|
Reşat Ekrem Koçu
tarihçi, yazar
1905 yılında İstanbul’da doğdu. Gazeteci Ekrem Reşad Bey’in oğlu. Konya Anadolu İntibah Mektebi’nde(1918) Bursa Erkek Lisesi’nde (1927), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde okudu (1931). İstanbul Kuleli Askeri Lisesi, Pertevniyal ve Vefa Liselerinde tarih öğretmenliği yaptı.
Şiirleri, çocuk romanları, bir hikaye kitabı ve tercümleri vardır. XX. yüzyıl yazarlarındandır. Konusunu Osmanlı tarihinden alan hikâye ve romanları, İstanbul Ansiklopedisi ile tanındı.
İstanbul Ansiklopedisi'ni (1944–51, 1958–69, 10 cilt) tamamlayamadan öldü.
Son olarak Tercüman gazetesinde yazıyordu. 1975 yılında İstanbul’da öldü. Erenköy Sahrayıcedit Mezarlığı’na gömüldü.
ESERLERİ:
ŞİİR:
Acı Su (1965).
TARİHÎ HİKÂYE-ROMAN:
Çocuklar (1930),
Kızlar Ağası Piçi (1933),
Esircibaşu Lâle Devrinde Bir Aşk Romanı (1944),
Forsa Halil (1962),
Haşmetli Yosmaları (1963),
Erkek Kızlar (1962, 2001),
Patrona Halil (1963),
Kabakçı Mustafa (1968),
Kösem Sultan (1972),
Haydut Aşkları (1981).
İNCELEME:
Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar 1300-1920 ve Lozan Muahedesi 24 Temmuz 1923 (1934),
Hatice Sultan ile Ressam Melling: Tarihten Hikâyeler (1934),
Mimar Sinan (Sedat Çetintaş ile, 1936),
Hayreddin Barbaros (1937),
Tarihteki Güzel Kadınlar: Taçlı Fahişeler (1944),
Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri (1947),
İstanbul Camileri (1948),
Osmanlı Tarihinde Yasaklar (1950),
Tarihimizde Garip Vakalar (1952),
Fatih Sultan Mehmed (1430-1481) (1953),
Türk Tarihinin 50 Büyük Adamı (1953),
Türk İstanbul (1953?),
Osman Gazi'den Atatürk'e: 600 Yılın Panoraması (1955),
İçinde Geçen Vakalar, Eski Saray Hayatı ve Teşkilatı ile Beraber Adım Adım, Köşe Köşe Topkapı Sarayı (1960),
Osmanlı Padişahları: Tarihimizde Büyük Şekavet ve İsyanlar (1960),
Dağ Padişahları (1962),
Türk Zaferleri (1964),
Yeniçeriler (1964),
Osmanlı Tarihinin Panoraması (1964),
Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü (1967),
Darülaceze (1895–1974) (1974),
Yangın Var!: Eski İstanbul Tulumbacıları (1981),
Tarihte İstanbul Esnafi (2002),
Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş (2002).
Aşık Şair ve Padişahlar (2005).
DERLEME:
Ahmed Refik: Hayatı Seçme Şiir ve Yazıları (1938),
Ahmet Rasim: Hayatı Seçme Şiir ve Yazılan (1938).
ÇOCUK EDEBİYATI:
Kotra ile Ak-denizde Bir Gezinti (1932),
Timur ve Oğulları (1933),
Kontesin Pabuçları (1935),
Konuşan Eşek (1935),
Gizli Yol: Meraklı Çocuk Romanı (1944),
Eskici Baba (1944),
Kara Korsanın Peşinde 248 Çocuk (1944),
Yusufun Borcu (1947),
Murat Reis'in Oğlu: Korsan Romanı (1947),
Balabancık: İstanbul'un Taşı Toprağı Altın (2. bas. 1951),
Sihirli Şamdan (1953),
Kanuni Sultan Süleyman'ın Beş Fedaisi (1952),
İstanbul Çenginde Fatih Sultan Mehmet'in On Fedaisi (1953),
İlk Kurşun: Millî Hikâyeler (1954),
Murat Reis (1973),
Bağdat Kervanı (1973),
Son Yeniçeri (1973).
