|
Ziya Gökalp
( 1876)- (1924)
düşünür, yazar
23 Mart 1876 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışıyordu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi.
1895 yılında İstanbul’a gitti. Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukuti ile tanıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898 yılında tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. 1900 yılında serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’a sürgüne gönderildi.
1908 yılına kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. II.Meşrutiyet'ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. Peyman gazetesini çıkardı. 1909 yılında Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı.
Bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910 yılında kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da Genç Kalemler dergisini çıkardı. 1912 yılında Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı.
Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı Türk Yurdu başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua'da yazılar yazdı.
Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra, bütün görevlerinden alındı. 1919 yılında İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi.
2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı.
1923 yılında Ankara'ya gitti. Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı.
Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Diyarbakır milletvekili olarak girdi.
25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
ESERLERİ:
Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918)
Yeni Hayat (1918)
Altın Işık (1923)
Türk Töresi (1923)
Doğru Yol (1923)
Türkçülüğün Esasları (1923)
Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)
HAKKINDA YAZILANLAR
Gökalp'in Düşünce Hayatımıza Katkıları
Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu.
"Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı. Uluslararası kültürün yapıcı ögesinin ulusal kültürler olduğunu savundu.
Saray edebiyatının karşısına, halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi.
Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm'e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Milliyetçilik" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ziya Gökalp Hakkında
Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı.
Mahallî, resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı.
Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (Union and Progress) üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmişti.İçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmişti.
Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı.
Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"(idees forces)'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti. (Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu.)
Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations). kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. (1911-1923) 1959, s.62-64)
Balkan Savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. ([1911-1923] 1959, s.97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. (Gökalp [1911-1923] 1959, s.71-76; Heyd 1950, s. 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. ([1911-1923] 1959, s.172-173)
Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti. ([1911-1923]1959, s.193-196) Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu. Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konuldu.
Gökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır. Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim'ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu. Destekleyicileri ise; onun kültür ve millet yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp'ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar. Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye'nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur.
Kaynaklar
(1911-1923) 1959 Turkish Nationalism and Western Civilization: Selected Essays, Translated and edited with an introduction by Niyazi Berkes. New York: Columbia Univ. Press.
(1923) 1940 Türkçülüğün Esasları ("Foundations of Turkism") İstanbul: Arkadaş Matbaası. Külliyat. 2 bölüm Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1952-1965. bölüm 1: Şiirler ve halk masalları bölüm 2: Ziya Gökalp'ın mektupları. Ziya Gökalp'ın ilk yazı hayatı, 1894-1909: Doğumu'nun 80. yıldönümü münasebetiyle. İstanbul: Diyarbakırı Tanıtma Derneği 1956.
English Biography
ZIYA GOKALP
Thinker and artist, poet. He was born in Diyarbakir in 1876. He died in Istanbul in 1924. He was arrested in last class of Veterinary school because of establishing secret society. He was sent to exile to Diyarbakir after 9 months in prison, he opened a branch of Ittihat ve Terakki party there after proclamation of second Constitutional Monarchy. Then he went to Salonika, he wrote articles for Genç Kalemler magazine. He became a member of general central committee of the party after constitutional monarchy. He entered Turkish Parliament in 1924. He died the same year. He was a great Turkist. Ziya Gokalp is one of the greatest Turkish thinkers of contemporary Turkish thought history. He is a sociologist and instructor who thought the philosophy of Turkism trend and ensured development of national literature in Turkey.
He was born in Diyarbakir, which bore many monuments of various civilizations. This city is the oldest cultural center of Anatolia with its libraries and schools. A visitor named Çolu Hodja came on 23 March 1876 while Ziya Gokalp's father Provincial Director of Documents Tevfik Effendi sat and waited for the news of birth of her wife at his house's selamlik and gave the good news: "You will have a son in this hour, name him Mehmet Ziya...".
Tevfik Effendi had a son indeed some time later, and they named him Mehmet Ziya. The mother and father took much care of his being brought up. Young Ziya read about Shah Ismail, Asik Kerem even when he was only seven or eight. He enjoyed Ziya Pasha and Namik Kemal when he was fourteen. His father Tevfik Effendi was a foreseeing person. He gave him the taste of reading, and fed him with great ideals. He said to his son on the day when Namik Kemal died: This is a day of big mourning, because the greatest personage of this nation Namik Kemal died. You will follow him, and will be a patriot and independence lover like him". Such inculcation with a psychological understanding turned to be a will of his father, and guided him.
While Ziya studied in Secondary School, his father died. He was replaced by his uncle Hasib Effendi. Hasib effendi was an intellectual who knew Islamic philosophy well. He taught him great Islamic philosophers such as Ibni Sina, Ibni Rusd, Imam Gazzali. He taught him Arabic, Persian and scientific investigation methods.
Afterwards, Ziya married his uncles daughter in line with his last will. Ziya entered College toward 1890. He studied Theology, physics and biology. Two opposing trends brought about a deep skepticism in his mind instead of lightning of truth. He could not perceive that this wise existence called "Human" who was the only spring of heart was a machine made of "matter". He thought how Turkish nation being threatened with thousands of dangers but was not even aware of that could be saved from despotism. A miracle was needed for this. He looked for a philosophy of hope. Mysticism and theology sciences not dealing with the problems of Turkish society of the day came out inadequate in providing such philosophy.
But he was determined to reach the ideals in his mind. He went to Istanbul without informing his uncle. He was enrolled with Veterinary School, which was one of the priceless schools of the day. He also entered a secret society established my medical faculty students of the day. He gave to secret societies as contribution the monies they sent him as pocket money. He even sometimes remained moneyless for days. He was arrested because he took part in secret movements against despotism in last class of Veterinary school. After being imprisoned in Taşkışla in 1900, he was sent to Diyarbakir into exile.
