|
Tacettin Diker
karagöz ve kukla sanatçısı
Mehmet Tacettin Diker
1923 yılında İstanbul’da doğdu. 1930’lu yıllardan itibaren karagöz ve kukla ile ilgilenmeye başladı. İlk kez 1948 yılında Beylerbeyi’nde bir bahçede Karagöz gösterisi yaptı. Akbank Karagöz ve Kukla Tiyatrosu’nu 1976-2011 arasında yönetti. 1997’de açılan Çocuk Vakfı Karagöz Okulu’nun sanat yönetmenliğini sürdürdü. 1 Nisan 2014 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
SÖYLEŞİ
Türkiye'nin yaşayan en yaşlı Karagöz Ustası: TACETTİN DİKER...
ADEM DURSUN
Mayıs 2009
Sizleri bu söyleşimde Cumhuriyet Tiyatrosu'ndan birkaç yüzyıl geriye götürmek istiyorum; meddah, kukla, gölge oyunu, orta oyunu gibi "Geleneksel Halk Tiyatrosu" adı altında incelenen tiyatro türlerinin Anadolu'da yayıldığı on yedinci yüzyıla...
Ancak ben burada bu türlerden sadece "Gölge Oyunu" yani ""KARAGÖZ" üzerinde duracağım.
"Gölge oyununun Türkiye'ye nereden, nasıl ve ne zaman geldiği konusunda şunları söyleyebiliriz: Orta Asya ve İran'da gölge oyunu bulunmadığına göre, böyle bir etkilenmeden söz etmek mümkün değildir. Gölge oyunu, Türkiye'ye 16. yüzyılda Mısır'dan gelmiştir; Türkiye'de gölge oyununun varlığını kesin olarak gösteren kaynaklara da 16. yüzyılda rastlanmaktadır. Gölge oyununun Türkiye'ye 16. yüzyılda Mısır'dan gelmiş olduğu üzerine kesin kanıt vardır. Bu kanıt, Arap tarihçisi Mehmed bin Ahmad bin İlyas-ül-Hanefi'nin Bedayi-üz-zuhür fi vekayi-üd-dühür adlı Mısır tarihindedir. Bu eserin birkaç yerinde gölge oyunuyla ilgili pasajlar vardır... 1517'de Mısır'ı ele geçiren Yavuz Sultan Selim, Memlük Sultanı II. Tumanbay'ı 15 Nisan 1517'de astırmıştı. Cize'de Nil üzerinde Roda Adası'ndaki sarayda bir gölge oyuncusu Tumanbay'ın Züveyle kapısında asılışını ve iplerin iki kez koptuğunu canlandırmıştır. Bu gösteriyi çok beğenen Sultan, oyuncuya 80 altın, bir de işlemeli kaftan armağan ettikten sonra "İstanbul'a dönerken sen de bizimle gel, bu oyunu oğlum da görsün, eğlensin" demiştir. O sırada oğlu Kanuni Sultan Süleyman 21 yaşindaydı. Nitekim onlarla İstanbul'a gelen altı yüz Mısırlı, bu olaydan üç yıl sonra İstanbul'dan yurtlarına dönmüşlerdir. 20 Haziran 1612'de Öküz Mehmet Paşa'nın Padişahın kardeşi Gevherhan ile düğünü için Mısır'dan gölge oyuncuları getirtilmiş; I. Ahmet, Mısır'dan gelen bu oyunculardan Davud el-Attar'ı (Menavi) Edirne'de seyretmiştir; bu olayı, adı geçen oyuncunun anılarından ögreniyoruz... Mısır'dan alınmış olan bu yeni oyuna zamanla Türk yaratıcılığı katılmış; çok renkli, hareketli, özgün bir biçim verilmiş, kesin biçimini aldıktan sonra da Osmanlı İmparatorluğu'nun etki alanı ve çevresinde yayılmıştır... 17. yüzyılda kesin biçimini alan Karagöz, daha sonraki yüzyıllarda büyük bir gelişme göstermiş, Türklerin en sevilen, tutulan gösterisi olmuştur. Karagöz'ün gelişimi içinde iki önemli sorun vardır. Bunlardan biri, Karagöz'ün toplumsal ve siyasal eleştiri, taşlama yönü, ötekisi ise, açık-saçıklığıdır. Karagözün ortadan kalkmasında Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girişinin etkisi bulunduğu gibi, söz konusu bu iki özelliginin de payı olduğu söylenebilir... Karagöz tek sanatçının gösterisidir. Bununla birlikte, Karagözcünün yardımcıları da vardır. Hayali veya hayalbaz denilen ustanın bir de çiragi bulunur. Oyunlarda şarkıları, türküleri okuyana yardak denilir. Tef çalan yardımcıya da dayrezen denilir, bu gerekince velvele yapar. Bunlar şarkı da söylerlerdi..." - Metin And, Başlangıcından 1983'e Türk Tiyatro Tarihi.
