|
|
|
Mümtaz Turhan
akademisyen, yazar
sosyolog, psikolog, fikir adamı
1908 yılında Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğdu. İlk öğrenimini orada tamamladı. 1924’de Kayseri Sultanisi’nin (lise) ilk ve orta kısımlarını, 1927’de de Bursa Lisesi’nden naklen geldiği Ankara Lisesi’ni bitirdi.
1928’de burslu olarak Almanya’ya gitti. 1928-35 yılları arasında toplam 7 yıl Almanya’da kaldı. Berlin ve Frankfurt üniversitelerinde felsefe ve psikoloji öğrenimi gördü. 1935 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı.
1936’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsüne asistan oldu. 1939’da doçent oldu. Bu dönemde Gestalt okuluna bağlı kalarak deneysel psikoloji konuları üzerinde durdu.
1944’de İngiltere’ye gitti. İngiltere’de Cambridge Üniversitesi'nde kültür değişmeleri konusunda ikinci doktora çalışmasını yaptı.
1949-1951 yılları arasında Birleşmiş Milletler Sosyal Komisyonu’nda Türkiye temsilcisi olarak çalıştı.
1951 yılında profesör oldu. 1952'de İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsü başkanlığına, 1960’ta Tecrübi Psikoloji Enstitüsü Müdürlüğüne getirildi. Kültürel antropolojiyle ilgilendiği bu dönemde kültürde değişen ve değişmeye karşı koyan güçleri yerinde gözlem metoduyla inceleyen araştırmalar yaptı.
Türk Kültürü, İstanbul, Ölçü ve Yol dergilerinde çeşitli makale ve polemik yazıları yazdı.
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsü başkanlığı ve Tecrübi Psikoloji Enstitüsü Müdürlüğü vazifelerini ölümüne kadar sürdürdü.
Almanca, İngilizce ve Fransızca biliyordu.
1 Ocak 1969 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
ESERLERİ:
Kültür Değişmeleri
Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik
Garplılaşmanın Neresindeyiz?
Maarifimizin Ana Davaları
Toprak Reformu ve Köy Kalkınması
Atatürk İlkeleri ve Kalkınma
AİLE
Mümtaz Turhan'ın babasının adı Şerif, annesinin adı Cevriye'dir. Fakir bir ailenin çocuğudur.
Diyarbakır 1921 doğumlu Mevhibe (Öğel) Hanım’la evlendi. İki kızları vardı: Nesrin (1946) ve Fügen (1951).
HAKKINDA YAZILANLAR
Mümtaz Turhan Hakkında
Ülkemizde Tecrübi Psikoloji kürsüsünü kuran büyük bilgin. Bilime büyük hizmetler vermiş olan Prof. Dr. Mümtaz Turhan, komünist ve sosyalist görüşlerin ütopyadan ibaret olduğunu ispatladığı için basından fazla ilgi görmemişti. Çünkü basının büyük kısmı komünist ve sosyalistlerin elindeydi. Turhan Hoca, pek kısır olan son çağ Türk düşüncesinin birkaç önemli kilometre taşından biridir. Turhan, Türkler’in Doğu medeniyetinden Batı Medeniyeti’ne taşıdığı değerleri çok iyi yorumlamıştır.
Türkiye’nin kalkınması ve yükselmesi için yaşayan, fikir üreten, eserler yazan ve yayınlayan, adam yetiştiren büyük bir Türk milliyetçisi olan bu büyük âlimimizi 60 yaşında iken 1969’da kaybettik. Onun emsalsiz eserleri bu arada “Atatürk İlkeleri ve Kalkınma” adlı eseri Türk devlet adamlarına ve Türk Milleti’ne bir siyasî vasiyet gibidir. Bu eserindeki temel görüşler ve düşünceler Türkiye’nin kalkınması ve yükselmesi yolunda verilmiş bir cihad gibidir. Ölümü üzerine yazdığım bir yazıda Fikret’in bir beyitini tekrar etmiştim:
“Öyle bir nehr–i muazzam gibi cuş etmişsin,
Fakat eyvah, çorak yerde akıp gitmişsin!
Sana bir başka zaman başka diyâr, lâzımdı,
Sana bir âlem–i lâhut nişan lâzımdı...”
