Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Yasin Şen

akademisyen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Yasin Şen
Yasin Şen
akademisyen, yazar
Dr. Yasin Şen

1989 yılında Ordu’nun Çatalpınar ilçesinde doğdu. İlköğretimi Çatalpınar Merkez İlköğretim Okulu’nda (2003), lise eğitimini Fatsa Anadolu Lisesi’nde (2007) tamamladı. Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi bölümünden 2012 yılında mezun oldu ve 2013 yılında öğretmenliğe başladı. MEB’e bağlı çeşitli okullarda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yaptı. Şu an Gerede Anadolu Lisesi’nde görev yapmaktadır. Gazi Üniversitesi’nde, Eski Türk Edebiyatı bilim dalında başladığı yüksek lisans eğitimini İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın Divan Neşirleri üzerine hazırladığı teziyle 2016 yılında bitirdi. Yine 2016 yılında aynı bölümde doktora öğrenimine başlayan yazar, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eski Türk Edebiyatı bilim dalında 17. Yüzyıl Divan şairlerinden Dîvâne Rüşdî Efendi’nin Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük) üzerine hazırladığı teziyle doktorasını tamamladı (2021). Bazı bilimsel toplantılarda sunulan bildirilerinin yanı sıra çeşitli bilimsel ve popüler dergilerde deneme, hikâye, söyleşi, şiir, makale, derleme türlerinde yazıları yayınlanmıştır. Ayrıca Bolu’nun ve Afyonkarahisar’ın bazı mahalli haber sitelerinde ve Kırmızılılar sitesinde düzenli köşe yazıları yayınlanmaktadır. Özellikle halk kültürü ve Osmanlı kültür ve edebiyatına yönelik çalışmalarına devam eden yazarın çalışma alanlarını Divan Edebiyatı, Halk Edebiyatı ve Osmanlı tasavvuf düşüncesi oluşturmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Kitap hâlinde yayınlanan çalışmaları şunlardır:
Sohbet Medeniyeti -Türk Sohbet Kültürü Üzerine Bir Araştırma- (Erdem Yayınları, İstanbul 2016);
Nehcî Seyyid Mustafa Halvetî, Cihângîr’de Bir Aşk ve İrfân Ocağı Hasan Burhâneddin Cihângîrî ve Menâkıbnâmesi (Haz.: M. Tatcı’yla birlikte, H Yayınları, İstanbul 2016);
İbrâhîm Has Halvetî, Erenler Kitabı -Tezkiretü’l-Hâs- (Haz.: M. Tatcı ve M. Yıldız’la birlikte, H Yayınları, İstanbul 2017; 2. Baskı, İstanbul 2020)
Al Elma Kızıl Elma -Afyonkarahisar / İhsaniye’den Halk Edebiyatı ve Halk Kültürü Derlemeleri (Haz.: E. Yüksel’le birlikte, H Yayınları İstanbul 2018) Seyyah Olayım Bir Zaman -Türk Seyahat Kültürünün İzinde- (H Yayınları, İstanbul 2019)
Akan Sular Ömrün Olsun -Gerede’den Halk Kültürü Derlemeleri- (Ankara 2019)
Serhat Düşünceleri -İnsanın Vatanın, Toprağın Ufkuna Dâir Denemeler ve Gezi Notları-, Son Çağ Yayınları, Ankara 2019
Ney’in Sesi -Şiirler-, (Ankara, 2020)
Karşı Yatan Kara Dağ -Abazdağı ve İnsana Dâir Denemeler- (Son Çağ Yayınları, Ankara 2020)
Kızılelma’ya Dek Gideriz -Şair ve Kızılelma- (Kurgan-Edebiyat Yayınları, Ankara 2021)
Dörtdivan Kültür Atlası, Tunçay Yayınları, Ankara 2021
Yesi’den Anadolu’ya -Şiirler-, Sonçağ Yayınları, Ankara 2021
Kafile -Şiirler-, Sonçağ Yayınları, Ankara 2021
Bolu’da Bir Eren Ümmî Kemâl, Sonçağ Yayınları, Ankara 2021
Hüzünler Divanı -Şiirler-, Sonçağ Yayınları, Ankara 2021
Dörtdivan Manileri, Meneviş Yayınları, Ankara 2021
Derin Mavi -Denemeler-, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Geredeli Abdullah Efendi, Gerede Belediyesi Yayınları, Gerede 2022
İbnülemin Mahmud Kemâl, Kemâlü’l-İsmet (Fındıklılı İsmet Efendi’nin Hayatı), Haz.: Yasin Şen, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Anadolu Masalları -Derlemeler- Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Masal Gerçekliği Türk Edebiyatında Anlamın Mertebeleri Kavramlar-Edebî Türler-Bazı Eserler, Kırmızılar Yayıncılık, İstanbul 2022
Geredeli Hacı Halil Efendi, Gerede Belediyesi Yayınları, Gerede 2022
Köroğlu Diyârı Dörtdivan’dan Makaleler, Denemeler, Derlemeler, Söyleşiler, Meneviş Yayınları, Ankara 2022
Derviş İbrahim Hilmî Halvetî, Bolulu Mustafa Safî Halvetî Menâkıbnâmesi, Hazırlayanlar: Mustafa Tatcı-Yasin Şen, H Yayınları, İstanbul 2022
Yûnuslara Tapduk Gerek -Yûnusça Şiirler-, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Irmağa Gitmek -Hatıralar-, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Hayâl Çocukluk -Gerçekten Hayâle Çocukluğum, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Dörtdivan Cönkleri ve Bir Cönk Üzerine, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2022
Dörtdivanlı Hilmî -Hayatı-Sanatı-Şiirleri-, Ankara 2023
Gerede’den Kültür Derlemeleri, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2023
Yürümeye Dâir -Yürüyüş Denemeleri-, Sonçağ Yayınları, Ankara 2023.
Bir Sevda Türküsü -Şiirler-, Sonçağ Yayınları, Ankara 2023.
Akşam ve Hüzün -Denemeler- Merkez Repro Yayınları, Ankara 2023
Dosta Gideyim -Şiirler-, Merkez Repro Yayınları, Ankara 2023
Dörtdivan’da Eren Kültürü ve Dörtdivan Erenleri, Proje Ofset Yayınları, Ankara 2023

