Aydil Erol ( 25.5.1938)
yazar



25 Mayıs 1938 tarihinde istanbul Çengelköy'de doğdu. Ana ata yönünden Kastamonu Bozkurtlu'dur. Safiye-Ahmet Erol'un büyük oğlu, adları "Ay" ile başlayan dört kardeşin (Ayfer, Aydil, Aynur, Aydın) ikincisidir. İlkokulu Çengelköy'de bitirdi. 1951 yılında Beyoğlu Erkek Orta Terzilik Okulu'nun 2'nci sınıfında, yani ortanın ortasında iken geçirdiği trafik kazası (daha doğrusu:Beşiktaş'ta Derya Kaptanı Barbaros Hayreddin Paşa türbesi önünde tramvaydan atlaması) yüzünden bir yıl kadar yürüyemedi. Yeniden yürüdüğü gün için:"Dünyaları verseler bu denli sevinmezdim!.." demekte, kendisini tedavi eden Dr. Nuri Sandıkçıoğlu'nu rahmetle anmaktadır. İyileştikten sonra, istemeyerek gönderildiği bu okulu bırakıp çalışmaya başladı. Okulu bıraktı ama okumayı değil!.. 20 yıl kadar trikotajcılık yaptı. İlk yazısı 1958'de Milliyet'te çıktı. Karakedi (2'nci çıkışı), Millî Yol, Tarla, Toprak, Ötüken, Kardaşlık (Bağdat, istanbul), Bilgi, Türkiye (1972, 1998, 1999), Defne, Tercüman, Devlet, Yeni istanbul, Babıâli'de Sabah, Son Havadis, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Türkeli (Ankara), Kurultay, B.Kurultay, Ayyıldız, Dil, Türk Kültürü, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Azat, Polemik, Şafak (Tekirdağ), Alkış (K.Maraş) vb yayım organlarında şiirleri, yazıları yayımlandı.

Hafız Yusuf Cemil Ararat (Mahir İz'in Yılların İzi'ne bakıla), Nihâi Atsız, Arif Nihat Asya, Prof.Dr. M. Kemal Özergin'den görmüş olduğu unutulmaz teşvik ve yardımları minnetle anmaktadır.

1974 yılının sonbaharında (Yeni) istanbul gazetesinde günlük fıkra yazarı olarak gazeteciliğe başladı (10 ay kadar). 1 Haziran 1975-6 Eylül 1991 arasında Tercüman gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı. 1977-1978'de Hergün gazetesinde 10 ay kadar günlük fıkra yazdı (Aydoğdu Ersin imzasıyla). Hamamizade ismail Dede Efendinin istanbul Akbıyık'taki evinin onarılıp Dede Efendi Müzesi hâline getirilmesi ilk defa onun tarafından teklif edildi:10 Ocak1978.

1983'te Bahar Erol ile evlendi. Bu evlilikten olan iki oğlu vardır:Doğuhan (1985), Batuhan(1986).
"İlkokula 6 yaşımda başlamama rağmen, evlenmem de, gazeteciliğe girmem de geç oldu" demektedir.
"Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihî Örneklerle ADLARIMIZ" (Ankara 1989, 1992, İstanbul 1999) yayımlanan ilk kitabıdır ve Türk Dünyasnda sahasının en kapsamlı eseridir."Horyatlar" (istanbul 1990, 2000) ikinci kitabıdır.
"Röportajlar" ve "Dosta Düşmana Karşı" mizahî eserleri ise baskıya hazırdır.

Yazı hayatının kırkıncı yılı olan 1998'de sevenlerince AYDİL EROL ARMAĞANI çıkarıldı.
Halen Yeniçağ gazetesinde çalışmakta, Ufuk Ötesi'nin yayın danışmanlığını yapmaktadır.
2002'de Mehmet Akif ve Ahmet Haşim adlı kitapları yayımladı. Adlar konusundaki çalışmalarından ötürü 2002 yılında Türk Dil Kurumu'nun adlar koluna üye alındı.

Yayınladığı maniler arasında şu dörtlüğe yer vermesinden sonra, (Ufuk Ötesi, Nisan 2003, Yeniçağ 15.02.2003) Karen Fogg Çocukları deyimi basında geniş yankı gördü:
Yediler sucukları
giydiler gocukları
memleketi satacak
Karen Fogg Çocukları

Bestelenmiş şiirleri
Baş eğmeyiz feleğe, yâr ü ağyâre de biz Etmeyiz tenezzül bir gül için hâre de biz Ne sâkîden imdat, ne meyden şifa dileriz. Etmeyiz tenezzül bir gül için hâre de biz
Segah Aksak şarkı, (1958) Beylerbeyli Kemençeci Hasan Fehmi Mutel (1885-1965)
Çatlatır bülbülleri o nağme-i sazın senin Fetheder gönülleri asarın üstadım senin Vermiş Hak kabiliyet-i müstesna, hüner sana Yoktur naziri cihanda hüsn ü fehminin senin
Hicazkâr Müsemmen şarkı (1957)
Hasan Fehmi Mutel

Erişti eyyam-ı nevbahar
(Hasan Fehmi Mutel, Mahur Curcuna ş.)
Gel buselerinde mest et bu gece
(Hasan Fehmi Mutel, Mahur Aksak şarkı, 1954)
Gül-gonca cemâlin bana bin cevr eder
(Hasan Fehmi Mutel, Hicaz Türk Aksağı, şarkı, 1957)
Seyredelim mehtabı gel seninle bu gece
(H. F. Mutel, Nihavent Yürük Aksak Şarkı, 1954)

