|
Fahrettin Kırzıoğlu
( 10.3.1917)- (10.2.2005)
akademisyen, yazar
10 Mart 1917 tarihinde Kars'ta doğdu. 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun oldu. 1967’de doktor, 1975’te doçent, 1982’de profesör unvanını aldı. Türk Tarih Kurumu üyesi idi. Fransızca, İngilizce ve Farsça biliyordu. Özellikle Kars, Doğu Anadolu ve Kafkasya tarihi ile ilgili araştırmalar yaptı. 10 Şubat 2005 tarihinde Ankara’da vefat etti.
ESERLERİ:
Kars Yaylası / İstanbul 1946
Kars'ın Kurtuluşu Hatırası / Kars 1950
Kars Tarihi /İstanbul 1953
Dede Korkut Oğuznâmeleri, I. Kitap/ İstanbul 1952
1855 Kars Zaferi /İstanbul
Ziya Gökalp Müzesi /İstanbul 1956
Edebiyatımızda Kars,II.kitap / İstanbul 1958
Millî Mücâdelede Kars / Ankara 1960
Kürtler'in Kökü-I. Bölüm / Ankara 1963
Her Bakımdan Türk Olan Kürtler / Ankara 1964
Kürtler'in Türklüğü / Ankara 1968
Karapapaklar / Erzurum 1972
Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezâlimi (1918-1920) / Ankara 1970
Osmanlılar'ın Kafkas Ellerini Fethi(1451-1590) / Ankara 1976, 2 bsk. Ankara: TTK, 1993
Kâzım Karabekir / Ankara 1982.
Anı Şehri Tarihi (1018-1236) / Ankara 1982
Türk İnkılâp Tarihi Ders Notları / Erzurum 1977
Kıpçaklar: Yukarı-Kür ve Çoruk Boyları'nda / Ankara 1993
Bütünüyle Erzurum Kongresi (3 cilt bir arada) / Ankara 1993
Dağıstan-Aras-Dicle-Altay ve Türkistan Türk Boylarından Kürtler / Ankara 1984
VEFAT-HABER
Türkolog Kırzıoğlu vefat etti
Bir süredir rahatsız olan Türkolog Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, 10 Şubat 2005 tarihinde Ankara’da vefat etti.
Ankara AA
10 Şubat 2005 — Prof. Dr. Kırzıoğlu’nun cenazesi, 11 Şubat 2005 tarihinde Hacı Bayram Camii’nde cuma namazını takiben kılınan cenaze namazının ardından, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verildi.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ömrünün Kemal Çağında Prof. Dr. Kırzıoğlu M. Fahrettin
Yusuf URAMALI
Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Doğu Anadolu ve Kafkasya ile Ahıska konusunda ilmî araştırmaların yolunu açan ilk bilim adamıdır. Daha lise mezunu bir genç olup memuriyete başladığı günlerde, Ahıska’yı görmek ümidiyle oraya en yakın yer olan Posof’u tercih etmiştir. Gerçekten de Posof’ta kaldığı bir yıla yakın bir zaman zarfında Ahıska’yla ilgili birçok bilgi ve halk edebiyatı malzemesi toplamıştır. Burada kaldığı sırada en büyük arzusunun Ahıska’daki Ahmediye Camiini görmek olduğunu fakat bunun mümkün olmadığını söyler.
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, bütün cephelerde şiddetle devam ediyordu. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan beri Rus işgalinde bulunan Kars ve çevresinde, savaş ortamından yararlanan ve Rusların da desteğini alan Ermeniler, gemi azıya almış, bölge halkına yapmadıklarını bırakmıyorlardı.
İşte böyle bir ortamda, korkunun her tarafa sindiği bir günde, Rus ordusunda görev yapan Kazan Türklerinden Tatar asıllı Yarbay Abdullayev, Kars eşrafını, “Şehirden dışarı çıkınız. Ermenilerle Rus Kazakları, Erzurum-Gümrü hattında anayol boyunca büyük bir katliama hazırlanıyorlar!” diye uyarması üzerine diğer yerliler gibi Karslı Mehmet Derviş Efendi de, ailesiyle birlikte Kars yakınlarındaki Susuz’un Mamaş (Kırçiçeği) köyüne, bir akrabasının yanına gitti.