Ziya Gokalp always lived a simple life. He was not engaged in any work other than a few temporary civil service duties until proclamation of constitutional monarchy. He spent most of the wealth bequeathed by his uncle for independence fighters banished to Diyarbakir, and sold more than half of the properties and precious goods. He did not like money. He read, wrote and thought without rest; and lived in his thought world. In 1908 when Constitutional Monarchy was proclaimed, he opened Diyarbakir branch of Ittihat ve Terakki. After some time, he attended 1910 Congress of this community gathered in Salonika as the Diyarbakir delegate and was elected as the General Center member. He taught sociology in Ittihat ve Terakki school.
He started to write articles to Genç Kalemler magazine published by Ali Canip and Omer Seyfettin. One of his pennames was Gokalp.Ziya Gokalp turned into a pole attracting the press and intellectuals even in his thirty five as a young thinker. His outer appearance did not promise much too. He was a hermit-spirited, shy and humble person. Because he was a plump, roundish faced person with low moustache and almond-eyed person. He was like Uygur miniatures.
But when he started to talk, it was immediately recognized that he was an instructor with his thought and struggling power as well as his extraordinary convincing skills, delicate intelligence and deep knowledge. His way of speaking was slow and calm. He spoke thinking, but certainly influenced the person he talked to. Because, every word he said was in line with not only wisdom and logical thought, but also scientific facts. His lessons were open for everyone and were followed with great interest.
He was writing articles on language, philosophy and sociology in Genç Kalemler magazine. He investigated the ideal of simplification of Turkish language dealt with by this magazine. The same ideal had been put forward by Reforms writers before, but only within the framework of hope and remarks, had been applied within a narrow scale, and writing language and oral language could not be united.
Ziya Gokalp, by defending simple languge trend, wanted to save Turkism which lost its identity among Islamic culture. For him, simple language was a scientific and national necessity. Ottoman language lost Turkish. Because, language is the basis of nationalism. All values such as law, morals and good feelings are expressed via language. Spreading of national culture occurs with simplification of language.
It was necessary not to admit words from other Turkish dialects, and not to let dead words even of Turkish origin into Turkish.
Türkçeleşmiş Türkçe'dir,
Eski köke tapmayız.
For Ziya Gokalp, admitting dead words into the language contradicts to the natural development and own rules of language. All words Turkish people know are national. His ideas also illuminated writers and poets such as Omer Seyfettin, Falih Rıfkı Atay, Orhan Seyfi Orhan, Halit Fahri Ozansoy, and brought about development of national literature trend.
Ziya Gokalp is a thinker who showed the right path to follow in the idea anarchy of the period of collapsing of Ottoman Empire. He is a sociologist who investigated the bases of Turkism with Western scientific understanding. In the period he lived, non-Turk people under Ottoman rule felt their national identities and wanted to separate from Turks. However, Turks could not have reached a national understanding about which of the three trends f Turkism, Ottomanism and Islamism to choose.
Ziya Gokalp is the first to reconcile those three trends. For Gokalp, the most important thing for Turkey is awakening of national awareness and conciliation to the course of the century. Being modern meant admittance of science and technique of the west. Coexistence of two sciences and two understandings such as both eastern and western is impossible. The University should be arranged in accordance with western understanding. Islamic Law courts should be lifted. Religion is a subject of conscience. We needed a secular state organization.
He wanted establishment of modern Turkish family instead of paternal family model which collapsed in a unrecoverable manner. For this, he scientifically investigated old Turkish family. He put forward correction of civil code for establishment of family in terms of law, economy and morals. His ideas on modern family, marriage, divorce and inheritance are principles accepted in today's Turkish community.
For Gokalp, improvement of nationalism idea could be accomplished by examining not only Ottoman history but also Turkish history. The source of literature should not be west but Turkish folk and Turkish nation's life. Idea Turkism was necessary for awakening of national awareness. Because, civilization is international, common. However, mortar (culture) was national.
He defined nationalism as "Turkism is to raise Turkish nation"; and explained Turkism with regard to language, religion, law, morals and family. For him, nationalism was not racism.
Ziya Gokalp wrote works with simple and natural language which were strong with regard to their educational aspect. He dealt with folk stories and poetized them with a clear style in a way everybody, and children in particular, could understand. He said:
Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan
and after the Sevres rag, Mondros and Losan, he understood that way was not the solution and began to write Türk Medeniyeti Tarihi (Turkish Civilization History).
He understood Turan as an ideal of Ottoman unity at the same time. He accepted it as a formation brought about by historical determinism. In his book named Turkculugun Esaslari, he said "Nation is neither a racial, nor a tribal, nor geographic nor political group...". The Turks should have three ideals for today. Turkeyism is the most accurate one of all...". He said the second ideal was Oghuzism, and the third and most distant one was Turanism, that is, unification of all Turks.
Ziya Gokalp was known as the founder of modern sociology science in our country and was reputed for applying and teaching the principles of French scientist Emile Durkheim. This is his scientific aspect. His view to history complies with his unifying opinion. In this unifying opinion which starts Turkish history from not Osman Bey but from before Christ, contains the belief as the most important property of his idea that all Turkish states were established by people speaking the same language and from the same generation, living within the framework of the same traditions, and changes in the state title governed by other communities would not change the integrity in truth. The only limping point was the idea which contradicted with the contemporary reality to gather under the same flag those communities which separated from each other distinctly with language, dialect differences and more importantly, with traditions and rules above all. Poets who advocated panturanist ideal such as "Red Apple" and "New Turan" could not succeed therefore. In fact, the only bitter end was Enver Pasha's being killed in a rebel in Turkistan Deserts.
