|
|
|
Hüseyin Yeşil
Çalışma Ekonomisi Uzmanı
Sosyal Politikalar Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
1969 yılında Konya İnlice'de doğdu. İlk öğrenimini İzmir Selçuk Havutçulu köyünde, orta öğrenimini Torbalı İmam Hatip Lisesi'nde, yüksek öğrenimini Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümü'nde tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkiler Ana Bilim Dalında yüksek lisans yaptı. Eğitimine aynı Ana Bilim Dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir.
Reklamcılık ve yayıncılık sektörü ile ticarete başladı. Bölgesel bir radyonun genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1999 yılından 2010 yılına kadar seramik ve medya sektörlerinde insan kaynakları yöneticiliği yaptı.
İzmir'de sivil toplum kuruluşlarında görev aldı.
İş hayatına İnsan kaynakları, eğitim, organizasyon alanında faaliyet gösteren bir şirkette ortak olarak devam etmektedir. Sosyal Politikalar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni. Evli ve bir çocuk babasıdır.
HABER
Sosyal politikalarda işbirliği zorunluluktur
Yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamalarındaki konumu, genelde tabiî âfet, özelde deprem ile ilişkilendirildiğinde karmaşık bir hâl almaktadır. Tabiî âfet merkezli yerel sosyal politikaların teorik yaklaşımlarıyla uygulama şartlarının birlikte değerlendirilerek oluşturulması ve etkin bir şekilde hayata geçirilebilmesi ise ayrı bir sorundur. Yerel toplulukların fertlerine, kendilerini en çok ilgilendiren konularda hizmet götürmek vaadiyle işbaşına gelen yerel yöneticiler, başarılı olabilmek için, halkın güven ve desteğine her zaman ihtiyaç duyarlar. Bunun için geniş bir sosyal, ekonomik ve siyasî bir sistemin bir parçası olarak, merkezî yönetimin sosyal politikalarının kendi ilgi alanlarına giren konularını tamamen bağımsız olarak veya işbirliği biçiminde üstlenmek durumundadırlar. Merkezî ve yerel yönetim biçimlerinin farklı yapılanmaları gerçeğinden hareketle günlük hayata yansıyan sosyal politika uygulamalarının etkinliği de önemli derecede bu işbirliğine bağlıdır. Önemli sosyo-ekonomik riskler barındıran deprem tehlikesi de böyle bir işbirliğini gerekli kılmaktadır.
GÖRÜŞ
AİLE TOPLUMUN TEMELİDİR
Hüseyin Yeşil
Aile: Bir toplumda hukuki temele dayalı ve akraba bağlılığı (Anne-baba, çocuklar, büyük anne-büyük baba ile yakın akrabalardan oluşmuş) olan, aynı mekânda yaşayan en küçük toplumsal kurumdur. Diye tanımlanır. Bu geniş aile kavramını ortadan kaldıran modern çağın icadı olan çekirdek aile “Anne, baba ve çocuklardan oluşan insan topluluğuna aile denir” tanımıyla aileyi daha da küçültmüştür. Fakat bu kavram aile kavramının ayakta kalmasına ne yazık ki yetmemektedir.
Aile kurumu insanlığın yeryüzüne ilk adımını atmasıyla başlamış günümü kadar gelmiş bir kurumdur.
Günümüz de ise modern çağın getirdiği yaşam felsefesi; egoizmi ve hazcılığı ön plana çıkardı. Bu düşünce aile kurmanın önemini ortadan kaldırdı evlilik birliktelik şeklinde algılandı, duygular ikinci plana düştü.(Doç. Dr Ergün Yıldırım)
Oysa aile toplumun temel taşıdır. Sağlam ve düzenli ailelere sahip toplumlar her devirde güçlü olmuşlardır. Aile yapısı bozuk olan toplumlar ise çöker ve yok olurlar.