O aynı zamanda yaşadığı yıllarda büyük bir sessizlik içinde eserler ve fikirler ürettiği için hiçbir zaman kıymeti bilinmemiş bir büyük deha idi. Türk Milleti’nin ve Türk devletinin fikirlerinden gerektiği gibi faydalanamadığına tarih şâhiddir. O kadar “merdümgiriz” bir hayatı vardı ki öldüğünde gazetelerde ölüm haberi bile üç gazetenin son sahifelerinde küçük bir haber olarak geçmişti.
Bazı eserleri Almanca ve İngilizce gibi dillere de çevrilmiştir. En ünlü eseri (Batı ülkelerinde bile emsali nadirdir) önce İngilizcesi yayınlandıktan sonra Türkçe ilk baskısı 1951’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında çıkan “Kültür Değişmeleri”dir. Maarifimizin Ana Davaları ve Sazı Hal Çareleri, Garblılaşma’nın Neresindeyiz?, Üniversite Problemi, Toprak Reformu ve Köy Kalkınması ve son önemli eseri (ki Türk Milleti’ne ve Türk devlet adamlarına bir siyasetname ve bir millî vasiyet gibidir) Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakamından Bir tetkik (1965).
Henüz kitaplaşmamış pek çok makalesi, konferans metinleri de bulunmaktadır. Adına adanmış özel sayılar ve armağan kitaplarında geniş bibliyografyası neşredilmiştir.
Rahmetli büyük bilginimizin ölümünden hemen sonra Hayat Tarih Mecmuası’nda yapılan bir değerlendirmede şu satırlar vardır:
“... Mümtaz Turhan, pek kısır olan son çağ Türk düşüncesinin birkaç şahsiyetinden biridir. Türkiye’nin ve Türk toplumunun Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine geçme çabası ve bu çabanın tarihî tahlili üzerinde yapılan ilk ciddî deneme olan ve yazarın şâheseri sayılan “Kültür Değişmeleri’nden sonra, gittikçe daha aktüel mevzuları işledi. Çağdaş medeniyet seviyesine çıkabilmemiz için lâzım gelen şartlar üzerinde çalıştı. Ölüm/kalım dâvamız olan bu kalkınma meselesinde, hayale olduğu kadar ümitsizliğe de yer vermeden, tamamen ilmî ve gerçekçi incelemeler yaptı. Henüz altmış yaşında kaybettiğimiz Mümtaz Turhan, fikrî ortamın lise seviyesinde yazılarla nadiren demagoji ve polemik olmaktan çıkabildiği Türkiye’de, bir yıldız gibi parladı. Son aylarda Millî Eğitim Bakanlığı’nda Sosyal Bilimler Komisyonu Başkanı ve bu sıfatla Bin Temel Eser Kurulu üyesi olarak çalıştı (Bu dizideki en güzel ve sağlam eserlerden birisi de onun Kültür Değişmeleri eserinin yeni baskısıdır). Türk ilminin ilmi şeref ve haysiyetini temsil eden bir sima oldu. Ucuz şöhrete iltifat etmedi. Nadir ilim ve fikir adamlarımızdan biriydi.
Bütün bu vasıfları ile Prof. Dr. Mümtaz Turhan, asla lâyık olduğu anlayışlı çevreyi bulamadı. Böyle bir şahsiyeti değerlendirebildiğimizi iddia edemeyiz. Birinci sınıf ve yüksek tirajlı gazeteler kendisine sütunlarını kapamışlardı. Çünkü solcu değildi.
Kalkınma mevzuunda parlak ve kolay yol göstermediği için kendisinden çekinen hükümetler, fikrî seviyesinden ürken ve eserlerini kıskanan ilmî çevreler oldul Câzip şöhretlere sayfa sayfa mersiyeler yazılan basınımızda da Mümtaz Turhan’ın pek vakitsiz ufûlü, lâyık olduğu akisleri yapmadı. Ölüm haberini yalnız bir, iki gazete, son sayfalrında verdiler. Türk Milleti’nin bir Prof. Turhan daha yetiştirmesi kolay olmayacaktır. Mümtaz Turhan gibi değerlerimiz varsa bunların çoğu mütevazı ve istemesini hiç bilmeyen, yaygaradan ve reklâmdan nefret eden insanlardır. Ancak bu insanları değerlendirmeyi, onlardan şöyle böyle değil de, kapasiteleri nisbetinde faydalanmayı öğrenmedikçe, Türk devleti için gerçek kalkınma, ufukların ötesinde kalacaktır!
