Zübeyir Aydar Kongra-Gel Başkanı Siirt Eski Milletvekili hukukçu 1961 yılında Siirt'te doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Avukatlık yaptı. İnsan Hakları Derneği Siirt şube başkanlığı ve SHP il başkanlığı görevlerinde bulundu. 1991 Türkiye genel seçimlerinde SHP listesinden 19. dönem Siirt Milletvekili seçildi. Aynı yıl DEP'e geçti. 1994 yılında Türkiye'yi terk etti. 30 Haziran 1994’te Anayasanın 84/3 maddesine göre üyeliği sona erdirildi.
İsviçre'den sığınmacı statüsü aldı. PKK tarafından 1995'te kurulan Sürgündeki Kürt Parlamentosu (PKDW, Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat) ve 1999'da kurulan Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK, Kongra Netewiya Kurdistan) oluşumlarında yer aldı. 2003 yılında Kongra-Gel başkanlığına getirildi.
14 Ekim 2009'da ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi tarafından özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı olarak ilan edildi. Haziran 2010'da Belçika'da tutuklandı ve üç hafta sonra serbest bırakıldı.
HABER
Bu fotoğraf Kandil'de 22 Mayıs'ta çekildi Namık Durukan Milliyet 2 Haziran 2007
PKK, Kandil Dağı'nda 5. kongresini yaptı. Avrupa'da yaşayan eski DEP'li Zübeyir Aydar, yeniden KONGRA-GEL başkanlığına seçilirken Kürdistan Konfederasyon Topluluğu (KKK) adıyla faaliyet gösteren örgüt, adını Kürdistan Toplulukları Grubu (KCK) olarak değiştirdi. Topluluğun başkanlığına da Murat Karayılan getirildi.
Örgüte yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre, PKK, Türkiye ve İran'ın hedefinde bulunan Kandil Dağı'nda 300 kişi ile kongre yaptı. KONGRA-GEL 5. Genel Kurulu, 16-22 Mayıs arasında İran sınır hattındaki Kandil Dağı'nın değişik noktalarında gerçekleştirildi.
Türkiye, İran, Suriye, Irak ile yurtdışından bölgeye gelen 213 delegenin katıldığı genel kurulda yeni yönetim belirlendi ve isim değişikliğine gidildi. Oybirliği ile Koma Komalen Kurdistan'ın (KKK) ismi Koma Civaken Kurdistan (KCK) adıyla değiştirildi. 30 üyeden oluşan KCK Yürütme Konseyi'nin başkanlığına Karayılan seçildi. KONGRA-GEL Başkanı ise yeniden Aydar oldu.
SÖYLEŞİ
Aydar: Erdoğan ve Öcalan, Nobel Barış Ödülü'nü alabilir 15 Aralık 2014
Kürt siyasetinin önemli ismi Zübeyir Aydar, çözüm süreci ve Gülen cemaati ve gündemle ilgili Vatan gazetesi yazarı Hüseyin Yayman'ın sorularını cevapladı. Aydar, 2015’in Nobel barış ödülünü Cumhurbaşkanı Erdoğan veya Abdullah Öcalan'ın alabileceğini söyledi.
Aydar, DEP milletvekiliyken Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin tutuklanması üzerine yurt dışına çıkan ve yirmi yıldır ülkesinden uzakta yaşayan Zübeyir Aydar çözüm süreci başta olmak üzere, son dönemde Batı’da kendilerine karşı gelişen yeni tavrı, hükümetin tutumunu, darbe konusunu, Gülen grubuyla ittifak iddialar konularında açıklamalarda bulundu.
‘Asker müdahaleye başladı’ - Öcalan son dönemde üç defa ‘darbe mekaniğinden bahsetti’ bunun anlamı nedir?
Darbe her zaman parlamento fesh edilerek yapılmaz. Bu eski bir döneme dair bir algı. 28 Şubat’ta meclis kapandı mı?
- Buradan nereye varacaksınız?
Ortadoğu’da yeni bir dinamik gelişiyor. ‘Ilımlı İslam egemen olacak. AKP modeli bölgeye gelecek’ tezi işlemedi. Mısır tecrübesinden sonra ordular üzerinden yeni bir düzen kurulmaya çalışılıyor.
