Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Dede Korkut

halk bilgesi

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Dede Korkut
Dede Korkut
halk bilgesi

Dede Korkut, bozkır hayatının geleneklerini çok iyi bilen, kabile teşkilatını koruyan efsanevi bir bilgedir. Dede Korkut, Türkler'in en eski destanlarından bir olan Dede Korkut Kitabı'ndaki hikayelerin anlatıcısı ozandır.

Adı, tarihi kaynaklarda kimi zaman sadece ‘Korkut’, kimi zaman ‘Korkut Ata’ olarak geçer. Batı Türkçesinde ‘Dede Korkut’ olarak anılır. Velâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî'de, Oğuz padişahı Bayındır Han ve onun beylerbeyi Kazan ile birlikte anılmıştır,

Dede Korkut, Bayat boyundan olup Kara Hoca'nın oğludur. 295 yıl yaşamıştır. Oğuz boyunun 9. hükümdarı İnal Sır Yavkuy 10. hükümdar Kayı İnal Han ve ondan sonraki üç Oğuz hükümdarının müşavirliğini yapmış bir bilgedir. (Reşidüddin Câmiü't Tevârih)

Ebu'l Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime adlı eserinde Dede Korkut’un Kayı boyundan olduğunu ve Abbasiler döneminde yaşadığını bildirir. Saltukname yazarı Ebül-Hayrı Rumi, Dede Korkut’un Osmanoğulları ile aynı soydan olduğunu söyledikten sonra bu soyun İshak peygamberin oğlu Ays nesline dayandığını yazar.

Kazak ve Kırgız ozanlarının piri olarak tanınmaktadır. Bir söylenceye göre Kırgız ozanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiştir.

Halk rivayetlerine göre aydın, berrak gözlü, bilge bir kişiliktir.

Dede Korkut, Selmanı Farisi ile birlikte Hazreti Peygamber’i ziyaret eder

Tebrizli Bayatî Hasan b. Mahmûd'un Câm-ı Cem-Âyin adlı eserinde Dede Korkut, 28. Oğuz Hanı Kara Han tarafından Medine'ye gönderilmiştir. Hazreti Peygamber ile tanıştıktan sonra Oğuzlar'a İslamiyet'i öğretmekle görevlendirilen Selmanı Farisi ile birlikte dönmüştür. Aynı kaynakta onun Ürgenç Dede adlı bir oğlu olduğu kayıtlıdır.


Dede Korkut’un türbesi nerede?

Orta Asya, Azerbaycan ve Anadolu'da Dede Korkut'a ait olduğu iddia edilen kimi mezarlar ve makamlar vardır. Evliya Çelebi 1655'te gördüğü Ahlat'tan bahsederken "Ahlat'ta yatanlardan birisi de Korkut Han'dır" şeklinde bahseder. Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut'un türbesinin Bayburt'un Masat köyünde olduğunu yazmıştır. Asıl kabrin hangisi olduğunu belirlemek tarihsel olarak mümkün değildir. Türk Milleti makamların hepsini saygıyla ziyaret etmektedir.






YORUM

DEDE KORKUT HAKKINDA

Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kişiliği üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalıyor. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur.

Onun, IX. ve XI. yüzyıllar arasında Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği destanlarından anlaşılmaktadır.

Dede Korkut'un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan destan niteliğindeki hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür. Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabının önsözünde Dede Korkut hakkında şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur:

(Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. 0 kişi, Oğuz'un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi...)

(Korkut Ata Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi...)

(Dede Korkut söylemiş: Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kara koç ata kıymayınca yol alınmaz, kara çelik öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er malına kıymayınca adı çıkmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez. Oğul babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur...)

(Dede Korkut bir daha söylemiş: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiğit binemez, binince binmese daha iyi. Çalıp keser öz kılıcı nâmertler çalınca çalmasa daha iyi... Çala bilen yiğide, ok'la kılıçtan bir çomak daha iyi. Konuğu olmayan kara evler yıkılsa daha iyi... Atın yemediği acı otlar bitmese daha iyi. İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi...)

Dede Korkut'un kitabında on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir.

Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.