Karagöz ve Hacivat'ın gerçek kişiler olduğuna ilişkin halk arasında yaygın olan bir efsane de şöyle:
"Karagöz Batı Trakya'da yaşayan bir demirci ustasıdır. Orhan Gazi Bursa'yı alınca buraya gelir, Demirtaş köyüne yerleşir. Orhan Gazi'nin emriyle inşa edilmekte olan caminin bağlantı demirlerini yapmakla görevlendirilir. Caminin ustabaşisı Hacı İvaz (Hacivat) ile Karagöz arasında bir süre sonra eğlenceli söyleşmeler başlar. Öteki işçiler işi gücü bırakıp onları izlediklerinden işler yarım kalır. Durumu ögrenen Orhan Bey, Karagöz'ün başinı vurdurtur. Karagöz'ün başina gelenleri görüp ürken Hacivat, hacca gitmek üzere yola çikar, eşkiyalar tarafından öldürülür. Tüm olanlardan pişmanlık duyan Orhan Bey, Şeyh Küşteri adlı birinin Karagöz'le Hacı İvaz arasında geçen söyleşmeleri bildiğini ögrenir. Çagirtip anlatmasını ister. Şeyh Küşteri de aydınlatılmış bir perdeye yansıttığı görüntülerle Havı İvaz ve Karagöz arasındaki söyleşmeleri canlandırır. Orhan Bey çok beğenir ve bu oyunun sürdürülmesini ister. Böylece karagöz oyunu ortaya çikmis olur. Halk arasında yaygın bir efsane olmasına karşin, yapılan araştırmalar bu efsanede kimi tarih tutarsızlıklarının olduğunu ve gerçekle pek ilintisi olmayacağını ortaya koymuştur..." -Büyük Larousse, s: 6376
Yaptığımız bu tarihi gezi ve bilgilerden sonra, gelelim bu sanatı, yani Karagöz denilen gölge oyununu oynatanlara; KARAGÖZCÜ(LÜK)'lere: Karagöz oyununda kullanılan insan figürlerini yapıp, oynatan kimselere... Diğer adlarıyla Hayali, Hayalbaz...
Eski Karagözcülerden adları bilinenler çok az. Örnegin: Hayali Küçük Ali, Hazım Körmükçü ve Camcı İrfan... gibi. İşte TACETTİN DİKER'de bu Karagöz ustalarının yetiştirdiği Karagözcü'lerden biri; daha doğrusu, Türkiye'nin yaşayan en yaşlı son Karagöz ustası.
Kendisiyle Beyoğlu Tünel'de, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde buluştuk.
İstanbul'un Süleymaniye semtinde1923 yılında dünyaya gelen Tacettin Diker, 86 yaşinda; yani yaşayan en yaşlı geleneksel seyirlik gölge oyunu Karagöz ustamız.
4 yaşlarında iken Karagöz figürlerini, ölmüs olan dayısından kalan bir sandıkta görmüş. Bilinçli olarak Karagöz ile tanışması ise, İstanbul Erkek Lisesi'nde okurken Unkapanı'ndaki Halkevi'nde Karagöz seyrederken olmuş. Küçükpazar'daki Halkevi'nde Temsil Kolu Başkanı iken, oraya on günlüğüne gelen zamanın Karagöz ustası Camcı İrfan'ı seyretmiş. Kendisiyle tanışmış. On günlük Karagöz oyunları esnasında hem perde içini, hem de perde dışını seyretmiş.