Kars’ın en eski ve yerli bir ailesine mensup olan Kırzıoğlu Mehmet Derviş Efendi ve eşi Hâfıza Hesna Hoca Hanımın, sığındıkları Mamaş köyünde, ilk çocukları dünyaya geldi. Baba, Kur’an-ı Kerim’in son sayfasının yan tarafına şu derkenârı düştü: “Oğlum Fahreddin, 25 Şubat 1332 Cumartesi günü sabaha karşı Mamaş’da Dülger Ali Ağanın misafir odasında dünyaya geldi.” Buradaki Rumi tarih, yeni takvimle 10 Mart 1917 gününe tesadüf etmektedir.[1]
1917 yılında Rusya’da Bolşevik İhtilâli oldu ve Çarlık yıkıldı. Bunun yerine kurulan Sovyet yönetimiyle Osmanlı Devleti arasında yapılan antlaşmalarla kısmî bir rahatlama görüldü. Ardahan ve Batum’la birlikte Kars da, 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Barış Antlaşması’yla Türkiye’ye bırakıldı. Ruslardan kurtulan şehir, Ermeni işgaline uğradı. 25 Nisan 1918’de Türk ordusu Kars’a girince, dört yıldan beri Mamaş’ta yaşayan Mehmet Derviş Efendi, ailesini alarak Kars’ın Kaleiçi Mahallesindeki evine döndü.[2]
Bu hercümerç devrinde dünyaya gözlerini açan Fahrettin’in ailesi, çevredeki okumuş ailelerden biriydi. Ana dedesi olan Müderris Yemenhalifeoğlu Muhyiddin Efendiyle eşi Kıymet Hoca, mahallenin kız ve erkek çocuklarını ayrı ayrı okutuyor, onlara dinî ve millî bilgiler veriyorlardı.
Küçük Fahrettin’in babası, Kars’ın savunması sırasında Ermenilerle savaşırken bir şarapnelle alnından yaralanıp atından düşmüştü. Atı, kanlı bir eyerle eve gelince, eşinin şehit düştüğünü sanan genç anne, üzüntüden yatağa düştü ve Kars’ın kurtuluşunu göremeden vefat etti. Küçük Fahrettin, henüz 13 aylıkken öksüz kaldı. Baba Mehmet Derviş Efendi, baldızıyla evlendi. Böylece Fahrettin de öksüzlükten kurtuldu. Daha sonra bu hanım da vefat edecek, Mehmet Derviş Efendi, üçüncü defa evlenecekti. Üç hanımdan toplam on çocuk dünyaya gelmişti. Bu kardeşlerin en büyüğü Fahrettin’di.
Fahrettin, küçük yaşlarda iken aile içinde okutuldu ve halası Safiye Hocadan iki hatim indirdi. 1923 yılında Kars Numune Mektebine verildi. 1928 yılında İsmet Paşa İlkokulunu ve 1931’de Kars Ortaokulunu bitirdi. Kars’ta lise olmadığından ücretli-yatılı öğrenci olarak Erzurum Lisesine gönderildi. Lise yıllarında, Erzurum Tarihçesi ve Erzurum Şairleri adlı kitapların tesirinde kaldı. Genç Fahrettin, bu tesirle daha o yaşlarda Kars’ın tarih ve edebî değerlerini araştırmaya yöneldi. Dede Korkut Kitabı’yla da bu yıllarda tanıştı; bu kitabın diline ve üslûbuna hayran kaldı.
Haziran 1934’te Erzurum Lisesinden mezun olan genç Fahrettin, Maliye Tahsil Müfettişi olarak Arpaçay’da memuriyete başladı. Bu memuriyeti, bir yıl sürdü.[3]
1935 yılı ağustosunda, Sağlık Bakanlığı hesabına yatılı olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde tahsile başladı. Bu fakültenin FKB kısmını tamamladı ve sertifika aldı.
