|
Fikret Hakan
( 1934)
sinema oyuncusu
23 Nisan 1934 tarihinde Balıkesir'de doğdu. İlk olarak gazetecilikle ilgilendi. Henüz lise öğrencisiyken, Abdi İpekçi ve Halid Kıvanç gibi isimlerin de bulunduğu İstanbul Ekspres gazetesinde röportajları ve öyküleri yayınlanmaya başlandı.
Asıl ismi Bumin Gaffar Çıtanak'tır. 1950’de 'Üç Güvercin' adlı operetteki palyaço rolüyle Ses Tiyatrosu'nda sahneye ilk adımını attı. Birçok tiyatroda çalıştı ve 80’lerin sonuna kadar sahneden inmedi.
Kariyeri sorulduğunda üç önemli noktaya dikkat çekerek "Babıali, tiyatro ve beyaz perde" dedi. 1953 yılında 'Köprüaltı Çoçukları' ile sinemaya geçiş yaptı. Ardından 'Beyaz Mendil', 'Gelinin Muradı', 'Üç arkadaş', 'Dokuz Dağın Efesi' gibi filmlerde oynayan Hakan, 60’lara gelindiğinde 'Yılanların Öcü' ile sinemaseverlerin karşısına çıktı. Bu filmle birlikte 'Karanlıkta Uyuyanlar', unutulmaz filmleri arasında yer aldı.
1970’lere gelindiğinde yönetmen ve yapımcı olarak da sektörde boy gösterdi. 'Keşanlı Ali Destanı' ile büyük ün kazandı. Holywood'dan gelen film teklifini, İngilizcesi olmadığı için değerlendiremedi.
Bir dönemin modası olduğu üzere gazinoda sahne aldı. Zerrin Özer ile birlikte sunuculuk deneyimi yaşadı. Yeşilçam'ın sıkıntılı dönemlerinde Marmaris’e göçerek 1980'lere kadar burada yaşamını sürdürdü.
Daha sonra beyaz perdeye dönerek Türk sinemasının jönleri arasına adını yazdırdı. Aralarında Hümeyra, Semiramis Pekkan, Lale Sarı gibi isimlerin de olduğu pek çok kadınla evlilikler yaptı.
45’lik plakları vardır. Sanat yaşamına birçok ödül sığdırdı. 1965'te Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'Keşanlı Ali Destanı' ile en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. 1968'de bu kez 'Ölüm Tarlası' ile yine aynı ödülün sahibi oldu.
11 Temmuz 2017 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
Önemli filmleri:
Beyaz Mendil (Lütfi Ö. Akad), Üç Arkadaş (Memduh Ün), Yılanların Öcü (Metin Erksan), Karanlıkta Uyananlar (Ertem Göreç), Bitmeyen Yol (Duygu Sağıroğlu), Bir Günün Hikâyesi (Sinan Çetin), Cemo (Atıf Yılmaz), Bozkurtlar Geliyor (Cavit Yürüklü).
SÖYLEŞİ
Fikret Hakan: ‘Bodrum diye bir yer var, mutlaka git' demişlerdi
AYHAN HÜLAGÜ
Zaman 23 Ağustos 2015
Fikret Hakan'ın hayatının merkezinde iki şehir var: İstanbul ve Bodrum. Kışın İstanbul'da, yazın Bodrum'da. 30 yıldır böyle. İki farklı hayat, iki farklı dünya… İstanbul hayatını iyi kötü biliyoruz, ötekini Bodrum'daki evinde kendisinden dinleyelim.
Bodrum'a hangi aralıklarla geliyorsunuz?
Bu yıl Haziran'ın 19'unda geldim Göktürkbükü'ne. Kiracımız vardı, çıkarken evi batırmış. Elden geçiriyoruz, seneye açılması için… Herhalde ekim sonuna kadar buradayım. İstanbul'a gidince ne yapacağım, çalışacak değilim.
Bodrum'a ilk inişiniz ne zaman oldu?
İlki 1969. Gezmeye gelmiştim, Paralı Askerler filmi için... Londra'ya gitmeden önce ‘Bodrum diye bir yer var, mutlaka git' demişlerdi. O zaman minicik bir yerdi. Geldik, bulaştık, bir daha da kurtulamadık.
Kök salma fikri ne zaman oluştu?
Zaman içinde. Bir gün balık yemeğe gelmiştim, Kahveci Sabri'nin yerine. Şimdi restoran işi yapıyor. O dedi ki bana: “Ya Fikret hoca senden bir ricam var. Yeğenim evlenecek, parası yok. Tepede Rum evlerinin olduğu yerde, 313 metrekare güzel bir arsası var. Arsayı al, 2 bin 500 TL ver, gerisini senet yapalım.” Pekala, dedim. Böylece aldık, yıllar yılı kaldı. Sonra burada yaşayan arkadaşlarım, ‘Evi yap, buranın yerlisi ol.' dediler. Yaptık, iyi ki de yapmışız. 30 yıldır her yaz buradayım.