Not: Birinci dörtlük, Hüseyin Rıfat Işıl'ın Rumeli Hisarı Mezarlığındaki mezar taşı yazısından esinlenerek kaleme alınmıştı:
"Bazen ney olur, bazı da safi mey olurduk Gâhi neye meyler katarak hey hey olurduk Baş eğmedik asla feleğin kahrına bir gün Biz istemiş olsaydık eğer herşey olurduk"




Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihî Örneklerle
A D L A R I M I Z

Türkiye’de “adlar bilgisi” alanında en çok çalışan kişi olan Aydil Erol’un bu kitabı 4. baskısını yapmış bulunuyor. 3. baskısında 7.500 kişi adı bulunan eserin bu baskısında 17.500 kişi adı yer almış; 3. baskıda 500 olan “Ad Koyma Âdetleri” de 823’e varmış durumda.

Zaman zaman kimi adları yadırgadığımız olur. Ayaz, Aydınlık, Çirkin, Emanet, Hacıbaba, Hicran, Hudaverdi, Kıymafelek, Satılmış, Sevindik bunlardan bazılarıdır. Bu adların konulma sebeplerini adı geçen bölümde buluyoruz; hem de 823’ünü birden…Bu bölüm de alanında tek olan bir çalışmadır.
Yalnız Türkiye’nin değil, Türk Dünyasının da en kapsamlı eseri olan ADLARIMIZ, bu özelliğini daha nice yıllar koruyacağa benzemektedir. Çalışmalarını Türkiye ile sınırlamayıp Türk Dünyası’ndan örneklerle zenginleştiren Erol, birçok ada örnek verirken onların çeşitli Türk Cumhuriyet ve Topluluklarında da kullanılmış olduklarını, küçük söyleyiş farklarını bile göstererek dile getirmektedir.

Sözgelişi: Aybike, Çolpan adlarını duymayanımız yoktur; ama Aydınbike’yi, Tançolpan’ı İdil-Ural Türklerinde görüyoruz. Yazıcı bunlarla da yetinmeyip o adı taşıyan tarihî kişilerden, kahramanlardan, alanlarında söz sahibi olanlardan da örnekler vermektedir. Almıla, Ayyaruk, Tomris, Çiçi, Süyüm Bike, Nene Hatun, Kara Fatma, Nazife Hanım, Dadaylı Hâlit Beğ, Rahime Kaptan, Şerife Bacı, Edip Ayel, Hulûsi Behçet, Gazi Yaşargil, Salih Murat Uzdilek, Gaspıralı İsmail Beğ, Resulzâde, Şeyh Şâmil, Şâhin Beğ, Osman Batur, Celâl Dora, Elif Naci, Mihail Çakır, Süleyman Çolpan, Şehriyar, Şevki Beğ, Hacı Ârif Beğ, Tebrizli Ali, Osman Mazlum, Dr. Sadık Ahmet, Numan Çelebi Cihan, Mağcan Cumabay, Cengiz Topel, Tayyareci Fethi Beğ, Babur Şah, Musa Mahmut, Zehra Bektaş, Yetik Ozan, Âşık Veysel, Ahmet Bican Ercilasun, Dursun Yıldırım bunlardan yalınız birkaçıdır.

“Bitişlerine Göre Adlar” da kitabın ayrı bir özelliği ve güzelliği. Şairane bir üslûpla kaleme alınan her baskının “Sözbaşı”larının da birbirinden güzel olduğunu söylemeliyiz.
Adlarımız’daki kimi sözleri aktarmak isteriz. Büyük Selçüklü Sultanı Alparslan şöyle diyor: “Biz, temiz Müslümanlarız; bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebeple Allah halis Türkleri aziz kıldı.” Selçüklü hükümdarı Sultan Sançar şöyle der: “Allah bu dünyayı bizim tasarrufumuza tevdi ve emanet etmiştir. Bütün emîrler ve hükümdarlar memurlarımızdır.”

Prof.Dr. Turan Yazgan da şunları söylüyor: “Zenciler de dahil yeryüzünde hiçbir millet Türkler kadar soyulmamış, Türkler kadar sömürülmemiştir.”

Kırım Türklerinin efsanevî yolbaşçısı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu da şöyle konuşuyor: “Mücadelemiz bu topraklarda (Kırım’da) halkımızın egemenliğini tesis edilinceye kadar bir gün bile durmaksızın devam edecektir.”

Edirne mebusu Şeref Beğ: “Allah, Türk milletini mağlup edecek bir kuvveti yaratmamıştır.”

Selçuk Uysal: “Dünyanın nabzı Türklüğün avuçlarında atmalıdır.”

Aydil Erol’un şu sözlerine katılmamak mümkün mü: “Bir Türk’ün yavrusuna ad verirken Türkçe olanları tercih etmesinin, kıskançlıkla onları koymasının millî bir görev olduğuna inanıyoruz. Yalnız yavrularımıza değil, evlerimize, sokaklarımıza, mahallelerimize, köyümüze, kentimize, ilimize, obamıza, malımıza, mamûllerimize, ırmağımıza, çayımıza, deremize, gölümüze de Türkçe ad vermenin boynumuza borç olduğu inancındayız…Bu kitap, bu açıdan bir hizmet görebilirse kendimizi mutlu sayacağız.”
--------
Çağrı Yayınları: Divanyolu Caddesi, Işık Sokağı, Nu.16, Sultanahmet/İstanbul, tel: 0212 516 20 80-81. e-posta: [email protected]





www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)