Ana Sayfa Kategoriler Editör İletişim  

   Alfabetik Arama
A B C Ç D
E F G H I
İ J K L M
N O Ö P R
S Ş T U Ü
V Y Z



   Ekstra
     müstear isimler
     peygamberler
     Asr-ı Saadet'te Türkler
     basında biyografi.net
     Biyografi Nedir?
     neden biyografi.net
     sizin biyografiniz
     cv nasıl hazırlanır ?
     genel biyografi kitapları
     takma adlar
     editör



 Linkler 
   Biyografi Tv
   facebook/Biyografi Net
   twitter.com/biyografinet
   Biyografi Atölyesi
   boğazdaki aşiret
   biyograf
   biyografi kitabı
   mahmut çetin yazıları
   www.biyografianaliz.net
   biyografimarket.com

   Biyografi Arama

  

isim ara soyadı ara
 
   
   

     Biyografi Market İçerik  
KİTAP BİYOGRAFİ
 Portre Anlatı
 Günlük
 Biyografi Dosya
 Mektup
 Kronoloji
 Kim Kimdir
 Anı-Hatırat
 Otobiyografi
 Biyografi Genel
 Şecere
 Biyografik Araştırma
 Gezi-Seyahat
 Biyografik Roman
 Biyografik Şiir
FOTOĞRAF
 Görsel Kitap
 Biyografik Fotoğraf
 Şehir Fotoğraf
 Tarihi Eser Fotoğraf
  SAHAF KİTAP
  KAYNAKÇA
 Kaynak Tarama-Kupür
 Bibliyografya
 DVD-CD-VCD
 Biyografi Belgesel
 KİTAP GENEL
 Türkçe Dil Öğretimi
 Kaynak-Çeviri

Daha Fazlası BiyografiMarket.com'da



Facebook da paylaş Twitter da paylaş Live da paylaş

Latif Çelik

gazeteci, yazar



1960 yılında Adana´da doğdu. İstanbul ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitelerinde tarih eğitimi aldı. Ülkesini, 12 Eylül 1980 ihtilalinden 2 gün önce terketti. O dönemden sonra Almanya´da yaşamaya başladı. Çeşitli gazetelerde tarih araştırmaları yayınladı. 1991 yılında Birlik Gazetesi´ni yayın hayatına soktu.

Türk ve Alman tarihçileri ile bir araya gelerek zaman zaman tarih ve edebiyat sohbetleri organize etmektedir.

Türk-Alman Kültür Tarih ve Entegrasyon Ataştırmaları Enstitüsü'nün açılışını yaptı. Evli ve 3 çocuk babasıdır.




HABER

Almanya´da Türk Izleri kitap olarak basıldı

Su insan için nasil gerekli ise Latif Çelik için de tarih öyle. Tarihe o kadar asik ki, her gece rüyasinda ya bir kale kusatmasinda asker, ya bir düz ovada ilerleyen ordular ile, yada bir ki‚ günü Bavyera´da esarete dogru ilerleyen esir Yeniçeriler ile beraber sonu bilinmeyen bir yolculugun erlerinden. Tarihe ait okudugu kitaplarin sayisi 2 binden fazla Latif Çelik´in. Yilmaz Öztuna´nin Büyük Türkiye tarihin hangi cildinde hangi konu yer aldigini kendisi bilmiyor ama Latif Çelik hemen söyleyebiliyor. “Tarihi daha çok arastirdikca Türk-Alman iliskilerini daha iyi yorumlayabiliyorum“ sözünü hiç agzindan dü‚ürmüyor. Konu ile ilgili verdi konferanslarin sayisi 50´yi çokdan asti. Türk kültürünün Avrupa kültürüne etkisi konulu 5 uluslarasi kongrede teblig sunan Çelik´in bir önemli iddiasi da Alman bando takimlarinin temelinin mehtere dayandigidir. Yilmaz Öztuna, Yusuf Halaçoglu ve Türkiye´nin önde gelen tarihcileri Almanya´da Türk Izleri konularinda arayip sohbet ettikleri bir isim Latif Çelik. Alman, Avusturya, Bosna Hersek üniversitelerinde zaman zaman esir Türklerin Avrupa´ya tasidiklari kültürü anlatan yazar, Türk tarihi ile ilgilenen Alman tarihçilerin de sıkça ba‚vurduklari bir isim konumuna geldi son yillarda. Osmanli´nin Viyana yenilgisi sonrasi Avrupa serüveni ile yakindan ilgilenen yazar oldukça zor, belkide imkansiz bir konunun pesine düsmüs arastirmalarinda; “Viyana yenilgisi sonrasi gelen esir Türklerin akibetleri“