Bamsı Böyrek Destanı'nda Bey Böyrek’in ardından yavuklusu Banu Çiçek şöyle seslenir ;

Vay al duvağımın sahibi,
Vay alnımın başımın umudu.
Vay şah yiğidim, şahbaz yiğidim,
Doyuncaya dek yüzüne bakamadığım
Han yiğit...
Göz açıp ta gördüğüm,
Gönül ile sevdiğim,
Bir yastığa baş koyduğum
Yolunda öldüğüm, kurban olduğum
Can yiğit...

Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.

Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu'da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardır.

Millî Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir.





GÖRÜŞ

Kimdir Korkut Ata?
Namık Kemal Zeybek

Türk Dünyası nın Korkut Ata sı İçimizde Yaşıyor
Türk Dünyası nın dört bir yanından gelen konukların katılımıyla bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Dede Korkut Uluslararası Kültür ve Sanat Şöleni 16-22 Temmuz 2001 tarihleri arasında Bayburt ta gerçe Kimdir Korkut Ata? Türk milletine İslam’dan önce gönderilmiş bir tanrı elçisi mi? Neden olmasın? Yüzlerce elçi göndermiş olan Yüce Tanrı, Korkut Ata’yı da Türklere göndermiş olabilir. Korkut Ata belki de evliyadandır... Ötelere erişmiş, ötelerden öğrendiklerini Türklere iletmiştir. Nerede Türk varsa, orada Korkut Ata vardır.

Halkımız en doğrusunu bilir diyelim; Korkut Ata "Varlığın övüncü Yüce Elçi Efendimiz" zamanında yaşamış veya belki ruhaniyetinden İslam’ı öğrenerek arasında yaymağa başlamış bir büyük insandır. İslam’ın gerçeklerini, insanlığın erdemlerini, varlığını gizlilerini ve yiğitlerin törenlerini kopuzuyla çalmış, söylemiştir.

Tartışılmaz gerçek nedir? O’nu Allah’tan başka kimse bilmiyor. Ata Dede Korkut destanlarının bize söylediği gerçek o ki; Korkut Ata, Oğuz ve Kıpçakların bir arada yaşadığı dönemde yaşamıştır. Ve Bayburt çevresi O’nun yaşadığı veya "yeniden yaşadığı" bir bölge olmuştur.

Bayburt çevresindeki derin kültür oluşumunu, yedi kat yer altına inen, yedi kat göklere çıkan masal dünyasını, destanları ezberden okuyan, okumamış kadınların üstün irfan kudretini bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir. Korkut Ata sağlığında Bayburt’ta yaşamasa bile yüzyıllardan beri Bayburt’ta yaşıyor.

Korkut Ata, Türk Dünyasına sesleniyor. Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor... Korkut Ata, Türk Dünyasının her yerinde bilinir. Avrupa ve Türkiye Türklüğü, Türkistan ve İdil-Ural Türklüğü, Korkut Ata’ya sahip çıkar. Hepsi de haklıdır. Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadır. Kim sahip çıkarsa, Korkut Ata onlarındır. Kim Korkut Ata’ya sahip çıkarsa, Korkut Ata da, onlara sahip çıkar.
Korkut Ata’nın bir mezarı Kazakistan’da, Türkistan şehrine yakın bir yerdedir. Bir mezarı da Bayburt’tadır...

Yunus Emre de öyle değil midir? Şimdilik bilinen 13 mezarı var. On üç mü? Hayır. "Bin" mezarı var. Azerbaycanlı büyük şairimiz Bahtiyar Vahapzade ne diyor;

"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarı
Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!"

Türk’ün kopuzunun en büyük ustası Korkut Ata... Korkut Ata, kopuzu ile Türklere varolmanın gerçeklerini anlatan insan. Korkut Ata’nın topuzu din yolunun inceliklerini ve barışın erdemlerini ve birliğin faziletlerini anlatmıştır. Gerektiği zaman, kopuz millet savunmasında yiğitlerin yüreklerine cesaret aşısı olmuştur.

Selam olsun sana Korkut Atamız
Selam olsun sana Bayburt kalası... kleştirildi.
"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarı
Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!"




HAKKINDA YAZILANLAR

DEDE KORKUT

On iki, on üç, on dördüncü asırlarda Doğu Anadolu’ya gelip yerleşmiş olan Oğuz Türkleri arasında anlatılan destan yollu halk hikâyelerini Kitâb-ı Dede Korkud alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân adlı kitabında toplayan kişi.