Gokalp was banished to Malta by English upon occupation of Istanbul by Trio Entente States after Mondros armistice (1919-1921). He saw the danger of losing Anatolia during his exile in Malta, and wrote Çoban ile Bülbül, as a realist Turkist.
Çoban dedi: -Ülkeler hep gitse de,
Kopmaz benden Anadolu ülkesi.
Bülbül dedi: -Düşman haset etse de,
İstanbul'da şakıyacak Türk sesi.
Sürgün bitince tekrar Diyarbakır'a dönüyor.
The famous Thinker went to Ankara in 1923 being appointed to Ministry of Education, Issuance and translation Department Chairmanship. Gokalp was elected as Diyarbakir deputy in second election period of Turkish parliament in 1924. However, he was tired and sick despite his ager 48. His indisposition increased an dwent to Istanbul for recovery. Ziya Gokalp, being admitted to French Hospital, died in the same year, that is in 1924, despite all efforts of the physicians. He was buried in the graveyard around Sultan Mahmut Tomb in Çemberlitaş. His house in Diyarbakir was turned into a museum in his name. Now, this museum is a home for culture and ideas which visitors of Diyarbakir visit.
Ziya Gokalp caused bringing up of a watchful generation no matter how little, and their pursuing university education after him. His articles in magazines such as Yeni Mecmua, Türk Yurdu show his efforts toreach a system. He showed the ways of liberation by taking Turk and Turkish as a basis in language, economy, fine arts, morals, politics and philosophy. The influence of Ziya Gokalp's efforts was visible in language which headed towards a great simplification within ten years. It was seen in art and literature, national music, national art trends developed. Writers such as Omer Seyfettin, Halide Edip, Resat Nuri, and poets like Yahya Kemal were empowered by his Türkçülüğün Esasları book.
Ziya Gokalp weighed much Turk Medeniyeti Tarihi in particular, and wanted to complete this book definitely. But he passed away before he could do... Yakup Kadri Karaosmanoglu describes his high morals as follows: His calm head over humanly passions is like high hills close to clear sky over clouds and lightning, so he never engaged himself in the malarial waves we call daily politics even in his times he served as general center member. He always looked high, thought high. He was a high person above all." "A torch in our temple went out, but only after thousands of hands lit their own torches from his!".
HABER
PKK, Ziya Gökalp Müzesi'ni yaktı
13 Ekim 2014
TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ
Ziya Gökalp Müzesi'nin Yakılması Hakkında Açıklama
Diyarbakır’ın yetiştirdiği büyük mütefekkir, bilim adamı, Türkçülük düşüncesinin mimarı Ziya Gökalp’in adını taşıyan müze, bölücü-yıkıcı sözde siyasilerin sokağa çağrıları üzerine başlayan eylemlerde insanlıktan ve medeniyetten nasipsiz bir serseri güruhu tarafından tahrip edilmiştir.
Bütün bu eylemlerde “çözüm süreci” akamete uğramasın denilerek etnik bölücü terör örgütü mensuplarının şımartılması, yaptıkları yasadışı faaliyetlere göz yumulmasının rolü açık bir gerçektir. Sözde, Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia eden, PKK-KCK’nın talimatlarını uygulamaktan başka bir şey yapmayan BDP ve HDP gibi partiler İmralı’daki terör örgütü liderinden gelen işaretle ülkeyi yangın yerine çevirmişlerdir. Bu eylemlerden Ziya Gökalp müzesi gibi bir ilim ve kültür ocağı da nasibini almıştır.
Türk Ocakları olarak büyük bir düşünce adamının şahsında temel evrensel değerlere yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Etnik bölücüler şunu iyi bilmelidir ki Ziya Gökalp müzesini tahrip ederek Diyarbakır’ın Türk kimliğini silemezler. Türk-İslam medeniyetinin büyük kültür merkezlerinden biri olan Diyarbakır’ı bu medeniyet ve kültür düşmanlarına teslim etmeyeceğiz. Bu ülke halkını Türk-Kürt diye bölmeye çalışanlara inat, Türkçülüğün Esaslarını vaz’ eden Ziya Gökalp’in adının silinmesine izin vermeyeceğiz.
Ölümünün 90. Yıldönümünde hatırası önünde saygıyla eğildiğimiz büyük mütefekkirin adını taşıyan müzeye yapılan saldırının faillerinin hak ettikleri cezaya çarptırılmasının ve Kültür Bakanlığının bir an önce müzeyi eski haline getirmesinin takipçisi olacağız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türk Ocağı
HAKKINDA YAZILANLAR
Küçük Mecmua Dergisi
1922-1923 yıllarında yayımlanan haftalık fikir, edebiyat ve siyaset dergisi.
Ziya Gökalp tarafından, iki yıllık Malta sürgünlüğü dönüşü İstanbul'da tutunamaması. Ankara'da ise o sırada gerekli ilgiyi bulamaması üzerine gittiği Diyarbekir'de. matbuat umum müdürü" olan arkadaşı Ağaoğlu Ahmet vasıtasıyla Ankara hükümetinin tasvibi ve bir miktar maddî yardım alınarak çıkarılmıştır.
Dergi hemen tamamen Ziya Gökalp'in eseri olarak şekillenmiş, imkânları sınırlı bir çevrede yayımlanmasına rağmen Gökalp'in olgunluk dönemi fikrî verimlerini ihtiva etmesiyle dikkatleri çekmiştir.
Dergide Ziya Gökalp dışında imzasına en çok rastlanan kişiler Ali Nüzhet (Göksel) ve Binbaşı Hâlis Bey'dir. Gökalp'e yardımcı olan gençlerin başında gelen Ali Nüzhet şehirdeki sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili haberler, kitap tanıtma yazıları ve hikayeleriyle; Hâlis Bey ise "Kumuk İli" ve "Diyarbekir Âbidelerinden" başlıklı seri makaleleriyle yer almıştır.