ÇOCUKLAR İÇİN TARİH:
En Eski Zamanlardan Bugüne Türk Tarihi Bilgisi (Ahmet Halit ile, 1930),
Selçuk İmparatorluğu,
Alpaslan ve Bizanslılar,
Kılıç Aslan ve Haçlılar (1933),
Büyük Deniz Keşifleri (XV ve XVI. Asırlarda) (1933),
Attilâ ve Hunlar (1933),
Sümer Türkleri: Eski Zaman Medeniyetlerinin İlk Ocağını Kuran Türk Ustalar (1933),
Cengiz ve Türk Moğol İmparatorluğu (1934),
Tarihten Evvelki Zamanlar (1934),
Bizans Tarihi: Şarki Roma İmparatorluğu 1453 (1934),
Tarihin ön Çağlan (1938),
Sokullu Mehmet Paşa (1943),
İlkokulda Tarihe Giriş (1944),
Tarihimizde Kahramanlar (1960).
ÇEVİRİYAZI:
Seyid Vehbi-Sür-nâme: Üçüncü Ahmed'in Oğullarının Sünnet Düğünü (1939),
Haşmet-Viladetname: Üçüncü Mustafa'nın Kızı Hibetullah Sultan'ın Doğum Donanması (1940?),
Evliya Çelebi Seyahatnamesi (6 kitap, 1944),
Halil İbrahim Aşçıde-de-Hatıralar: Geçen Asrı Aydınlatan Kıymetli Vesikalardan Bir Eser (M.A. Akbayile, 1960).
ÇEVİRİ:
1874'te İstanbul (K. de Amicis'ten,1938),
1869'da Trabzon' dan Erzurum'a (T. Deyrolle'den, 1939),
1876'da Türkiye (E. Craven'den, 1939),
1717-1718'de (Lale Devri Başlarında) Türkiye (M. Montague'den, 1939),
1588'de Anadolu'nun Bir Köşesi: Izmit-Geyve-Torbalı'Mudurnu-Nallıhan-Beypazarı-Sivrihisar-Gemlik (J.F. Dauzats'tan, 1940),
1655-1656'da İstanbul ve Türkiye (J. de TlSBvenot'dan, 1939).
ÇOCUK KİTABI:
Define Adası (R.L. Stevenson'dan, 1942),
Gemici Sind Bad'ın Harikulade Maceraları (1942),
Çocuklar Cumhuriyeti (J. Verne'den uyarlama, 1974).
HAKKINDA YAZILANLAR
İstanbul Ansiklopedisi
İstanbul'un Türk dönemindeki tarihini ayrıntılarıyla bilen tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu, fetihten itibaren şehre ait tarihî, coğrafî, mimari, edebî, folklorik ve kültürel konulan ele alan bir ansiklopedi çıkarmaya, kendi İfadesine göre "İstanbul'un bir kütüğünü" meydana getirmeye 1940 yılında karar vermişti. Ancak II. Dünya Savaşı'nın zor günlerinde gerekli parayı bulamaması bu kararın gerçekleşmesini geciktirdi. Nihayet Cemal Çaltı adlı bir tüccarın maddî desteğiyle 1944 yılının Kasım ayında İstanbul Ansiklopedisi ismiyle hazırlanan yayının İlk fasikülü çıktı. Otuz iki büyük boy sayfalık fasiküller halinde basılan ansiklopedide maddelerle ilgili görüntüler için fotoğraf klişesi kullanılmamış, Nezih İzmİrlioglu'nun yaptığı çizgi resimler tercih edilmişti. Özellikle mimari eserleri kusursuz bir biçimde çizen bu ressama Reşat Sevinçsoy gibi diğer bazı ressam ve grafikerler de yardımcı oluyorlardı.
