|
İmamı Muhammed
- (15.5.804)
hukukçu, müçtehit
Muhammed Şeybâni
İmamı Azam Ebu Hanife’nin talebelerinin en büyüklerinden ve müçtehit alimlerdendir.
752 tarihinde Vasıt şehrinde doğdu. İsmi, Muhammed bin Hasan bin Abdullah bin Tavus bin Hürmüz’dür. Künyesi, Ebu Abdullah olup, Beni Şeyban’ın azadlısı olduğu için Şeybani nisbesiyle meşhurdur.
İmamı Azam Ebu Hanife ile aynı soydan gelmektedir. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenip, bir kısmını ezberledi. Zamanının ilim merkezlerinden olan Kufe’ye giderek Süfyan-ı Sevri, Abdurrahman el-Evzai gibi hadis alimlerinden ders okudu.
Daha sonra İmamı Azam Ebu Hanife’nin ders halkasına katıldı. Ondaki samimiyeti gören hocası, dua ederek Kur’an-ı Kerim’in hepsini ezberlemesini istedi. Nihayet çok kısa bir zamanda Kur’an-ı Kerim’i ezberledi.
İmamı Azam’ın derslerine devam etti ve fıkıh ilmini öğrenmeye başladı. İmamı Azam’ın vefatına kadar dört sene ondan, vefatından sonra da aynı usul üzerine İmamı Ebu Yusuf’tan ders okudu.
Fıkıh ilminde yüksek dereceye ulaştı. Bu hocalarından ve zamanındaki hadis alimlerinden hadisi şerif öğrendi. Fıkıh ilminde ihtisas sahibi olup, yirmi yaşında Kufe Camii’nde ders okutmaya başladı. Sonra Medine’ye giderek üç yıl süreyle İmamı Malik’ten Muvatta’yı okudu; hadis ve fıkıh tahsil ederek Kufe’ye döndü.
Varını yoğunu ilme sarf eden Muhammed Şeybani, öğrendiği ilmi yaymaya, ders vermeye ve talebe okutmaya devam etti. Pekçok kimse ondan ders alıyor ve evinde oturacak yer kalmıyordu. Uzun müddet Kufe’de kaldıktan sonra Bağdat’a yerleşti.
Abbasi halifesi Harun Reşid’in iltifatına kavuşup, bir müddet kadılık yaptı. Aynı zamanda fıkıh ve diğer ilimleri öğretip kıymetli talebeler yetiştirdi.
İmamı Şafii başta olmak üzere, Ebu Süleyman Cürcani, Ebu Hafs-ı Kebir, Muhammed bin Mukatil, Şeddad bin Hakim, Musa bin Nasır Razi, Ebu Ubeyd Kasım bin Sellam, İsmail bin Nevbe, Ali bin Müslim Tusi gibi pekçok alim, onun tedris halkasında yetişti.
İmamı Azam Ebu Hanife’nin bildirdiği ehlisünnet itikadını ve Müslümanların ibadetlerinde ve günlük hayatlarında uyacakları din bilgilerini yaymaya çalıştı.
Hanefi mezhebini, kitaplar yazarak kendinden sonraki nesillere nakletti. Mezhepte müçtehit olup, fıkıh alimlerinin ikinci tabakasında idi. İmamı Azam’ın koyduğu usul kaidelerine göre içtihatlarda bulundu.
Hanefi fıkhında Ebu Yusuf ile birlikte İmameyn (iki imam) ve Sahibeyn (iki arkadaş) diye anıldı.
Şeybani, hocası Ebu Hanife’nin ictihat metoduyla hüküm verirdi. Hanefi fıkhına dair hükümleri kitaplara geçirmek için birçok kitap yazdı. Böylece insanlığa çok büyük hizmet yaptı.
Halife Harun Reşid, Horasan seyahatine çıkarken İmamı Muhammed ile, büyük nahiv (dil) alimi Kisai’yi de beraberinde götürdü.
805 tarihinde Rey’de vefat etti.
ESERLERİ:
İmamı Muhammed Şeybani’nin kitapları iki kısma ayrılır:
1. Zahir-ür-Rivaye kitapları:
a) El-Mebsut (El-Asl), b) El-Cami-ul-Kebir, c) El-Cami-us-Sagir, d) Es-Siyer-ul-Kebir, e) Es-Siyer-us-Sagir, f) Ez-Ziyadat.
Bu kitaplar tevatür yoluyla nakl edilmiş olup, Hakim-üş-Şehid tarafından, El-Kafi adı altında birleştirilerek şerh edilmiştir. Şems-ül-Eimme Serahsi de el-Kafi’yi şerh ederek El-Mebsut adını vermiştir.