Daha önceleri canlı hayvan ticaretiyle meşgul olan babası, Kars’ın kurtuluşunu müteakip 1918 yılından itibaren yapmakta olduğu Belediye Tahsildarlığından ayrılmıştı. Özel İdare’den kiraladığı değirmen de elinden alınmıştı. Bu sırada Kars’taki evleri soyuldu. Bu soygun, aileyi fakir düşürmüştü.
Fakülteyi bırakıp Kars’a dönen Fahrettin, ailenin geçimine katkıda bulunmak için yeniden memuriyete başladı ve yine Hususî Muhasebe Tahsil Müfettişi olarak Posof’a gitti. Burada on ay görev yaptı.[4]
1937 Mayısında askere alındı. On iki ay süren Yedek Subay Okulundan sonra Asteğmen olarak Sarıkamış Topçu Alayına geldi. Burada altı ay kıta hizmeti yaptıktan sonra 1938 Ekiminde terhis edildi. Kars Lisesinde Yardımcı Türkçe Öğretmenliğine başladı.[5]
Kars Lisesindeki öğretmenliği sırasında Halkevinin aylık dergisi Doğuş’un idaresini üstlendi. Daha önce 16 sayfa olarak çıkan dergiyi 32 sayfa hâlinde çıkarmaya başladı. İlk yazı denemelerini ve daha önce Posof ve Arpaçay’da derlediği halk kültürü verimlerini, bu dergide yayımladı. Bu yazılar, yurdun dört bir yanından ses getirdi. Doğuş’taki yazıları ona, yurt çapında haklı bir ün kazandırdı. Yine bu dönemde Kars gazetesinde birçok araştırma yazıları neşredildi.
Kırzıoğlu, Alman-Rus Savaşı başlayınca 1941 yılında yeniden yüksek tahsil yapma fırsatı buldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde okumaya başladı.
1941 yılında Ülkü dergisinde çıkan Dede Korkut Kitabı’ndaki Coğrafî İsimler başlıklı incelemesiyle, ilim âleminin dikkatini çekti. Bu çalışma, 1952 yılında kitaplaşacak ve Kırzıoğlu, Dede Korkut Destanları mütehassıslarından biri sayılacaktı.
Soyadı Kanunu yürürlüğe girince aile adları verilmeyip Çelik soyadı verilmişti. Bu isim, 9 Kasım 1943 tarihli mahkeme kararıyla tashih edildi ve aile, Kırzıoğlu soyadını aldı. Bundan sonraki yazılarında imzasını, genellikle Kırzıoğlu M. Fahrettin şeklinde kullandı.
Kırzıoğlu adı, aileden birinin lâkabından gelmektedir. Hocanın dedelerinden beşincisi olan Değirmenci Şerif Ağanın alnının sağ üst tarafında, doğuştan bir tutam beyaz/kır saç bulunmasından dolayı ona Kırzı Şerif derlermiş. Bu sebeple ailenin adı Kırzılar/Kırzıoğulları olarak anılmaktaymış.
Kırzıoğlu, 1943’te ikinci defa silâh altına alınarak Sarıkamış’taki kıtasına gitti. Bu on yedi aylık ikinci askerlik dönemiyle toplam 35 ay askerlik yaptıktan sonra Topçu Teğmeni olarak terhis edildi. Askerliği sırasında kayak sporuna ilgi duydu ve bu sporla meşgul oldu. İkinci askerlikle fakülte öğrenimi kesintiye uğradıysa da, 1944’te tekrar fakülteye dönerek tahsile devam etti.
Üniversite öğrencisiyken araştırmalarını neşretmeye devam eden Kırzıoğlu, bu sıralarda Çınaraltı, Bozkurt, Türk Yurdu, Tanrıdağ, Türk Amacı, Halkbilgisi Haberleri, Tarihten Sesler ve Yücel dergilerinde araştırmalarını neşretti. O bu sıralarda hocası Zeki Velidî Togan’ın fahri asistanı gibiydi. Sevilen ve kendisinden çok şey beklenen müstakbel bir bilim adamı olarak İstanbul’un ünlü aydınları ve bilim muhitine girdi.