Arastirmaci yazar Latif Çelik´in 130 bin kilometreyi asan tarih yolculugu artik kitaplasti. Logophon Verlag (yayinevi) tarafindan yanlanan kitap Türk-Alman iliskilerinin geçmisini mercek altina alirken gelecekdeki dostlugun gelecekte ilerlemesi gereken çizgiye de önemli ölçüde isik tutuyor. Frankfurt kitap fuarinda tanitimi yapilacak olan kitap iki dilde Türkçe ve Almanca olarak yayinlandi.

Sayın Çelik; kısa bir zaman önce piyasaya çıkan kitabınız “Almanya´da Türk izleri“ hakkında bize biraz bahseder misiniz?

Kitabin konusunu kisaca özetlemek istersek, isminden de anlasilacagi gibi, yasadigimiz ülkedeki Türk kültür izleridir ve Osmanli´dan baslayarak -ve hatta Selçuklular´a kadar uzanan- kültür ve tarih mirasini ortaya çikarmak. Bunu yaparken de elbette günümüz yasantimizla da baglar kurup, Türk ve Alman milletletinin derin dostluklarini anlatmaktayiz. Geçmis ile bu günü sik sik karsislastirma imkanini da özellikle okuyucuya vermek istedik. Kitabimizin Alman ve Türk okuyucuya ayni anda ulasabilmesi için de iki dilde hazirladik; yani konularin tamami hem Almanca olarak, hem de Türkçe olarak okuyucuya sunuluyor. Iki dilde olmasinin önemi surada, iki milletin dostlugu için bu yüzyilin basinda Almanya da ana okullarina bile Türk-Alman dostlugu iicn tablolar asilmis. Kitabimizi da ilkokuldaki Türk ve Alman ögrenciler in ayni anda okuyabilmesi temel cikis noktamizdir.

Kitabin hazirlanmasi ne kadar zaman aldi, bu fikir size nerden geldi?