Dinimiz aile kurumuna ayrı bir önem verir. Ailenin sevgi ve huzur yuvası olduğuna dair Kur’an-ı Kerimde Rum suresinin 21.ayetinin meali şöyledir “Onda: kaynaşıp huzura kavuşmanız için size kendi cinsinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması O’nun (kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”
Peygamberimiz (s.a.v)” Evlenen dininin yarısını korur. Diğer yarısı için de Allah’tan korksun” diye buyurarak evliliğin önemini vurgulamıştır.
Ülkemizde diğer toplumlara göre aileye daha fazla önem verilmektedir.
Ana yasamızın 41. Maddesinde “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arası eşitliğe dayanır.” Diyerek ailenin önemine vurgu yapar. Yine maddenin devamında “ Devlet her türlü istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır.” Hükmüyle ailedeki çözülmenin ana unsurlarından bir tanesi olan aile içi şiddete karşı Anayasal koruma hükmünü ortaya koymuştur.
08.03.2012 Tarihinde kabul edilen 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi”
Kanununun 1. Maddesinde “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
İfadesiyle aile yapısını ve bireylerini şiddete karşı koruma altına almıştır.
Peygamberimiz( s.a.v) bir hadisi-i şerifinde “İçinizdeki en hayırlı kimseler hanımlarına karşı en iyi davrananlardır.” Buyurarak aile içinde şiddet değil, sevgi ve şefkatin olması gerektiğini vurgulamıştır.
Fakat aile yapısın bozan önemli etkenlerden bir tanesi şiddet olmakla birlikte, tek etken şiddet değildir.
Son zamanlarda ortaya çıkan ve toplum mühendisleri tarafından medya üzerinden (özellikle reklamlar, dizi ve filmler aracılığıyla) aile bireylerine dayatılan modern hayat tarzı ve birey olarak daha iyi yaşam talepleri, lükse düşkünlük, tüketim çılgınlığı, kolay para kazanma düşüncesi aile kurumunu giderek zayıflatmaktadır.
Ailenin korunması toplumda manevi değerlerin, güzel ahlak ve ilkelerin yaşanması ve güçlendirilmesi ile sağlanır. Bu nedenle televizyon, gazete, radyo ve internet yayınlarında güzel ahlak ve duyarlılığı güçlendiren program, film, dizi, konuşma ve yazılara daha çok yer vermelidir. Bu tür yayınlar devlet tarafından teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Aile yapısını bozan diğer bir etken de geçim sıkıntısı ve yoksulluktur. Sosyal devlet, Sosyal politika araçlarını daha etkin bir şekilde uygulayarak, yoksul ailelerin asgari geçim seviyesinde yaşamlarını sürdürmeleri için, sosyal yardım ve sosyal hizmetler yoluyla makro çözümler sağlarken; yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin bu alanlarda yapmış olduğu çalışmaları desteklemelidir.
Bireyin refahının yanında, aile kurumunu da güçlendiren sosyal politikalara önem verilmelidir. Bu amaçla gelir dağılımı politikaları, konut politikaları, eğitim politikaları, sosyal güvenlik politikaları birbirlerini tamamlayıcı bir anlayışla uygulanmalıdır. Bu politikaların uygulanmasında ana amaç ise ailenin hayat standardının yükseltilmesi olmalıdır.
Devlet koruyucu sosyal politikalar vasıtasıyla yoksulluğu kökünden çözmek için işsizlik, göç gibi yapısal sorunların üzerine gitmelidir. Ücretsiz mesleki ve teknik eğitimlerin yaygınlaştırılması ve daha işlevsel hale getirilmesi için politikalar üretmelidir. Bu alanda çalışmalar yapan yerel yönetimler desteklenmeli, başarılı çalışmaların diğer belediyelerde uygulanması teşvik edilmelidir.