Çelik, Demir ve imzalarını kullanan Albay Basri Bey daha çok "Kahramanlık Sayfaları" genel başlığı altında yayımladığı yazılarıyla, Ali Canip (Yöntem) bir, Yahya Saim (Ozanoğlu) üç şiiriyle görünmüş, ayrıca İhsan Hâmid (Tigrel), Hâmid Zülfü (Tigrel). Said Nazif (Ozankan), Recep Ferdi Mustafa İskender, Reşat Hayrettin, Cahide Vehbi, İbrahim Halil Mustafa Şevki (Ekinci), Osman Recai (Ocak), Doktor Gafur Nüzhet ve kızı Nezihe Gafur, Harputlu Fethi, Çubukçuzade Mehmed Sıdkı (Akozan) gibi imzalar yazı ve şiirleriyle dergiye katılmışlardır.
Küçük Mecmuada Ziya Gökalp'in sosyoloji, felsefe, Türk medeniyeti tarihi, lisan, folklor ve günün meseleleri üzerine yazdığı çok sayıda makalesiyle derlediği masallar, çeşitli manzumeleri ve "Malazgirt Muharebesi başlıklı manzum piyesi yayımlanmıştır.
Gökalp dergide neşrettiği "İlme Doğru", "Dine Doğru Felsefeye Doğru İktisada Doğru Mefkure Nedir? Felsefi Vasiyetler 1, II, III", "Köy ve Şehir İngiliz Ahlâkı İngiliz Siyaseti", "Hilâfetin Hakiki Mahiyeti Millet Nedir? İktisadî İnkılâp İçin Nasıl Çalışmalıyız?", Türklerde Aile Adları" ve diğer yazılarında millî değerleri, Yahya Kemal'in ifadesiyle "XX. yüzyıldaki telakkisiyle anlayıp benimsediği" ilmin usullerinden faydalanarak ele alıp ortaya çıkarma yolunu takip etmiştir.
Yayımlanmaya başlanmasından itibaren Millî Mücadele'yi destekleyen dergide, ülkedeki siyasî gelişmelere paralel olarak yeni bir insan tipi ve toplum yapısı oluşturacak fikrî zemini hazırlayıcı çalışmalar da yapılmıştır.
Diyarbekir'den İstanbul'da M. Fuad Köprülü'ye yazdığı mektubunda da belirttiği gibi Ziya Gökalp bu dönemde folklor ve etnografya çalışmalarına özel bir önem vermiş, etrafına topladığı gençlerin yardımıyla bölgedeki aşiretlere dair yaptığı incelemelerin yanı sıra usulüne uygun olarak derlediği halk masallarıyla bu konu etrafında kaleme aldığı yazılarını yine burada neşretmiştir. Bunlar fazla bir yekûn tutmasa da Türkiye'de derlenen halk masallarının ilk örnekleridir.
Usullere Dair" genel başlığı altında yayımladığı "Halkiyat I: Masallar" yazısıyla Gökalp halk masallarının tesbit usulüne ana hatlarıyla işaret etmiştir. Ayrıca "Tarih İlim mi Yoksa Sanat mı?", "Tarihte Usul", "Tarih Usulünde Şahitler", "Tarih Usulünde An'aneler". "Tarih Usulünde Âbideler" ve "Vesikalar" adlı yazılarıyla tarih metodu konusunu Türkiye'de ilmî çalışma gündemine getirmiştir.
Dergide bunların yanında, Ziya Gökalp'in öncülüğünde ve el-Cezîre Cephesi Kumandanı Cevad Paşa'nın (Çobanlı) desteğiyle Diyarbekir'de gerçekleştirilen önemli sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili haber ve yorumlar, halk sağlığını ilgilendiren bazı konularla zafer haberlerine de yer verilmiştir.
Küçük Mecmua, şehrin tek matbaasında sınırlı teknik imkânlarla basılabil diğinden bozuk hurufat ve bazan kötü bir baskıyla çıkmasına rağmen devrin basın dünyası, aydınlar, devlet ve siyaset adamlarınca ilgiyle karşılanmış, bir anda dikkatleri Diyarbekir'e ve oradan gelecek dergiye yöneltmiştir.
İstanbul'da abonelere dağıtımı postahanedeki sansür tarafından yasaklanmasına rağmen Ziya Gökalp'in dergideki yazılan İstanbul'da bazı yayın organlarınca iktibas edilmiştir. Anadolu'daki gazeteler de bu dergideki yazılara, bilhassa Ziya Gökalp'in şiirlerine sayfalarında yer vermiştir.
Haftalık olmasına rağmen derginin yayın periyodu maddî imkânsızlıkların da etkisiyle zaman zaman aksamış, 5 Haziran 1922 - 5 Mart 1923 tarihleri arasında toplam otuz üç sayı yayımlanabilmiştir.
Derginin birinci sayfasındaki yayın tarihlerinde ve kapaktaki sayı numaralandırmalarında bazı yanlışlıklar olmuş, 27 ve 28. sayıların kapakta37 ve 38 olarak gösterilmesi, bir kaynakta derginin 38 sayı yayımlandığı kaydının yer almasına yol açmış, bu yanlış aynı kaynağı kullanan başka araştırmacılar tarafından da tekrarlanmıştır.
Adına uygun ölçülerde kitap ebadında, on altı veya yirmi sayfa olarak ve devrine göre sade bir Türkçe ile yayımlanan Küçük Mecmua, Ziya Gökalp'in Telif ve Tercüme Heyeti reisliği göreviyle Ankara'ya gitmesi üzerine kapanmıştır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Yeni Mecmua
İlim, fikir, sanat ve edebiyat dergisi.