Dede Korkud’un hayâtı ve fizikî yapısı hakkında halk arasında ve yazılı kaynaklarda pekçok rivâyetler yer alır. Şimdilik Dede Korkud tarihî bir şahsiyet olmaktan çok, menkıbevî bir Türk atası olarak bilinmektedir. Hayâtına dâir bilgiler, hakîkî İslâmî unsurlarla İslâmiyet öncesi Türk hayâtından gelen bâzı husûsların karışmasından ibârettir. Hikâyelerde Dede Korkud, Dedem Korkud, Korkud Sultan ve kitabın önsözünde Korkud Ata diye anılır. “Dede” ve “Ata” eş anlamlı kelimelerdir.

Sözlü halk geleneğinde Dede Korkud ile alâkalı masallaştırılmış rivâyetler arasında şunlar bulunur: Kırgızistan’da Sir-Deryâ boyundaki bâzı mezarların ona âit olduğu bildirilir ve ermiş sayılır. Bir menkıbeye göre de Hızır aleyhisselâma benzetilir ve 40 yıl olan ömrü bâzı faydalı işlerinden dolayı kendi istemeden sona ermeyecek bir zamana kadar uzatılmıştır. Yalnız kişilere değil bütün nesnelere de isim koyar. Hikmet sâhibi bir pîrdir. Hikâyelerde de kerâmet sâhibi, hanların akıl danıştığı, hanlara ve halka öğütler veren, sözleri saygıyla kabul gören bir şahsiyet olarak çizilir. Kabîle teşkilâtını ve töreleri korur. Aksakallıdır. “Oğuzun tamam bilicisi”dir. Yiğitleri donatır. Çocuklara ve yiğitlere ad koyar.

Dede Korkud’un İslâmiyet öncesi devrede görülen kam, bakşı gibi dînî önderlik vasıfları vardır. Halk hakîmidir. Kopuz çalan bir Türk ozanıdır. Aydın, ak yüzlü dev karnından dünyâya gelmiş, boyu altmış arşın imiş.

Dede Korkud’un hayatına dâir yazılı kaynaklara bakacak olursak: En eski kaynak, Reşidüddîn’in Câmiü’t-Tevârih isimli eseridir. Ayrıca Ebul-Gâzi Bahadır Hanın Şecere-i Terâkime ve Ali Şîr Nevâî’nin Nesâimü’l-Muhabbe’si Târih-i Dost Sultan, Tevârih-i Cedîde, Mir’at-ı Cinân gibi eserlerde de Dede Korkud adına rastlanır. Ebül-Gâzi Oğuznâme’sine göre Dede Korkud, 295 yıl yaşamıştır. Şecere-i Terâkime’de, Kayı boyundan olduğu ve Saltuknâme’ye göre de Osmanlılarla aynı soydan geldiği yazılır. Evliya Çelebi Osmanlı-Kayıdedelerinden Korkut Hanın, Ahlat’taki mezarını ziyâret ettiğini söyler. İkinci Bâyezîd’in oğlunun adı da Korkud’dur. Câmiü’t-Tevârih’te Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem ile aynı çağda yaşamış olan Oğuz hükümdârı Kayı İnal Hanın başmüşâviri Dede Korkud’dur. Bahrü’l Ensâb’da, Kazan Hanın hazret-i Peygambere iki elçi gönderdiği ve dönüşlerinde Selmân-ı Fârisî ile döndükleri ve Fârisî’nin, Korkud’u Oğuzlara önder yaptığı kaydedilir.

Câmiü’t-Tevârih ile Dede Korkud Kitâbı’nın önsözünde de belirtildiği gibi, Dede Korkud’un Oğuzların Bayat boyundan olduğu bildirilir.