Temel eserleri dışında pek çok ve hacımlı tercümeleri de bulunan Mümtaz Bey’den sonra kürsü başkanlığına gelen ve onun yetiştirdiği en değerli âlimlerimizden olan Erol Güngör de 45 yaşında aramızdan ayrıldı. (Bu dizinin ileriki seyri içinde ondan da bahsedeceğiz) Bugün aynı kürsü başkanı olan ve Mümtaz Bey’in eski bir arkadaşının, Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık’ın küçük oğlu, İsmail Alev Arık da Mümtaz Turhan’ın yetiştirdiği çok değerli bir bilim adamımızdır..
Mümtaz Bey’in öğrencisi olmak bahtiyarlığına eren kişiler arasında yine genç yaşta, doçent iken yitirdiğimiz Namık Ayvalı da vardır. Bütün bunların dışında rahmetlinin bir insan yetiştirici âlim olduğu ortadadır. Onun öğrenciliğinde bulunanlar, Hoca’yı hiçbir zaman unutmazlar, unutamazlar. Çok bahtiyarım ki rahmetli ile çok yakın dostluğumuz vardı. Yayınevime haftada bir, bazen iki defa uğrardı. Sohbet ederdik. Düşüncelerinden feyz alırdık. Allah yattığı yeri nurlarla doldursun.
TEMEL GÖRÜŞLER
(.....) Binaenaleyh kalkınma veya garplılaşma ile ifade edeceğimiz bu umumi, bütün cemiyete şâmil içtimâi vetirenin gerçekleşmesinin tek çaresi garptan, ilimle, ona dayanan tekniği almaktır. Bunun için de bol sayıda birinci sınıf ilim ve teknik adamları yetiştirmek, hakiki ilim müesseseleriyle araştırma enstitüleri kurmak mecburiyetindeyiz. Hakikatte Japonya, Rusya gibi sonradan garp medeniyetine intisap eden memleketlerin muvaffak olmalarının sırrı da budur.
Bizim bu münasebetle yanıldığımız noktalardan biri de, ilmi mekteplerde, hatta üniversitede okutulan şeylerle, edinilen malumatla bir tutmak veya sadece ilk tahsille garp medeniyetine intisap edebileceğimizi zannetmektir. Bunlar ancak ilmin başlangıcı ve ona giden yollardır. Hedefe yetişmedikçe bu yolun herhangi bir merhalesinde bulunmuş olmanın bir kıymeti yoktur.
Bunun gibi, bütün şartları ve şümûlü ile ilmi ve ilmi zihniyeti edinmeden, birinci sınıf ilim ve teknik adamlarından, bunların yardımcılarından teşekkül eden asgarî kadroya sahip olmadan, garbın tekniğine kavuşabileceğimizi, sanayileşeceğimizi, devamlı bir şekilde kalkınabileceğimizi de zannetmek büyük bir hatadır. Nitekim ikiyüz seneden beri edindiğimiz acı tercübeler, muhtelif denemelerin, teşebbüslerin müsbet bir netice vermemesi, hepsinin başarısızlığa uğraması da bunu göstermiştir.
Hakikatte bundan takriben 120 sene evvel Abdülmecit daha şehzadeliği zamanında Türkiye’yi İngiltere gibi bir sanayi memleketi haline getirmeyi kafasına koymuş, padişah olur olmaz bütün salâhiyetlerini kullanmak, halkı ve hususi sermayeyi teşvik etmek suretiyle memleketin muhtelif yerlerinde 15, belki de daha fazla fabrika, imalâthane kurmuştu. Fakat bu fabrikalardan bize ancak üç tanesi intikal edebilmiştir.
Bunun sebebi, hiç şüphesiz bir fabrika kurmanın ne gibi şartlara bağlı olduğunun ve ilimle tekniğin arasındaki münasebetin bilinmemesi, elde kâfi miktarda mütehassıs elemanların mühendis, tekniker, usta ve kalifiye işçilerin bulunmaması ve bir de memleketin ihtiyaçlarını, imkânlarını göz önünde tutan umumi bir kalkınma planının mevcut olmamasıdır.
İşte bizim her devirde rastlanan gafletlerimizden birisi de budur. Ana şartlara riayet etmeden, zaruri tedbirleri almadan sihrin kudretine inanıyormuş gibi hareket ederek memleketi çok kısa bir zamanda kalkındıracağımızı vehmetmekteyiz.”