İstanbul’da Yeni Mecmua adıyla biri Mehmet Talat, diğeri A. Cemal tarafından iki ayrı dergi çıkarılmıştır. Bunlardan ilki, Ziya Gökalp’in öncülüğünde İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin maddî desteğiyle 12 Temmuz 1917’de haftalık olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Sahibi ve sorumlu müdürü İttihat ve Terakkî’nin önde gelenlerinden Mehmed Talat (Talat Paşa) görünürse de parti derginin yayınına doğrudan müdahale etmemiştir. Yayın periyoduna büyük oranda uyularak altmış altı sayı çıkarılan dergi, I. Dünya Savaşı’ndan başarısızlıkla çıkan İttihat ve Terakkî’nin düşüşü ve Mondros Mütarekesi’nin ardından 26 Ekim 1918’de kapanmış, derginin yönetimini üstlenen Ziya Gökalp tutuklanarak Malta’ya sürülmüştür. 1 Ocak 1923’te Falih Rıfkı’nın (Atay) yönetiminde 67. sayıdan itibaren on beş günlük periyotlarla tekrar yayın hayatına dönen dergi uzun ömürlü olamamış ve 20 Aralık 1923’teki 90. sayısıyla yayımına son verilmiştir. Türkçülük ve milliyetçilik görüşüne bağlı olan dergi devrin ilim, fikir ve edebiyat adamlarını etrafında toplamış, başlığının altında yer alan “ilim, sanat ve ahlâka dair haftalık mecmua” ibaresi doğrultusunda seviyeli bir yayımcılık ortaya koymuştur. Ziya Gökalp’in de arzusuyla ilmî konular herkesin anlayabileceği bir dil ve üslûpla kaleme alınmaya çalışılmıştır. Sosyoloji, edebiyat, tarih gibi alanlarda yazısına sıkça rastlanan Ziya Gökalp başta olmak üzere Köprülüzâde Mehmed Fuad, Ahmed Refik (Altınay), Necmeddin Sâdık (Sadak) gibi isimler derginin yayın politikasının belirlenmesinde de etkili olmuştur. Yahya Kemal (Beyatlı) daha hazırlık aşamasından itibaren Gökalp’i desteklemiş, dergiye “mecmua” adını o teklif etmiş, Gökalp bu ada “yeni” sıfatını eklemiştir.
Geniş bir yazar kadrosu bulunan dergide yazılar “Hafta Musahabesi”, “İçtimâiyat”, “Edebiyat Musahabesi”, “Tarih”, “Fikir Hayatı”, “Edebiyat Tarihi”, “Târîh-i Sanat”, “Mûsikî”, “Mimari” gibi üst başlıklarla yayımlanmıştır. Daha çok “İçtimâiyat” başlığıyla yazan Gökalp dergiye, Türkçü bir görüşle Türk kültür ve medeniyetinin dününü ve bugününü ele alan çok sayıda yazı yazmıştır. Daha sonra Türkçülüğün Esasları’nı oluşturacak fikirlerinin bir bölümü ilk defa bu yazılarda ortaya konmuştur. Ahlâk konusunu “şahsî” ve “aile ahlâkı” gibi başlıklar altında inceleyen seri yazıları çıkmış, bir yazısına başlık yaptığı “Halkçılık” sosyolojik bir içerikle ilk defa gündeme gelmiştir. Bunların yanında “İhtilât ve İçtimâ”, “İçtimaî Mezhepler ve İçtimâiyat”, “Hilâfetin İstiklâli” gibi dikkati çeken yazılar kaleme almıştır. Köprülüzâde Mehmed Fuad, “Bizde Millî Tarih Yazılabilir mi?” gibi bazı yazıları yanında asıl Türk edebiyatını tarihî devirlere yayılmış geniş bir yelpaze içinde inceleyen çok sayıda çalışması yayımlanmıştır. Köprülüzâde edebiyata ve edebiyat tarihine ait konuları “Bâkî”, “Melîhî”, “Ahî”, “Şeyh Galib”, “Nigâr Hanım” gibi şahıs merkezli; “Bizde Mersiye ve Mersiyeciler”, “Koşma Tarzı” gibi türler; “Millî Edebiyat”, “Edebiyatta Marazîlik”, “Türkler’in Acem Edebiyatına Tesirleri” gibi meseleler; “Osmanlı Edebiyatının Başlangıcı”, “Fatih Devrinde Edebî Hayat” gibi dönem merkezli olarak ele almıştır. Necmeddin Sâdık savaş gibi aktüel konuları da göz önünde bulundurduğu yazılarında daha çok terbiye, eğitim ve ahlâk meselelerini işlemiştir. Tarihî konulardaki yazılarıyla öne çıkan isim Ahmed Refik (Altınay) olmuştur. Edirne, Musul, Alaşehir gibi şehirleri; Naîmâ, Hoca Sâdeddin, Râşid, Selânikli Mustafa Efendi gibi Osmanlı; Ranke, Treitschke, Michelet gibi Batılı tarihçileri; ayrıca İstanbul’un vâlide camileri, Sultan III. Ahmed çeşmeleri, Bağdat Köşkü gibi tarihî yapılarla ilgili yazıları yanında “Mâzide Bahar Seyranları”, “Sâdâbâd”, “Bizanslılar Devrinde Büyükada” gibi farklı konularda da yazmıştır. Yahya Kemal Paris’ten döndükten sonra şiirlerini topluca ilk defa Yeni Mecmua’da “Bulunmuş Sayfalar” üst başlığıyla yayımlamıştır. “Bir Sâkî”, “Mâhurdan Gazel”, “Şerefâbâd”, “Nazar”, “Şarkılar”, “Telâki”, “Abdülhak Hâmid’e Gazel”, “Özleyen”, “Tahmîs-i Manzûme-i Hümâyun”dan oluşan bu şiirler daha sonra Eski Şiirin Rüzgârıyle kitabında yer almıştır. Ali Canip (Yöntem) estetik konularındaki birkaç yazısı yanında bazı şiirlerini de yayımlamıştır. Şiirleriyle dergide görünen belli başlı diğer isimler arasında Faruk Nafiz (Çamlıbel), Halit Fahri (Ozansoy), İbrahim Alâeddin (Gövsa) ve Orhan Seyfi’den (Orhon) başka Ahmed Cevat, Âkil Koyuncu, Hakkı Süha (Gezgin), Halil Nihat (Boztepe), İhsan Mukbil, Mehmed Fuad Köprülü (M. F. rumuzuyla), Yahya Saim (Ozanoğlu), Ali Ekrem (Bolayır) ve Ziya Gökalp de bulunmaktadır.