***********************

DR. YASİN ŞEN'LE SON YAYINLARI HAKKINDA KONUŞTUK
Konuşan: Abdullah Demirci

1-Merhaba Yasin hocam. Bu söyleşimizde son çalışmalarınız, eserleriniz hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Öncelikle basılan son eseriniz Manzum söyleyişle Oğuz Kağan Destanı için neler söylemek istersiniz?

- Oğuz Kağan Destanı, Türk kültürünün en önemli eserlerinden birisidir. Bu tür eserleri zaman zaman okumada ve tefekkür etmede büyük faydalar olduğu kanaatindeyim. Oğuz Kağan Destanı da çeşitli yayınlarıyla birlikte bir bakıma benim dönüp dönüp okuduğum eserlerden birisidir, diyebilirim. Temmuz 2024’te köyde (Ordu-Çatalpınar-Güney Mahallesi) bu destanı yeniden okurken metni manzum olarak söyleme isteği doğdu bende. Öyle ki sanki her şey birdenbire gerçekleşmiş gibi oldu. Bir çırpıda onlarca dörtlük birden yazıldı. Birkaç gün içinde de destanın yazımı neredeyse tamamlanmıştı.

Oğuz Kağan Destanı, manzum olarak böyle doğdu. Hem böylece epope anlamındaki destanla nazım şekli anlamındaki destan burada bir araya gelmiş oldu. Bu manzum söyleyişte Oğuz Kağan Destanı’nın ilk cümlelerini kitabın girişinde epigraf olarak kullandım. Destanda bir yerde de Oğuz Kağan’ın sözlerini iki dörtlük olarak doğrudan iktibas ettim. Bu kitapta böylece toplamda yüz altmış sekiz dörtlük yer almış oldu.

Oğuz Kağan Destanı -Manzum Söyleyiş- iki bölüm hâlinde ortaya çıktı. Birinci bölümde Oğuz Kağan Destanı’nın metni nazma çekildi. Burada destana yeni bir şey ilave etmekten özellikle kaçındım ve manzum söyleyişin Oğuz Kağan Destanı’nın Uygur rivayetinin tam bir yansıması olmasına dikkat ettim. İkinci bölümde ise “Oğuzlamalar” başlığı altında çeşitli manzumelere yer verilmiştir. Bunlar Oğuz Kağan’ın vefatını, Oğuzların yiğitliklerini dile getiren şiirlerle bizim mensup olduğumuz Oğuzların Yaparlı boyuna mensup bir şairin dilinden söylenen manzumelerden oluşmaktadır.

2- Bu destan denemesini niçin yazma gereği duydunuz ve hedeflediğiniz bir okuyucu kitlesi var mı?

