|
|
|
Ender Mermerci
işkadını
Ender Sığındı (genç kızlık soyadı)
1954 yılında doğdu. Avusturya Lisesi Ticaret Bölümü’nde okudu. Lise öğrencisiyken 'Sinema Güzeli' seçildi. Lise sonda hedefi oyunculuktu. Babası doktordu. Üniversite sınavlarında Yüksek Ticaret'i kazandı. Ancak eğitimini sürdürmedi. Çok erken yaşlarda kendini iş hayatının içinde buldu. Kısa süreli mankenlik deneyimi oldu. Siemens'in Pazarlama Bölümü'nde sekreter olarak çalışmaya başladı. Sekreterlik hayatı sadece dokuz ay sürdü. Ardından Türk Hava Yolları'nda hostes olarak çalışmaya başladı. THY'de müdür olan amcası sayesinde hostes oldu. Bu iş macerası dokuz ayda sona erdi. 19 yaşında kendisinden 22 yaş büyük işadamı Mehmet Mermerci'yle evlendi (1973). Evliliğin ardından kendini sosyetenin içinde buldu. Bu evlilikten Tansa, Yosun ve Derin isminde üç kız çocuğu oldu. 1992 yılında eşi Mehmet Mermerci vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Meğer bizim Ender Mermerci de Küçük Hüseyin Efendi’nin müridiymiş
Sevgi'nin diviti /Sevgi Gönül
Hürriyet 1 Eylül 2001
Ender, katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı. Halkça affedilmeyen Rahşan Hanım'ın affı bir tarafa, hunharca katledilen Üzeyir Garih ve ailesi ile Ortaköy'deki evlerimizde yirmi sene komşuluk yaptık. Birbirimizi bir gün incitmedik, bir gün kırmadık. Fevkalade ahenkli ilişkiler içinde güzel bir ortamda, komşuculuk oynadık. Ekonomi dünyasının duayenlerinden olan Üzeyir Bey, benim tam tersime içki içmez, cigara içmez buna rağmen her davete katılırdı. Her toplantıyı da hiç kaçırmadan takip ederdi. Ben her türlü değişik ortama giren çıkan biri olarak, nereye gitsem ya Üzeyir Garih'e veyahut İshak Alaton'a rast gelirim. Gayet mesafeli ama aynı zamanda samimi olan Üzeyir Bey yerinde duramayan biriydi. Bütün gün çalışır, geceleri davet sahiplerini memnun ederdi. Bir keresinde haftalık menüyü hazırladığını ve cumartesi günleri Beşiktaş pazarından evinin zerzavat ve meyve alışverişini yaptığını söyledi. O hafta biz komşular, kocalarımıza çok sinirlendik zira hiçbir işe yaramıyorlardı.
Üzeyir Garih ve İshak Alaton ikilisinin ortaklığı bana fevkalade enteresan gelirdi. Çok az gördüğüm örneklerden biridir. Birbirlerine fevkalade saygılı, birbirlerine güvenen ve birbirlerinin arkasında duran iki arkadaştılar. Hanımları ise apayrı, değişik tiplerdi. Çocukları ne derece birbirleri ile anlaşıyorlar bilemem ama bu iki ortak hiç kimsenin tesiri altında kalmadan aynı saygılı çizgide yürüyen ilişkilerini sürdürdüler. Unutmayalım ki, ortakların veya kardeşlerin arası daima sidik yarışına giren karılarının yüzünden bozulmuştur. Bu şaşmaz bir kaide gibidir.
Üzeyir Bey'in hepimizi acılara boğan hunharca ölümü, ziyaretine gittiği, Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarı başında cereyan etmişti. Kimdi bu Küçük Hüseyin Efendi? Mistik dünyaya biraz meraklı idim ama bu zat-ı muhteremden bahsedildiğini hiç duymamıştım. E... ne de olsa bendeniz Hacı Bayram Veli sülalesinden gelmeyim, dolayısı ile bazı diğer muhteremlerden haberimin olmaması normaldir, diye kendi kendime avunmaya çalıştım ama bir taraftan da kimdir diye araştırmaya soruşturmaya başladım. Şeytan bir dostum, ne araştırıp duruyorsun, müridi Ender Hanım burnunuzun dibinde diye benimle bir de dalga geçti.
