|
Yener Sonuşen
işadamı
1 Mayıs 1959 tarihinde doğdu. Ülker Grubu'na 1997 yılında katıldı. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden 1982 yılında mezun oldu. Çeşitli sanayi, ticaret ve inşaat şirketlerinde danışman ve/veya yönetici olarak görev yaptı. Japonya'da Tokyo ICU University'de master yaptı. Harvard Law School'da, 'The Program On Negotiation'a katıldı. Marmara Üniversitesi, İşletme Ana Bilim Dalı'nda doktora çalışmasını tamamladı. İsviçre IMD'de International Program for Board Members ve Senior Executive Forum'a katıldı. Sonuşen'in Modern Stratejik Yönetim, Japon Yönetimi ve Uluslararası Müzakereler/Pazarlıklar konusunda akademik çalışmaları bulunuyor. Evli ve iki çocuk babası. Japonca ve İngilizce biliyor.
Orta eğitimi ve Japonya'daki üniversite öğrenimi sırasında, masa tenisi takımında yer aldı. Klasik müzikten, kule tramplen atlamaktan, yabancı kültürleri öğrenmekten ve kitap okumaktan hoşlanıyor.
HAKKINDA YAZILANLAR
Fuji Dağı’yla konuşmalar
İbrahim Ethem Gören
Fuji Dağı’yla Konuştum serlevhalı kitapta Japon insanının kültür, sanat, tarih ve medeniyet havzalarında akıp giden serüvenlerinin yanı sıra Japon hayatının geometrisi ortaya konuluyor.
İçinde dağlanan, büyüyen ve uzayan bir sevinçle, bazı gün ve gecelerde Fuji Dağı’yla konuştuğunu söyleyen yazarın kitabı, tarzı itibarıyla bildik kitap formatlarının epey dışında. Japonların geleneksel desenleriyle bezenmiş kitabın bölüm başlıklarında Japon harfleri mevcut.
Yöneticilik bir yerde bilgi, tecrübe ve yetenekle birlikte gözleme dayanan bir erk. Uzun yıllar Türkiye’nin önemli müesseselerinde profesyonel yönetici olarak görev yapmış olan Yener Sonuşen’in Fuji Dağı’yla Konuştum başlığını taşıyan kitabında, Japon insanına ait birbirinden ilginç gözlemler var. Bu gözlemlerde kimi zaman Türk medeniyetiyle kesişen Japon medeniyetine dair önemli mesajlar aktarılıyor. Mesela, Türkiye’den on binlerce kilometre uzakta, adalar üzerine kurulu minyatür evlerde misafire gösterilen özen, tarih ve medeniyete karşı duyulan saygı, kârîleri tefekküre itiyor.
Yazar kitapta sadece Japonya’da yaşadıklarını anlatmıyor. Bir halkı, medeniyeti ve bu medeniyetten beslenen çekik gözlü insanların hâleti rûhiyelerine; eşyaya, insana ve tabiata bakışlarına dair kuvvetli ipuçları vererek, Japon insanının kültür, sanat, tarih ve medeniyet havzalarında akıp giden serüvenlerini aktarmaya çalışıyor. Japon hayatının geometrisini ortaya koyuyor.
Kitap, birbirinden bağımsız onlarca makaleden/bilgi notundan/denemeden oluşuyor. Sonuşen kitabında zaman, mekân ve kişiler arasında geçişler yapıyor. Mezkûr geçişler, ilk bakışta birbirinden bağımsız olarak görülse de kitap okunduğunda okuyucuların hafızasında bütünleşerek, ortaya Japon insanına dair bir almanak çıkıyor.
Yener Sonuşen, Japonya’ya “iş başında çalışarak ölen insanların memleketi” diyor ve ekliyor: “Japon insanında sadece o toprakların insanına has bir çalışma iştiyakı var. Erkekler akşam normal bir saatte işten çıksalar bile, çoğu kez evlerine gitmeden önce (yalnız bile olsalar) en azında kitap okuyabilecekleri bir “cafe”de çay-kahve içerek vakit geçirip hiç değilse dokuz-dokuz buçuktan sonra eve gitmeye çalışırlar. Çünkü eğer bir üst düzey yönetici eve erken saatlerde dönebiliyorsa, ona şirkette geç saatlere kadar ihtiyaç duyulmuyor diye konu komşunun düşünmesini, kendisi de, ailesi de istemez. Bir Japon arkadaşımla gece geç vakit Shinjuka’da, herhalde yirmi beş katlı bir binanın önünden geçerken, “Ne müthiş şirket” dedi. “Nasıl anladın” diye sordum. “Baksana bu saatte bütün ışıklar açık, içeride de çalışan insanlar var.”
Fuji Dağı ne anlatır?
Yazar, “Fuji Dağı’yla konuştum”u, bir üçlemenin ilk kitabı olarak kaleme almış. Kitap, Sonuşen’in Japonya’da geçirdiği dönemin ona kattıklarına ve Japon kültür iklim ve coğrafyasının hayata bakışına dair önemli ipuçları taşıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki işletme tahsilinden sonra yüksek lisans eğitimi almak üzere gittiği Japonya’da Uzakdoğu’nun hayat felsefesi ve gündelik alışkanlıklarıyla tanışan Sonuşen, bu ülkede şahit olduklarını iş hayatına da aksettirmiş. “Tokyo’da üşümekten harap olduğumuz bir gece, Peter Sellers’ın oynadığı “Bahçıvan” filmini izledim. İnsanın kendini keşfetmesine olan inancımla, İstanbul’a döndükten sonra küçük bir bahçe edinip çeşitli ağaç ve çiçekler ektim.