T' Fasiküllerin jenerik sayfasında ansiklopedinin içerdiği konular cami, mescid, tekke, türbe, kilise, ayazma, çeşme, sebil, saray, yalı, konak, köşk, han, hamam, tiyatro, kahvehane, meyhane gibi yapılar; devlet adamı, âlim, şair, sanatkâr, iş adamı, hekim, muallim, hoca, derviş, papaz, keşiş, meczup, hanende, sazende, çengi, köçek, ayyaş, derbeder, pehlivan, tulumbacı, kabadayı, kumarbaz, hırsız, serseri, dilenci gibi şöhretler; şehrin dağı, bayırı, suyu, havası, mesire yerleri, bahçeleri, bostanları vb. tabiat güzellikleri ve coğrafyası; sokakları, mahalleleri ve semtleri; yangınları, salgınları, zelzeleleri, ihtilâlleri, cinayetleri ve dillere destan olan aşk maceraları; halkının âdet, an'ane. giyim ve kuşamı; İstanbul argosu; İstanbul'a ait resimler, şiirler, kitaplar, romanlar, seyahatnameler; İstanbul'a gelmiş yabancı şöhretler şeklinde sıralanmıştı. Bu uzun liste eserdeki maddelerin ne kadar geniş bir alana yayılacağını gösteriyordu. 1949 yılındaki İstanbul sergisinde dağıtılan küçük bir el ilânında da eserin yirmi dört ciltte tamamlanacağı bildiriliyor. "İstanbul Ansiklopedisi her şeyden evvel bu büyük beldenin üzerindeki Türk damgasını belirtir" cümlesiyle yayın amacı açıklanıyordu.
Reşat Ekrem Koçu, kendisine yardımcı olacak bir müellif kadrosu kurmakla beraber birçok maddeyi yıllardan beri taradığı Osmanlı tarih ve vekâyi"nameleriyle eski gazete koleksiyonlarından faydalanarak bizzat yazmayı üstlendi. Bir İstanbul tarihi ve arkeolojisi uzmanı olan Al-fons Marta Schneider İstanbul hakkındaki Türkçe eserleri tanıtan bir yazısında, geniş okuyucu kitlelerine hitap eden ansiklopedinin sohbet üslubuyla kaleme alınmasına rağmen içerdiği zengin malzeme sebebiyle bilim dünyasınca da kullanılabileceğini söyleyerek 960 sayfa tutan A-Ay maddelerinin konulara göre istatistiğini çıkardı.
İstanbul Ansiklopedisinin ilk basımı, fasikül kapaklarında devamlı surette belirtilen maddî sıkıntıların iyice artması sonucu 1951 yılı başlarında durdu. Birinci fasikülün arka kapağında, her ay bir fasikül yayımlanacağı bildirilmiş olmasına rağmen ikinci fasikülden itibaren gecikmeler olmuş ve beş yılı aşan bir sürede ancak otuz dört fasikül çıkarılabilmişti. Yedi yıl süren bir aradan sonra Reşat Ekrem Koçu, yine ticaretle uğraşan Mehmet Ali Akbay'ın maddî desteğiyle eseri yeniden neşretmeye başladı. Bu defa üç formalık fasiküller halinde on beş günde bir çıkarılacak, ansiklopedinin tamamı ise on beş cilt olacaktı. 15 Temmuz 1958'de I. fasikülden itibaren yeniden yayımlanan ansiklopedinin basımı uzun süre düzenli olarak yürütüldü. Yazar kadrosuna yeni isimler katılmıştı ve özellikle çizimler res-sam-grafiker Sabiha Bozcalı'nın imzasını taşıyordu. İlk üç cildin üzerine "ikinci baskı" ibaresi yazılmamış, fakat IV. cildin başlarında "Bahadır Sokağı" maddesinin altına, İstanbul Ansiklopedisi'nin yarım kalmış ilk baskısının bu madde ile sona erdiği belirtilmiştir. VII. cildin çıkmasından sonra Mehmet Ali Akbay'ın ortaklıktan ayrılması üzerine fasiküllerin basımı yavaşladı ve nihayet 1973 yılı sonunda 173. fasikülün "Gökçınar" maddesiyle birlikte yayın bir defa daha durdu. Reşat Ekrem yeni bir teşebbüste bulunmadı ve iki yıl sonra da vefat etti; geriye bıraktığı birikimini ise kimse değerlendirmedi.
