu çok önemlidir, taklit yoktur Doktor’da. Verilerden hareketle sentez yapar. Veriler dediğimiz nedir? Türkiye’de her makalesinde her broşüründe, dergi ve gazete yazılarında, kitaplarında verilerden hareket ederek bilim yapan bir insandır. Çalışmalarında ayrıca Resmi Gazete yazıları, İTO yayınları, Humanite gazetesi ve Lemonde dergisinden de faydalanırdı. Her çalışması bir sentezdir. Diyalektik illiyet bağlarını taşıyan, maddeci perspektifle olaylara yaklaşan, onlar arasında ilişki ve çelişkileri süreç ve olaya göre aynen olduğu gibi kaleme alıp sentez yapan, bu sentezi bilimleştiren adamdır Kıvılcımlı. Türkiye’de 27 Mayıs’a kadar Marksizm üzerinde kalem oynatan tek adamdır diyebiliriz, çünkü onun dışında Marksizm üzerinde özgün bir çalışma yapan kimse yoktur. Diğer yapılanlar tercümedir.
-Çok teşekkür ederim
Ben de sizlere teşekkür ederim.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|