1948 yılında tanıdığı bu Karagöz ustasından aldığı feyz üzerine bu sanata iyice merak sarmış ve ögrenmeye başlamış.
Önceleri mukavvadan yapılan Karagöz'ü oynatırdım...
Ölmüs olan dayım'ın sandığında, 3-4 yaşlarında gördüğüm o Karagöz figurlarını hiç unutamadım. Daha sonra okul yıllarımda Karagöz'ü seyrederken çocuklugumda gördüğüm o figurları hatırladım; iyice merak sardım. Mukavvadan yapılmış Karagöz figurlarını aktarlardan alıp, tavada kızartıp, sopa takar oynatırdım. Ancak fazla dayanıklı değillerdi. 40'lı yıllarda Unkapanı'nda Karagöz oynatılırdı; ünlü Karagöz ustalarını seyrederdim.
Ünlü Karagöz ustası Camcı İrfan Bey ile tanışıyorum...
Küçükpazar'daki Halk Odası'nda temsil kolu kurmuştuk. Birkaç yıl oranın başkanlığını yapmıştım. Zamanın ünlü Karagöz ustası Camcı İrfan Bey on günlüğüne oraya gelmişti. Bizde kaldığı on gün içinde kendisiyle beraber olduk, on gün Karagöz oynattı. Ben, hem perde içini, hem de perde dışını seyretme fırsatını bulmuştum.Sene olarak 1947-48 filandı. Böylece uzun zamandır amatörce merak sardığım Karagöz'e iyice sarıldım. Bulduğum her fırsatı değerlendirdim. O aralar İstanbul Radyosu'nda da Hazım Körmükçü de Karagöz oynatırdı, hiç kaçırmazdım o radyo yayınlarını.
Ve profesyonelliğe geçiş... İstanbul Festivali...
1973 yılında Cumhuriyet gazetesinde "Karagöz Yapım-Oynatım ve Piyesleri Yenileme Kursları" diye bir ilan okudum. Bu kurslar Nurettin Sevim Beyin idaresindeki Atatürk Kültür Merkezi'nde verilecek olan bu kurslara imtihanla girdim. 3-4 yıl bu kurslara gittim. Çok şey ögrendim bu kurslarda. 1976 yılında 25 sene görev yaptığım Ziraat Bankası'ndan emekli olduktan sonra da tamamıyla kendimi profesyonelce Karagöz yapım ve oynatmaya verdim. İstanbul Festivali'ni hazırlayan Aydın Gün Bey de beni Yadikule Zindanları'nda Karagöz oynatmaya çagirdi. O ara Erol Günaydın ve Selim Naşit de oradaydılar. Gösteri bittikten sonra, sohbet sırasında bana Akbank Çocuk Tiyatrosu'nda beraber çalisma teklif ettiler. Onlara katıldım. Turnelere gittik.
Selim Naşit anılarında o günleri şöyle anlatmış:
"... 1972'de kurulan Akbank Çocuk Tiyatrosu'na ben birkaç yıl sonra katıldım... 1978-1979 yıllarında, bir karavanla, ta Almanya'ya kadar giderek ortaoyunu ve Karagöz'den örnekler sahneledik. Erol Günaydın, Tacettin Diker ve ben bu yurtdışı temsillerinin sorumluluğunu üstlenmistik. Oldukça maceralı bir yolculukla, karayoluyla Berlin'e kadar uzanmıştık. Başimıza gelmeyen kalmamıştı. Yugoslavya'da yolları şaşirıp, dağ yollarına mı sapmadık, Macaristan'da girdiğimiz restoranlarda -dillerini bilmediğimiz için- acayip yemekler mi yemedik, Almanya'da şaşkınlıkla trafik kurallarına uymadığımız için cezalar mı yemedik. Daha sonraları gülerek hatırladığımız bu trajikomik anılar, o zaman bizlere az stres yaşatmamıştı..." -İsmail Biret, Komik-i Şehir Naşit Bey ve Çocuklari.
