|
Ayşe Şasa
( 1941)
senaryo yazarı
1941 yılında İstanbul’da doğdu. 1960 yılında Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nden mezun oldu. 1963-1965’te Robert Kolej’in İdari Bilimleri Bölümü’ne devam etti. 1963’ten başlayarak Türk sinemasında senaristlik yaptı. Murat’ın Türküsü, Son Kuşlar, Ah Güzel İstanbul, Utanç ve Gramofon Avrat gibi filmlere imza attı. 1993 yılında sinemayla ilgili 'Yeşilçam Günlüğü' adlı denemeleri yayınlandı. 16 Haziran 2014 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
ESERLERİ:
*Yeşilçam Günlüğü Dergah Y.
*Düş Gerçeklik Sinema (S.Yalsızuçanlar-İhsan Kabil-Ayşe Şasa) İz Y.
*Bir Ruh Macerası
*Delilik Ülkesinden Notlar
*Şebek Roman
HABER
İstanbul Film Festivali’nden Şasa'ya Sinema Onur Ödülü
5 Mart 2013
32. İstanbul Film Festivali’nin programı açıklandı. Festivalin açılış töreninde Türk sinemasına yıllar boyu emek vermiş oyuncu Lale Belkıs, görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı, oyuncu Ahmet Mekin ve senarist Ayşe Şasa'ya festivalin Sinema Onur Ödülü takdim edilecek.
HABER
Ayşe Şasa yoğun bakımda
4 Haziran 2014
Uzun süredir kanser tedavisi gören senarist-yazar Ayşe Şasa, Bağcılar Safa Hastanesi’nde on beş gündür yoğun bakımda.
HABER
Ayşe Şasa hayatını kaybetti
Milliyet 16 Haziran 2014
Senarist ve yazar Ayşe Şasa hayatını kaybetti. Geçtiğimiz günlerde geçirdiği rahatsızlık sonucu hastanede tedavi gören Şasa'ya zatürre teşhisi konulmuştu.
Türk sinemasının en önemli senaristlerinden Ayşe Şasa, tedavi gördüğü hastanede 73 yaşında hayatını kaybetti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Münzevinin vuslatı
NEDIM HAZAR
Zaman 17 Haziran 2014
Türk sinemasının emektarlarından senarist Ayşe Şasa, dün hayata veda etti. Şasa'nın 70 yılı aşkın hayatının büyük kısmı çileler ve tefekkürle geçti. Dünyanın cazip yönüne hiç yüz vermedi… Kimseyi rahatsız etmeden, bir derviş sessizliğiyle göçtü bu âlemden… Esenler Safa Hastanesi’nde vefat eden Ayşe Şasa’nın cenazesi, bugün öğle namazını müteakip Fatih Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Sahrayı Cedid mezarlığına defnedilecek.
Merhum Necip Fazıl'ın Çile'si, sanki onun için yazılmıştı. Ayşe Şasa, fikrin cam kırığı döşeli yollarından geçerken kanayan ruhunun yaralarını sarmak için tasavvuf merhemine sıkı sıkıya sarılmış, huzuru ve ruh dinginliğini Allah'ta bulmuş bir münevverdi. Çok önemli bir değerdir Şasa… Sadece inançlı kesim için değil, Türk düşünce ve fikir hayatı için mühimdi. Ancak onun esas özelliği, nezaketi ve insanlarla kurabildiği yalın ve samimi ilişkiydi.
Bir derviş sessizliğiyle hayata vedan eden ‘Ayşe Abla'mız, yıllardır içine kapandığı ruh dünyasında insanlarla olan diyaloğunu asla koparmadı. Onun hayatı, modern Türk aydınının çileli serencamının bir özetiydi aslında. 1941'de, yalnız ülkemiz için değil, bütün dünya için zor ve sıkıntılı bir dönemde hayata açmıştı gözlerini. Ve belki de en büyük talihsizliği varlıklı bir ailenin çocuğu olmaktı. Şöyle anlatmıştı bana çocukluğunu: “Benim yetiştiğim dönemde (2. Dünya Savaşı) Tanzimat'tan gelen yabancı mürebbiye geleneği sürüyordu. Ailem iyilik yaptığını düşünerek beni, hepsi savaş kaçkını ve ruhen sakat olan Yahudi, Katolik, Protestan bakıcılara bıraktı... Her şeye karşı aşırı derecede bir isyanım vardı o dönemde. Ebeveynim beni çocukken dışladı. Okulda performansım düşük diye 'aptal Ayşe' diyorlardı. Doğum günümde arkadaşlarımı evime davet ediyordum, hiçbiri gelmiyordu. Ortaokulda çok hırslandım, performansım birden arttı. Bu sefer üstün kabiliyetli olarak görüp yine yalnızlığa ittiler.”