HAKKINDA YAZILANLAR
Turhan'ın Aydınlar Üzerine Görüşleri
Eğitim, batılılaşma ve laiklik konuları üzerinde durdu. Toplumdaki değişmelerin gerçekte kültür değişmeleri olduğunu, bunun da yabancı kültürlerin tesiriyle ortaya çıktığını savundu.
Türkiye’de bilimsel manada batılılaşma olamadığını, Türkiye’nin aydınların ihanetine uğradığını, ülkenin geri kalmışlığının, aydınların ilmi yönden kendilerini yenileyememelerinden, aydınların yetersizliğinden ve yanlış yönlendiriciliğinden kaynaklandığını savundu.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ne diyordu Mümtaz Turhan?
Mahmut Çetin
sondevir
Bu yazının güncel bir mesajı yok. Satır aralarında hiçbir kişiye ve kuruma gönderme yapılmamıştır. Sadece Mümtaz Turhan’ı anlaşılması gerekli bir bilim adamı olarak gördüğümüz için anlamaya çalıştık.
1.Mümtaz Turhan’ın hayatı bir göç hikayesi
Bu bölümü, Mümtaz Turhan’la aynı bölgenin insanı Ağrı’lı Burhan Çaçan’ın sesinden ‘Göç göç oldu göçler yola düzüldü’ türküsü eşliğinde okumak evladır.
Mümtaz Turhan, Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılında Erzurum’un Pasinlerilçesinde doğar. Doğduğu köy, Aşağı Pasin’de Azaplar Köyü’dür. Dönemin şartlarının ağırlığı köyünün ismi Azaplar’dan başlayarak yaşadığı bir döneme damgasını vurur. Zor şartlara rağmen ilköğrenimini Horasan’da yapar. Bu sırada Birinci Dünya Savaşıdevam etmektedir. Memleketi Erzurum, Rus ve Ermeni İşgali’ne uğrar. Rus işgalcilerinin ve Ermeni komitacılarının önünden kaçan kitleler içinde ailesiyle birlikte o da yer alır.
Turhan’ın amcasının çocukları Halit Sezen ve İbrahim Erturan, Dergah Yayınları’ndan çıkan ‘İki Kardeşten Seferberlik Anıları’ adlı kitabında ailenin Rus İşgali sırasında yaşadığı hicreti anlatır.
Aile, sırasıyla Aşkale, Şebinkarahisar, Sivas, Kayseri, Konya ve Karaman’a göç eder. Bu göçün belki de en önemli kazancı mümtaz Turhan’ın eğitim hayatının devam etmesini sağlamasıdır. Doğduğu bölgede kalsa, büyük ihtimalle eğitim hayatına devam edemeyecek olan Turhan, göç vesilesiyle eğitimine devam etme imkanı bulur. Ortaöğrenimini bu yüzden Kayseri, Bursa ve Ankara’da tamamlar.
2.Bilim yolunda bir ömür
Türkiye’deki hocaları arasında Mehmet İzzet, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu’nu zikretmek gerekir.
Mümtaz Turhan ilmi şöhretini çok genç yaşta Batı’da duyurmuştur. Hocası devrin otorite isimlerinden biri olan Weertheimer’dir. Weertheimer, Mümtaz Turhan’ı talebeliğinin ilk günlerinde keşfetmiştir. Turhan’ın psikoloji sahasındaki araştırmaları hocalarının takdirini kazanmış ve bilimsel dergi Psychologigische Forshung’da yayınlanmıştır. Araştırmaları Almanya’da yayınlanmış bir çok kitap ve makalede kaynak gösterilmiştir. Psikoloji ekollerinden Gestaltçı ekole mensuptur.
Mümtaz Turhan bilimsel çalışmalarına daha sonra Cambridge Üniversitesi’nde Sir Frederic Bartlett’in danışmanlığında devam eder.
‘Kültür Değişmeleri’ adlı teziyle Cambridge Üniversitesi’nde ikinci doktorasını yapar.
Turhan’ın eserleri ‘Kültür Değişmeleri’, ‘Maarifimizin Ana Davaları ve Bazı Hal Çareleri’, ‘Garblılaşma’nın Neresindeyiz?’, ‘Üniversite Problemi’, ‘Toprak Reformu ve Köy Kalkınması’ ve ‘Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik’dir.
