|
|
|
Eyüp Beyaz
HAKKINDA YAZILANLAR
Köyünden öğretmen olması için uğurlanmıştı
Ümran Avcı
Milliyet 7 Temmuz 2005
Eyüp Beyaz, 7 yıl önce köyünden alkışlarla uğurlanmıştı Giresun'a. Öğretmen olup dönecekti. Geçen pazar günü tabutu karşılandı Gölbelen'de... Baba Ilgar Beyaz, "Çıldır tarihinde bu bir ilk" diyor. Köylüler ise sessiz ama bir o kadar da şaşkın
Eyüp Beyaz'ın yaşam öyküsü, 6 kardeşin, anne baba, yenge ve yeğenlerle toplam 12 kişinin yaşadığı 2 göz odalı bir evde başladı.
İlkokulu Ardahan Yatılı İlköğretim Okulu'nda (YİBO) okuyan Eyüp Beyaz, daha sonra Çıldır Lisesi'ne devam etti. Bu dönemde namaz kılıp orucunu tuttu. Cuma namazını aksatmadı. Kaydını yaptırırken fen bölümünü tercih etti.
Maddi imkânsızlıklar içinde, ama hep başarılara imza atarak okudu. Köyünden 8 kilometre uzaktaki okuluna karda kışta sırtında ince bir ceket, ayağında siyah lastik ayakkabılarıyla gidip geldi. Yol kapanıp da gidemediği günlerde gözyaşı döktü. Kantinden bir simit alabilecek parası bile olamadı hiç.
Liseyi 16'sında bitirdi
Yalnız bir çocuktu. Ne arkadaşlarının futboluna, ne de teneffüs sohbetlerine ya da şakalarına katıldı. Hep bir başına, sırasından kalkmadan ders çalışmayı tercih etti. Bütün bu çabasının sonucunda liseyi takdir belgeleriyle 2.5 yılda ve tam 16 yaşında bitirdi. Beyaz, kredili sistemle eğitim veren liseden daha sene sonu gelmeden 1996 yılının şubatında 4.53 diploma notuyla mezun oldu.
Beyaz'ın öğrencilik yıllarıyla ilgili öğretmenlerinin aklında hep matematikteki başarısı, mahçup tavırları ve okul yöneticileriyle konuşurken kızaran yüzünün ifadesi kaldı.
Okul biter bitmez hayvancılık yapan babası Ilgar Beyaz'a yardım etmeye başladı. Sürüleri otlatırken bir elinde çit çubuğu, diğerinde kalem kitap ders çalışarak üniversiteye hazırlandı. Parasız, yarı aç yarı tok yaşayan ailesine, okuyup meslek sahibi olma, onları daha iyi koşullarda yaşatma sözü verdi.
Öğretmen olacaktı
Sonunda ilk hayalini Karadeniz Teknik Üniversitesi Giresun Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü'nü kazanarak gerçekleştirdi. Fakülteye askere gider gibi alkışlarla, "Köydeki çocukların öğretmeni ol inşallah" dilekleriyle arkasından su dökülerek uğurlandı.
Gittikten birkaç ay sonra Eyüp'ten ilk üzücü haber geldi. Arkadaşlarıyla kavga etmiş, onları ayırmak isteyen polis de Eyüp'ü dövüp kolunu kırmıştı. Ne ana baba anlam verdi bu kavgaya, ne de köylüler. Eyüp kimsenin kılına zarar vermezdi. Kimseyle kavga etmezdi. Bir yanlış anlama vardı belli ki.
Siyasi tartışmalara giren Eyüp'ün köye kadar ulaşan kavga haberi, "Belli ki mazlumun birini korumak isterken arada kaldı" diye yorumlandı. Olsun, tez zamanda oğullarının nasıl dürüst olduğu anlaşılır, kalbini kıranlar da hatalarını anlarlardı...
Yasadışı örgüte giriş
Gerçek öyle değildi oysa... Artık Eyüp'ün yaşamı yasadışı örgütün katı kuralları ve çizgisi tarafından yönlendiriliyordu.
Ama aile bunun farkına varamadı.
3. senesinde baba Ilgar Beyaz, göğsü kabararak oğlunu ziyarete gitti. Bir gece kalıp döndü. 2001 yılında bu kez müjdeli haber geldi. Eyüp mezun olduğunu ailesine bildirdi. Aynı yılın 8 Ağustos günü Eyüp bu kez üniversite mezunu olarak köyüne döndü. Tayin beklediğini, öğretmenliğe başlayacağını söyledi. Ardından askerlik şubesine gidip askerliğini tecil ettirdi.
Ancak Eyüp gittiğinden bir farklıydı. 3 - 5 gün kaldığı köyünde Gönül ablasına sık sık, "birilerinin aç gezerken, başkalarının sular seller gibi para harcamasına dayanamadığını" söyledi. Artık namaz kılmıyor, sürekli "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" sözünü tekrarlıyordu.
Öğretmenliği de unutmuş gibiydi. Yeniden üniversite sınavına girip tıp okuma hayalini dile getiriyordu. Düzenini kurunca yeğenlerini İstanbul'da yanına alacak dershanelere gönderip üniversiteye hazırlayacaktı. Bu "kavuşma günlerinde" ailesi tayin yerini beklerken Eyüp, "Allahısmarladık" dedi ve ansızın gitti.