- Esasında manzum söyleyişin hiçbir ön hazırlığı olmadı. Böyle bir destan yazmaya aslında niyetim de yoktu. Bu bir anda gelişen bir arzu ve coşkunun sonucudur. Neticede böyle bir eser ortaya çıkmış oldu. Herhangi bir hedef kitlemiz yoktur. Yahut şöyle de söylenebilir: Türklüğü özünde bir coşku hâlinde duyan ve yaşayan herkes bu manzum söyleyişin muhatabıdır.

3-Basılmış yeni bir kitabınız da Çatalpınar’da Fındık Kültürü. Böyle yazılmış bir eser var mıydı?

- Ordu’nun Çatalpınar ilçesinde doğup büyüdüm. Küçük yaşlarımdan itibaren fındığın içinde oldum. Fındıkla ilgili hemen her işi küçük yaşlardan itibaren öğrendim. Bu, övülecek bir husus değildir. Her köy çocuğu gibi ben de aileme böyle katkıda bulunmaya çalıştım. Nitekim benim çocukluk arkadaşlarımın her biri fındık işlerinden çok iyi anlar. Kitap ve kültürle ilgimden dolayı zaman içerisinde fındığın etrafındaki kültürel miras dikkatimi çekti. Bunları zaman zaman kaleme aldım. Bu arada fındıkla ilgili şiirler de yazıyordum. Daha sonra bunları bir dosya hâlinde bir araya getirdim. Böylece ortaya bir kitap çıkmış oldu. Sonuçta da yakın zamanlarda bu dosyamız da kitap olarak basılmış oldu. Bu çalışma ilçenin fındık kültürünü ilk defa ele alması bakımından önemlidir.

4-Gerede hakkında basılmamış çalışmanız Ferfene ve sohbet toplantıları üzerine. Bu konuda basılmış ilk eser olacak inşallah. Ne dersiniz?

- Gerede’nin büyük bir kültürel mirası var. Ancak bu kültür mirası yeteri kadar araştırılmamış, yazılmamış. Güzel, önemli ve dikkat çeken yayınlar, yazılar var. Ancak yapılan çalışmalar yeterli değil. Bu konuda günümüzde belli bir ivme yakalandı. Yakın zamanlarda Gerede’nin kültürüyle ilgili önemli çalışmalar yayınlandı. Umarım bu böyle devam eder. Ancak ilçenin kültürünün daha geniş faaliyetlerle ele alınması ve çalışılması gerektiğini söyleyebiliriz. İhmal edilen kültürel değerlerden birisinin Gerede’de ferfene olduğunu düşünüyorum. Ben bu durumu dikkate alarak ferfene hakkında geçen yıl bir kitap hazırlamaya karar verdim. Tabii ferfeneye girince Gerede’de maalesef günümüzde unutulmaya yüz tutmuş sohbet kültürüne de girdik ve bu konuları ele alan bir kitap dosyamız böylece ortaya çıkmış oldu. İnşallah bu dosyamız Gerede Belediyesi Kültür Yayınları arasında yakında basılacak. Kitabın önemi sizin de belirtiğiniz üzere Gerede’de yüzlerce yıldan beri yaşayan ferfeneyi müstakil olarak ele alan ilk çalışma olmasındadır.

5-Bu arada halk kültüründen derleme yaptığınızı biliyorum. Doğduğunuz köy hakkında da derlemeleriniz ve kitap çıkarma niyetiniz var. Hazırlıklar ne vaziyette, bilgi alabilir miyiz?

- Gerek görev yaptığımız yerlerde gerekse köyümüzde halk kültürüne ait derlemelerimiz devam ediyor. Bunlar genel olarak kayda geçmemiş mahalli kelimeler, deyimler, atasözleri, maniler, masallar, bilmeceler, tekerlemeler, hikayeler, efsaneler, menkıbelerden oluşuyor. Bu derlemeler diğer çalışmalarımızı da önemli ölçüde besliyor. Bunlar belirli bir yekuna ulaşınca biz mümkün mertebe derlemeleri bir kitap hâline getirmeye çalışıyoruz. Nitekim geçmiş zamanlarda bazı derlemelerimiz de yayınlandı. Mesela yakın zamanlarda Afyon’da öğretmenlik yaparken derlemiş olduğumuz masallar “Ömrüm İhtiyar” (Ankara 2024) başlığı ile basıldı. Kendi köyümle ilgili de derleme ve çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah birkaç yıl içinde de bunu kitap olarak görmeyi istiyoruz.

