|
Yaman Dede
şair, öğretmen, hukukçu
Mehmet Abdülkadir Keçeoğlu
Diamandi
1887 yılında Kayseri'nin Talas ilçesinde doğdu. Babası Yuvan Efendi, annesi Afurani Hanım'dır. Küçük yaşta ailesiyle beraber Kastamonu'ya geldi. Rum Ortodoks Mektebi'nde öğrenim hayatına başladı. Kastamonu İdadisi'nde eğitimine devam etti. Gayrimüslim öğrencilerin din derslerine katılma zorunluluğu olmamasına rağmen din derslerine katıldı. Nasrullah Medresesi'ne iki yıl devam etti. Arapça ve Farsçayı geliştirdi. Diamandi Molla olarak anılmaya başlandı. 1909 yılında girdiği İstanbul Darülfünunu Hukuk Mektebi'ni 1913 yılında bitirdi. Mezun olduktan sonra 1932 yılına kadar Beyoğlu'ndaki Hukuk Mahkemesi'nde zabıt katipliği yaptı. Ardından avukat oldu.
Galata Mevlevihanesi'nde Mesnevî derslerine katıldı. Derslerine katıldığı Ahmet Remzi Dede tarafından kendisine Yaman Dede adı verildi. Mason locasına girdi. Ancak bir süre sonra İslam'a duyduğu yakınlık dolayısıyla atıldı.
Gençliğinden itibaren kırk yıl boyunca gizlice İslam'ı benimseyip ibadetlerini sürdürdü. 1942 yılında Şeyh Ahmet Hilmi Efendi'nin teşvik etmesiyle Müslüman olduğunu ilan etti. Müslüman olduktan sonra kızı ve eşinden ayrılmak zorunda kaldı. Daha sonra Hatice Hanım ile evlendi.
Avukatlığı bırakarak çeşitli yabancı ve Türk okullarında Arapça, Türkçe, Farsça ve edebiyat derslerine girdi. 3 Mayıs 1962 tarihinde vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Yaman Dede, Mustafa Özdamar, Kırk Kandil Yayınları (belgesel kitap)
2.TDV İslâm Ansiklopedisi, Haşim Şahin, cilt: 43, sayfa: 312
3.Diyamandi'yi Yaman Dede yapan aşkı anlattı, dunyabizim, 12 Mart 2014
4.Diyamandi, Sadık Yalsızuçanlar (roman)
YAMAN DEDE'DEN ŞİİRLER
NAT-I ŞERİF
Gönül hûn oldu şevkınden boyandım yâ Resûlallâh
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resûlallâh
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resûlallâh
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallah!
Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rû-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâ’sın sen, Muhammed Mustafâ'sın sen
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh
Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilâhî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Rasûlallâh
Erir canlar o gül-bûy-ı revan-bahşın hevâsından
Güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
Perîşan bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh
Susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlarda nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben masseylesem duymam
Cemâlinle ferâh-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh
Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında can vermek
Nasîb olmaz mi sultânım haremgâhında can vermek
Sönerken gözlerim, âsân olur âhında can vermek
Cemâlinle ferâh-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh
Boyun büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu âteşten döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîr’i
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resûlallâh
NAT-I ŞERİF
Rahmeyledi alemlere gönderdi seni Hak
Nur etti nigâhın gazabı nar-ı Muhammed
Ümmi iken ümmetleri hayretlere saldın
İlmin edebi kutb-ı şerefbarı Muhammed
Sen havfı recanın ne büyük rehberi oldun
Kalbin en ulu vakıf-ı hüşyarı Muhammed
Aşıkların ah eyleyerek sine döverler
Hun oldu güneş, gördü de ruhsar-ı Muhammed
Gül yüzlü, güneş yüzlü Muhammed, meh-i taban
Çak oldu görüp pertev-i didarı Muahmmed
Derdinle senin handenuma derde bu gönlüm
Aşkın ile yak sen dil-i bimarı Muhammed
CANANIMIN HARİMİNDE
(Sevgilimin Özel Odasında)
Geldim sana kan ağlayarak,sızlayarak bak
Aşkınla yanan benliğime durma, hemen ak
Ak,sönmesin ateş, alevim dinmesin ancak
Ağlat beni, inlet beni, ta haşre kadar yak
Artır, ne olur, ateşini bağrımı dağla
Yansın bu vücudum, fakat eksilmesin asla
Hicran ile yak, vasl ile yak,aşkına bağla
Ağlat beni,inlet beni,ta haşre kadar yak!...
(Mevlana türbesini ziyaretlerinden birinde, Konya’da yazılmıştır.)
BAKMA
Yak sinemi ateşlere, efgânıma bakma
Ruhumda yanan ateşe nîrânıma bakma
Hiç sönmeyecek aşkıma imanıma bakma
Ağlatma da yak, hal-i perişanıma bakma!...
Yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın
Ateşle yaşar, yaşla değil yaresi aşkın
Yanmaktır efendim biricik çaresi aşkın
Ağlatma da yak, hal-i perişanıma bakma!..
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|