Karagöz Kursları açtım...
Çocuk Vakfı'nda açtığımız Karagöz Kursları'nda şimdiye değin 15 talebe yetiştirdim; bunlardan birkaçı, Türkiye'nin bazı yerlerinde Karagöz sanatını hem devam ettiriyorlar hem de onlar da yeni Karagöz sanatçıları yetiştiriyorlar. Yani kaybolmaya yüz tutmuş Karagöz'ü yaşatıyorlar.
Karagöz yapımını İngilizlere de ögrettim...
İngiltere'den gelen iki kuklacıya Karagöz yapımını ve oynatımını 15 gün verdiğim özel kursla ögrettim. Daha sonra oradan bana tekrar gelen davet üzerine İngiltere'ye gittim. 23 kuklacıya giderken Karagöz yapımında kullanılan malzemeleri de beraberimde götürdüm. Yine aynı şekilde oradaki kuklacılara Karagöz yapımını ve oynatımını ögrettim. Onlarda da gölge oyunu var. Ancak kullandıkları malzeme deri değil, mukavva. O da fazla dayanmıyor.
Karagöz felsefesi...
Karagöz halk adamıdır, okumamıştır, cahildir. Halk içinde yetişmiştir. Sağduyuludur, herkesin iyiliğine koşar. Hacivat'a gelince; okumuştur, üniversite tahsili yapmıştır. Zaten tiyatro sanatında müspet ve menfi olmazsa ortaya birşey çikmaz. İkisinin tartışmasından da komedi ortaya çikar. Hacivat güzel Türkçe konuşur. İstanbul efendisidir; her ikisi de İstanbul Türkçesini konuşurlar.
"... Ne var ki, bugün elimizde olan Ortaoyunu ve Karagöz metinleri, konuların ve tiplerin dondurulduğunu, kendini yenilemediğini gösteriyor. Bu oyunlar başlangıçta büyük kentin günlük yaşamına eğlendirici bir biçimde ayna tutarken, giderek kendini yinelemeye başlamış, kişileri ve olay düzeni ile yapay bir oyun dünyası oluşturmuştur. Oyun kişilerinin tavırları, konuşma biçimleri, giysileri, hatta sahneye girişlerinde onlara eşlik eden müzikler kalıplaşmıştır. Ortaoyunu ve Karagöz, eğlendiriciliğini taklitli konuşmalarla, sözcük oyunlarıyla, kaba hareket komiğine kadar uzanan güldürü teknikleriyle sağladığından bu oyunların başarısı Ortaoyunu'nda oyuncuların, Kukla'da kuklaları, Karagöz'de tasvirleri oynatanların hünerine bağlı kalmıştır. Bu türdeki oyunculuğun temel özelligi, göstermeci olması, büyük ölçüde doğaçlamaya dayanmasıdır. Çünkü oyunlar, ana hatları belirtilmiş bir konunun, oyuncu tarafından, günün gereğine ve aldığı tepkiye göre seyirci önünde oluşturulması ile gelişir. On dokuzuncu yüzyılda popüler olma bakımından en parlak dönemini yaşayan, fakat yaşam gerçeğinden uzaklaşmaya, kendi içine kapanıp üretkenligini yitirmeye yüz tutan Geleneksel Halk Tiyatrosu giderek zayıflamış, yerini yeni tiyatro hareketine bırakmıştır. Batı ölçülerine uygun yeni tiyatro hareketinin önderi olan aydın kişiler, tiyatroyu ciddi bir sanat düzeyine çikarmak, seyircinin beğenisini bu yönde geliştirmek için, kaba ve bayağı buldukları geleneksel halk tiyatrosuna karşi tavır almışlardır. Geleneksel türlerin gelişimi yirminci yüzyılda tümüyle kesintiye uğradığı için yaşamdan kopmuş, doğal evrimini gerçekleştirememiştir. Günümüzde bu halk tiyatrosu örnekleri, geliştirilebilecek canlı bir gelenek olarak değil, yararlanabilecek bir birikim olarak değerlendirilmektedir..." Sevda Şener, Cumhuriyet'in 75. yılında Türk Tiyatrosu.