Bu kitap için ilk fikir ve ilhami bana son Karakoyunlu Yörükleri´nin son Bey´i olan rahmetli dedem vermistir. Almanlar ve Türklerin tarihten gelen bir dokstluklari oldugunu hepimiz biliriz. General Moltke Türkiye´ye ilk geldiginde Malatya-Adiyaman-Maras-Adana-Mersin-Konya güzargahindan gecerken Karakoyunlu Türklmenlerinde misafir kalarak uzun uzun anlatir. Türkmenlerin eksikliklerini söyler ama devlete bagliliklarini anlatirken sözlerini söyle bitirir; “Keske her Alman Karakoyunlular kadar devlete ve otoriteye bagli olsalar.“ Dolayisi ile Almanlar ile iki asira yakin bir tanisikligi olan bir aileden geliyorum. Çanakkale´deki son Osmanli çavuslarindan olan dedem bizi hep Almanlarin iyiliklerini anlatarak onlarin Türklerin dostu oldugu hikayeleri ile büyüttü. Birinci dünya savasindaki Alman progandasinin da etkisi olsa gerek,; “Türkler ve Almanlar birbirlerinin dilini anlasalar dünyaya hakim olurlar“ derdi hep. Gerçekden Alman dostlugu Anadolu insaninda ne kadar derinlerde, ne kadar içten ve temiz duygularla beslendigi malesef pek bilinmez buralarda. Ortaya çikan eseri Alman gençligine de okutacagim icin ayri bir mutluluk duymaktayim. Size çok küçük bir örnek vermek istiyorum: Dedem daha hayattayken “beni, babamdan miras kalan Alman mavzerim ile beraber gömün“ demi‚tir devamli ve bu istegini bizzat yerine ben getirmisimdir. Babasindan kalan bu çelik av tüfeginin üzerinde paslanmis ve zor okunan Almanca olarak yazilan “iki dost milletin dostlugunun sonsuza kadar sürmesi dilegiyle Oberndorf / 1885“ ibaresinin anlamini simdi daha iyi anliyorum. Almanya´da Türk Izleri´ni arastirdigim bu onüç yil içinde Almanya´nin gezmedigim köyü, kasabasi ve mezrasi kalmamistir ve girmedigim kilise ve müze arsivi yoktur diyebilirim. Tamamen kisisel imkanlarimi seferber ederek ve ara stirmaci gayretiyle yaptigim bu ara stirmalarim için 138.000 kilometre yol gittim. Ama degdi mi diye soracak olursaniz hiç düsünmeden size “evet, degdi“ diyebilirim. Çünkü ben, tarihin “belkilerle“ yazilamiyacagini ve somut bulgulara dayanmayan neticelere varilamayacagina inaniyorum ve hep bu düsünceler içinde arastirdim. En büyük hayalim gelecek nesillere bir seyler birakmak idi. Bunu gerceklestirdigim için çok memnunum. Kitaba son noktayi koyunca bir devirde buralara misafir gelen akincilari hayal ederek “bitirdimmmmmmmm“ diye bagirdigimi hatirliyorum. Kitaba alamadigim, ve yainlayamadigim o kadar cok resim ve belge varki, bu kitaptakiler benim yayinladigimin ancak üçte biridir.

Bir kaç örnek verebilir misiniz?

Tabi. Bugün Almanya´da bir çok sehirde rastlamakta oldugumuz en belirgin Türk izlerinin basinda, isminde Türk adi geçen mahalleler, caddeler, binalar veya semtlere rastlamaktayiz. Bunun da ötesinde bir çok Alman´in soy isminden tutun da heykellerde, kilise tavanlarindaki kabartma ve resimlerinde bile Türklerden izlere rastlamaktayiz. Örnegin bir Carl Osman vardir ki, hikayesi son derece ilginç ve hazindir. Orta Frankonya´daki Ansbach sehrinin Rügland köyünde yatan Carl Osman´in yillar süren aramalar sonunda buldugumuz mezar tasinda bugün ne yaziyor biliyormusunuz? “1655´de Istanbul´da dogdu, 1688´te Belgrad´da esir düstü, 1727 vaftiz edildi ve 1735 senesinde 80 yasindayen öldü“. Bir Osmanli sipahisi olan Carl Osman´in ölümüne kadar dinini terk etmedigi ve cenazesine gelen herkese para verilmesini vasiyet etmesiyle oldukça kalabalik bir tören ile gömülmüstür. Kilise kaynaklarindan buldugumuz diger bir bilgi de, Carl Aly (Ali) adli Türk asilli bir papazin sagliginda gizlice yaptirdigi ve hilal seklinde olan mezar tasi ile gömülmesidir. Veya bir Küçük Musafa vardir ki kendisi o dönem Osmanli´nin Avrupa´ya karsi yaptigi sayisiz savaslarin birinde esir edilen onbinlerce esirlerden veya onlar¨n çocuklarindan birisidir. Yine özellikle kilise kayitlarindan çikarabildigimiz bulgular dogrultusunda esir olarak getirilen ve Hristiyan edilen Türk askerlerinin hikayesini konu etmekteyim kitabimda.

