|
Stalin .
SSCB Devlet başkanı
Josef Visarionoviç Stalin
1881 yılında Gürcistan'ın Gori kasabasında doğdu. Babası kundurucaydı. Orta öğrenimi sırasında siyasi eyleme katıldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin bolşevik kanadı saflarında yer aldı. Uzun yıllar Sibirya'da sürgünde kaldı. Lenin'in 1917'de Finlandiya'ya gitmesinin ardından Sverdlov'la birlikte partinin yönetimini üstlendi. Ekim Devrimi'nden sonra Lenin'in başkanlığındaki Sovyet hükümetinde Milliyetler Halk Komiseri oldu.
Lenin'in ölümünden az önce Komünist Partisi genel sekreteri oldu. 1920-1930'larda sağ ve sol ideolojik mücadele adına binlerce insanı sürgünlere gönderdi. Özellikle bu sürgünler ve idamlar yoğunluklu olarak Türkler’e karşı oluyordu. Milyonlarca insan bu yolda öldürüldü.
Sovyetler Birliğinde, bir tek ülkede sosyalist kuruluşun savunucusu oldu. "Planlı ekonomi", "Kollektivizasyon" ve "Endüstrileşme" uygulamaları ile 1928-1936 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde köklü dönüşümlerin gerçekleştirilmesini sağladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlığı ve sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini birarada yürüttü. 5 Mart 1953 tarihinde öldü.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Stalin/Çatışkıların Adamı
Kenneth Neill Cameron
Ceylan Yayıncılık
Bu kitap Sovyetler Birliği'ni ve modern tarihi eleştirel yollardan yeniden şekillendiren bir adamı herkesin anlayabileceği şekilde değerlendirmektedir. Özellikle nükleer savaşın "Sovyet tehdidi" bahanesiyle meşrulaştırıldığı bir dönemde yayımlanmıştır. "Oldukça makul bir kitap"ta efsane ile gerçeği birbirinden ayırmayı gözeten Cameron, hem kör bir övgüden hem de iftiradan kaçınmaktadır: onu sempatiyle değerlendirmekte ama eleştiriden kaçınmamaktadır. Cameron'un kitabı yalnızca biyografi de değildir: Stalin'in düşünce tarzının eleştirisi kitaba derinlik ve özel bir ilginçlik kazandırmaktadır. Kitapta Cameron, Stalin'in rahip okuluna gitmesini (annesinin isteğiyle); şiirlerini; Çarlık Rusya'sında işçileri örgütlemek için yaptığı çalışmaları; zaman zaman mahkumiyetlerini, sürgünlerini ve kaçışını; parti liderliğine yükselişini; Rus devrimindeki ve iç savaş sırasındaki rolünü; sanayileşme ve kolektivizasyon sırasındaki liderliğini; Troçki ve Buharin ile mücadelesini ve Lenin ile olan karmaşık ilişkisini anlatmaktadır. II. Dünya Savaşı'nın Stalin'i dünya çapında tanınan, anıtlaşmış bir gücü ve gerçek bir kahramanlığı temsil etmektedir. Yazar, Kruşçev'in 1956'daki gizli raporunda yer alan Stalin eleştirisini ve Stalin'in 1930'ların sonundaki siyasal baskılar konusundaki tutumunu incelemektedir. Kitap, Mareşal Jukov'un Stalin değerlendirmesini ve Stalin'in diyalektik materyalizm yorumuyla ondan etkilenen modern Sovyet filozoflarının yorumlarını içeren eklerle sona ermektedir. Yazar, halk mücadelelerinden yana tutum alırken, tüm varsayımları yeniden incelemeye de hazır olan kışkırtıcı bir düşünürdür.”
HABER
Stalin’in kızı Svetlana Alliluyeva ABD’de öldü
29 Kasım 2011
Sovyetler Birliği’ni 31 yıl boyunca demir yumrukla yöneten diktatör Josef Stalin’in kızı Svetlana Alliluyeva, 1967’de sığındığı ve gözlerden uzak bir hayat sürdürdüğü ABD’de hayatını kaybetti. Babasının rejimine karşı gelerek ABD'ye kaçan Alliluyeva, farklı hayat görüşüyle Stalin'e çok ters düşen bir karaktere sahipti.Babasını, “ahlaki ve ruhani bir canavar” olarak tanımlayan ve üç kez soyadı değiştiren 85 yaşındaki Alliluyeva, Soğuk Savaş yıllarında komünizmi reddetmişti.
Alliluyeva CIA’in yardımıyla ABD’ye kaçmıştı.
ABD’ye kaçışı Sovyet Rusya ile diplomatik gerilime neden olan Alliluyeva, Stalin’in 1953’deki ölümünün ardından soyadını Stalina’dan, annesinin soyadı olan Alliluyeva’ya çevirmişti. Alliluyeva, ABD’de sığınma hakkı elde ettikten sonra ise Lana Peters adını aldı.
ABD’ye geldikten sonra gözlerden uzak bir hayat yaşamaya başlayan Alliluyeva’nın, Güney Carolina, Richland Country’de kaldığı huzurevinde 22 Kasım’da öldüğü öğrenildi. Alliluyeva, kolon kanseriyle boğuşuyordu.
ROMANLARA KONU OLACAK HAYAT
Birçok ülkede yaşayan, Hinduizm’den Hıristiyanlığa kadar birçok dini örnek alan ve dört evlilik yaşayan Alliluyeva, Sovyet Rusya’da geçirdiği yılları en çok satanlar arasına giren iki otobiyografisinde anlattı.
Bu çalışmalarından biri olan “Bir Arkadaşa 20 Mektup”, Alliluyeva’ya 1,5 milyon doların üzerinde bir gelir sağladı.