Gelip gideniniz çok mudur?
Çok oluyor. Hatırla(ma)yan, arada bir gelip merhaba diyen oluyor. Gelenlerin çoğu eski mahalle arkadaşlarım. Göztepe'deki komşularım yazlıklarına geçerken uğruyorlar. Rahmetli Ekrem (Bora) buradayken birkaç defa görüştük. İzzet (Günay) buradaymış ama evi elden geçirmeye çalıştığımdan arayamadım daha. 1950 kuşağı olarak kimimiz öldük, kimimiz dağıldık. Herkes bir köşede. En eski kuşaktan kalan iki kişi var. Önce Eşref (Kolçak), sonra ben. Uzak olduğumuz için de pek görüşemiyoruz.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Geç uyuyan biriyim. Ne zaman uyanacağım hiç belli olmuyor. Ancak havası temiz, güzel olduğu için 5-6 saatlik uyku yetiyor. Her gün gazete getirtiyorum, haberler okuyorum, sonra müzik dinliyor, kitap okuyorum. Bazen Gümüşlük'e bazı arkadaşlarımıza tavla oynamaya gidiyoruz. Öyle… İyi oluyor. Çoğu karı koca, yaz kış buradalar. Yazın bir hayli hareketli ama kışın çok tenha. Sezon bitiyor, dükkanlar, restoranlar kapanıyor, bütün tekneler gidiyor. Yerleşik yaşayanlar dışında kimse kalmıyor.
Siz ne zaman demir alıyorsunuz?
Sezon bittikten sonra İstanbul'a geçiyorum. Maltepe ile Kartal arasında yerimiz, Dragon Sahil Sitesi. Mahallemiz güzeldir, insanları düzgündür. Yaşayıp gidiyoruz işte. İstanbul tarafına da çok mecbur kalmadıkça inmiyorum. İndiğin zaman yürüyemiyorsun ki. Onun için Anadolu karşıdan çok daha iyi.
Tiyatro sahnesine çıkacağım
“Bu yıl tiyatro yapmak istiyorum. Elimde iki kişilik bir oyun var. Bir erkek ile kadının yıllar sonra yaşadığı hesaplaşmayı konu ediniyor. Enteresan bir hikâye. Bu saatten sonra tiyatro kurmak istemiyorum. Belediyeyle, Maliye ile uğraş, sahne bul, zor… İstanbul'da herhangi bir tiyatroda konuk sanatçı olarak oynayabilirim.”
Hayatının merkezindeki şehir, baş ucu yazarı, en yakın dostu…
Şehir: İki isim veriyor: İstanbul ve Bodrum. İkisi bir elmanın iki yarısı gibi. Ekliyor: “Ne kadar bozulursa bozulsun İstanbul, İstanbul'dur. Dünyada başka bir örneği yok. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılığımız hep bu kentin varoşlarında geçti. Bu şehirden nasıl vazgeçilir?”
Yazar: Sadece oyuncu değil, aynı zamanda yazar, şair bir usta mevzubahis olunca isimler daha değerli oluyor. Gölgesine sığındığı yazarlar Rusya'dan: Tolstoy, Gorki ve Dostoyevski. Bu üçlüyü hocası olarak tanımlıyor. Dramayı ve tiyatroyu öğrenmesine yardımcı olan isimler ise Shakespeare ile Moliere. Yerli yazarlar Adalet Ağaoğlu'ndan Yaşar Kemal'e uzanan geniş bir liste.
Şair: Son şiir kitabı Eski Biri geçtiğimiz yıl Necati Cumalı Şiir Yarışması özel ödülünü aldı. Ödüllü şairin yaslandığı çınar Shakespeare: “İngilizlerin yetiştirdiği tek isim, dünyadaki tek övünç kaynağı.” Şiire başlarken etkilendiği isimler Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Haşim, Yahya Kemal. Hececilerden Garipçilere şiirlerinde iz bırakan çok isim var ama en son kalıcı etkide bulunan Sezai Karakoç, Turgut Uyar, Cemal Süreya.