Esir kadinlardan da söz ediyorsunuz kitabinizda...

Evet. Bizde bayan tarihçiler yok denecek kadar azdir. Bizim tarihimiz genelde erkekler tarafindan yazildigi için ve belki biraz da onur meselesi yapildigi için konunun bu yönüne egilen pek fazla tarihçimiz olmamistir malesef. Ama elimizdeki bulgular isiginda söyleyebiliriz ki bugün, o dönemlerde Almanya ba‚ta olmak üzere Avrupa içlerine getirilen esirlerin arasinda sadece erkekler yoktu. Özellikle Ikinci Viyana kusatmasina Osmanli yönetici sinifinin aileleriyle birlikte geldiklerini, yenilgiye giden yolda alinan ani geri çekilme karari ve ardindan yasanan kaos ortaminda bu kadinli çocuklu gruplardan yüzlerce bireyin Almanya-Avusturya ordularinin eline geçtigini tespit ettik. Bunun disinda Osmanli ordusu 1683 sonrasi 1,5 - 2 yil gibi bir zamanda bütün Macaristan⁄ kaybedince oradaki % 5-6 civarinda Türk entellketüel, aristokrat, asker, soylu zengin ve pasalarin çocuklari fidye alma gayesi ile tez elden toplanip esir edildi. Tabiki ardindan Avusturya ve Almanya´nin içlerine dogru getirildi. Hatta bu -aralarinda Osmanli askerlerinin aile fertlerinin bulundugu- kadinlarin yasam hikayelerini bir yere kadar tespit ettik. Bu konuda oldukça ciddi kaynaklara sahibim. Kullandigim kaynaklarin önemli bir bölümü de genelde Alman entellektüellerin çalismalaridir. Bütün bunlari kitabimda okuyabilirsiniz.

Kitabinizin günümüz açisindan önemi nedir?

Gerek islenen konular, gerekse de tematize edilen örnekler gözönünde bulunduruldugunda kitabin sadece bir tarih kitabi olmadigi kolayca anlasilacaktir ve zaten tarafimca da öyle bir öngörü ile yazilmamistir.

Geçmisde doyasiya ve dolu dolu yasanan bir Türk- Alman dostlugu ne olduda günümüzde bu duruma geldi? Nerede yanlis yapildi? Iki millet birbirini neden bu kadar az taniyor konumuna geldi? Sultan ile Kaiser Merkel ile Erdogan´dan daha iyi anlasiyorlardi. Asrin basindaki dostlugun bu gün yasamasi için bize düsen görev yokmu?

Kitabin okuyucuyu yönlendirmek istedigi yönü isaret ettim. Bu kitabi basdan asagi okuyan Almanlar hep misafir diye adlandirilan Türklerin asirlardir bu ülkede var olduklarini anlayacaklar. Eminim onlarda bu kitap artik yabanci olgusuna daha pozitif bakmalarini da beraberinde geitirecektir. Bugün gelinen noktada Almanya´daki Türk varliginin 3 milyonu çoktan astigindan yola çikarak bu kitapta yeralan konularin özellikle –Türk Gençlerinin- özgüvenlerine katkida bulunacagina inaniyorum. Almanlar için ise kitap belki de daha da ilginç gelecektir – nitekim alisilagelmis tezlerin tersine bu ülkedeki Türk varligi hiç te yeni bir olgu olmayip, Türkler bu ülkede tam 7 asirdir söyle veya böyle varligini sürdüregelmistir. Bürokrasi bizi sadece 1960´larda gelen isçi Türkler olarak görüyor. Üstelik bizim hariciyemizinde buna pek itirazi yok gibi. Cünkü itriraz ederlerse onlara da mesakket çikacak. Türklerin izinin sadece 40-50 yil degil, en az 350 yil geriye gittigi iddiasindayim. Bu iddialarimi da belgeler ile ortaya koydum. Bu ülkeye gelen isci Türklerin disinda, esir Türkler, akinci Türkler, meslek egitimi icin gelenler, askeri egitim icin gelenler gibi çok çesitli Türk göç gruplari vardir. Alman toplumu bunlarin her birinden çok seyler aldi. Aile soylarinda Türk kani tasiyanlar bir yana; bugün Türklerin bu ülkeye gelislerinin 40. yilini kutlayan politikacilarin bile bilmedigi gerçeklerle Alman kamuoyu bu kitap ile ilk defa bu kadar derinden bilgilendirilecek. Umuyorum ki, kitabi Almanlar ve Türkler yanyana oturarak birlikte okurlar.