- Türkiye’de de böyle bir durum görüyor musunuz?
Asker basına müdahale etmeye başladı. Kamuoyunu dizayn etmeye çalıştığını biliyoruz. Bazı basın merkezlerini arayıp ‘şöyle yazacaksınız’ dediklerini dikkatle izliyoruz. Mesele Kobani sürecinde Aynel Arap ifadesi Genelkurmay mahreçlidir. Ordu yeniden belirleyici biçimde kendini göstermeye başladı.
- Yeni vesayetin geldiğini siz buradan görüyorsunuz, vesayetle mücadele eden Erdoğan görmüyor mu?
Görüyor mu, görmüyor mu, ya da ne kadar görüyor, bunları bilmiyorum. Aslında çok da önemli değil. Ama ben şunu söylüyorum. Hükümetin önünde MGK’da ‘Bırakın biz PKK’yi yok edelim. Elimizi serbest bırakın’ diyorsa hükümete kumpas kuruyordur. Bunu söyleyenler ikttidara tuzak kurup onu tasfiye etmek istiyorlardır. Bu tezleri hükümete getirenler ‘darbe dinamiğinin’ sahipleridir.
- Bunu biraz açar mısınız?
Darbe dinamiği denilen konsept şudur. Hükümetin önüne ‘kağıt üzerinde bir plan koyup, biz PKK’yi imha ederiz’ diyenler, ki bu 2011’de Gülenciler ve başkaları tarafından ortaya atıldı. Hükümette bu tuzağa düştü ve olanları biliyoruz. Hükümet, cemaat üzerinden çıkmaz yola sokuldu. Şimdi de aynı tez ısıtılıp hükümetin önüne konuluyor.
‘Erdoğan’ı tasfiyeye dönüşür’ - Peki bu tez neden başarılı olmasın?
Başarılı olamaz. Çünkü hükümet Doğan Güreş konseptinden daha fazla ne yapabilir. Hükümete gelip, ‘2013’te biz bastıracaktık, engel oldunuz. Diyalog süreciyle olmuyor. İzin verin biz çözelim’ iddialarını dile getiriyorlar.
- Güvenlik güçleri bunu yapamaz mı?
Yapamaz. PKK’yi imha edeceğiz derken ekonomi çöker. Yeniden 90 konseptine dönülür. Bu süreç Erdoğan’ı tasfiyeye dönüşür. Bu tezleri dile getirenler Türkiye’yi Balkanlaştırmak istiyorlar.
- Darbe mekaniğine dönersek?
Geçmiş darbelere bakıldığında toplumun nasıl hazırlandığını biliyoruz. Darbenin gelişini siz fark etmezsiniz. Halk adım adım buna hazırlanır. Türkiye’de de ordu yeniden kurtarıcı olsun diye bir zemin hazırlanıyor.
‘Ordu darbe yapabilir’ - ABD ve Batı buna destek verir mi?
Mısır’da nasıl destek verdilerse Türkiye’de de destek verirler. Türkiye ordusu son dönemde darbe yapmadıysa destek alamadığı için yapamamıştır. Yoksa çok rahat yapardı.
- Türk Ordusunun yeni bir darbe yapma ihtimalini görüyor musunuz.
(Bir an duraksıyor) Evet görüyorum. Şartları olgunlaştırırlarsa tereddüt etmeden darbe yaparlar.
- Hükümet darbe mekaniğine teslim olmaması için ne yapmalı?
Türkiye ne kadar demokratikleşirse darbe mekaniğinden o kadar uzaklaşır. Darbeyi engellemenin yolu Kürt barışından geçer.
- Siz böyle anlatıyorsunuz ama bazı insanlar Türkiye bölünür diyorlar.
Ülkeler barışla bölünmez, savaşla bölünür. Türkiye barışını kurmazsa bölünür. Hiçbir ülke barış zamanı bölünmedi. Ben kendi barışımı yapmış bir ülkeden neden ayrılayım. Bu mantıklı geliyor mu? Açıkça ifade ediyorum. Biz bölünme istemiyoruz. Demokrasi istiyoruz. Anadolu’da herkes beraber yaşayabilir. O imkan ve pratik var. Şimdi insanlar azıcık düşünsünler. Bundan sadece beş yıl önce Suriye’de bunların yaşanacağını kim söyleyebilirdi? Mısır’da ordu seçilmiş hükümete darbe yapar diyebilir miydiniz? Irak’ta bunların olabileceğin öngörebilir miydiniz?