Ailede iki Ender vardı. Biri Prof. Dr. Ender Berker, benden oniki saat küçük teyzezademdi. Diğeri ise gelin Ender Mermerci, o da diğer teyzezademin hanımıdır. Gelin Ender'i yakaladım ve sormaya başladım. Bana babası Prof. Dr. Hasan Reşat Sığındım'ın (cildiyeci) Üzeyir Garih'in babası Dr. Üzeyir Garih'in (diş doktoru) ve Dr. Salih Alazraki'nin (ne doktoru olduğunu hatırlayamadı) Küçük Hüseyin Efendi'nin müridi olduklarını söyledi.
Katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı.
Doktorlardan müritler olması da başka ilginç bir nokta gibi geliyor bana. Dolayısı ile Üzeyir Garih gibi kendisinin de bu mezarlığı sık sık ziyaret ettiğinden bahsetti. Ender bu arada enteresan bir bilgi daha verdi:
Bizler Ankaralıyız. Ankara'dan aile dostumuz Küçük Sabiha Hanım'dan bahsederek, onun bu küçük Hüseyin Efendi'nin torunu olduğunu da belirtti. Öğrendiğime göre, Küçük Hüseyin Efendi 1.20 boyunda imiş ve bizim Küçük Sabiha Hanım Teyzemiz de 1.30 boyunda idi. Ara sıra alafrangalığa özenip ‘‘Petite Sabiha Hanım’’ da derdik. Elmacık kemikleri çıkık, koyu renk saçlı, ufacık tefecik bir hanımdı. Hoşgörülü ve hoşsohbet bu hanım, Ankaralı Ademzadeler'den olup eşi, Kütahyalı Ekmel Kahyaoğlu Bey’di. Ekmel Bey son derece yakışıklıydı. Sabiha Hanım ise Ekmel Bey'i elinde tutabilmek için ona dünyanın en güzel iltifatlarında bulunurdu. Teyzelerime bezik oynamaya gelir, bir gece evvel yakışıklı kocasına ne diller döktüğünü anlatırdı ve bizler de kulak misafiri olurduk. Herhalde kocalarımızı hoş tutmayı ondan öğrendik diyebiliriz. Küçük Sabiha Hanım'ın kızı Nurinisa Rodoslu Hanım ise hakikaten Rodos doğumlu Celalettin Rodoslu ile evli olup Ankara'da Hayyam şaraplarını imal ederdi. Celalettin Rodoslu Bey'in bugün tarihçilerce malum iki kitabı vardır. ‘‘Rodos'ta Türk Mimari Eserleri’’ ve ‘‘Rodos'ta Yaşamış olan Türkler’’ diye.
Bakın, Ortaköy'den Eyüp'e, Eyüp'ten Ankara'ya, Ankara'dan Rodos'a sürüklendik. Ufacık bir yazıda bu kadar yer dolaştıktan sonra ne diye sanki Avrupa Birliği'ne katılmayalım ki... Beni bu yazıda yaşatan bütün ölmüş dostlara rağmetler olsun.
SÖYLEŞİ
Derin Mermerci: 10 yıl önce hayatımı değiştirdim çünkü...
Hürriyet 11 Mart 2017
Aslı Barış
Jet sosyetenin en havalı kızı, stil ikonu Derin Mermerci, yeni web sitesiyle hayatını, ilham kaynaklarını takipçileriyle paylaşıyor. Bu vesileyle buluştuk ve yaşamındaki değişiklikleri konuştuk: “Ben bu hayatı seçmedim. Bu hayata doğdum.”
Yeni bir projeniz var: Web siteniz derinmermerci.com. Neden böyle bir platform yaratma kararı aldınız?
-Her şey bir blog açma niyetiyle başlamıştı. Kendime moda ve stil üzerine notlar yazacağım mütevazı bir paylaşım alanı yaratmak istedim. Sonra iş büyüdü. Ve ortaya DM adını verdiğimiz bu dijital platform çıktı. Arkadaşlarım “Bu site sana benziyor Derin” diyorlar. Gerçekten öyle. Tarzımı, hayatımı ve dünyamı yansıtmasıyla... Kendimce bana ilham veren konuları paylaşıyorum. .
Hayatınız hakkında hatırı sayılır bir bilgiye sahibiz çünkü paparazziler peşinizde koşuyor. Bizim o karelerde gördüğümüz Derin, sizi ne kadar yansıtıyor?