Kırzıoğlu’nun evrak-ı perişanı arasındaki mektuplardan onun çok geniş bir dost çevresine sahip olduğu anlaşılmaktadır Bu çevre, zamanın ilim ve sanat âleminde zirvelere çıkmış ünlü kişilerden oluşmaktaydı. İşte onlardan bazıları: Zeki Velidî Togan, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Şerafettin Erel, Mirza Bala, Orhan Şaik Gökyay, Osman Turan, İsmail Hami Danişmend, Pertev Nailî Boratav, Arif Nihat Asya, Nihal Atsız, Faruk Sümer, Hamit Zübeyir Koşay, Cahit Öztelli, Necati Akder, Rıfkı Salim Burçak, M. Halit Bayrı, Necmettin Esin, Tarık Zafer Tunaya, Faruk Kaleli, İbrahim Kafesoğlu, Bekir Kütükoğlu, M. Altay Köymen, Hikmet Dizdaroğlu, Nejat Diyarbekirli, İhsan Hınçer, Fazlıoğlu Cemal Oğuz Öcal ve çoğu âhirete intikal etmiş daha kimler…
1944 yılında düzenlenen Kars Tarihini Yazma Müsabakası için yazmaya başladığı Kars Tarihi’ni 1945 yılı sonunda vilâyete teslim etti.
Kırzıoğlu, 1948 yılında Kars Lisesinde öğretmenliğe başladı.[6] Bu görevi sırasında, 15 Mart 1949 tarihinde, Silifke eşrafından, Emekli Binbaşı Kâzım Göksel’in kızı ve aynı lisede coğrafya öğretmeni olan Nebahat (Göksel) Hanımla evlendi.
Zamanın siyasî iktidarını etkileyen ünlü bir politikacının yanlış tutumu yüzünden, 1951 yılında Diyarbekir Lisesine tayin edildi.[7] Bu şehirde, sosyal ve kültürel faaliyetler yürüten Kırzıoğlu, bölgenin tarih, etnoloji, etnografya ve folklorunu araştırdı. Bu araştırma ve incelemelerinin bir kısmını Diyarbekir’de çıkarmaya başladığı Kara Amid, Dicle ve İç Oğuz dergileriyle diğer mahallî gazetelerde neşretti. Mahallî basın ve eşrafla yakın ilişkiler kuran Öğretmen Kırzıoğlu, bu şehirde silinmez izler bıraktı.
Diyarbekir Ziya Gökalp Lisesi Tarih Öğretmeni olduğu sırada, 17 Eylül 1953 tarihinde Türk Dil Kurumu üyeliğine kabul edildi.
Bu sıralarda Kırzıoğlu’nun öncülüğünde Diyarbakır Milliyetçiler Derneği kurulmuştu. Aynı lisede görev yapan eşi Nebahat Hanım da, bu derneğin üyesiydi.[8]
1953 yılında Istanbul’da basılan Kars Tarihi, adlı eseriyle bilim çevrelerinde haklı bir üne erişen Kırzıoğlu, bunun ardından 1855 Kars Zaferi’yle Edebiyatımızda Kars’ı yayımladı.
1957 yılında Adapazarı Lisesine nakleden Kırzıoğlu, Arifiye Öğretmen Okulunda Tarih öğretmenliği yaptı.
1961 yılında Ankara’da Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmeni İşbaşında Yetiştirme Bürosunda Şube Müdürlüğüne getirildi. Bu arada DPT’de Sosyal İşler Dairesinde ve Devlet Bakanlığı Özel İstatistikî Bilgiler Grubunda Tarih Araştırmaları Uzmanı olarak çalıştı.