Ruhundaki derin kesiklerin sebebi çocukluğuna uzanıyordu. Mürebbiyelerin kurduğu ruh cenderesinden kurtulmak adına koleje atacaktı kendini Ayşe Şasa. Tam bir yağmurdan kaçarken doluya tutulan bahtsızlık öyküsü onunki. Amerikalıların kurduğu Arnavutköy Kız Koleji'nde yatılı olarak okumaya başlaması ruhundaki yaraları derinleştirmekten başka işe yaramaz aslında. Travma şöyle büyür: Amerikalı hocalar öğrencilerini savaş sonrası edebiyatına maruz bırakırlar. Sartre, Camus, Kafka gibi yazarların eserlerini okuyan Şasa, henüz çocuk denecek bir yaşta bu karamsar ve nihilist insanların dünyasıyla korunaksız olarak tanışır. Ruhuna akın eden muazzam karamsarlık ve nihilizm bir rende gibi canına okur adeta. Kendi kültürel kodlarına yabancı, hatta düşman bir dil ve dünyadır bu: Batı'nın seküler tütsülü, günah eksenli sarhoş dünyası…
Sonrası büyük bir yalnızlık: Amerikan Kız Koleji'ni bitirdikten sonra, erken alınan bir evlilik kararı ruhunu büsbütün yalnızlaştırır. Bu erken ve yanlış karar, eğitimini yarıda bırakmasına ve bambaşka sulara açılmasına sebep olur: Yeşilçam.
Aslında bu yönelişin de bir arka planı vardır. Ayşe, ailesinin kendisine dayattığı kültürü sadece reddetmek istemez, aynı zamanda onların hor gördüğü Türk sinemasına yönelerek de bir tür intikam almak niyetindedir. Daha orta mektep yıllarında aynanın karşısına geçip, ailesi ile sembolleşen burjuvaziden intikam almaya çocukça yeminler etmiştir.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ayşe Şasa’dan geriye kitapları ve filmleri kaldı
Zaman 17 Haziran 2014
Ayşe Şasa, ilk senaryosunu, henüz 22 yaşındayken, Memduh Ün’ün yönettiği 1963 yapımı ‘Çapkın Kız’ filmi için kaleme aldı.
1971’den sonra, rahatsızlığı sebebiyle yaklaşık 10 yıl sinemaya ara veren Şasa, Atıf Yılmaz ve Memduh Ün gibi usta yönetmenlerin yönettiği Yeşilçam’ın birçok klasik filminin senaryosuna imza attı. Son Kuşlar, Ölmez Ağacı, Köroğlu, Cemile, Yedi Kocalı Hürmüz, Hacı Arif Bey, Hiçbir Gece, Her Gece Bodrum, Utanç ve Gramofon Avrat başta olmak üzere sinema kariyerinde toplam 28 filmin senaristliğini yapan Şasa, son olarak 2008’de Fransız yönetmen Jacques Deschamps imzalı Dinle Neyden filminin senaryosunu yazmıştı. 1993 yılında, Yeşilçam’daki kariyerine ait hatıraların yer aldığı Yeşilçam Günlüğü adlı denemeleri yayımlanan Şasa; Bir Ruh Macerası, Düş Gerçeklik Sinema, Delilik Ülkesinden Notlar, Şebek Romanı ve Vakte Karşı Sözler kitaplarını kaleme aldı.
HAKKINDA YAZILANLAR
Yazarlar ve oyuncular Ayşe Şasa'yı anlattı
Zaman 17 Haziran 2014
Yazarlar ve oyuncular Ayşe Şasa'yı anlattı. Hilmi Yavuz, Safa Önal gibi ünlü yazar ve senaristler Ayşe Şasa'yı anlattı.