Ansiklopedinin yarım kalmasındaki başlıca sebeplerden biri, tarihe geçecek derecede önemi olmayan kişilerin ve onların yazdıkları veya onlar için yazılmış birtakım manzumelerin, ayrıca bazı hikâye ve romanlardan yapılan uzun özetlerle iktibas edilen parçaların sayfalan doldurmasıdır. Bunlar, ansiklopedinin bir dergi gibi okunmasına yardımcı olmakla birlikte işin ciddiyetini büyük ölçüde gölgelemiş, bu arada etraflı surette alınması gereken bazı önemli maddeler de birkaç satırla geçiştirilmiştir. Maddelerin altında yazar imzası bulunmasına karşılık bibliyografya verilmemiştir.
İstanbul Ansiklopedisi kendi konusunda öncü olmuş, benzerleri yapıldığı gibi taklitleri de çıkarılmıştır. 1968yılında Yeni İstanbul gazetesi. Mithat Sertoğlu'na Resimli Büyük İstanbul Ansiklopedisi adıyla tek ciltlik bir çalışma yaptırıp okuyucularına ek olarak verdi. Bu ansiklopedi belli bir tasniften yoksun birtakım tarihî bilgi yığınlarından ibarettir. 1982'de Tercüman gazetesinin. R. Ekrem Koçu'nun dağılan ve satılan terekesinin bir kısmından faydalanarak dört ciltte "Ozansoy" maddesine kadar yayımladığı İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi adlı eser R. Ekrem Koçu'nun özgün çalışmasının ciddiyetten uzak kötü bir taklidi durumundaydı. R. Ekrem Koçu'nun eserinden istifade ile Tarih Vak-fı'nın çıkardığı Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi her maddenin altında çoğu akademisyen olan yazarlarının imzasıyla bibliyografya ihtiva eden, kaliteli görsel malzemeyle zenginleştirilmiş bir eserdir. Eserin gördüğü rağbet üzerine Beşiktaş Belediyesi'nin hemen hemen aynı kadroya hazırlattığı Dünden Bugüne Beşiktaş adlı kitap (1998), şehrin çok renkli bir ilçesini bütün yönleriyle ele alan ve yine her maddenin altında bibliyografya ile imza içeren sistematik bir ansiklopedi niteliğindedir.
HABER
Koçu'nun Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü yeniden yayımlandı
ÇAĞLAYAN ÇEVİK
Radikal Kitap 15 Kasım 2015
Reşad Ekrem Koçu’nun ilk baskısı 1967’de Sümerbank Kültür Yayınları tarafından yapılmış “eşsiz” yapıtı Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, yeniden yayımlandı.
İlk baskısı 1967 yılında Sümerbank Kültür Yayınları tarafından yapılmış, tek kelimeyle “eşsiz” bir sözlük, ‘Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü’. Hazırlayanı ise Reşad Ekrem Koçu! Eşsiz; çünkü hazırlandığı tarihe kadar (ki bugün bile) Türkçede müstakil olarak bulunmayan giyim kuşam sözlüğünü, Koçu tek tek sözlükleri ve kaynakları tarayarak giyim-kuşam ve süslenmeyle ilgili bütün maddeleri sıralayarak hazırlamış. Eşsiz; çünkü yazarın bizzat belirttiği üzere “sözlüğün kıymeti, bu konuda Milli Kütüphanemize konulan ilk eser oluşudur”. Eşsiz; çünkü bir kısmı kendi elinden çıkma illüstrasyonlarla, görsel olarak ayrı bir yere sahip. Eşsiz; çünkü Reşad Ekrem Koçu, sadece A’dan Z’ye sırayla maddeleri yazıp tanımlarını aktarmıyor, tarihin içinden ve güncelin izinden giderek olağanüstü ayrıntılarla, bambaşka bir giyim kuşam tarihi kitabına imza atıyor. Yaklaşık elli yıldır alanında “biricik” olma özelliğini koruyan, yüzlerce yıllık Türk giyim, kuşam ve süslenme tarihinden bazı maddeleri sizin için seçtik...