1964 yılında, 81 yaşında olan babası Mehmet Derviş Efendi vefat etti. Aynı yıl, Necip Fazıl tarafından Kanlı Sarık adlı tiyatro eseri yazıldı. 1064-Selçuklu Fethinin 900. Yıldönümünde, Kars tarihini sahneye koyma amacıyla Kars Belediyesi tarafından desteklenen bu eserin konusu ve malzemesi, yazara Kırzıoğlu tarafından verilmişti.[9]
1966’da MEB Arşiv Dairesi’nde Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda Türk Ansiklopedisi’nde uzman olarak çalıştı. Bu ansiklopediye birçok makale yazdı.
Kırzıoğlu, Ankara’daki memuriyeti sırasında bir yandan da Ankara Üniversitesi DTCF’de Akdes Nimet Kurat yönetiminde doktora çalışmasını yürüttü. Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi konulu tezini pekiyi dereceyle veren Kırzıoğlu, 11 Mayıs 1967’da Tarih Doktoru oldu.[10]
Dr. Kırzıoğlu, 1 Kasım 1967 tarihinde Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1972-1973 tarihlerinde bir süre Fransa’da kaldı. Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar adlı teziyle, 18 Kasım 1975 tarihinde Orta Çağ Tarihi Doçenti oldu.[11] Uzun yıllar bu fakültenin Tarih Bölümü Başkanlığını yürüttü. 1980 Kasımından itibaren altı ay Lefkoşa’da kalarak Kıbrıs’taki Türk-İslâm kitabelerini inceledi ve Özel Türk Üniversitesinde İnkılâp Tarihi dersleri verdi.
Kırzıoğlu, 1982 yılında tamamladığı Anı Şehri Tarihi adlı çalışmasıyla Orta Çağ Tarihi Profesörü unvanını aldı. Kadrosuzluktan dolayı iki yıl Dışişleri Bakanlığı Araştırma Dairesinde arşiv uzmanı olarak çalıştıktan sonra Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyeliğine geçti.
Prof. Dr. Kırzıoğlu, 16 Mayıs 1985 tarihinde buradan emekliye ayrılmış; 1 Ocak 1986-31 Aralık 1986 tarihleri arasında sözleşmeli ve Ekim 1987-31 Mayıs 1990 tarihleri arasında da ücretli öğretim elemanı olarak aynı fakültede görev yapmıştır.
Çok verimli ve faal bir bilim adamı olan Kırzıoğlu, sosyal hayatta birçok dernek ve kurulun kurucusu, yöneticisi veya üyesi olarak görev yapmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Kars Turizm ve Tanıtma Derneği, Selçuklu Tarihi ve Medeniyeti Enstitüsü, Türk Folklor Derneği, Türk Ocakları, Türk Dil Kurumu, Diyarbakır Milliyetçiler Derneği, Diyarbakır Turizm ve Tanıtma Derneği, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu, Türk Tarih Kurumu, Muallimler Birliği, Malazgirt Fetih Âbidesini Yaptırma Derneği, İstanbul-Kars Lisesinden Yetişenler Cemiyeti, Selçuklu Fethini Kutlama Komitesi, Türkiye-Azerbaycan Dostluk Derneği...
Bunlardan Türk Tarih Kurumunun Kırzıoğlu’nun hayatında ayrı bir yeri vardır. Zira hâlen bu kurumun aslî üyesi bulunmaktadır. Hoca, TTK’nın, Gürcistan Tarihi adlı basıma hazır tercümeyi hâlâ bastırmamış olmasından üzüntü duymaktadır. Şerefname’nin Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanacağını söylemişti. Bu eser de hâlâ yayımlanmamıştır.
Kırzıoğlu’nun ilk eşi Nebahat Hanımdan üç oğlu vardır. Bunların en büyüğü olan Mehmet Ilgar (1950), Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Mimarlık Bölümünde profesördür. Ortanca oğlu Kâzım Dede Korkut (1951), Ankara Tarım İl Müdürlüğünde ziraat mühendisi ve küçük oğlu Seyfettin Kürşat da (1956) bir şirkette mütercim ve proje koordinatörü olarak çalışmaktadır.
Şeker hastalığından mustarip olan Nebahat Hanım, 5 Mart 1986 tarihinde vefat etti.