6-Son olarak Bolu kültürü hakkında kitap hazırladığını söylemiştin. Bu çalışma neleri kapsayacak?

- Bolu kültürüyle ilgili bazı çalışmalarımız var. Bunları; Bolu Cönkleri ve Bolu Cönkleri Üzerine İncelemeler, Bolu Destanları, Bolu’da Tasavvuf Kültürü, Bolu Araştırmaları, Bolu’da Geyik Kültürü, Âşık Dertli’ye Dâir Notlar şeklinde sıralayabiliriz. Bu çalışmalar çeşitli konularda yaptığımız araştırmaları ihtiva ediyor. Bunlarda Bolu kültürüne dâir yeni şeyler söylemeye dikkat ediyoruz. Zaten çalışmalarımızı takip edenler bilirler ki, çalışılmamış veya çok fazla ele alınmamış konuları işlemeye, çok bilinen konularda da yeni şeyler söylemeye ve bunları insanların ve ilgililerin gündemine getirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Bolu kültürü hakkında bir değil de birden fazla kitap hazırlığımız söz konusu. Bununla beraber Bolu’ya dâir edebî çalışmalarımız da var. Bolu için yazdığımız denemeler ve şiirler ayrı birer dosyada yayın imkânı bekliyor. Yine Yedigöller’le ilgili de deneme ve şiirlerden oluşan bir dosyamız var. Bu dosya yayınlanırsa Yedigöller hakkında da herhalde bu, ilk kitap olacak.

7-Bu arada Gerede Yıldırım Beyazıt Camii adlı kitabınızın matbaadan yeni çıktığını öğrendim. Tebrik ederim. Bu kitabın bir hikayesi var mıdır?

- Yıldırım Beyazıt Han, Bolu’ya önemli eserler kazandırmış bir devlet adamıdır. O, Bolu’ya pek çok eser kazandırmış. Bolu, Gerede ve Mudurnu’da birer külliye inşa ettirmiş. Gerede’deki Yıldırım Beyazıt Han’ın yaptırdığı eserler içerisinde Gerede Kervansarayı, Yıldırım Beyazıt Camii, hamam, medrese dikkat çekmektedir. Mudurnu’da da benzer bir külliye inşa ettirmiş. Benzer bir yapı topluluğunun Bolu merkezde de bulunduğu anlaşılıyor. Yine Yeniçağa’nın Eskiçağa köyünde bugün Yıldırım Beyazıt Camii ve Yıldırım Beyazıt Hamamı günümüze ulaşmış yapılardandır. Yıldırım Han, muhtemelen buraya da bir külliye inşa ettirmiş.

Sonuç olarak Bolu ve ilçelerine bu kadar eser kazandırmış Yıldırım Beyazıt Han’ın eserleri üzerine yeterli araştırmaların olmadığını esefle söylemek gerekir. Bolu Yıldırım Beyazıt Camii üzerine Aydın Yüksel’in bir çalışmasını hatırlıyorum. Yine bazı akademik çalışmalarda perakende olarak Yıldırım Han’ın Bolu’ya kazandırdığı mimari eserler üzerinde duruluyor. Ancak Bolu ve ilçelerinde bulunan bu kadar mimari eser üzerine derinlikli ve geniş bir araştırma maalesef yapılmamış. Bu çok üzücü bir durum. Yıldırım Beyazıt ve Bolu konusu bu zamana kadar araştırılmalı, arşiv belgeleri ışığında sultanın bu şehre kazandırdığı eserler incelenmeliydi. Biz bu eksiklikten dolayı en azından Gerede’deki Yıldırım Beyazıt yapılarına dikkat çekmek üzere bir makale yazdık. Bu makale yayınlandı. Daha sonra bu yazımız Gerede Yazıları (Ankara 2024) içinde de yer aldı. Biz bu makaleyi biraz genişleterek küçük bir kitap hâline getirmeye karar verdik. Tabii bunda Gerede Yıldırım Beyazıt Camii İmam-Hatibi Muhsin Yiğit hocamızın önemli katkıları oldu. Nihayet bu çalışma küçük bir cep kitabı formatında bile olsa yayın yüzü görmüş oldu. Bu konudaki kitapçığımızın böyle küçük bir hikayesi var.

Teşekkür ederim.

- Ben teşekkür ederim hocam.


xxxx


YASİN ŞEN’LE

BOLU ÜZERİNE YAPTIĞI ÇALIŞMALAR HAKKINDA BİR SÖYLEŞİ

Dr. Yasin Şen'le yaşadığı Bolu'da, Bolu kültürü hakkında yaptığı çalışmalar ve yapılması gereken çalışmalarla ilgili konuştuk.

