|
Murat Bocalyan
diplomat, gazeteci
tarihçi, türkolog
Ermenistan
1950 yılında Sivas'ta doğdu. İlk öğrenimini Sivas’ta gördü. 1960’lı yılların ortalarında ailesiyle Ermenistan’a göç etti.
Erivan Devlet Üniversitesi’nden mezun oldu. Moskova’da Türkoloji okudu. Doktorasını Tanzimat üzerine yaptı.
Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasının ardından Dışişleri’nde oluşturulan Türkiye masasının başına getirildi.
Dönemin lideri Petrosyan’ın danışmanlığını ve tercümanlığını yaptı. Petrosyan'la birçok kez Türkiye’ye geldi.
Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması için çalıştı. Türk-Ermeni İş Konseyi’nde görev aldı.
Petrosyan’ın devrilmesiyle iktidara Robert Koçaryan’ın gelmesinin ardından, "Petrosyan’ın adamı" diye görevinden azledildi.
1990’ların ikinci yarısında gazetelere siyasi yorumlar yazdı.
Geçinmek kazanmak amacıyla gazetecilik, yazarlık, çevirmenlik, mihmandarlık yaptı. Bir ara pastanecilik de yaptı.
Anadolu Ajansı'nın Ermenistan muhabiri oldu.
Türkiye hesabına casusluk yaptığı iddiasıyla 26 Ocak 2002 tarihinde gözaltına alındı.
10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ludmilla Bocalyan ile evli.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ermenistan, Türk basınını ajan ilan etti
Nerdun Hacıoğlu / Moskova
Hürriyet 18.12.2002
Ermenistan'da önceki gün Türkiye hesabına casusluk yaptığı gerekçesiyle 10 yıl hapis cezasına çarptırılan gazeteci Murat Bocolyan'ın davasında sadece Bocolyan'ın değil, Türk gazetecilerin de ajanlıkla suçlandığı ortaya çıktı.
Bocolyan, vatana ihanet ve casusluk davasında 10 yıl hapis cezasına çarptırılırken, duruşmanın son celsesinde savcı Ermenistan'a ayak basmış ve bir şekilde Murat Bocolyan ile teması olmuş Anadolu Ajansı, Hürriyet, Milliyet ve TV kanalı muhabirlerini gazeteciden ziyade, Türk istihbarat servisi ajanı olarak tarif etti.
Rus Komersant gazetesi Erivan'da sona eren davayı 'Gazeteci, diplomat, bavul tüccarı ve ajan' başlığı ile vererek Ermeni iddia makamının başlıca suç unsurlarından biri olarak Bocolyan'ın Türk gazetecileriyle temas kurmasını gösterdiğini yazdı. Bocolyan'ın tutuklanmasından uzun bir süre önce ev telefonu dinlenerek bu sonuca varıldığı vurgulandı.
Bocolyan ve avukatı bu suçlamaların casusluk iddiasına kanıt olarak gösterilemeyeceğini, ev telefonunun da yasadışı yoldan dinlendiğini söyledi. Mahkemenin 10 yıl hapis cezası kararını da kabul etmeyen Bocolyan temyiz mahkemesine başvuracağı belirtti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Murat duydun mu, Hrant'ı vurdular...
Erdal Güven
Radikal 21/01/2007
Yılını, ayını, gününü, saatini hatırlayacak halim yok. Bir gün telefonum çaldı. Arayan Hrant Dink'ti. 'Erdalcım, duydun mu' dedi...
Yılını, ayını, gününü, saatini hatırlayacak halim yok. Bir gün telefonum çaldı. Arayan Hrant Dink'ti. 'Erdalcım, duydun mu' dedi, 'Murat'ı hapse attılar.' Ben daha bir şey diyemeden ekledi, 'Kaybettik.'
Murat dediği Murat Bocalyan'dı. Ortak dostumuzdu Murat, Hrant'la. Ermenistan'a giden birçok Türkiyeli gazeteci gibi benim de gözüm kulağımdı ne vakit Erivan'a ayak bassam. Profesyonel olarak başlayan yakınlığımız, zamanla, ahbaplığa dönüşmüştü. Tarihçiydi Murat. Ermenistan'a Türkiye'den giden Ermenilerdendi. Hayatını kazanmak için gazetecilik, yazarlık, çevirmenlik, mihmandarlık yapıyordu.