‘Bu görevde biz de varız’ - Türkiye için öngörünüz nedir?
Biz neyi paylaşamıyoruz. Barışa mecburuz. Kürt özgürlük hareketi olarak ülkenin barışını, büyümesini, demokratikleşmesini, dünyadaki imajının düzeltilmesini savunuyoruz. Bu görevde biz de varız. Ancak bunu isteyebilmemiz için bizim de ortak olmamız lazım.
‘Barışsız yeni Türkiye olmaz’ - AK Parti de aynı tezleri dile getirip, Yeni Türkiye kavramını ortaya atmıyor mu?
Hükümetin dile getirdiği ‘Yeni Türkiye’ sözünün yolu Kürt barışından geçiyor. Yeni Türkiye kavramının içinde Kürt barışı yoksa zaten bu eski Türkiye’dir. Yani bu yeni olmaz. Eskinin tekrarı olur.
- Sizce Erdoğan’ı tasfiye edebilirler mi?
Seçimle gelen insanlar seçimle giderler. Biz bunu savunuyoruz. Tayyip Erdoğan bozulan imajını düzeltmek istiyorsa, seçilmediği zaman da normal bir yaşam istiyorsa ülkeyi normalleştirmelidir. Bunu yolu Kürt barışından geçiyor. Bunu yaparsa Erdoğan’a Nobel ödülü verecekler. Önünde böyle bir imkan var.
- Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?
2014’ün sonuna geldik. Başkan Öcalan’ın yol haritası hayata geçirilirse herkes elbirliğiyle bunun gereklerini yaparsa, Davutoğlu da seçimden önce gelişmekle olabilir diyor. 2015 seçimlerine varmadan bu işi bitiririz. 2015’in Nobel barış ödülünü iki kişi alır.
- Neden iki kişi?
Çok basit. Çünkü barış iki kişi arasında yapılır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Abdullah Öcalan barış ödülünü alabilir.
- Türkiye bununla ne kazanır?
Kendi barışını kurar. Ateş çemberinin içinde barış yapıyorsun. Bundan daha mükemmel bir gelişme olabilir mi? Ülke olarak ekonominle, barışınla, halkınla, dünyadaki imajınla uçarsın. Seni kimse tutamaz. Biz eşit yurttaşlıkta bir arada olursak kimse bize yan gözle bakamaz. Kürt barışını gerçekleştiren bir Türkiye ne yapamaz ki? Tüm bölgeye model olur. İran’a Mısır’a, Irak’a, Suriye’ye model olur.
‘Brüksel değil, Anadolu’da yaşayanın duygusu öncelikli’ - Batıda imajı değişen hükümetin Kürt sorununu çözebileceğini düşünüyor musunuz?
Çözebileceğine ve barışa inanmasak zaten masaya oturmayız. Eğer daha samimi ve ciddi yaklaşırlarsa biz Erdoğan’ın ve çevresinin bu sorunu çözebileceğine inanıyoruz.
- Batı’da size karşı bir yumuşa var. Bu değişim çözüm sürecini nasıl etkiler?
Türkiye kamuoyunda bizimle ilgili yanlış imaj var. Diyorlar ki ‘IŞİD saldırılarıyla Batının PYD ve PKK’ye karşı tavrı değişti. Artık PKK dünyadan destek buluyor. Çıtayı yükseltip masadan kalkmak istiyor’. Bunlar tamamen yanlıştır. Evet, Batının PKK’ye yönelik tavrında bir değişim var. Zaten terör listesine karşı bir dava açtık, o ilerliyor.