Konuşan: Dr. Abdullah Demirci

1-Bolu ve ilçeleri hakkında 25'ten fazla eser ürettiniz. Bunun için önce sizi tebrik ederim. Eserleriniz uzun bir liste oluşturuyor, onun için "Hangi türlerde eser verdiniz?" sorusuyla başlayalım isterseniz.

Öncelikle teşekkür ederim. Bizim Bolu'yla ilgili çalışmalarımız derleme, tespit ve Osmanlı Türkçesinden aktarma şeklinde ana başlıklara ayrılabilir. Derleme çalışmalarımız Gerede ve Dörtdivan'da yoğunlaştı. Görev ve ikamet yerimizin buralarda olması dolayısıyla Bolu'nun Gerede ve Dörtdivan ilçelerinde bilmece, masal, mâni, menkıbe, hikâye, tekerleme, atasözü, deyim ve mahalli kelimeler derledik. Bunların çoğu kitaplarımızda bir bölüm halinde veya araştırma yazılarımızda inceleme konusu olarak yer aldı. Bununla beraber Gerede Bilmeceleri, Dörtdivan Manileri kitaplarımızda olduğu gibi derlemeleri müstakil olarak ele aldığımız yayınlarımız da var. Bolu'yla ilgili çalışmalarımız içinde bazı yeni tespitlerin ve yaygın yanlışların düzeltilmesine yönelik tekliflerin bulunduğu yayınların önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Bolu'da bilinen birçok şahsiyet ya başkalarıyla karıştırılmış ya da haklarından verilen bilgiler yetersiz kalmıştır. Biliyorsunuz, Konrapalı Hayreddin Efendi kitabımız yakın zamanlarda yayınlandı. Bu zât Hayreddin Tokadî ile karıştırılmış ve bu durum levhalara kadar yansımış. Asırlardan beri devam eden yaygın bir yanlışlıktan söz ediyoruz. Şu kesin ki, Hayreddin Efendi, bir zamanlar Bolu'nun önemli kazalarından olan Konrapa'dan. Bu kitap mevcut yanlışı düzeltmek üzere kaleme alındı. Daha bunun gibi birçok meseleli durumlar var. Mesela Ümmî Kemal de divan sahibi bir başka zâtla karıştırılmış. Bolu'nun değerleri konusundaki tespitlerimiz, bunlar ister dikkate alınsın ister alınmasın, devam edecek.

Bolu'yla ilgili çalışmalarımız içinde Osmanlı Türkçesinden aktardığımız bazı metinlerden de söz etmek isterim. Biz Bolulu Mustafa Safî Efendi'nin menâkıbını yeniden yayına hazırladık. İkinci olarak Bolulu Mustafa Doğanî Efendi'nin Devran risalesini önceki eser gibi Mustafa Tatcı hocamla yayına hazırlamıştık. Bunlar hep yayınlandı. Yine bir Dörtdivan cöngünü Osmanlı Türkçesinden aktarıp yayınladık. Şimdi iki Bolu cöngünün tıpkıbasımı var. Yakında basılacak.

2-Özellikle kültür araştırmalarında bazı iller, bazı isimlerle anılır. Mesela Nail Tan, Kastamonu üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Bence siz de Bolu ve ilçeleri hakkında yayınladığınız eserlerle bunu hak eden isimlerden birisiniz. Bolu hakkında geçmiş dönemde Bolu Belediyesinin başarılı yayın hamlesini gördük, siz bunu devam ettiriyorsunuz. Bu konuda hangi eksiklikleri görüyorsunuz ve neler yapılmalı?

Bolu'da derleme ve tespit çalışmalarının devam etmesi gerekir. Artık teknoloji ileri bir noktada. Özellikle görüntülü olarak kültür unsurlarının, sözlü birikimin kayıtlara geçmesi gerekir. Müzelerin kurulması ve zenginleştirilmesi gerekirdi. Bunlar için geç kalınmış. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir de kültür araştırmacılarının bazı kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenmesi gerekir. Böylece daha çok yayın yapma şansı doğacaktır. Bu konuda Bolu'da ciddi bir eksiklik var. Umarım bu durum aşılır.