Gelecek yil Türkiye'deki Alman Izlerini de yazacaginizi belirtmisdiniz?

Evet, Türkiye tarafi için de çalismalarim var zaten. Tabiki adi belli; “Türkiye´de Alman Izleri“ Korkunç büyüklükte bir Alman varligi mevcut Türkiye´nin geçmisinde. Düsünün bir ülke isgal edilse bile bu kadar varligi ve etkisi olmaz idari ve askeri sitemde. Sadece Toroslardaki bir Alman köyü (Belenmedik-Pozanti) 13 bin kisilik bir nüfusa sahip. Hata Osmanli´ya iltica eden Almanlar var. Bunlardan biri Nazim Hikmet´in dedelerinden Mehmet Ali Pasa´dir. Almanya´da açlik baslayinca binlerce Alman ülkesi disina çikmis Amerika, Rusya ve Osmanli o yillarin gözde ülkeleri. Osmanli´nin Alman göçmenler icin çikardigi bir göç yasasi var. Inanin su anki Alman göç yasasindan çok daha ileri yönleri var. Mesela Osmanli´nin Balkan eyaletlerine yerlesen Alman ailere Tuna Valiligi kendilerine kilise insa ediyor. Dikkatinizi çekerim, günümüzden son derece ileride bir inanç ve sosyal yasam özgürlügünden bahsediliyor. Söylermisiniz, hangi din karsidakine ibadet yeri açiyor su an? Köln Camisini kaç yildir tartisiyoruz Almanya´da? Üstelik adi geçen yillarda Osmanli Devletinin zayif bir maliyesi var ve ülke borç girdabina dogru sürükleniyor. Fakat bunun yaninda “Eger Türkler gelip ülkeme yerele‚seler onlara camiler yapardim“ diyecek kadar cesaret gösteren bir Alman Krali II. Friedrich´de var bu ülkede. Bahsettigim yillar hala Türklerin öcü görüldügü 18.yy. baslari. Kitap okuyucuyu hem bizim tarihimiz, hemde ortak Türk-Alman tarihi konusunda saglikli düsünceye yöneltmeyi de amaçliyor. Olanlari tekrar ortaya çikarip okuyucuya sunarak düsünmeye sevketmeyi saglamak amacim.

Kitabiniz okuyucu ile yogun olarak ne zaman tanisacak ?

Tabiki en büyük tanitim Frankfurt kitap fuarinda olacak ama okuma aksamlarim 10 Ekim günü Würzburg ile basliyor. Ardindan Köln, Berlin, Hamburg, Hannover, Bielefeld ve Münih için yil sonuna kadar 8 okuma aksami yapacagiz. Bunlardan ikisi Türk merkezlerinde digerleri de ‚ehirlerin kültür daireleri tarafi ve yayinevinin ortak organizeleri.

Neden bu kadar tarih asigisiniz? Sizin tarihi Almanlara bile sevdirdiginiz söyleniyor.