Derginin ikinci döneminde Ahmed Hâşim “Bir Ağaç Karşısında”, “Gurebahâne-i Laklakan” yazıları yanında “Karanfil”, “Satırlar” ve “Gece” şiirleriyle dergide yer almıştır. Yine bu dönemde Necip Fazıl (Kısakürek) “Allah”, “Sevgilim”, “Çılgın”, “Kitâbe”, “Yegâne”, “Sarhoş”, “Derbeder”, “Yârin Sesi” başlıklı ilk şiirlerini çıkarmıştır. Hikâye türünde en fazla eseriyle dergiye katılan isim Ömer Seyfeddin’dir. Bu hikâyeler arasında “Falaka”, “Ferman”, “Üç Nasihat”, “Kütük”, “Pembe İncili Kaftan”, “Başını Vermeyen Şehid”, “Topuz” gibi konusunu tarihten alanlar bulunmaktadır. Yazar “Yalnız Efe” adlı uzun hikâyesini de burada yayımlamaya başlamıştır. Refik Halit (Karay), “Lisana Hürmet”, “Yazıya Hürmet”, “Mizahta Ehliyet”, “Harp Zengini”, “Sinema Derdi” gibi yazıları yanında “Şaka”, “Yatır”, “Koca Öküz”, “Şeftali Bahçeleri”, “Yatık Emine” gibi sonradan Memleket Hikâyeleri’ne alacağı hikâyeleriyle dergiye katılır. Hüseyin Rahmi (Gürpınar), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Mustafa Nihat (Özön) bir veya birkaç hikâyesiyle görünen belli başlı diğer isimlerdir. Dergide Anatole France, Ivan Turgenyef, Leon Tolstoy, Maksim Gorki gibi hikâye ve romancılarla Goethe, Rousseau, Friedrich Schiller, R. Tagore gibi şair ve yazarların eserlerinden örnek çevirilere de yer verilmiştir. Fevzi Lütfi (Karaosmanoğlu) eleştiri, Avram Galanti (Bodrumlu) dil, Ağaoğlu Ahmet Rus edebiyatı, Tekinalp (Moiz Kohen) siyasî ve içtimaî konularda yazmış, Rauf Yektâ, Mûsâ Süreyyâ mûsiki, Mimar Kemâleddin mimari yazılarıyla dergiye katılmıştır. Kâzım Şinasi (Önol), Hüseyin Namık (Orkun),Halim Sabit (Şibay), Hamdullah Suphi (Tanrıöver) dergide yazan diğer isimlerdir. Tefrika edilen eserler arasında Halide Edip’in (Adıvar) Mev‘ud Hüküm romanı, Yakup Kadri’nin Erenlerin Bağından adlı denemeleri, Ahmed Râsim’in Meşrutiyet Tarihi-Mukaddemat’ı yanında İlyada (Leconte de Lisle), Beyaz Geceler (Dostoyevski) gibi çeviri eserler de bulunmaktadır. Dostoyevski’nin Ölüler Evinin Hatıraları adlı eserinin çevirisi derginin ilâvesi olarak verilmiştir. Dergi biri Çanakkale muharebeleri (1334 r./1918), diğeri Bursa için (1 Mayıs 1923, nr. 75) iki özel sayı hazırlamıştır. Çanakkale özel sayısının yeni harflerle iki ayrı baskısı yapılmıştır (haz. Muzaffer Albayrak, İstanbul 2006; haz. Ayhan Özyurt - Murat Çulcu, İstanbul 2006). Genellikle orta sayfada olmak üzere dergide fotoğraf ve resim gibi çok sayıda görüntü malzemesine de yer verilmiştir. Yeni Mecmua üzerine Bilal Kırımlı, Sebahattin Küçük, Zehra Yamaç gibi araştırmacılar yüksek lisans tezi hazırlamıştır.