- Hakkımda doğru yanlış pek çok haber yapıldı, yapılıyor. Ben bu hayatı seçmedim. Ben bu hayata doğdum.10 sene önce farkındalıklarım arttı, önceliklerim değişti. Kendime daha samimi ilişkilerin olduğu bir dünya seçtim ve çevreme bana bir şey katan akıllı insanlarla doldurdum.
Neden böyle oldu sizce?
- Bana göre sebeplerden biri, belki de en önemlisi annem gibi güçlü bir kadının, 41 yaşında üç çocuğuyla dul kalması. Babam bize kimseye muhtaç kalmadan yaşayabileceğimiz maddi ve manevi imkânlarla dolu bir hayat bıraktı.
Peki ilgi hoşunuza gitmedi mi?
- Tabii ki gitti. Ben gittiği her ortamda parlamasını seven bir kızım. Allah da bu ilgiyi eksik etmesin. Çünkü ilgi demek gözünün ferinin parlaması demek. Ama ne hoşuma gitmiyor: Her dakika bakımlı olmak zorunda hissetmek, dışarıda bir mekânda yemek yerken ‘Acaba beni çekiyorlar mı?’ diye lokmamı hızlı hızlı çiğnemek... Arkadaşımla konuşurken ‘Acaba konuştuklarımız duyuluyor mu’ diye ha bire kısık sesli konuşmak... Bir davete gidiyorsam zaten işini yapan fotoğrafçılara poz veriyorum. Ama yürürken önüme atladıkları zaman tedirgin olmuyor değilim.
10 yıl önce hayatımı değiştirdim çünkü...
Geçen hafta anoreksik olduğunuz iddia edildi... Sitenizde yalanladınız...
- Beni takip eden bir kitle var. Bir sürü mail ve Instagram yorumu alıyorum. Mesela bir takipçim bana “Ben yemeğimim bir öğüne indirdim, sizin gibi olabilir miyim?” diye mesaj attı. O an fark ettim ki bu konuda bir açıklama yapmamın zamanı geldi. Ben sağlıklı yemek yemeyi çok seven biriyim. Sağlıklı beslenmenin insanın kendine saygı duyması demek olduğunu düşünüyorum. Kendime de uyguluyorum. Herkese de tavsiye ederim.
BİR DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE CEM’DEN ÇOCUK YAPARIM
Türk medyasının parlak isimlerinden Cem Aydın’la evlendiniz. İlişkiniz nasıl başladı?
- Eşim Cem muhteşem bir adam; Çok olgun, merhametli, sevgi dolu, uyumlu, akıllı. 10 senedir tanışıyoruz, evlenmeden bir buçuk sene önce hemen hemen her gün beraberdik. Dostluğumuz, keyifli vakit geçirmek ve gülmek derken hayatı paylaşmaya döndü. Evleneceğin adamın dostun olması büyük bir avantaj, kumaşının iyi olması büyük bir lüks. Lal ve Mila çok şanslılar; Cem gibi babaları var, Mehmet Mermerci ve Doğan Aydın gibi dedeleri var. Bir daha dünyaya gelsem yine Cem’den çocuk yaparım. Ama bana göre evlenmek çok şart mı dersen, değil...
Nasıl yani?
- Anne olmak muhteşem. Cem bir keresinde bana “Evlilik çok enteresandır, tüm bu güzel enerjileri kısıtlar” demişti. Ben de böyle düşünüyordum. Evlilik zor bir kurum. Bizde, bizi kurtaran Cem’in olgunluğu ve benim eriştiğim olgunluk. İki tarafın da özgür alanına müdahale etmediği bir hayat yaşıyoruz. Örneğin, o yelkenliyle çıkmak istiyor, keyif alacağını bildiğim için “Hemen git” diyorum.
Peki neden evlendiniz o zaman?
- Çocuk istiyordum. Evlenmeden de çocuk yapabilirdim. Ama ben olduğum için büyük olay olurdu.
Anneniz bu kadar ani evlenmenize ne dedi peki?
- Evlenmeye bu kadar çabuk karar vermemizi yadırgadı. Fakat birbirlerini tanıdıkça annem benden çok Cem’ci oldu.