Radikal'in Dış Haberler editörlüğünü yaptığım dönemde, 'Madalyonun Öbür Yüzü' diye bir sayfa başlatmıştık. Bu sayfada, Türkiye'nin ilişkilerinin sorunlu sayıldığı komşu ülkelerden yazarlara köşe açmıştık. Ermenistan'dan ilk alkıma gelen Murat'tı.
Bütün yazılarında, gerek Türkiye'nin gerekse Ermenistan'ın resmi politikalarını eleştiriyor, 'soykırım' meselesi dahil tüm sorunlara ancak diyalogla çözüm bulunabileceğini savunuyordu Murat.
Aradan yıllar geçti. Murat'la tek tük görüşebiliyorduk. Bir gün Los Angeles'tan bir elektronik posta aldım. Mesajı yazan, Murat'ın ablasıydı. Kardeşinin, Türkiye adına casusluk yaptığı gerekçesiyle vatana ihanet suçlamasıyla yargılanacağını söylüyordu. Şoke olmuştum. Murat, avukatına benimle temasa geçmesini söylemiş, o da bana ulaşamayınca, durumu Murat'ın ablasına aktarmıştı. Benden istedikleri, Murat'ın Radikal'de çıkmış yazılarını bulup kendilerine göndermemdi. Çünkü, o yazılar, Murat hakkındaki iddianamede aleyhte delil (!) olarak gösterilmişti. Avukatı, yazıları Ermeniceye çevirtip mahkemeye savcılığın iddialarından birini sunarak çürütmek istiyordu.
Üstüme düşeni yaptım. Sonra da hemen Hrant'ı aradım. Durumu anlattım. Ne yapabileceğimizi konuştuk. Sonrası bir nevi Amok koşusuydu. Aslında Hrant da ben de Murat hakkındaki hükmün çoktan verildiğini, ne yaparsak yapalım sonucu değiştiremeyeceğimizi biliyorduk ama birbirimize itiraf etmiyorduk. Az da olsa umudumuz vardı. İlgili insan hakları kuruluşlarını haberdar ettik. Gazetelerimizde yazılar yazdık. Bulabileceğimiz butün belgeleri bulup gönderdik...
Bir yandan da davanın seyrini internet sitelerinden izlemeye çalışıyorduk... Derken... Hrant'ın o telefonu... Murat artık Ermenistan'daki karanlık rejimin, karanlık zindanlarından birindeydi. Evet, kaybetmiştik...
Hrant herhalde o zamanlar günün birinde Murat'la ölümcül bir farkla da olsa aynı kaderi paylaşacağını aklından bile geçirmiyordu... Bir iktidar partisinin sözcüsü, Meclis kürsüsünden, Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden birinin 'Ermeni konferansı' düzenleme girişimini, 'vatana ihanet'le bir tutmamıştı. Türkiye'nin yazarları, gazetecileri, aydınları bugünkü kadar nefret mesajlarına maruz kalmıyor, 'Türklüğe hakaret'ten mahkemelerde süründürülmüyor, 'misyoner çocukları' diye yaftalanıp teşhir edilerek hedef gösterilmiyordu...
Ama hepsi ve daha neler neler bir bir oldu. Altı kaba milliyetçilik, üstü linç histerisi faşizan bir ortamın tohumları yavaş yavaş atıldı. Artık hepimizin bildiği gibi Hrant Dink'i, bir 'güvercin tedirginliğine' iten bir ortamdı bu...
Şimdi yine o abuk sabuk sözler...Klişeler. En çok da şu: Katil, Türkiye'yi vurmuş...Hadi canım siz de. Katil, yalnızca Hrant'ı vurdu, farklı düşünen bir Ermeni yurttaşımızı vurdu. Farklı düşündügü için, Ermeni olduğu için vurdu. Katille Türkiye arasındaki tek ilişki şu: Katili Türkiye yarattı.
Siyasetçisiyle, yargısıyla, medyasıyla, devletiyle, sözde sivil toplumuyla... 301'iyle, hoşgörüsüzlüğüyle, çeteleriyle, ilkelliğiyle, lümpenliğiyle... Türkiye.
Şimdi konuşuyorlar. Timsah gözyaşları döküyorlar. 301'in değiştirilmesi için kılını kıpırdatmamış hiç kimsenin tek laf etmeye, ortalıkta görünmeye bile hakkı yok bugün.
Katil yakalansa, en ağır cezaya çarptırılsa ne değişecek? Arkasında bir örgüt varmış, yokmuş ne değişecek?
Dink'e aşağıdaki satırları yazdıran 'ortam' değişecek mi?