Ailenin sağlam temeller üzerinde kurulması ve yıkılmaması için önemli olan etkenlerden birisi de aile ve evlilik eğitiminin mutlaka her evlenecek olan çifte verilmesidir. Bu eğitim programı devlet tarafından planlanmalı. Şu anda sivil toplum örgütleri, yerel yönetimlerin kendi imkânlarıyla ve Diyanet le beraber sürdürdükleri eğitimlerin bir disiplin haline getirilmesi evlilik için bu eğitimlerin mutlaka alınması gerektiğinin önemi vurgulanmalıdır. Bu konuda yerel yönetimler desteklenmeli ve nikâh akdi için, bu şartı uygulama yetki ve imkânları oluşturulmalıdır.
Aile bağlarının daha güçlü olması ve nesiller arasında kopukluk olmaması için çekirdek ailenin ötesinde büyük anne, büyük baba, hala, teyze, amca, dayı ve kuzenlerden oluşan geniş ailelerin irtibat ve iletişimi artırılmalıdır. Bu şekilde aile içinde oluşacak yakın ilgi, sevgi, yardımlaşma ve büyüklere saygı ailelerin dağılmasını önleyici bir etken olacaktır.
Ülkemizde yaşanan birçok ekonomik kriz ailelerin birbirine olan bağlılıkları ve yardımlaşması nedeniyle daha az hasarla atlatılmıştır. Şuanda bizim daha önce yaşadığımız ekonomik krizleri yaşayan birçok batı ülkesinin bu krizlerden nasıl etkilendiğini her gün medyadan izlemekteyiz. Onların aile yapısının bize göre daha kırılgan ve önemsiz hale gelmesi, aile bağlarının kuvvetli olmaması bu sonucu ortaya çıkarmaktadır.
Bu durumu en iyi Prof. Dr. Urs Arthur Baumann “Ülkemizde artık, insanlar daha geç yaşta ve daha az evleniyor. Çok çabuk boşanıyorlar. Çocuklarını ise kolayca terk edebiliyorlar. İlişkiler fazla kırılgan. Evlilik dışı birliktelikler giderek yaygınlaşıp normalleşiyor. Televizyonlar da bu tarz çarpık ilişkilere sıklıkla yer veriyor.” Sözleriyle çok güzel açıklıyor.
Ülkemizde de medyanın bu tür ilişkileri özendirecek yayınalar yaptığını belirtmiştik. Toplumun her kesimine çok kolay ulaşa bilen medyanın etkisi göz ardı edilemeyeceği için, aile kurumunu güçlendirmek ve önemini anlatabilmek için medyadan da etkin bir şekilde faydalanılmalıdır. Olumsuz yayınlar için de devlet oluşturduğu denetleme kurumları aracılığıyla gerekli önlemleri almalıdır.
Her aile devletin küçük bir yapısını oluşturur. Devletler ise bu küçük yapılardan meydana gelen büyük ailelerdir. Aile toplumun özüdür, temelidir. Aile çözülürse toplum çözülür. Toplumu sağlam temellere oturtmak için aile yapısını sağlam kurmalıyız. Ailelerin dağılmaması, çocukların anne-baba şefkatinden mahrum büyüyerek sağlıksız nesiller oluşmasını önlemek için giderek artan boşanmaların önüne geçmeliyiz.
Bütün bu işlemleri evlilik kurumunun baştan sağlıklı kurulmasıyla olur. Aile kuracaklara verilecek eğitimler önemlidir. Aile hayatının düzenlenmesinde dinimizin önemini mutlaka eğitim ve seminerlerle anlatmalıyız. Dini ve manevi değerler aile hayatının korunması ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde önemli bir etkendir.
Son dönemde hükümetin aile kurumuna verdiği önem açıkça görülmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı ‘nın kurulması, aile ile ilgili bütün birimlerin tek çatı altında toplanması gelecek açısından ümit verici çalışmalardır.