Dede Korkud’un târihi bir şahsiyet olup olmadığı kat’î belli olmadığı gibi, kahraman olarak önde gelen bir insan da değildir. Fakat hikâyelerde halkın müşkillerini çözen, düşmanı yenmek için çâreler bulan, tedbir aldıran, yiğitlik gösteren çocuklara ad koyan Dede Korkud, Oğuz Türklüğü için mânevi bir destek durumundadır. Cemiyet, en küçük ferdinden beylere kadar ona muhtaçtır. Oğuz boyları ve beyleri için gelip duâ etmesi; deyiş demesi, destan söyleyip, Oğuznâmeler düzüp koşarak Oğuz menkıbelerini anlatması; Oğuz boylarına mensup insanlara geçmişten ders almayı öğretmesi ve hâdiselerdeki mânâ ve hikmetlerin sırrına erme zevkini aşılaması; Dede Korkud’un Oğuz Türklüğünde terbiyeci bir rol oynadığını ve halkla bütünleştiğini göstermektedir.

Kitâb-ı Dede Korkud’un mukaddimesinde ona ve sözlerine ayrılan sahifeler Oğuz Türklüğü için Dede Korkud’un ne kadar müessir olduğunu göstermeye kâfidir. Bilici sıfatıyla Dede Korkud’un dînî tarafının ağır basması ve manevî yönden Türklüğü kucaklaması apayrı bir değer taşımaktadır. Onun türlü nasîhatlerinin yanında; “Ağız açıp över olsam, Tanrı güzel, Tanrı dostun din ulusu Muhammed güzel. Muhammed’in sağ yanında namaz kılan Ebûbekir Sıddık güzel. Âhir otuzuncu cüz başıdır Amme güzel. Hecesince düz okunsa Yâsin güzel. Kılıç çaldı, din açtı erlerin şâhı Ali güzel. Hasan ile Hüseyin iki kardeş beraber güzel. Yazılıp düzülüp gökten indi, Tanrı ilmi Kur’ân güzel. O Kur’ân’ı yazdı düzdü, ulemâlar öğreninceye kadar bekledi biçti, âlimler sultânı Osman Affanoğlu güzel. Çukur yerde yapılmıştır Tanrı evi Mekke güzel. O Mekke’ye sağ varsa, esen gelse îmânı bütün hacı güzel. Hesap gününde Cumâ güzel. Cumâ günü okuyunca hutbe güzel. Kulak verip dinleyince ümmet güzel. Minâreden ezân okuyunca müezzin güzel. Dizini bastırıp oturunca helâlı güzel. Şakağından ağarsa baba güzel. Ak sütünü doya doya emzirse ana güzel. Yanaşıp yola girince kara erkek deve güzel. Sevgili kardeş güzel. Yan tarafta, ev yanında dikilse gelin odası güzel, uzunca çadır ipi güzel. Oğul güzel. Hiç birine benzemedi cümle âlemleri yaratan Allah Tanrı güzel.” şeklinde sözlerle gerçek İslâmî akîdeye yer vermesi ve öğütlemesi bugünün Türk Dünyâsı için bir başka değerdir.




DEDE KORKUD HİKÂYELERİ

Alm. Erzählungen über Dede Korkut (e), Fr. Recits (m) de Dede Korkut , İng. The Stories of Dede Korkut.

Sözlü olarak bütün Türk illerinde varlıkları görülen, Manas ve Oğuz destanları ile ilgisi bulunan, Türkler arasında İslâmiyet öncesi doğan, İslâmiyetin kabûlü ile İslâmî renge bürünen ve destan husûsiyeti taşıyan hikâyeler. Hikâyelerin hepsinde Dede Korkud adlı bir Türk ermişinin ortaya çıkarak deyişler demesi, Oğuznâme düzmesi, destan söyleyip Oğuz halkına nasihatta bulunması; onların Dede Korkud Hikâyeleri adıyla anılmasına sebep olmuştur. Hikâyelerin tamamının bulunduğu kitâba da Kitâb-ı Dede Korkud (Dede Korkud Kitâbı) denilmektedir. Hikâyeler Oğuz Türklerine aittir.Oğuz Türklerinin 24 boya ayrılması sebebiyle, sayılarının Oğuz boyları kadar olması fikri bâzı Türkologlar tarafından düşünülmüşse de, bugün elimizde sâdece 12 hikâye bulunmaktadır.