3-Ben, Bolu'nun bazı ilçeleri hakkında yapılan çalışmaların ve yayınların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

Bu konu Bolu için ne yazık ki, bir gerçeğin ifadesidir. Özellikle Mengen, Göynük, Mudurnu, Kıbrıscık ilçelerinin halk kültürü konusunda yapılan çalışmalar çok eksik kalmış. Zengin kültürü yanında Gerede için yapılan yayınların da yetersiz olduğunu düşünüyorum. Dörtdivan kültürü için biz bir hayli yayın yaptık. Fakat bunların yeterli olduğunu söylemek çok iddialı olur. Bu çalışmaların devam etmesi gerekir.

4-Şu anda hangi konular üzerinde çalışıyorsunuz ve basıma hazır hangi eserleriniz var?

Şimdilerde genel olarak Bolu'yla ilgili çalışmalarımızı yayına hazırlamaya devam ediyoruz. "Bolu'da Tasavvuf Kültürü ve Bolu Erenleri" adında oldukça hacimli bir çalışma var elimizde. Bu çalışmanın bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum. Bunun yanında Bolu Araştırmaları, Âşık Dertli ve Şiiri Üzerine Notlar, Bolu Halk Kültüründe Geyik, Bolu Destanları, Bolu Cönkleri Üzerine İncelemeler gibi devam eden çalışmalarımız mevcut. Gerede'yle ilgili de Gerede Araştırmaları ve Gerede'ye Şiirler adında iki dosyamız var. Ayrıca yayınlanmayı bekleyen Gerede'de Sohbet Kültürü ve Ferfene adında bir başka dosyamız ise Gerede Belediyesi'ne teslim edildi. Bunun yanında başka konularda da çalışmalarımız devam ediyor.

5-Bolu'nun folklor değerleri ve bunların derlenip değerlendirilmesi hakkında ne düşünürsünüz?

Bolu folklor zenginliği olan bir yer. İlçeleri ve köyleriyle beraber ayrı ayrı ele alınması gereken bir özelliğe sahip. Bunun sebebi hem ilçelerin hem de köylerin kadim bir tarihe sahip olmasıdır. Doğal olarak yüzyıllar boyunca biriken tecrübe söze, sese, yazıya, davranışlara dönüşmüş; hem de eşya ile temsil edilmiştir. Hâliyle bu da asırlar içinde zengin bir kültürün oluşmuş olması demektir. Bunlar derlenmeli ve yeni yayınlarla değerlendirilmelidir.

6-Bolu üzerine ilk çalışmalarda Bolu Maarif Müdürü Ahmet Talat Onay'ın etkisi vardır. Mesela Bolu Salnamesi ve Dertli, onun çabasıyla gün yüzü görmüştür. Ayrıca Zekai Konrapa'nın Bolu Tarihi önemlidir. Bolu'nun yazma eser konusunda bir zenginliğe sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Varsa bunun için neler yapılmalı, siz bir şey yapıyor musunuz?

Yazma eserler Bolu'nun en önemli zenginliklerinin başında geliyor. Fakat bu zenginlik ne yazık ki değerlendirilmemiştir. Bu konuda akla ilk gelen cönkler ve mecmualardır. Cönkler üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar bir zamanlar Bolu'da çok değerli yayınlar ortaya koymuşlar. Söylediğiniz isimler de bunu yapmış. Aklıma Cevdet Canbulat'ın Dörtdivanlı Hilmî kitabı geliyor. Bu kitaptaki şiirler Dörtdivan'da toplanan cönklerden çıkarılmış ve şair böylece Türk Edebiyatına kazandırılmıştır. Öyleyse kültürümüz ve edebiyatımız için yeni şeyler söylemek isteyenler cönk ve mecmualara başvurmak zorundadır. Biz Bolu'yla ilgili çalışmalarımızda bu kaynak eserlerden elimizden geldiğince yararlanmaya çalışıyoruz. Dörtdivan'da bulduğumuz bir cöngü Osmanlı Türkçesinden aktarıp yayına hazırladığımızı söylemiştik. Bolu'da Yûnus Emre Kültürü kitabımızda da cönklerden büyük ölçüde yararlandık. Şimdi ise iki Bolu cöngünün tıpkıbasımını yayınlayacağız. Bu konudaki çalışmalarımız devam edecek.

7-Son olarak Bolu'nun geleceğinde kültür nasıl bir işlev görmelidir? Bu konuda sizce kamu, üniversite ve özel kuruluşların üzerine düşen görevler nelerdir?