Bâzûbend
Bâzû, kolun dirsek ile omuz arasındaki kısmıdır. Divan şairleri güzelleri öven şiirlerinde onların bâzûlarını da unutmamışlar ve hemen istisnasız ya gümüşten ya billurdan olduğunu söylemişlerdir.
Antikacı merhum Nuridden Rüştü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi isimli kitabında “Bâzûbend” maddesinde şunları yazıyor: ‘Nüshadan azmadır. Üç köşe gümüşten yapılır, içine nüsha konulan kutucuklardır. Bunlar kabartma ve telkârî sanatlarla süslenir.’ Tamamen yanlıştır, meşhur antikacının bu tarifinin bâzûbend ile hiç ilgisi yoktur, boyuna asılıp taşınan, yahut cepte veya koyunda muhafaza edilen nüshanın (muska) eksik bir tarifidir. Bâzûbend, içinde nüsha (muska) veya kimlik nişanı, yahut da altın ve mücevher bulunan bir mahfaza olup, adı üstünde kolun bâzû denilen kısmına bağlanıp taşınır.
Beatle kesimi saç modası
Zamanımızda bir dünya meselesi olan asi, çılgın gençlik içinde mürâhik veya yüzleri henüz tüylenmiş delikanlılar arasındaki modalardan biridir.
“Beatle”lar yine o asi gençlik arasından İngiltere’de çıkmış çalgıcı-şarkıcı dört oğlanın müşterek lakabıdır. Bu oğlanlar, alınlarında, kaşlarını tamamen örten top kâküller bırakmışlar ve saçlarını da kız-oğlan arası denilecek şekilde uzatmışlardır. (...) Bu saç kesimi 1963-1965 arasında İngiltere’den bütün dünyaya yayılmıştır, bu arada memleketimize de girmiştir. En yaygın hali İstanbul’da görülür.
Arı resmi nakışlı amele kazakları
1950 ile 1960 arasında İstanbul’da türlü işlerde çalışan bekâr uşağı ameleler arasında bu kazakları giymek adeta bir amele modası olmuş ve İstanbul’dan Anadolu’ya, küçük kasabalara, hatta köylere kadar yayılmıştır. Çoğunun arasına pamuk ipliği de katılmış kaba yünden makine örgüsü ve daima göze çarpar renklerde bu kazaklar istisnasız kolsuz olup göğüslerinde ve göğsü tamamen dolduran bir arı nakşı taşımakta idi. Bu nakış “arı gibi çalışkan” sözünün amele hayatındaki sembolü bilinmiş (...) mağazalardan ziyade işportalarda satılmış ve geniş ölçüde Anadolu pazarlarına sevk edilmiştir.
Kamerçin
1890 ile 1900 arasında İstanbul’da yangın tulumbacısı delikanlılar arasında pek moda olmuş yemeni ile iskarpin arası bir ayakkabının adı; Glase denilen siyah parlak derinin en âlâsından yapılırdı, üzerinde siyah kordeladan papiyon (kelebek) şeklinde bağlanmış bir fiyongası vardı; yumurta ökçeli olup mutlaka arkası basılarak ve hemen daima çorapsız, yalınayak giyilir, bıçkınlık icabı topuk nümayişi yapılırdı. (Bkz. Topuk Nümayişi)
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|