Hikâyeler konu bakımından; savaşlara, aşka ve din ile karışık mitolojiye yer verirler. Gerçekten Dede Korkud Hikâyeleri’nde Oğuzların kendi aralarındaki mücâdeleler 1 ve 12. hikâyede anlatılmıştır. Bunlardan birisinde Dirse Hanın yiğitleri, kıskançlık yüzünden onu aldatıp oğlu Boğaç Hanı öldürmesini istiyorlar. Dirse Han oğluna avdayken ok atıyor. Öldü zannediyor. Annesi Boğaç’ı buluyor. Boğaç iyileşiyor. Kırk nâmerd durumun anlaşılmaması için Dirse Hanı kâfirlere teslim etmek istiyorlar.Sonra Boğaç bunları kırk yiğidi ile helâk edip babasını kurtarıyor. İkincisinde ise, bir haysiyet meselesi ortaya çıkıyor. Bu sebeple Dış Oğuzlar İç Oğuza isyân ediyorlar. Aralarında dövüş başlıyor. Dış Oğuzlar dize gelip af diliyorlar.

Dış savaşı konu edinen hikâyeler ise Dede Korkud Kitâbı’nın 2, 4, 7, 9, 10 ve 11. hikâyeleridir. Ayrıca 3 ve 6. hikâyeler aşkı konu edinirken, 5 ve 8. hikâyeler dînî karakterde mitolojiktirler. Fakat bu hikâyeler mitolojik unsurlar taşımakla birlikte, Deli Dumrul’da bir kendine geliş ve nefs muhâsebesi; Tepegöz’de ise işlenilen bir günâhın doğurduğu neticelerden tedirginlik vardır. Bu tedirginlik şahsa âit olmayıp bütün cemiyete şâmildir. Bu yönü ile bu iki hikâyede dînî taraf daha da ağır basmaktadır.

Hikâyelerin kaynağının Oğuznâme olduğunu söylemek veyâ tamâmı kaybolan Oğuz Destânı’nın eksik kısımları olarak değerlendirmek de mümkündür. Devâderî’nin Oğuznâme’nin Farsça ve Arapçaya yapılmış tercümelerini gördüğünü Dürrerü’t-Ticân’da kaydetmiş olması bu fikri kuvvetlendirmektedir. Bu noktadan hareket ederek Dede Korkud Kitâbı’nın aslının İslâmiyetten önce kitap hâlinde varlığına bakılırsa, bu eserin başka bir isimle bulunması bugün bile ihtimâl dâhilindedir.

Hikâyelerde görülen fevkâlade haller, destânî zamandan kalma unsurlardır. Söyleyiş itibâriyle hikâyelerin nesir ve nazım diline yer vermesi, nesir dilinin, secilerle devâm etmesi eserin aslının nazım olduğu fikrini de ihsâs ettirmektedir. Zamanla değişmiş ve bozulmuş olan nesir dili, destânî bir kalıntı şeklinde, ancak 15 ve 16. yüzyılda bu şekilde tutulabilmiştir. Türk dili ise işlenmişliğin doruğuna bu eserle erişmiş, yine bu eserle Türklük, bugünkü şekli ile bile, atalardan kalan kıymetli bir mirâsın içinde yer almıştır. Eserin Osmanlı sâhasında yazılarak kaybolup nisyâna karışmaktan, yâni unutulmaktan kurtarılması; böylece Osmanlı Türklüğünün kültür hâmiliğindeki öncülüğü Türk dünyâsınca minnetle yâd edilmesi gereken bir husustur.

Müellifin millet, muhtevâsının topyekün Türk Milletinin hayâtı olması kahramanlık menkıbelerine yer vermesi; yüksek bir coşkunluk ifâdesi taşıması; tabîat unsurlarının hikâyelerde ön sırayı işgâl etmesi ve aktif bir hayâtın yer alması; bu hayâtın hayvanlarla renklenmesi ve hızlı oluşu; Hunlardan başlayarak, Göktürk, Oğuz-Yabgu Devleti, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı olmak üzere bütün Türk târihini ilgilendirmesi; Orta Asya ve Türkistan coğrafyasının unsurları bulunmak şartıyla Âzerbaycan ve Doğu Anadolu’yu içine alan bir coğrafyaya sâhip oluşu gibi vasıflarıyle Dede Korkud Kitâbı millî bir destân hüviyeti taşımaktadır. Fakat hikâyenin tek bir kahraman etrafında dönmemesi ve uzun bir manzum eser olmaması gibi sebepler eseri destân hudutları dışına çıkarmaktadır. Yalnız Dede Korkud Hikâyeleri’nin dili Türkçenin en güzel örneğini teşkil etmektedir. Emsâlsiz olan bu dil Türkçenin şaheseri olup, asırlarca Türk milletinin ağzından süzülmüş, atasözleri ve vecîzelerle süslenmiş bir dildir. Bu yönü ile bir destân vasfı taşımaktadır. Hâsılı, eser destân ve hikâye olarak karışıklık göstermektedir. V. M. Jirmunskiy gibi bu sâhada çalışanlar Dede Korkud Kitâbı için, “Türk dilini konuşan halkın biricik destânî eseri...” demekten kendilerini alamazlar. Zâten yukarda saydığımız şekle âit birkaç nokta hâriç Dede Korkud Kitâbı milletimizin en büyük kültür varlıklarından biri olarak önde gelen bir destandır.