Yemek: Yapmayı değil, yemeyi seviyor. Mutfakta hiç başarılı değil, özel bir yöre mutfağına ilgi duymuyor. Denizden babam çıksa yerim, diyenlerden: “Deniz mahsulleri oldu mu elim ayağım kesilir.” Yemekle arası en iyi dostu kim peki? “Rahmetli Sadri (Alışık) mutfakta iyiydi. Çok iyi salata yapardı. Setlerde ender de olsa öğle yemeklerinde kaçamak yapardık. Osman Seden gırtlağına çok düşkündü. Öyle ayarlardı ki, öğle yemeğine Sarıyer'e balıkçıya götürürdü bizi. Çok geyik bir adamdı, pırıl pırıl.”
Dost: İzzet Günay. Düzgün bir insan olduğu için: “Sessiz sedasız yaşayan, gösteriş numarasına girmeyen, düzgün biri. En çok ona güvenirim. Bir de rahmetli Ekrem Bora'yı çok severdim. Ayhan (Işık) da kaliteliydi.”
Bir dönem-aşk romanı yazmaya başlayacağım
En son sinema tarihi kitabı çıkarmıştınız. Devamı geliyor mu?
İkincisini hazırladım. 55 yıl boyunca biriktirdiğim belgelerden oluşturduğum bir çalışma. İyi bir asistanla 3 yılda hazırladık. A4 formatında bin sayfalık iki cilt. 1914'ten Yeşilçam'ın batışına kadarki süreci inceliyor. Ayşe Kulin'den Yaşar Kemal'e 20. yy'da Türk edebiyatına katkısı olan edebiyatçılarla yapılan röportajlara yer verdik. Yapılan dedikoduları, akademik tartışmaları kullandık. Her şeyiyle tamamlandı, belleğin içerisinde müşterisini bekliyor.
Kurmaca hikâye yazma düşünceniz var mı?
Ortalığı düzenleyeyim, bir nehir romanı yazmaya başlayacağım. İki kadın bir erkek üzerinden ilerleyen bir aşk-dönem romanı… 60'lı yıllarda İstanbul'un sanat çevresini, ilişkilerini anlatan bir nehir roman… Ömrü vefa etseydi, o dönemdeki edebiyat çevresini Orhan Kemal çok güzel yazardı. Ama genç yaşta öldü. Bilebildiğim kadarını anlatacağım. Bu fonda Cihangir, Beyoğlu, Nişantaşı odaklı bir çalışma olacak. Bakalım.
İşlerine gelince paşasın!
Gözden ırak olunca gönülden de ırak olunuyor mu?
Eski dostları unutmuyorsun ama arada bir hatırlıyorsun. Son dönemde kendimi bilinçli olarak geri çektim. Dizi yapan kanalların büyük çoğunluğu Erdoğan'ın emrinde. Onlar bana iş vermiyor. Çalışabileceğim iki kanal var: Biri Fox, Amerikalıların kanalı. Diğeri Samanyolu. Arada oradan uygun bir şeyler olursa çağırıyorlar. Fox'ta uygun bir şey çıkmıyor. Çıksa, çağırırlar.
Erdoğan'a yakın kanallarda neden yer bulamıyorsunuz?
Beni cezalandırıyor. 4-5 yıl önce Ankara'dan bir telefon geldi, Maliye Bakanı'ndan (Mehmet Şimşek). Emir vererek, ‘Şu tarihte şurada olun, şu toplantı yapılacak' dedi. Fena halde giydirdim ona. Kadıköylülere karşı mahcup durumdasınız. Bostancı köprüsünden gelen yolu, demiryoluna kadar getirip bıraktılar. Yapmaları gerekip yapmadıkları başka şeyleri de söyledim. Bunun üzerine ‘asi çocuk' ilan edildim. O günden beri iş alamıyorum.
İşlerin kesilmesinin sebebinin bu olduğunu nereden anladınız?
Başka arkadaşlarıma da aynı şeyi yaptılar. Yavuz Bingöl, Kadir (İnanır) gibi arkadaşlar iyi geçinen oldular. İşlerine geldin mi paşasın, gelmedin mi işler böyle ilerliyor. İlk başlarda bir-iki yıl uyumuşum. Sonra baktım ki bu kanallardan beni arayan kimse yok. Birkaçıyla konuştum, lafı çevirdiler. Nihayetinde kara listeye alındığımız ortaya çıktı. Şu anda bir sinema filmi projesi var, senaryosu yazılan. Kışa doğru çekilecek gibi. Onun dışında ufukta görünen bir şey yok.
VEFAT-HABER
Fikret Hakan hayatını kaybetti
ntv 11 Temmuz 2017
Sinema sanatçısı Fikret Hakan, 83 yaşında hayatını kaybetti. Fikret Hakan bir süredir akciğer kanseriyle mücadele ediyordu.
Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden Fikret Hakan, İstanbul'da bu sabaha karşı hayatını kaybetti.
Hakan, tedavi gördüğü İstanbul Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|