‘Kültür Değişmeleri’ Türk toplumunun Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine geçme çabası ve bu çabanın tarihi tahlili üzerinde yapılan ilk ciddi denemelerden biridir. Bu eser, Doğu toplumlarının Batı karşısında düştüğü durumun nedenlerini ortaya koyar ve bu durumdan kurtuluşun hal çareleri üzerinde durur.
Onun ‘Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik’ adlı eseri Türk devlet adamlarına ve Türk Milleti’ne bir siyasi vasiyet niteliğindedir. Bu eserindeki temel görüşler ve düşünceler Türkiye’nin kalkınması yolunda verilmiş bir manifesto gibidir.
3.Sebeplerle sonuçların karıştırılmasını önlemek ya da cahile okuma yazma öğretirseniz
İskender Öksüz, Mümtaz Turhan’ın, ömrünü, sebeplerle sonuçların karıştırılmasını önlemeye harcadığını söyler. ‘Garplılaşmanın Neresindeyiz?’ adlı eseri bu yaklaşımın bir sonucudur. Ona göre Batılılaşma, çağdaşlaşma ya da kalkınma meselesi Türkiye’nin hayati meselesidir. Kalkınma’da çemberi kırmanın yolu ise ilmi zihniyeti hakim kılmaktan geçer.
Ona göre eğitim’de Türkiye’nin tutuğu yol bilimsel değildir. İlmi zihniyete sahip aydın kadro olmadan sorunları çözmek mümkün değildir.
Yaşadığı dönemde Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri okuma-yazma sorunudur. Turhan, halka okuma yazma öğreterek kalkınılamayacağını, kalkındıktan sonra bütün halkın zaten okur-yazar olacağını anlatmaya çalışır. İlköğretime değil, kaliteli yüksek öğretime önem verilmesi gerektiğini söyler. Görüşlerinin veciz ifadesi şu cümlede özetlenmiştir: “Cahile okuma yazma öğretirseniz, okuma-yazma bilen cahiller elde edersiniz!”
Turhan eğitimde önerdiği yöntemler dolayısıyla ‘eğitim düşmanı’ olarak suçlanır. Popülist söylem, bu görüşü nedeniyle onu ‘halk düşmanı’ ilan eder. Yol dergisini birlikte çıkardığı dostu Tarık Buğra, onun bir kesim tarafından ‘eğitim düşmanı’ ilan edilmesini üzüntüyle anlatır.
Turhan’ın bu demagojik yaklaşıma verdiği cevap bugün de geçerliliğini korumaktadır: “Meselelerini önem sırasına göre ele alamayan ülkeler geri kalmaya mahkumdur.” Ona göre geri kalmış ülke, kendi problemlerinin neler olduğunu ve bunlara nasıl çare bulunabileceğini bilmeyen ülke demektir.
Turhan bilimsel yaklaşımlarının ‘halk düşmanlığı’ ile suçlanmasının sebebini de Türk Aydını’nın ideolojik saplantılarında görür.
Turhan’a göre ‘Türkiye’de düşünce değil, inanç grupları vardır.’ Aydınlar düşüncelerini değil, inanç gruplarının baskısı altında şekillenen reflekslerini konuşturmaktadır.
Turhan’ın Türkiye’nin temel sorunları irdelediği ‘Garplılaşmanın Neresindeyiz?’ adlı eseri Dr.Garwood tarafından İngilizce’ye çevrilmiş ve bir çok Amerikan üniversitesinde seminer konusu olarak işlenmiştir. Türkiye’de ciddi şekilde üzerinde durulduğu şüphelidir.
4.Batı’dan bilime dayanan tekniği almak
Mümtaz Turhan, kalkınma’nın tek yolunun bütün topluma yönelik toplumsal sürecin gerçekleşmesi olduğunu işaret eder. Turhan kalkınma sürecinin tek çaresinin Batı’dan bilim ve bilimle birlikte ‘bilime dayanan tekniği almak’ olduğunu söyler.
Mümtaz Turhan’a göre kalkınma için vasat adam değil, birinci sınıf bilim ve teknik adamı yetiştirmek gerekmektedir. Kalkınma’nın atmosferini ise bu bilim adamlarının kendini geliştirebileceği araştırma enstitüleri ve üniversiteler sağlayacaktır.