Kız kardeşimi yitirmenin derin acısı var yüreğimde
Hilmi Yavuz: “Ayşe Şasa Hanımefendi, tanıdığım ve insanlığına, vicdanına, halis Müslüman kimliğine çok saygı duyduğum bir hanımefendiydi. Senarist oluşu, yazarlığı, bütün bunlar Ayşe Hanımefendi'nin bu güzel ve değerli hasletlerinin ortaya konulduğu ürünlerden ibaretti. Kendisinin bir kitabı için yazdığım yazıda onu ipek kanatlı bir derviş diye nitelemiştim. Şimdi o ipek kanatlarıyla Allah'ın cennetinde onun melekleriyle birliktedir. Çok sevgili bir can kız kardeşimi yitirmenin derin acısı var yüreğimde."
Senaryo yazımında öğrencilerime Ayşe'yi örnek gösteririm
Safa Önal/Senarist: “Çok sevdiğim, el üstünde tuttuğum biriydi. Çok üzgünüm. Bir Zeki Müren projesi için Şile'ye giderken Atıf (Yılmaz) abinin yanında görmüştüm. "Biz yakında evleneceğiz, haberin olsun." demişti. Büyük bir saygı ve sevgiyle böyle başladı dostluğumuz. Sonra Toprağın Kanı'nı yazdım Atıf abiye. O filmde birlikte çalıştık. Ah Güzel İstanbul filminde kendisi yoktu, öyle yanlış bir laf dolaşıyor. Senaryocular olarak televizyonlarla telif hakları davalarımız var. Son zamanlarda beni bunlar için arar, gelişmeleri sorardı. Türk sinemasında son derece güzel bir yeri vardır. Çünkü Altın Çağ'ın o güzel günlerinde düşünmeyi, şüphelenmeyi, dramatik yapı geliştirmeyi getirenler arasında idi. Senaryo yazımında ve tekniğinde merakın ön planda olması gerektiğinin çok farkında olan ve bunu aşılayan biriydi. Öğrencilerime derslerimde Ayşe'yi örnek gösteririm. ”
Türkiye'nin en kültürlü insanlarından biriydi
Selim İleri: "Ayşe Şasa, çok eski bir arkadaşımdı. Yeryüzüne gelmiş en iyi insanlardan biriydi. Kültür-sanat ve estetik duyuşu açısından Türkiye'nin en kültürlü insanları arasındaydı. Türk sinemasına yaptığı hizmet kolay unutulacak bir çaba değildir. Çok hakkı yenmiş bir film olan Son Kuşlar, gelecek zamanın insanlarına sanıyorum çok şey söyleyecektir. Erken bir ölümdür. Gönlümde hep anısı kalacak."
Sinemaya çok büyük katkıları oldu
Ediz Hun: “Ben Atıf Bey'in eşi olduğu zamandan tanırım. Son derece kültürlü bir hanımefendiydi. Birçok senaryoda onun imzası var. Dramatik aksiyonu, duygusal yapısı kuvvetli bir film olan Son Kuşlar'ı da o yazmıştı. Sinemaya çok büyük katkıları bulunmuştu, Allah rahmet eylesin."
Türk sineması için büyük kayıp
Necla Nazır: “Onun yazdığı ‘Ve Recep Ve Ayşe Ve Zehra' filminde birlikte çalışmıştık. Çok iyi bir insandı. Bizim sektörde filmlerde tanışılır, bir daha da aramayız birbirimizi. Bu değerli sanatçıların yeri kolay kolay dolmuyor. Türk sineması için büyük bir kayıp.”
HABER
Ayşe Şasa son yolculuğuna uğurlandı
17 Haziran 2014
Ünlü senarist ve yazar Ayşe Şasa (73) dün hayatını hayatını kaybetti. Şasa için bugün Fatih Camisi'nde düzenlenen cenaze törenine, Milli Eğitim Bakanı Avcı ile çok sayıda yazar ve akademisyen katıldı.
Türk sinemasının unutulmaz senaristlerinden Ayşe Şasa, son yolculuğuna uğurlandı.
Fatih Camisi'nde öğle vakti kılınan cenaze namazına, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, eski milletvekillerinden Süleyman Gündüz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak ile Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Şerif Mardin, Prof. Sami Şekeroğlu, Safa Önal, Yılmaz Atadeniz, Mesut Uçakan, Sevin Okyay, İskender Pala, Hasan Kaçan, Ulvi Alacakaptan ve Ahmet Yenilmez'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yönetmen, yazar, oyuncu ve akademisyen katıldı.
Cenaze töreninde Ayşe Şasa'nın kardeşi Aziz Şasa, taziyeleri kabul etti.
Kılınan cenaze namazının ardından Şasa'nın cenazesi defnedilmek üzere Sahrayıcedit Mezarlığı'na götürüldü.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|