Yeni Mecmua adıyla çıkan ikinci derginin ilk sayısı 5 Mayıs 1939’da yayımlanmıştır. Sahibi A. Cemal, mesul müdürü M. Faruk’tur. Derginin 12 Ağustos 1941’de çıkan 120. sayısından sonra bir süre daha yayımını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Dönemin magazin dergileri formatında bol fotoğraflı çıkarılan derginin fikir, sanat, edebiyat ve tarih alanlarında Peyami Safa, Nurullah Ataç, Sait Faik Abasıyanık, Kenan Hulusi Koray, Hakkı Süha Gezgin, Ömer Rıza Doğrul, Mahmud Yesâri, Sermet Muhtar Alus, Selâmi İzzet Sedes, Vâlâ Nurettin (Vâ-Nû), Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Refik Halit Karay gibi isimlerin bulunduğu yazı kadrosuna röportajlarıyla Hikmet Feridun Es, çizgileriyle Ramiz Gökçe ve Ratip Tahir Burak gibi imzalar da katılmıştır. Peyami Safa “Haftadan Haftaya”, Nurullah Ataç “Münekkit Gözüyle” başlıkları altında yazılar yazmış, Sermet Muhtar Alus, seri halinde devam eden yazılarında eski İstanbul’un gündelik hayatını ve bazı âdetlerini konu edinmiştir. Hakkı Süha Gezgin’in “Edebî Portreler” başlığı altında çoğu dönemin yaşayan şair ve yazarlarının ele alındığı yazıları ilgi uyandırmış, bazı tartışmalara da yol açmıştır (bu yazılar Edebî Portreler adıyla Beşir Ayvazoğlu tarafından 1997’de kitap haline getirilmiştir). Tefrika yazılar arasında Refik Halit’in “Sürgün”, Peyami Safa’nın (Server Bedi imzasıyla) “Kanlı Güller”, Sait Faik’in “Medârımaîşet”, Vâ-Nû’nun “Vurgun Peşinde” romanlarıyla Mehmet Zeki Pakalın’ın “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar Sadrazamlar”ı da yer almaktadır. Sait Faik Abasıyanık, Kenan Hulusi Koray, Server Bedi, Refik Halit Karay hikâyeleriyle dikkat çeken imzalardır. Bir süre yazılarıyla dergiye katılan Necip Fazıl Kısakürek’in “Senfoni” (Çile) şiiri şairin yeni eseri olarak önce kendisiyle yapılan bir röportajla tanıtılmış, üçüncü sayıdan itibaren dört bölüm halinde arka arkaya yayımlanmıştır. Mahmud Yesâri ve Refik Halit Karay bazı yazılarında matbuat hatıralarından söz etmiştir. Ömer Rıza Doğrul “Mehmet Âkif”, “Ubeydullah Efendi”, “Galile”, “Tolstoy”, “Mûsâ” gibi çoğu “kitleleri sürükleyen büyük dehalar”ı konu alan, Nurullah Berk Türk süsleme sanatlarından bahseden ya da “asker ressamlar” başlığını taşıyan sanat yazılarıyla dikkat çekmektedir. İbnülemin Mahmud Kemal, Refik Halit Karay, Halit Ziya Uşaklıgil, M. Fatin Gökmen, Yakup Kadri Karaosmanoğlu kendileriyle röportaj yapılan yazar ve bilim adamlarıdır. Bunlara Manisa Tarzanı gibi bazı renkli simalar da eklenebilir. Dergide dikkat çeken diğer yazılar arasında Sabiha Zekeriya Sertel ve Eşref Edip’in (Fergan) “Fikret-Âkif Davası Nedir?”, Adnan Giz’in “Türk Tarih ve Edebiyatında Londra” yazılarıyla Kaya Bilgegil’in “Güz” şiiri sayılabilir. “Bir Roman”, “Haftanın Kitapları” gibi köşeler yanında sinema ve tiyatroya ayrılan sayfalar da bulunmaktadır. Münir Nurettin Selçuk’un oynadığı “Allah’ın Cenneti”, “Kahveci Güzeli” ile Mahmud Yesâri’nin bir eserinden çekilen “Akasya Palas” filmleri bu sayfalarda tanıtılmıştır.
HABER
PANEL / VEFATININ 90. YILDÖNÜMÜNDE ZİYA GÖKALP'İ ANLAMAK
Tarih: 13 Aralık 2014 - Cumartesi
Saat: 14.00
Yer: Milli Kütüphane Konferans Salonu Bahçelievler/Ankara
Oturum Başkanı:
Alaaddin Korkmaz - Türk Ocakları Genel Merkezi Danışma Kurulu Üyesi
Konuşmacılar:
Prof. Dr. Mustafa Erkal - Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu - Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi Öğretim Üyesi
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu - Araştırmacı Yazar
HAKKINDA YAZILANLAR
Türk Sosyolojisinin 100. Yılında Ziya Gökalp
Editör: Doç.Dr.Serdar Sağlam
Ebat: 23.5 x 16,5
Sayfa: 606
ISBN : 978-975-7739-84-5
TÜRK YURDU YAYINLARI
Sezenler Sokak Nu:4/12 Sıhhiye Ankara
Telefon: 0 (312) 229 69 74
https: // www.turkyurdu.com.tr
e-posta: [email protected]
Ziya Gökalp, tartışmasız sosyolojinin ülkemize girişi, kurulması ve yaygınlaşmasını sağlayan en önemli isimdir. O sosyolojiyi Osmanlı devletinin ve toplumunun içinde bulunduğu durumu anlamak ve çözebilmek üzere bir imkân olarak değerlendirmiştir. Gökalp, dönem içerisinde Türkçülük olarak adlandırılan Türk milliyetçiliğinin de öncü düşünür ve teoris-yenlerindendir.
1914-1915 öğretim yılında Ziya Gökalp’ın öncülüğünde İstanbul Darülfünu’nu edebiyat şubesi’nin ders programlarına “İlm-i İçtima-i” (sosyoloji) dersi konulmuştur. İdrak etmekte olduğumuz sene Türk sosyolojisinin 100. yılı-na tekabül etmektedir.
‘Türk Sosyolojisinin 100. Yılında Ziya Gökalp - Türk Yurdu Yazıları’ adını verdiğimiz bu kitap Türk Yurdu dergisinin 104 yıllık külliyatı arasından derlenmiştir.