Dede Korkud Kitâbı, Dede Korkud’u konu edinen bir önsöz ile on iki destan parçasını ihtivâ etmektedir. Hikâyelerin hiç birisi tam bir destan değildir. Hepsi birlikte bir destân da meydâna getirmezler. Bu itibârla Dede Korkud Halk hikâyesi olmaya yönelmiş ve o sırada tesbit edilmiştir. Hülâsa; Dede Korkud Kitâbı, Oğuzlardaki destân geleneğinin bir devâmı olup, Oğuz destânının değişik bir şeklidir.

Dede Korkud Kitâbı geçmişten bu yana başta Türkiye olmak üzere bugün dağınık ve başka ülkelerde yaşayan bütün Türklüğü kucaklayan; şeref, nâmus, ahlâk güzelliğini her şeyin üstünde tutmasıyla Türk seciyesini işleyen, bâzı anlaşmazlıklar bir tarafa, millî tesânüdü önde tutan, ferde ve insan haklarına değer veren, kısacası Türk milletinin zevkleri, meziyetleri, dünya görüşü, değer hükümlerini içinde toplayan biricik eserdir.

Bazı ilim adamlarına göre 15. yüzyıl, kimilerine göre ise, 16. asırda yazıya geçirildiği öne sürülen Dede Korkud Kitâbı’nın dünyâda bilinen iki nüshası vardır. Yazmalardan biri Almanya’da Dresden’de, diğeri ise İtalya’da Vatikan Kütüphânesindedir. Dresden nüshasında 12 hikâye bulunur. Ettor Rossi tarafından Vatikan Kütüphânesinde bulunan nüshada ise 6 hikâye mevcuttur. Vatikan nüshası harekelidir. Bu nüsha 1952 yılında bir önsözle birlikte Rossi tarafından neşredilmiştir.

Eser üzerinde Avrupa’da, Prof. Barthold’dan başlayarak E. Rossi’ye kadar birçok ilim adamı çalışmıştır. Memleketimizde ise başta Fuad Köprülü olmak üzere, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan, Faruk Sümer, Fahreddin Kırzıoğlu, Suad Baydur, Pertev Nâilî Boratav ve Orhan Şâik Gökyay ilmî araştırmalar yapmışlardır. Fakat asıl Dede Korkud Kitâbını ilmî ve ciddî olarak neşreden İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyâtı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muharrem Ergin’dir. İlmî neşirleri bir tarafa, Dede Korkud Kitâbı 1000 Temel Eser serîsinin ilk kitâbı olarak günümüz Türkçesi ile aynı yazar tarafından 1969 yılında neşredilmiştir. Ayrıca, İngilizce, Rusça, İtalyanca, Almanca Sırpçaya da tercümeleri yapılmıştır.

Dede Korkud Kitâbı’ndaki hikâyelerin konularına göre başlıkları şunlardır.

1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu,

2. Salur Kazan’ın Evi (nin) Yağmalandığı Boy,

3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu,

4. Kazan Bey Oğlu Uruz Beyin Tutsak Olduğu Boy,

5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu,

6. Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu,

7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek Boyu,

8. Basat(ın) Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy,

9. Begil Oğlu Emre’nin Boyu,

10. Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu,

11. Salur Kazan Tutsak Oğlu Uruz Çıkardığı Boy,

12. İç Oğuza Taş Oğuz Âsi Olup Beyrek Öldüğü Boy.