Aile hiç anlam veremedi. Bu Eyüp'ün Gölbelen'den son çıkışı oldu. Gittikten sonra bir süre hiç haber alınamadı. 75 yaşındaki anne Kızbes Beyaz gözü kapıda hep oğlunu bekledi. Sonunda bir gün Eyüp telefon etti. "Neden gittin oğlum?" diyen annesine; "Niye diye sorma anne, ama şunu bil sizi hiç unutmayacağım" cevabını verdi. Eyüp'ün annesiyle bu son konuşması 2001 eylülünde oldu.
Eyüp'ün peşini bırak!
Sonunda baba, oğlunun hasretine dayanamadı. Eyüp'ünün fotoğraflarını emniyete verdi, ardından İstanbul'a gitti. Kendince ipuçlarıyla Eyüp'ün adresine ulaştı. İstanbul'un varoşlarında örgüt liderleri karşıladı babayı. Ve tek bir söz söylediler:
"Eyüp'ün peşini bırak..."
Eyüp 2001'in sonlarında bir kez daha aradı köydeki evini ama bu kez yengesiyle net konuştu: "Artık numaram değişti. Beni bir daha aramayın, zaten bulamazsınız..."
Dediği doğruydu bir daha bulunamayacaktı. 2 yıl sonra baba Ilgar Beyaz, polislerin Eyüp'ü köyde aradığını duydu. Oğlu yoktu, ama adı gazetelerdeydi. Haberlere göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlunun düğününü kana bulayacaktı ama kaçmıştı. Ilgar Baba 70 yaş yorgunluğu ve evladına duyduğu endişeyle bir kez daha İstanbul'un yolunu tuttu. Bu kez adres Vatan caddesindeki emniyetti. Ama yine sonuç yoktu...
Davul zurna yerine ağıt
Beyaz'ı görmeyeli 4 yıl olmuştu. Yüreklerine gömdükleri evlat özlemiyle yoksul yaşamlarını sürdürürken, televizyon izleyen konu komşu kapılarını yumruklayınca acı acı, birkez daha yıkıldılar. Yıllar önce kaybettikleri evlatlarını, tam izini buldukları anda bu kez sonsuza dek kaybettiklerini anladılar.
Öğretmen olarak davul zurnayla karşılamayı umdukları oğullarını son kez ağıtlarla, yanıbaşlarındaki mezarlığa uğurladılar.
Yere göğe koyamadığı oğlunu, kara topraklara yatırdıktan sonra günlerce ağzını bıçak açmayan anne, fısıldar gibi anlattı duygularını: "Ayakları ayakkabı, sırtı palto görmeden okudu. O benim de, köyün de gururuydu. Gittiğinden beri gözlerim yollardaydı. Kavuşunca, kucaklayıp koklayacaktım. Kader, cenazesini karşıladım..."
'Yakalanmasına razıydık'
Ilgar beyaz, "Çok zekiydi, okulda çok başarılıydı. Ardahan'da 2., Çıldır'da 1.'ydi" diye anlattığı oğlunu toprağa verdiği günün sonunda sorularımızı yanıtladı...
Üniversitede ziyaret ettiniz mi?
Bir kez. Önce yurtta kaldı ardından ayrı ev tuttu. Gittiğimde arkadaşlarıyla kiraladıkları evdeydi. Kızlı erkekli toplanmışlardı, yemek yaptılar yedik. Bir gece kalıp döndüm.
Para gönderiyor muydunuz?
Gücümüz yettiğince. Aylık olmasa da koyunları, inekleri sattıkça üç dört aylık birden gönderdik. Hele bir seferinde kar kış. Eyüp parasız kalmış. Hayvan satıp harçlık göndereceğim. Pazara giderken hayvan dondu. Birkaç kişi pazara ulaşınca hayvanı dananın yanına yatırdık, onun sıcaklığıyla hayvan canlandı da sattık. Biz aç gezdik ama Eyüp'e para gönderdik.
Örgüt bağlantısını hissetiniz mi?
Cahillik, anlamadık. Ama mezun olup da öğretmenliğe başlamamasına köyde anlam veremedik.
Haberi nasıl aldınız?
Cuma namazını kılmış, eve gelmiştim. Komşular televizyondan izlemiş, haber vermişler. Çocuklar bana televizyonu açtırmadılar önce, sonra gördük. İçimiz yandı. Bizim istediğimiz zaten oğlumuzun yakalanıp bulunmasıydı. Yakalanmasına razıydık ama keşke sağ yakalansaydı. Cezasını çekseydi. Yanımıza dönseydi affederdik onu. Ne de olsa evlat.
Arkadaşlarıyla konuştunuz mu?
Bana çok yakın davrandılar. İyi arkadaş olduklarını söylediler. Ben de 'madem iyi arkadaştınız, oğluma ananın babanın yanına git deseydiniz' dedim.
Cemil Çiçek'le görüşmenize kim aracı oldu ve neler konuştunuz?
Cenaze işlerini yürütürken savcı beye söyledik, sağ olsun randevu aldı. 'Biz çok üzüldük ama hiç olmazsa size ve personelinize bir şey olmadı' dedik.
Oğlunuz bu köyden aniden gitti ve dönmedi. Bu köyden gidip de dönmeyen başka gençler var mı?
Ardahan'da, Çıldır'da yok. İlk defa böyle bir şey yaşanıyor.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|