ZİYA GÖKALP'İN ŞİİRİ
Tevhid
Tanrımız tek bir ilah
Yok bize başka felah
İkiye tapmak günah
La ilahe illallah
Yurtta bir kaç can olmaz
Birden çok vicdan olmaz
Ortaklı canan olmaz
La ilahe illallah
Kalkar ruhlar bir yerde
Olunca kıldan perde
Bir göz doğar içerde
La ilahe illallah
Bir göz ki Yezdan olur
Millet o vatan olur
Örf icma Kuran olur
La ilahe illallah
Ziya Gökalp
HAKKINDA YAZILANLAR
Ziya Gökalp Kaynakçası
1- Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm, Taha Parla, İletişim Yayınları, İstanbul 1989
2- Bir Fikir Adamının Romanı, M.Emin Erişirgil, 1951
3- Ziya Gökalp, Ali Nüzhet Göksel, 1953
4- Ziya Gökalp Bibliyografyası, Cavit Orhan Tütengil, 1954
5- Doğumunun 95. Yıldönümü Münasebetiyle Ziya Gökalp Bibliyografyası, İsmet Binark ve Nejat Sefercioğlu, 1971
6- Ziya Gökalp Sosyolojisi’nde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, 1983.
7- Ziya Gökalp’in Kronolojisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1981
8- Ziya Gökalp ve Din, İstanbul, 1977
9- Ziya Gökalp İçin Söylenenler Yazılanlar, Şevket Beysanoğlu, Ziya Gökalp Derneği Yayınları, 1978
10- Ziya Gökalp’in Eğitim Sosyolojisi, Doç.Dr. Hikmet Yıldırım Celkan, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1990
11- Ziya Gökalp Külliyatı, Fevziye Abdullah Tansel, Ankara, 1952
12- Ziya Gökalp, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Diyarbakır’ı Tanıtma ve Turizm Derneği Yayınları, İstanbul, 1966
13- Ziya Gökalp’ten Seçme Yazılar, Kazım Nami Duru, Yeni Kültür Neşriyatı, İstanbul, 1940
14- Ziya Gökalp, Kazım Nami Duru, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1965
15- Bir Fikir Adamının Romanı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Erişirgil, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1951
16- Ziya Gökalp (hayatı-sanatı-eseri), Ali Nüzhet Göksel, Varlık Yayınları, İstanbul, 1952
17- Ziya Gökalp Üstüne Notlar, Cavit Orhan Tütengil, Varlık Yayınları, İstanbul, 1954
18- Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken, Kanaat Kitabevi, İstanbul, 1939
19- Ziya Gökalp, Hasan Tuncay, Toker Yayınları, (100 büyük edip, büyük şair), İstanbul, 1974
20- Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, A.Ü.İşletme Fakültesi Yayınları, Erzurum, 1970
21- Ziya Gökalp ve İktisadi Fikirleri, İ.Ü.İktisat ve İçtimaiyyat Enstitüsü Neşriyatı, No:14. İstanbul, 1949
22- Ziya Gökalp’in Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları, Hazırlayan Ali Nüzhet Göksel, Diyarbakır’ı Tanıtma ve Turizm Derneği Neşriyatı: 4, İstanbul, 1956
23- - Ziya Gökalp Kimdir? Türkçülük Nedir?, Tasvir Neşriyatı Kimdir Nedir ? Serisi, No:5, İstanbul, 1944
24- Ziya Gökalp, Cemil Meriç, Sebil Yayınevi , İstanbul
25- Ziya Gökalp, Vehbi Vakkasoğlu, Yeni Asya Yayınları, 1991
26- 23 Mart Ziya Gökalp’in doğum yıldönümü münasebetiyle: Ziya Gökalp ve Türk Yurdu Faik Gözübüyük, Türk Yurdu Dergisi, Nisan 1960, 283. Sayı
27- Ziya Gökap Derneği, M. Zeki Sofuoğlu, Türk Yurdu Dergisi, Haziran 1960, Sayı: 285
28- Türk Yurdu Dergisi’nin Ekim 1960 tarihli sayısında Ziya Gökalp’in resmi kapağa taşınırken, Prof.Dr. Necati Akder, “Ziya Gökalp ve Kültür Buhranı”, Prof. Z. Fahri Fındıkoğlu, “Ziya Gökalp Yılı”, Faik Gözübüyük de “Ziya Gökalp Hakkında” başlıklı yazıları kaleme aldılar.
29- Şair Ziya Gökalp, Doç.Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Türk Yurdu Dergisi, Kasım 1960, Sayı: 290
30- Ziya Gökalp’in ölümünün 36. yıldönümü dolayısıyla Türk Ocakları tarafından yapılan toplantıda Yüzbaşı Ahmet Er, Hayri Mumcuoğlu, Prof.Reşat Aktan gibi isimlerin yaptığı konuşmalar “Ziya Gökalp’i Anma Töreni” başlığı altında yayımlandı (Türk Yurdu, Kasım 1960, Sayı 290)
31- 24 Mart doğum yıldönümü münasebetiyle Ziya Gökalp’ten metinler: İctimaiyat ve Fikriyat, Ziya Gökalp, Türk Yurdu Dergisi, Ocak 1960, Sayı: 292
32- HEYD, URIEL 1950, Foundations of Turkish Natıonalism: The Life and Teachings of Ziya Gökalp. London. Luzac.
33- TÜTENGIL, CAVIT O. 1949 Ziya Gökalp Hakkında bir bibliyografya denemesi, İstanbul: Berksoy Matbaası .
34- ÜLKEN, HİLMİ ZİYA Ziya Gökalp. İstanbul: Kanaat Kitabevi (yayın tarihi tesbit edilemedi)
35- ZİYA AL-DİN , FAKHRİ 1935 Ziya Gökalp, sa vie et sa sociologie: Essai sur l'inftuece de la sociologie française en Turquie. Nancy (France): Berger-Levrault.
36- Ziya Gökalp Bir Fikir Adamının Romanı
Mehmet Emin Erişirgil, Remzi Kitabevi
TÜRK DÜNYASI-TURAN biyografimarket'te
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|