O sıralarda çalıştığım şirket için bir ambar yöneticisi arıyorken, aday olarak gelen kişinin CV’sinde hobiler arasında bahçeciliği de gördüm. Çok da haz etmemiş gibi yaparak bahçeciliğin ne olduğunu sordum. Karşımdaki aday, keşke yazmasaydım der gibi bakarak, çiçekleri ne kadar sevdiğini anlattı. Bu işte ne kadar iyi olduğunu sorduğumda aldığım cevap “Çiçeklerle konuşurum” oldu. O zaman o işi kendisine vermenin en doğru karar olduğunu gördüm. Çünkü kıymetlerimizi emanet etmek için, çiçek ya da kuşdili bilen birinden daha emin kim vardır ki” tesbitinde bulunuyor, Yener Sonuşen.
3 yıllık bir emeği müteakiben Japoncaya vakıf olduğunu belirten yazar, eserinde Japon insanlarıyla aralarında geçen birbirinden ilginç diyaloglara da yer veriyor.
Bakış üzerimizdedir
“Japonya’da hep birileri sizi görür, ama siz bilmezsiniz.” Bunu Japonya’da yaşayan bir yabancı söyledi. “Mesela trende giderken en az birkaç kişi size bakıyordur ama siz farkında değilsinizdir. Çünkü bakanlar, Batılılar gibi değil, Japonlar gibi bakar. Yani sizin onları göremeyeceğiniz bir an ve şekilde.” diye de ekledi…
Bunu duyar da durur muyuz? Hemen ertesi gün genellikle sadece koltukların dolu olduğu ve ayakta sadece birkaç kişinin olduğu, bir vagonda tutamağı tutmuş ufuklara doğru bakarken, birdenbire yumuşak bir bakışla da olsa sağ tarafıma hızla dönüp “Bakan var mı?” diye denedim. Üç kişiyle göz göze geldik. Çok şaşırdılar. Doğrusu ben de kendimi gülmemek için çok zor tuttum. Sanki onlar için bakmadığımı hissettirmeye çalıştım. Ama o kadar tuhaf bir durum oldu ki, bir sonraki istasyonda herkes indi. Sanıyorum hepsi gideceği istasyona bir sonraki trenle gitmişlerdir.
“İstasyon kadar, nereye gidileceğini bilmek de önemlidir.”
Sonuç olarak kitabın hoş kokulu satır aralıklarında ilerlerken Yener Sonuşen’in Fuji Dağı’yla “ne konuştuğu”nu merak ediyor; karşınızda bir “Fuji” arıyorsunuz. Aslında herkesin bir Fuji’si vardır; yahut olmalıdır. Dağ, insanların içinde büyüyen hasrettir; gelişen bir hasret ve uzlet makamı…
Yazımızın ikinci paragrafında Sonuşen’in, içinde dağlanan, büyüyen ve uzayan bir sevinçle, bazı gün ve gecelerde Fuji Dağı’yla konuştuğunu belirttiğini aktarmıştık. Dağ, bir inziva makamıdır; bir ihtişamdır, bir sığınaktır, ana kucağı gibi kendine geleni muhafaza eden bir sığınma sahnesidir.
Her dağın ayrı bir hikâyesi kadar ayrı bir hakikati de vardır. Sessiz, sedasız, yerli yerinde olanca haşmetiyle duran “dünyanın çivileri” insana bir şeyler fısıldar. En son çiçek, bir dağ başında açar. İlk kardelen bir dağ kuytusunda filizlenir. Bir Resul orada nalinlerini ayağından çıkarır, En Kutlu İnsan (sav) “Uhud bizi sever; biz de Uhud’u…” buyurur. Dağ bir ihtişamdır; güftügûdan uzaklaşma yeridir.
İnsan bazen eşhasla, bazen eşyayla, bazen de bir “dağ” ile konuşur/konuşabilir. Şüphesiz küçüğünden büyüğüne: Erciyesi’nden Süphan’ına; Klimanjaro’sundan Fuji’sine kadar dağlar, coğrafyalarında hayat süren âkil insanlara ilham verir.
Bu ilhama mazhar olan Şairler Sultanı, “Al eline bir değnek/Tırman dağlara şöyle! Şehir farksız olsun tek, mukavvadan bir köyle/Uzasan, göğe ersen, cücesin şehirde sen/Bir dev olmak istersen, dağlarda şarkı söyle.” deyiverir.
Yazarın, Fuji Dağı’yla konuşmaları da yukarıda arz etmeye çalıştığımız keyfiyete mukârîn olsa gerek.
Bununla birlikte Yener Sonuşen, Japonya üzerine açtığı paragrafı henüz kapatmamış, Samuray kültürü, kitabın satır aralıklarına gizlenmiş. Bu kültürün has öğelerini satır aralıklarından tek tek cımbızla çekip almayı okuyucuya bırakmış.
Kitabın bir menfi tesiri var. Okumaya başlayan bitirmeden bırakamıyor. Hafta sonunda kitap okumak ive birkaç saatliğine de olsa Japon kültür ve medeniyet havzasının kenarlarında dolaşmak istiyorsanız sizin de Fuji Dağı’yla konuşmanız gerekecek!
Yazar, Fuji Dağı’yla ne konuştuğunun cevabını okuyucularına bırakarak, kitap başladığı gibi, ufuktaki Fuji Dağı siluetiyle sona eriyor.
Kitap Asitane’de; Fuji Dağı ise Kafdağı’nın ardında… Şimdiki zaman ise Fuji’nin esrarını kurcalama vakti…
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|