Bu çalışmaların kesintisiz ve kalıcı olması için tabana yayılması önemlidir. Hükümet bunun için yerel yönetimlere ve sivil toplum örgütlerine yetki ve sorumluluklar vermeli. Onları yasalarla ve ekonomik olarak desteklemelidir.
Biz Sosyal Politikalar dergisi olarak, yapacağımız yayınlarda Aile kurumunun önemini sürekli vurgulayacağız. Toplumsal bilincin oluşması, ailenin sağlam bir yapıda olması için uzman görüşleri, saha araştırmaları, makaleleri sürekli yayınlayacağız.
Aile kurumunun bozulmasına karşı gördüğümüz olumsuzluklar a karşı politika oluşturulması, duyarlılığın artırılması için sorumlu yayıncılık görevimizi yerine getireceğiz.
Aile kurumunu sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için yapılacak ola her türlü çalışmayı sitemizde duyuracak ve destekleyeceğiz.
Okurlarımızın da bu konuda katkı ve destekleri bize güç verecektir.
Bunun yansıra 15-16 Haziran tarihlerinde Sosyal Politikalar derneğinin de düzenleyenlerinin içinde bulunduğu “ 1.Uluslar Arası Sosyal Politikalar Sempozyumu” ve “ Makale yarışması” ile ilgili haber, röportaj ve bu süreçte yapılacak etkinlikleri de sizlere sempozyum sonuna kadar aktarmaya devam edeceğiz.
HABER
“KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ VE SOSYAL POLİTİKALAR”
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Sosyal Politikalar Derneği, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Beyoğlu Belediyesi’nin katkılarıyla, 15-16 Haziran 2012 tarihleri arasında İstanbul’da Cemal Reşit Rey Salonu’nda “KÜRESEL VE ULUSAL SOSYAL POLİTİKALARDA YENİ BOYUTLAR” temalı 1. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKALAR SEMPOZYUMU düzenleyecektir.
Bu yıl ilki düzenlenecek olan Sempozyum, Türkiye’den ve farklı ülkelerden konuşma yapmak üzere davet edilen çok sayıda akademisyenin, siyasetçinin, bürokratın, sivil ve özel sektör temsilcilerinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilecektir.
Diğer yandan, Sempozyum’la bağlantılı olarak çok farklı etkinlikler organize edilmektedir. Bunlardan biri de, 3 farklı konuda gerçekleştirilecek olan Çalıştaylar’dır. Çalıştay başlıkları şu şekildedir: 1. Çalıştay: Vakıf Medeniyeti ve Sosyal Politikalar; 2. Çalıştay: Afet Sonrası Sosyal Politikalar ve Kurumlar Arası Koordinasyon; 3. Çalıştay: Kentsel Dönüşüm Süreci ve Sosyal Politikalar.
Çalıştayların her üçü de Sempozyumdan daha önce 2 Haziran 2012 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin Yenikapı Mevlevihanesi Yerleşkesi’nde aynı saatler arasında gerçekleştirilecektir. Her biri 15-20’şer kişilik gruplardan oluşacak Çalıştaylara, alanında uzman akademisyen, siyasetçi, bürokrat, sivil ve özel sektör temsilcileri davet edilmiştir.
Çalıştaylardan elde edilecek sonuçlar, Sempozyumun sonunda kamuoyuyla paylaşılacak, ayrıca bir kitap olarak da yayınlanacaktır. (Sempozyumla bağlantılı diğer etkinliklere gelince; ikinci olarak 3 farklı konuda ödüllerin verildiği bir Makale Yarışması düzenlenmiştir.
Yarışmada dereceye girenlerin ödülleri, sempozyumun ikinci günün sonunda takdim edilecektir. Üçüncü olarak, sempozyum esnasında bir Sosyal Sorumluluk Sergisi düzenlenecektir. Sosyal sorumluluk uygulamaları gerçekleştiren şirketler, bu uygulamalarını afiş haline getirdikleri ve ulaştırdıkları takdirde, bu sergide yer alabilecektir.)
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|