Evlilik ve çocuk sahibi olmak sizi nasıl değiştirdi?
- Biz Cem’le birbirimizin özel hayatına fazlasıyla saygı duyan bir evlilik yaşıyoruz. Fakat çocuklardan sonra öncelik, onların mutluluğu oldu. Ben çok güçlü kadınlar arasında büyüdüm. Ben, annem, Yosun ve Tansa çok güçlü kadınlarız. Lal ve Mila’nın da maneviyatı güçlü, ayakları yere basan, birbirine düşkün kızlar olmasını arzu ediyorum.
10 yıl önce hayatımı değiştirdim çünkü...
AZ VE ÖZ BANA YETİYOR
Sokak hayvanlarına karşı tavrınız gerçekten muhteşem. Kaç sokak hayvanına kol kanat geriyorsunuz?
- Küçükçekmece’de hayvanların çok iyi bakıldıkları, çok mutlu oldukları bir çiftliğe destek veriyorum. Şimdi Bahçeköy’de yeni bir çiftlik daha bulduk. Bu benim 10 senedir yaptığım bir şey. Barınaklara harcadığım para bana hiçbir zaman yük olmadı.
Sizin için ‘yük olmak’ diye bir durum söz konusu mu? Varlıklı bir ailenin kızı olarak sizin için ‘pahalı’ kelimesinin bir karşılığı var mı?
- Elbette. Para benim için bir araç. Araç olduğu için onunla alabildiğin her şey geçici. Dünya kadar paran olsun sevgiyi satın alamazsın. Sevilmek, saygı görmek doğuştan olmuyor, bunları kazanıyorsun. Para gibi araç olan bir şeyle manevi duyguları satın almaya çalışanlara çok üzülüyorum. Her evde olduğu gibi bizde de paranın nasıl harcanacağı konuşulur. Derin olarak, inandığım şeylere para harcamaktan gocunmam. Mesela bir yemekte iyi vakit geçiriyorsam, yediğim içtiğim şeylerin karşılığında verdiğim bedel yanıma kârdır. Paranın ne kadar zor kazanıldığını biliyorum. Çünkü hayatı boyunca ailesi için çalışmış bir babanın kızıyım.
Bir dönem aldığınız çantaların fiyatı, elbiseleriniz vesaire magazin dergilerinin başlıca konusuydu.�
- Artık her şeyin fazlasına para harcamak beni rahatsız ediyor. Kullanmadığım bir sürü çantam, kıyafetim, ayakkabılarım var. Bana göre yer kaplamaktan başka bir işe yaramıyor. Az ve öz bana yetiyor.
Bazı kesimler B planı olarak yurtdışına taşınma planları yapıyor. Siz uzun süre yurtdışında yaşadınız ama buraya döndünüz, neden?
- New York ve Paris’te çok keyifli yaşadım. Dolayısıyla oralarda yaşamanın ne demek olduğunu biliyorum. Tabii son zamanlarda yaşadığımız olumsuzluklar hepimizi çok etkiledi. Ama arkadaşlarım, çevrem, ailem burada. Ve onlara çok bağlıyım. Türkiye benim vatanım, ben bu topraklarda yaşadığım için çok mutluyum.
Taşınmayı düşünmüyorsunuz yani...
- Gitmek benim aklımda hiç yok. Bazen kızlarımın yurtdışında alabilecekleri eğitim fark yaratır mı diye düşünüyorum. Ama ben bu topraklarda doğdum, büyüdüm. Buraya olan bağım ve dostluklarım benim için çok kıymetli. Yurtdışında kuracağım yaşamın bana ve kızlarıma burada bulduğum samimiyeti hissettireceğini düşünmüyorum. Temennim; Lal ve Mila dünya vatandaşı olsun, dil bilsinler, üretsinler, yaratsınlar, komplekssiz olsunlar. Ve kesinlikle bu ülkeye katkıları olsun.
MERMERCİLERİN KIZI OLMASAYDIM...
Sanıyorum sahne sanatlarıyla ilgilenirdim. Kulağa hitap eden farklı bir meslek dalında eğitim almayı tercih ederdim. Küçükken durum farklıydı: Babam matematiğe çok meraklıydı, bana altı yaşında cebir öğretti. Ben de belki de babama yaranmak için büyüyünce matematik profesörü olacağım derdim...
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|