Eskiden bize Batı’da açılmayan kapılar şimdi açılıyor. Yani bir ilişkilenme var. Biz bu durumu Batının desteğini arkamıza alıp Türkiye’ye saldıralım. Pazarlığı yükseltelim demiyoruz. İnanın biz barışı istiyoruz. Asla fırsatçı bir tavır içinde değiliz, olmayacağız. Birlikte yaşama tezimiz, stratejiktir. Konjonktürel değildir. Anadolu’da Türkler-Kürtler birlikte yaşamak istiyoruz. Daha ne yapalım. Bizim için Anadolu’da yaşayan bir insanın duygusu Brüksel’de yaşayan insanın duygusundan önce gelir. Biz Anadolu halkıyla aynı sofrada yemek yiyoruz. Önce sofrayı birlikte paylaştığımız insanla iyi olmak durumundayız. Bizim cenazemize Brüksel’deki insanlar gelmeyecek. Mezarlıklarımız bir. Batı’dan bir destek bulursak da bunu barış sürecini ilerletmek için kullanırız.
‘Düzeni bozana halk izin vermez’
Savaşı derinleştirmek gibi bir düşüncemiz yok. Bunlar bizi tanımamaktan kaynaklanıyor. Başkan Öcalan son dönemde eleştiriyorsa bunun nedeni atılmayan adımlardır. Biz de ondan dolayı eleştiriyoruz. Biz kategorik olarak hükümete karşı değiliz. Sadece atılmayan adımlardan dolayı harekete geçilmesini istiyoruz. Bölgede sınırlar değişirken, adaya kimin gidip, kimin gitmeyeceğini tartışıyoruz. İki yıldır görüştüğün insanın yanında istediği arkadaşları olsa iyi mi olur, kötü mü? Bunu tartışmak dahi abestir. Basın gitsin görüşsün rahatlama yaratsın. Normalleşme olsun. Bunlar yapılırsa kamu düzeni kendiliğinden sağlanır. Hükümet bunları yaparsa bölgede düzeni kim bozuyorsa halk buna izin vermez. Kamu düzenini bozana insanlar ‘Süreç ilerliyor, siz ne yapıyorsunuz? Neden karışıklık çıkarıyorsunuz?’ derler. Huzursuzluk çıkarana halk izin vermez.
‘Uzarsa provoke edilir’ - Geleceğe dair beklentiniz nedir?
O kadar çok atılacak var ki insan düşününce üzülüyor. Hasta mahkumlar meselesi var. Bunun Kürt sorunuyla veya başka bir meseleyle ne ilgisi olabilir. Dediğim gibi bu bir insanlık meselesidir. Bunları konuşmaya gerek var mı? Atılacak adımlar zaten belli. Bunlar yıllardır söyleniyor. Sadece bunlar yapılsın yeter. Sürecin aracısız ve şeffaf yürütülmesi lazım. Süreç uzadığı zaman sorun çıkar. Süreç provoke edilebilir. ‘Hayırlı işlerde hızlı davranın’ sözünü dikkate almak lazım.
- Son günlerde hükümetle HDP arasında sertleşen açıklamalar var. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?
Seçimler geliyor sertleşmeyi makul karşılarız ancak çözüm konusunda kimse farklı hesaplara girmesin. Siyasi rekabet ve mücadele normaldir ancak çözüm süreci gibi hassas bir konuda daha dikkatli davranmalılar.
- Gülen grubu ile gizli görüşmeler ve ittifak yaptığınız söyleniyor, bunlar doğru mu?
Gülen grubu ile açıktan veya doğrudan bir görüşme talebimiz ve konuşmamız yoktur.
Ezan sesinde uyanmak istiyorum - Türkiye’ye ne zaman dönüyorsunuz?
Daha önce de söyledim. Keşke bu soruya çok yakındır cevabını verebilseydim. Maalesef halen dönme konusunda belirsizlik devam ediyor. Biz burada misafiriz ve misafirler her zaman evine dönmek ister.
- Türkiye’de en çok neyi özlediniz?
En çok özlediğim şey sabah kalkıp dışarı çıktığımda yabancısı olmadığım bir toplumun içinde uyanmak. Sokağa çıktığımda ben bu kültürün parçasıyım demek istiyorum. Seyyar satıcının sesi, müziği, sokaktaki vatandaşın bağırışıyla, ezan sesiyle yani kendimi ait hissedeceğim bir kültürün içinde olmak istiyorum. Gurbette, yabancı memlekette kalmamışlar için bu dediğim anlamlı gelmeyebilir.