"Bir gün gitmek zorunda kalırsak ama... Tıpkı 1915'teki gibi çıkacaktık yola... Atalarımız gibi... Nereye gideceğimizi bilmeden... Yürüyerek yürüdükleri yollardan... Duyarak çileyi, yaşayarak ıstırabı...
Öylesi bir serzenişle işte, terk edecektik yurdumuzu. Ve gidecektik yüreğimizin değil, ama ayaklarımızın götürdüğü yere.
Her neresiyse..."
Murat, duydun mu, Hrant'ı vurdular.
O Hrant ki şöyle demişti bir gün: "Evet, gözümüz var toprağında bu vatanın. Gözümüz var ama koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için..."
Toprağın bol olsun Hrant.
HABER
Sivaslı Murat’ın hazin hikâyesi
Cenk Başlamış Moskova
3 Şubat 2002
Ter - Petrosyan döneminde Ermenistan Dışişleri’nin Türkiye masası şefiydi, Koçaryan gelince tasfiye edildi, aç kalmamak için pazarcılık yaptı, sonunda da ‘Türk casusu’ diye tutuklandı
Ermenistan’ın en ünlü Türkiye uzmanı Murat Bocalyan’ın casuslukla suçlanması, yakın çevresi tarafından inandırıcı bulunmadı.
Ermenistan Ulusal Güvenlik Bakanlığı (KGB), Türkiye adına casusluk yaptığı gerekçesiyle bir Ermeni vatandaşının 26 Ocak’ta tutuklandığını duyurdu, ancak adını açıklamadı. Azg gazetesi ise, tutuklanan kişinin eski Başkan Levon Ter - Petrosyan döneminde üst düzey görevler alan Bocalyan olduğunu yazdı. Haberi doğrulayan Ludmilla Bocalyan, eşine iftira atıldığını söyledi. Avukatı Ruben Balabanyan ise, Bocalyan’la cuma günü görüştüğünü ve kendisini iyi durumda gördüğünü belirtirken, müvekkilinin suçlamalarla ilgili tepkisini açıklamadı.
Türkiye yolunda tutuklandı
Türk gizli servisi adına Ermenistan’la ilgili askeri, siyasi ve ekonomik bilgiler topladığı öne sürülen Bocalyan, suçlu bulunursa idam cezasına çarptırılabilecek. Balabanyan, mahkemeye çıkarılmadan Bocalyan’ı suçlu ilan eden Ulusal Güvenlik Bakanlığı’nın müvekkilinin haklarını çiğnediğini söyledi.
Geçim sıkıntısı çeken ve son zamanlarda pazarcılık yapan Bocalyan’ın mal almak üzere Türkiye’ye giden bir otobüse bindiği sırada tutuklandığı anlaşıldı. Yakın bir arkadaşı, Bocalyan’ın para kazanabilmek amacıyla zamanının büyük bölümünü Erivan’daki pazarda geçirdiğini anlatarak, "Orada nasıl gizli bilgi toplayabilirdi ki’’ diye casusluk suçlamasına tepki gösterdi.
İlköğrenimini Sivas’ta gören 52 yaşındaki Bocalyan, 1960’lı yılların ortalarında ailesiyle Ermenistan’a göç etti. Erivan Devlet Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Moskova’da Türkoloji okudu, doktorasını Tanzimat üzerine yaptı. Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasının ardından Dışişleri’nde oluşturulan Türkiye masasının başına getirildi. Dönemin lideri Petrosyan’ın danışmanlığını ve tercümanlığını yapan, kendisiyle birçok kez Türkiye’ye giden Bocalyan, Ermeni milliyetçisi olmasına karşın Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması için çalıştı.
Danışmanlıktan pastaneciliğe
Petrosyan’ın devrilmesiyle iktidara Robert Koçaryan’ın gelmesinin ardından, ülkenin en önde gelen Türkiye uzmanı olmasına karşın Bocalyan, "Petrosyan’ın adamı" diye azledildi. 1990’ların ikinci yarısında Bocalyan bir yandan gazetelere siyasi yorumlar yazdı, diğer yandan da para kazanabilmek amacıyla ticari faaliyetle uğraştı. Bocalyan, çevirmenlik yaparak para kazanmaya çalıştı. Yaşamını sürdürebilmek için bir ara pastanecilik yapan Bocalyan, Türk - Ermeni İş Konseyi’nde görev aldı, ayrıca Türk medyasına çalıştı.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|