Müzelik ve Zamanın Karagöz'ü...
Karagöz'ü ikiye ayırmak lazım:
Müzelik Karagöz ve Zamanın Karagöz'ü.
"Karagöz değişmez!" diyenler var. Oysa eskiler değiştirmişler; farkında değiller. Erkeklerde kalpak var, şapka, takke ve kaftan var. Kadınlarda ise çarsaf, etek ve döpyes var. Zamana uygun olarak kıyafetlerde de değişiklikler olmuş. Karagözü bugüne tatbik etmezseniz yaşamaz, ölür. Bir de "Karagöz yaşamış mı, yaşamamış mı" tartışmaları yıllardır sürüp gidiyor. Öyle veya böyle, Karagöz Anadolu'nun her yerinde vardır. Karagöz Mısır'dan mı, Çin'den mi, Bursa'dan mı?..
Kimi, Mısır'daki, kimi Çin'deki, kimi de Bursa'daki olayı anlatır. Halk benimsemiş, öyle de, böyle de Karagöz halka mal olmuştur; Karagöz ihtiyaçtan doğmuştur. Halk Karagöz'dür. Görevimiz onu zamanımızda da yaşatmaktır!..
Karagöz figürlarının yapımı...
Karagöz figürleri kalın deriden, özellikle de deve derisinden yapılır. Bu derinin kullanılabilmesi için birçok işlemden geçmesi gerekir. Fakat piyasada bu deriyi bulmak zor. Eskiden Balıkesir'de bir ustamız vardı. O da öldü. Oğluna da bu mesleği ögretmemis. Ben dana ve sığır derisinden yapıyorum. Deri, cam ile kazınır, saydamlaştırılır. Tek tek delinir. Renklendirme için kökboyası kullanılır. Fakat o da zor. Onun yerine Çin mürekkebi kulanılmakta. Karagöz perdesinin boyutları eskiden 2x2.5 metre iken daha sonra 1.10x0.80 metre olmuştur.
Katıldığım etkinlikler, ödüller... -1997 İstanbul BŞB Şehir Tiyatrosu'nda "Ah Karagöz Vah Karagöz" oyunu
-1974-2004 arasında Akbank Kukla ve Karagöz Tiyatrosu'nda gösteriler
-Yurtdışında pek çok festivallere katılma; Fransa, Almanya, Hollanda, Tunus, Kıbrıs,
İtalya, Avusturya.
-1975 Bochumer İnternationale
-1982,1983,1985 Duisburg Belediyesi'nin davetiyle çesitli şehirlerde 28 temsil.
-1983 İtalya Palermo Üniversitesi
-1988,1991 Dortrecht Uluslararası Kukla Festivali
-UNIMA Türkiye Milli Merkezi Üyesi
-1996 UNIMA Geleneksel Türk Tiyatrosu Hizmet Ödülü
-2000 İst. Belediyesi GSM "Yılın Tiyatro Adamı Ödülü (Yeni Karagöz sanatçıları yetiştirdiğim ve Türk Tiyatrosuna katkılarımdan dolayı)
-2005 Rotary Kulübü Meslek Hizmet Onur Ödülü.
VEFAT-HABER
Karagöz ve kukla sanatçısı Tacettin Diker vefat etti
Zaman 2 Nisan 2014
Önceki gün vefat eden karagöz ve kukla sanatçısı Tacettin Diker’in cenazesi, dün öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığında toprağa verildi.
Diker için Şakirin Camisi’nde düzenlenen cenaze törenine, kızı Gülderen Diker, yakınları, öğrencileri ve Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği temsilcileri katıldı.
Diker, ömrünün sonuna kadar meddah, karagöz, kukla ve ortaoyunu gibi sanatlara hizmet etti.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|