Gazetelere çok nadir röportaj veren Alliluyeva, 1990 yılında Independent gazetesine, hiç parası olmadığını, kitaplarından gelir sağlayamadığını ve kızı Olga ile bir başka aileyle paylaştıkları kiralık bir evde kaldıklarını, söylemişti.
ABD-SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİNİ GERDİ
Alliluyeva, üçüncü kocasının Sovyet yetkililerden gördüğü kötü muamelenin, Rusya’yı terk etmesinde kendisini kısmen motive ettiğini belirtmişti. Stalin’in kızının Rusya’yı terk etmesi, ABD için komünist rakibiyle toplumsal ilişkileri geliştirmek adına çok önemli bir adım olurken, Rusya adına utanç vericiydi.
Alliluyeva, New York Şehri’ne varmasının ardından, babasının rejimini eleştiren bir açıklamada bulundu: “Buraya, uzun yıllar Rusya’da imkanını bulamadığım özgür ifade için geldim.”
Bu açıklaması o dönem Sovyet Rusya’nın başbakanı olan Alexei Kosigin tarafından tepki gördü. Alliluyeva’yı, “ahlakı bozuk ve hasta insan” olarak niteleyen Kosigin, “Alliluyeva’yı bir politik amaç veya Sovyet Rusya’yı farklı göstermek için kullanmayı amaçlayanlar adına tek yapabileceğimiz şey acımak” dedi.
BABASINA KARŞI GELDİ
Alliluyeva, Stalin’in ikinci eşi Nadezhda Alliluyeva’dan olan tek çocuğuydu. Annesi 1932’de intihar eden Alliluyeva, Moskova Üniversitesi’nden 1949’da mezun olduktan sonra öğretmen ve çevirmen olarak çalıştı.
Henüz 18 yaşındayken babasına karşı gelen ve Yahudi bir öğrenci olan Aleksei Kapler ile evlenen Alliluyeva, bir erkek çocuk sahibi oldu. Ancak evlilikleri sona erdi ve Kapler Sibirya’daki bir işçi kampına gönderildi.
İkinci evliliğini Yuri Zhadanov ile yapan Alliluyeva, bir kız çocuğu sahibi olduğu bu evliliğin sona ermesinden sonra 1964 yılında Hintli bir komünist olan Brijeş Singh’le evlendi. Alliluyeva, 1966 yılında Sovyet yetkililerden kötü muamele gördüğünü iddia ettiği eşinin küllerini seprmek için Hindistan'a gitti. Sonrasında, ülkesine dönmek yerine ABD büyükelçiliğine başvurdu.
ÇOCUKLARI İÇİN RUSYA’YA DÖNDÜ
ABD’ye döndükten sonra William Peters ile dördüncü ve son evliliğini yapan Alliluyeva, 1973’te sona eren bu evliliğinden Olga adını verdikleri kızını dünyaya getirdi. İngiltere’de iki yıl yaşayan Alliluyeva, 1984’te, geride bıraktığı iki çocuğuyla bir araya gelmek için Rusya’ya döndü.
ABD’ye bir yıl sonra dönüş yapan Alliluyeva, ömrünün geride kalan kısmını burada geçirdi. Geçtiğimiz yıl Wisconsin State Journal gazetesine raöportaj veren Alliluyeva, “ABD’de oldukça mutluyum… Nereye gidersem gideyim, İsviçre, Hindistan, Avustralya veya bir adaya… Her zaman babamın isminin siyasi mahkumu olarak kalacağım” dedi.
HABER
Stalin, Sovyet filmindeki Osman Paşa sahnesini değiştirtmiş!
Odatv.com 13 Nisan 2017
Sovyet lideri Josef Stalin’in Amiral Nahimov adlı (1946) Sovyet filminde Türk Amiral Patrona Osman Paşa’nın esir alınması sahnesinin değiştirilmesini istediği ortaya çıktı...
Sovyet lideri Josef Stalin’in Amiral Nahimov adlı (1946) Sovyet filminde Türk Amiral Patrona Osman Paşa’nın esir alınması sahnesinin değiştirilmesini istediği ortaya çıktı.
Sputnik'in Rus Kultura televizyonundan aktardığına göre, SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi filmdeki sahnenin değiştirilmesi için 11 Mayıs 1946 tarihinde bir karar aldı.
Haberlerde Stalin'in filmdeki 'Türk Paşa'nın (Patrona Osman Paşa) esir alınması sahnesini beğenmediği ifade edildi. Karar çerçevesinde değiştirilen sahnede Amial Pavel Nahimov esir alınan Türk Paşa'ya Türkiye'nin her zaman Rusya ile barış ve dostluk ilişkileri içinde olması gerektiğini söylüyor. Düzeltilen sahnede Rus amiral esir Patrona Osman Paşa'ya, "Türkiye Rusya ile kavga etmediği zaman her şey güzel oluyor. Fakat Türkiye çeşitli (başta İngiliz) danışmanlarını dinlediği zaman bu, büyük mutsuzlukla sona eriyor" ifadelerini kullanıyor.
SİNOP LİMANINA BASKIN SIRASINDA ESİR DÜŞTÜ
Rus Donanması, Amiral Nahimov komutasındaki 6 büyük savaş gemisiyle 30 Kasım 1853 tarihinde Sinop limana ani bir baskın yaptı. Yaklaşık 3 saat süren çatışmada tüm Osmanlı filosu yok edildi. Patrona Osman Paşa ayağından yaralı olarak esir düştü. Türk paşa, Kırım Savaşı'na son veren Paris Antlaşması'nın imzalanması üzerine serbest bırakıldı.
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|