Sıhhatine çok dikkat eden Hoca, sakin ve huzurlu bir tabiata sahiptir. Sigara dahil hiçbir kötü alışkanlığı yoktur. 87 yaşında olmasına rağmen dinçtir.Âlim Hocamıza sağlık ve âfiyet dileklerimizle saygılarımızı sunuyoruz.
[1] Kırzıoğlu, aynı sayfanın altına yıllar sonra şu notu ekleyecekti:: 10 Mart 1980 Pazartesi sabahı 63 yaşıma basıyorum. Kısmet olursa 73 ve 83 yaşımı da idrak ederim. Fahreddin
[2] Kars Belediyesi, bu evin bulunduğu caddeye, Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu Caddesi adını vermiştir.
[3] 28.7.1934-30.7.1935 tarihleri arasında.
[4] 29.6.1936-30.4.1937 tarihleri arasında.
[5] 1938-1941 tarihleri arasında.
[6] Bu stajyerlik dönemi 23.3.1948-26.5.1949 tarihleri arasındadır.
[7] Bu politikacı, Arkadaşım Menderes'in müellifidir.
[8] Okul müdürünün yazdığı 5 Şubat 1953 tarihli yazıda, Nebahat Hanımın, bu dernekle ilişkisinin kesilmesi istenmiştir. Bu yazı, yakın tarihle ilgilenenlere bir fikir vermesi bakımından önemlidir.
[9] Hoca, Orta mektepten sınıf arkadaşım dediği zamanın Belediye Başkanı rahmetli Arif Taşçı’nın maddî desteğini temin ederek Prof. Osman Turan’ın tavassutuyla Necip Fazıl’la görüşmüş, eserin tarihî ve edebî malzemesini ona vermiştir. Bu tiyatro eserindeki Kuzucu Mehmet de Hocanın babasıdır.
[10] Bu çalışması önce Atatürk Üniversitesi sonra da Türk Tarih Kurumu tarafından neşredildi.
[11] Bu çalışma da TTK tarafından neşredildi.
HAKKINDA YAZILANLAR
Altın Işık (01 / 09.1947)
1944-45 “Irkçılık-Turancılık Dâvâsı” kâbusunun sona ermesinden sonra, 15 Ocak-25 Eylül arasında, Istanbul'da 8 sayı çıkarılan Türkçü dergi.
Altın ışık: 28x20 sm. boyutlu, 16+4 sayfalı olarak yayınlandı. Kapağında, bütün sayfayı çevreleyen, Türk desenli, rengi her sayıda değiştirilen, kalın bir çerçeve vardı. Bu çerçevenin üst bölümünde iri harfli logo, çerçeve içinde kalan dik dörtgen boşlukta “içindekiler” dizimi, çerçevenin alt bölümündeki yuvarlak boşlukta ise “sayı” belirteci yer alıyordu. 25 kuruş olan fiyatı da çerçevenin sağ alt bölümüne basılmakta idi.
Altın ışıkın kurucuları “Koloğlu İhsan, Çavdaroğlu Ahmet, Sütlaçoğlu Vahit” idiler. Sahipliğini İhsan Koloğlu, yazı işleri müdürlüğünü M. Fahrettin Kırzıoğlu üstlenmişti. Başlıca Yazarları Atsız, Muharrem Ergin, İsmail Hâmi Dânişmend, Nejdet Sançar, Mehmet Halit Bayrı, Bekir Berk, Koloğlu İhsan, Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Balcıoğlu Refik,
Nâzan Dânişmend, Hikmet Dizdaroğlu, Ârif Nihat Asya, Tevetoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri, Ercüment Berker, Cahide Turan, Hacıbaloğlu Nuri, Türkân Türk, Hatiboğlu Ali, Demirtaşoğlu Faruk Kadri (Timurtaş), Bahadır Dülger, vb. idiler.
Zengin bir yazar kadrosu bulunan ve önemli yurt sorunlarını dile getiren dergi, anapara ve dağıtım zorlukları yüzünden, 25 Eylül 1947 günlü 8. sayısından sonra kapanmak zorunda kaldı.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|