Bir milletin kendini en iyi ifade etme yolu tarihini iyi bilmesi ile olur. Almanlar bizim Hristiyan dünyasinda en cok iliskide bulundugumuz millet. Iki milletin ortak tarihini mercek altina alip, hurafeleri atarak saglam ve net bilgileri günümüze aktaracak bir üniversite, kültür dairesi yada kurumumuz yok. Daha dogrusu bu yönde yapilmis bir proje yok. 1990 ylindan beri yaptigim calismalar dolayisi ile tarih camiasindan cok genis bir cevreye sahip oldum. Osmanli kültür dünyasi ile ilgili o kadar soruya muhatap oluyorum ki anlatamam. Cünkü bu cevrenin net bilgi alacagi baska birilerini simdiye kadar bulamamaislar. Üstelik yaptigim calismalarda benim isimi kolaylastirararak Türk izleri ile ilgili mükemmelle derecede belgelere ulasmamda da yardimci oluyorlar. Artik bizim devlet yetkililerimiz de kendilerine bu konular ile ilgili basvuran bir Alman enttellektüel olunca hemen bana yönlendiriyorlar. Oysa benim bu yönde resmi bir konumum yokj. Tamamen sivil gönüllü olarak imkanlarim ölcüsünde arastirmalarimi bu güne kadar getirdim. Öyle bir noktaya geldimki bari hic olmaz ise bu cevre ile dayanismamiz ve iliskimiz daha da artsin diye bir enstitü kurulmasi fikri hasil oldu. Türk-Alman Kültür Tarih ve Integrasyon Atastirmeleri Enstitüsünün alt yapi ve kurulus tüzügü asamasi son seklini aldi. Insallah kasim ayi basinda bu kurumu hayata gecirererek iki milletin ortak gelecegine hediye edecegiz.

Kitabinizin bir Alman yayinevi tarafindan cikarilmasi çok ilginc. Oysa bildigim kadar ile siz Osmanli tarihini anlatirken kendinizden gececek kadar detaylara inen birisiniz. Hatta bu kitapta da esir Türk kadinlari ile ilgili çok carpici bilgiler var. Neden bir Türk yayinevini secmediniz ?

Benim icin önemli olan kitabin yayinlanmasi idi. Elbette Türk yayinevi olmamasina bende üzülüyorum. Ama bu sorunun aynisini bizim yayinevlerine sormak gerek diye düsünüyorum. En az 20 ayri yayinevi ile 3 yil sadece konustuk-toplandik-dagildik. Hatta bazilari bana cevap bile vermedi. Alman yayinevleri ikinci kitap icinde simdiden anlasmayi yaptilar. Bu konuda daha fazla konusup ta yanlis anlasilmak istemem. Okuyucuya hayirli olsun demek en dogrusudur bence.



Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz
"
İyi ki, biyografi.net var!" 



biyografi.net
    İngilizce Biyografi
   English Biography

    ünlü kadınlar

   Nasreddin Hoca
  ben de biyografi.net'teyim
  fıkralardan seçmeler



   Makaleler
   Trabzon'un Kültürel Yüzü
   Lozan Delegeleri
   İdlib şehitleri
   BULGARİSTAN TÜRK YAZARLARININ BULGARCA ESERLERİ
   Afrika Kitaplığı
   Rusya'daki en etkili 100 Müslüman listesi
   Teröre karşı 1071 akademisyen
   Irak’ta Türkmen Partiler
   Millî Birlik Komitesi Üyeleri
   KKTC Başbakanları

  Biyografik Takvim
ocak şubat mart
nisan mayıs haziran
temmuz ağustos eylül
ekim kasım aralık

    Tanıtım

    Tanıtım


   İletişim
BİYOGRAFİ NET YAYINCILIK
Tel: 0542 235 72 49



[email protected]

Etimesgut Vergi Dairesi
11512253662
Tasarım: Nihat Çeliker www.webofisi.com  

 

Ana Sayfa İletişim Künye Bu Sayfayı Yazdır Sık Kullanılanlara Ekle E-ticaret
Powered By Webofisi.com