2. Nevadir kitapları:
a) El-Kiysaniyyat, b) El-Haruniyyat, c) El-Cürcaniyyat, d) Er-Rukiyyat, e) Ez-Ziyadat-üz-Ziyadat.
Bu kitaplar, yukarıdaki altı kitap gibi açıkça ve sağlam gelmediğinden, bu haberlere nevadir yani zahir olmayan haberler denir.
İmamı Muhammed Şeybani’nin yukarıdaki eserlerinden başka; el-Hucce, el-Asar ve el-Emali gibi eserleri de vardır. Ayrıca İmamı Malik’in Muvatta’sının şerhi olan bir eseri daha vardır. Bu eserinde kendi mezhebinde delil olan hadis-i şerifleri ve haberleri toplamıştır. Abdullahı Dehlevi rahmetullahi aleyh, hanefi alimlerinin bu kitabı mutlaka yanında bulundurmalarını tavsiye buyurmuştur.
İmamı Muhammed Şeybani’nin Özellikleri
İmam Muhammed Şeybani, güzel ahlak ve yüksek ilim sahibiydi.
Bir meclise girdiği zaman, güzel konuşmasıyla dinleyenleri doyururdu. Keskin zekası ve geniş ilmiyle en ince meseleleri çözerdi.
Vaktini asla boş geçirmez, her gecenin üçte birinde yatar, üçte birinde namaz kılar, diğer üçte birinde de talebesine ilim öğretirdi.
İmam Muhammed Şeybani’nin Sözleri
Sadık arkadaş, seni hayra teşvik edendir.
Bir mecliste ilim ve irfan bulunmazsa, onun yerine, o mecliste nefsani hisler bulunur.
Kendi nefsini beğenmek kadar ahmaklık yoktur.
Affetmek aklın zekatıdır. Güzel ahlak, kötü nesebi örter.
HAKKINDA YAZILANLAR
Büluğ-ul-Emani fi Siret-il-İmam Muhammed bin Hasan eş-Şeybani
Zahid-ül-Kevseri’nin yazdığı Büluğ-ul-Emani fi Siret-il-İmam Muhammed bin Hasan eş-Şeybani adlı kitapta İmamı Muhammed’in hayatı ve menkıbeleri uzun anlatılmaktadır.
HAKKINDA YAZILANLAR
İmam Muhammed Şeybâni
İmâm A'zam Ebû Hanife hazretlerinin en meşhûr ve en mühim, iki talebesinden biri! 135h. yılında, Vâsıt şehrinde doğdu. Dedelerinden olan Hürmüz (rahmetullahi aleyh) aynı zamanda, hocası İmâm A'zamın da ceddidir.Bu zâtın Hazreti Ömer'i görüp; imânla şereflendiği rivâyet olunur. Nesebi: Muhammed b. Hasani Künyesi: Ebû Abdullah'tır. 14 yaşında babası onu, büyük hocanın (İmâm A'zam) huzûruna götürdü.
İlk karşılaşmalarında hocasına, çok önemli bir suâl sordu! Ebû Hanife hazretleri, ondaki üstün zekâ ve ihlâsı görünce, merak etti: ''Kur'ân-ı Kerim'in ne kadarı hıfzındadır?'' diye sordu. Başını öne eğerek, cevap verdi:''Ancak bir kısmı, Efendim!'' O zaman hocası, ciddiyetle: ''İnşaallah yakında, hepsini ezberlersin.'' diyerek hem ilk dersini verdi, hem de duâ etti. Tam bir hafta sonra, babası ile birlikte tekrar; İmâm A'zamın huzûruna çıkan Muhammed b. Hasan(şeybâni) dedi ki:''Efendim! Emrettiğiniz gibi Kur'ân-ı Kerim'in tamamını ezberledim!''Hocası hem şaşırdı, hem sevindi! Ba'zı âyetleri sordu.Hepsine doğru cevap alınca, babasına hitâbla: ''Ey bahtiyâr adam! Oğlunda, üstün bir kabiliyet ve zekâ var! Kendisini ilim tahsiline teşvik et'' buyurdu. O da oğlunu, imâm A'zamın emin ellerine bıraktı!
Tam dört sene Hocasından, fıkıh (islâm hukuku) dersleri aldı. Sonra Ebû Hanife hazretlerinin birinci talabesi, İmâm Ebû Yusuf'tan aynı usûlle ilim tahsil edip; yüksek derecelere ulaştı! Aynı hocalardan, hadis-i şerif dersi de aldığı halde; onlarla yetinmedi! Yaşadığı Kûfe şehrinden başka yerlere, sırf hadis öğrenmek için seyâhatlar yaptı. Bağdat, Şam ,Mekke, Medine ve Irak tarafına gitti. İmâm Mâlik hazretlerinden,üç sene ders gördü. ondan meşhûr, Muvattâ adlı eserini dinledi. 700 hadis-i şerifi, orada hıfzetti.