Kalkınma’nın bir toplumun ‘varoluş meselesi’ olduğunu söyleyen Turhan, “Hedefe yetişmedikçe bu yolun herhangi bir merhalesinde bulunmuş olmanın bir kıymeti yoktur” kanaatindedir.
Japonya ve Rusya gibi sonradan Batı Medeniyeti’ne katılan ülkelerin başarılı olmalarının sırrı bu seçkin bilim kadrosunda ve araştırma enstitülerindedir.
5.Mümtaz Turhan’ın öğrencileri
Mümtaz Turhan sadece iyi bir hoca değil aynı zamanda iyi bir çalışma arkadaşıdır. Öğrencilerinden Erol Güngör, Turhan’ın üniversitedeki çalışma ortamını uzun öğle kahvaltılarıyla insanileştirerek, gençlerin kendini göstermelerine imkan sağladığını söyler. Bilimsel düşüncenin bir atmosfer işi olduğu tezini kendi hayat pratiği ile göstermiştir. Bir ışık gördüğü herkese imkan sağlamak için gayret göstermiştir.
Bu bilimsel atmosferde yetişen isimler bugün hepimizin tanıdığı isimlerdir.
Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar, Beğlan Toğrol, İsmail Alev Arık, Namık Ayvalı veDoğan Cüceloğlu bu bilim adamları arasındadır.
1000 Temel Eser projesi
Turhan, vaktiyle kendisine yapılan Milli Eğitim Bakanlığı görevini, eğitimde tutulan yanlış yollardan dolayı reddeder. Ancak üniversite dışında lokal projelerde görev alır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda Sosyal Bilimler Komisyonu Başkanlığı yapar. Bakanlığın başlattığı 1000 Temel Eser projesinde görev alır. 1000 Temel Eser projesi onun hedeflediği ehliyetli insanın hem eserlerini ortaya koyacağı hem de yeni yerli ve ehliyetli aydınların yetişmesine atmosfer desteği sunacaktır.
6.Hatime: Türkiye aydınların ihanetine uğradı!
Turhan, değişmede temel perspektifin yöneticiler tarafından genellikle yerine getirilmediğine dikkat çeker. Bir işin oluş şartlarına riayet etmeden o işin gerçekleşemeyeceğini söyler. Onun bu yaklaşımı bazen yanlış anlaşılmış Turhan ‘pozitivist’ olarak algılanabilmiştir.
Turhan kendimizi Batı karşısında aldattığımız konulardan birinin de bilimsel meselelerde tarihe atıflarda bulunarak aslında bilimsel gelişmenin bizim medeniyetimizde başladığı iddiasına sarılmak olduğunu söyler. Turhan bu tür yaklaşımların olguları görmemizi engellediği kanaatindedir. Mümtaz Turhan çağdaş medeniyet seviyesine çıkabilmemiz için lazım gelen şartlar üzerinde çalışır. Yılmaz Öztuna, onun kalkınma meselesinde, hayale olduğu kadar ümitsizliğe de yer vermeden, tamamen gerçekçi incelemeler yaptığını söyler.
Mümtaz Turhan, eğitim, Batılılaşma ve laiklik konuları üzerinde çok durar. Toplumdaki değişmelerin gerçekte kültür değişmeleri olduğunu, bunun da yabancı kültürlerin tesiriyle ortaya çıktığını savunur.
Türkiye’de ilmi manada Batılılaşma olamadığını ileri süren Turhan, Türkiye’nin aydınların ihanetine uğradığını, ülkenin geri kalmışlığının, aydınların ilmi yönden kendilerini yenileyememelerinden, aydınların yetersizliğinden ve yanlış yönlendiriciliğinden kaynaklandığını savunur.
Turhan’ın çözümleri de aydın odaklıdır. Adeta meritokrasi yanlısıdır.
Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi benzeri lise ve fakültelerin sayısı arttırmalıdır. Bu birimlerde Turhan’ın önerdiği ehliyetliler atmosferi oluşturulmalıdır. Özgün sosyal bilim projeleri bu atmosferlerde ortaya çıkacaktır.
Dünyanın en çok iş kazası ve trafik kazası yapan ülkelerinden birinin Türkiye oluşu bizi Turhan’dan hareketle yeni yorumlar yapma gereğine zorluyor
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|