Kültür, özellikle seminerler, konferanslar, yayınlar, haberler, kaliteli internet içerikleri ve belgesellerle halka ulaştırılmalı, anlatılmalıdır. Bu konuda ciddi ve samimi olunmalıdır. Özellikle kültürle samimi bir şekilde ilgilendiği hâlde küstürülen araştırmacıların gönlü alınmalı, onlara hak ettiği değer verilmelidir. Yalnız bu işler siyasetle ve siyasallaşmış cemaatlerle olmaz. Bu sakat zihniyetin terk edilmesi gerekir. Aksi halde başarısızlık kaçınılmaz olur. Bolu'daki üniversite bunun acı bir örneği durumundadır. Kültür namına ne yaparlarsa yapsınlar yüzeyde kalmaya ve insanları küstürmeye devam ediyorlar. O hâlde yapılması gereken Türklüğe ve Türkiye'ye hizmeti merkeze almalarıdır. Kendi kadrolarına, siyasi partisine, cemaatine çalışan insan tipi ülke için tehlikelidir ve ortalığa şu an bunlar hâkim.  Bence Bolu'da böyle bir problem var. Bürokrasi kültürü pek önemsemiyor. Yapılan işler günü kurtarmak için yapılan göstermelik faaliyetler. Umarım devletimiz hem Bolu'da hem ülke genelinde bu meseleyi bir gün çözer ve kültür araştırmalarının önündeki büyük engeller aşılır.

Teşekkür ederim.

Rica ederim.


xxx

YASİN ŞEN’LE KÖROĞLU ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

Dr. Yasin Şen'le Türk dünyasının ortak motiflerinden Köroğlu hakkında söyleştik.

Konuşan Dr. Abdullah Demirci

1-Merhaba Yasin hocam. Dilerseniz önce Köroğlu kimdir? Sorusuyla başlayalım söyleşimize.

Köroğlu, Türk dünyasının ortak kahramanıdır. Bu anlamda o bir değerdir. Çünkü o bir destan kahramanıdır. Hayatı bazı olağanüstü özelliklerle bezenmiştir. Hakkında teşekkül eden halk hikayeleri onunla ilgili anlatıların bir destan boyutunun olduğunu gösteriyor. Nitekim Necati Demir Hoca tarafından yayınlanan Dede Korkut'un Türkmenistan boylarında Korkut Ata'nın rüyasını tabir ettiği bir Köroğlu vardır.

2-Köroğlu, hikayesi, destanıyla Karacaoğlan gibi Türk dünyasının ortak eserlerinden biri. Bunun sebepleri nelerdir ve nerelere yayılmıştır?

Bunun sebebi az önce de söylediğimiz gibi Köroğlu'nun bir destan kahramanı olmasıdır. Köroğlu; tıpkı Oğuz Kağan, Dede Korkut, Bayındır Han gibi bir destan kahramanıdır. Elimizde mevcut olmayan Oğuznâme içinde Köroğlu'nun destanî yönü muhtemelen ele alınmıştı. Bugün Köroğlu'nun destan dönemlerine ait net şeyler söylemenin önündeki engel Oğuznâme'nin bir bütün halinde günümüze ulaşmamış olmasıdır. Fakat bugün Türk dünyasının hemen her yerinde Köroğlu'nun izine rastlanması onun milletimizce ne kadar kabullenildiğinin bir göstergesidir. Bugün Köroğlu'nun ortak bir kahraman olarak öne çıkmasının sebebi budur. Gagavuzya'dan Uygur'a kadar Türk'ün yaşadığı her yerde Köroğlu vardır.

3-Türkiye coğrafyasında anlatılan Köroğlu için ne diyebiliriz?

Türkiye'de Köroğlu'nu sahiplenen yerler vardır. Bunların başında Bolu, Erzincan, Van, Kars ve Sivas gelir. Anadolu'da Köroğlu'nun adını taşıyan yerler var. Mesela Bolu'da Köroğlu Dağları, Köroğlu Zirvesi vardır. Yakın zamanlara kadar Bolu'da bir de Köroğlu Çeşmesi vardı. Ben Afyon'da görev yaptım. İl sınırları içinde Köroğlu Beli var. Peki bu yer adları nereden geliyor? Osmanlı arşivlerinde araştırma yaparken devleti epey meşgul etmiş Köroğlu lakaplı kişilerle karşılaştım. Bunların bazıları çetecilik yaptığı yerlere isimlerini bırakmışlar. Yani Anadolu'daki yer isimlerinin en azından bir kısmının destan kahramanı Köroğlu ile hiçbir ilgisi yok. Sonuçta Köroğlu Türk dünyasının ortak bir kahramanıdır ve bunun da sebebi onun bir destan kahramanı olmuş olmasıdır. Yoksa mesela Türkmenistan'daki Köroğlu ile Anadolu'daki Köroğlu'nu nasıl tevil edeceksiniz! Dünyanın neresinde anlatılırsa anlatılsın bunların hepsi bir yerde aynı Köroğlu'dur.