İmâm Muhammed Şeybâni hazretleri varını yoğunu, ilim yolunda harcadı. Yakın bir dostuna, şöyle söylediği rivâyet olunur:''Merhûm babamdan, 30.000 dirhem mirâs kaldı. Bunların yarısını, nahiv (gramer) ve edebiyâta (şiire) harcadım. 15.000'ini de, hadis-i şerif ve fıkıh ilimlerine sarfettim!'' Öğrendiği bütün ilmi, cömertçe yaymıştır. Ondan feyz almağa gelenler o kadar kalabalıktı ki; evinde oturacak yer kalmıyordu! Talebeleri şöyle dediler: ''Onun ilimmeclisi, Kûfe mescidinde 20 sene devam etti!
Allahü teâlâ kıyâmete kadar; ''Hak ilmini'' mescidlerimizden eksik etmez, inşâaallah. âmin.
Çetin Sual
Hanefi fıkhını; çok sayıda kitap yazarak nakleden ve yayan, o'dur.Fıkıh (İslâm hukuku) âlimlerinin 2. tabakasından olup; mezbebte müctehiddir. Hanefi mezhebinde fetvâ verilirken, önce imâm A'zama bakılır. Onda bulunmazsa, Ebû Yûsuf'un sözü araştırılır. Onda da bulunmazsa; İmâm Muhammed hazretlerinin sözü ile amel olunur! Bir müddet Bağdat'a yerleşip, kadılık görevi yaptı. Aynı zamanda birçok kıymetli talebe yetiştirip; fıkıh ve diğer ilimleri öğretti. İmâm Şâfii başta olmak üzere, Ebû Süleyman-ı Cürcani, Hafs-ı Kebir ve diğerlerini sayabiliriz. İmâm Şâfii ilk derse gelişinde, tıpkı kendisinin Ebû Hanife hazretlerine yaptığı gibi; çetin bir suâl sordu! O da tıpkı hocası gibi, Şâfii'deki üstün kaabiliyet ve zekâyı görünce: ''Eğer, ilimden zevk almak istersen; meclisimize devam et.
Sakın bizden ayrılma! buyurdu ve eline, 100 gümüş sıkıştırdı. Çok sonraları, İmâm Şâfii hazretleri demiştir ki:''Eğer İmâm Muhammed hazretlerinden ders almasaydım; ben ilmin kapısındakalmıştım! Bütün insanlar arasında; kendisinden gördüğüm ilim ve ihsânlara, dâima şükrederim.Ondan öğrendiğim ilimler sâyesinde; bir deve yükü kitap yazdım! Eğer kendisi, bizim anlayacağımız şekilde hitâb etmeyip; yüksek ilmi derecesinde konuşsaydı, hiçbir sözünü anlayamazdık! Ondan daha akıllı, daha yüksek kimse görmedim.'' Güzel ahlÂkı ve üstün hâlleriyle dinleyenleri, te'sir altında bırakırdı. Bir meclise girdiği zaman, herkes pür-dikkat onu dinlerdi. Çünkü en karışık mes'eleleri çözer ve dinleyenleri, tatmin ederdi!
''Bir mecliste ilim-irfan bulunmazsa; oraya nefsani hisler dolar buyurdu.'' Talebeleri sordular: ''Nefsimizi beğendimiz anlar, olamaz mı?''
''Kendi nefsini beğenmek kadar, ahmaklık olmaz!'' Vaktini aslâ boşa geçirmezdi. Geceleri bile,3'e ayırıyordu. Bir kısmında yatıyor. Bir kısmında, namaz kılıyor.Kalan üçte birinde ise; talebelerine ders veriyordu! Talebeleri sordular: ''Hocam! Niçin, çok az uyuyorsunuz?''
Cevâben buyurdu ki: ''Nasıl uyuyabilirim? Müslümanlar derdlerini, ancak, bizim hâlledeceğimizi düşünürlerken; gözümüze uyku girer mi?''
''Hocam! bir arkadaşımızın nesebi, iyi değilmiş. Çok üzülüyor?''
''Güzel ahlâk, kötü nesebi örter!
''Herkesi, af edebilir miyiz?''
''Affetmek; aklın zekâtıdır!.
805(189h.) yılında, Rey şehrinde vefât etti.
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|