4-Köroğlu hikayesi ayrıca romanlara, filmlere, operalara konu olmuş bir tema. Bunu neye bağlıyorsunuz ve başka hangi sanat türlerine konu olmuştur Köroğlu?

Köroğlu yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gibi Türklüğün maşerî vicdanında yer edinmiş bir kahramandır. Bu etki günümüzde de devam ediyor. Kitle iletişim araçları geliştikçe böyle kahramanların ele alınma yöntemleri de bir yerde çeşitlenecek ve gelişecektir. Köroğlu öncelikle edebiyatın konusudur. Destandan devam eden halk hikayeleri bunun en önemli örnekleridir. Köroğlu şiirimizin konusu olmaya hâlâ devam ediyor. Ona hâlâ şiirler yazılıyor. Köroğlu elbette resimden edebiyata sanatın konusu olmaya devam ediyor ve edecek.

5-Aşık Köroğlu ile Kahraman Köroğlu aynı kişi midir?

Sanmıyorum. Araştırmacılar şiir söyleyen bir Âşık Köroğlu'ndan bahsediyorlar. Hatta onun birkaç şiiri elimizde. Belki bu şahıs bir askerdi. Burası kesin değil. Bu anlamda Âşık Köroğlu edebî bir şahsiyet olmaktadır. Destan kahramanı olan ise bütün bir Köroğlu mevzuunun başlangıcı ve kaynağıdır.

6-Türkiye'de genellikle Köroğlu'nun Bolu, Dörtdivan'da doğup yetiştiği düşünülmektedir. Size göre Bolu'daki Köroğlu, hangi Köroğlu'dur?

Bolu'da bir Köroğlu yaşamıştır. 16. yüzyıl belgelerine göre o zamanlar Gerede'nin şimdi Dörtdivan'ın köyü olan Sayık'ta bir Köroğlu ortaya çıkmış ve o zamanki Bolu yöneticilerini bir hayli uğraştırmış. Bunu ortaya koyan ise Prof. Dr. Faruk Sümer. Fakat bu Köroğlu o kadar etkili olmuş ki, Köroğlu kol destanları içinde onun Bolu beyiyle yaptığı mücadeleyi konu alan bir kol teşekkül etmiş. Tabii bu durum tarihin destan metnini dönüştürme hamlesi ve halk hikayelerine bürünme biçimidir. Bunda hikâye anlatıcılarının çok önemli bir rolü vardır.

7-Bu durumda sizce kaç tane Köroğlu vardır ve hangi kimlikle, nerelerde yaşamıştır?

Bendeniz yaptığım araştırmalarda beş tip Köroğlu ile karşılaştım. Bunları şöyle sıralayayım:

Mitolojik kahraman Köroğlu

Âşık Köroğlu

Eşkıya Köroğlu

Yeniçeri askeri Köroğlu

Veli Köroğlu

Bunların hepsi birbiriyle az çok ilişkilidir. Mesela veli yapılan Köroğlu ile mitolojik kahraman yani destan kahramanı Köroğlu arasındaki ilgi gibi. Buna göre kültürümüzde beş tip Köroğlu belirmiştir. Fakat belli ki, edebiyatımızda olmasa bile tarihimizde onlarca Köroğlu vardır. Bunların nerelerde yaşadığını tespit etmek zor. Fakat genel olarak Köroğlu adını taşıyan yerlerle bunların bir ilgisinin olduğu açıktır.

8-Son olarak Köroğlu için hangi çalışmalar yapılmıştır ve sizce hangi çalışmalar yapılmalıdır?

Köroğlu için en önemli çalışmayı yapan kişilerin başında Pertev Naili Boratav gelmektedir. Boratav’ın çalışması bir başlangıç noktası ve aynı zamanda kaynak eserdir. Burada Fuzuli Bayat'ın çalışmalarını da önemle belirtmek isterim. Çünkü Köroğlu deyince bir anlamda derinliği ile dikkat çeken bir konu ve destan katmanlarından söz ediyoruz demektir. Fuzuli Bayat'ın çalışmaları bu açıdan önemlidir. Yapılan çalışmalar elbette Köroğlu'nun bir yönünü aydınlatması bakımından dikkate değer. Keşfedilen yeni kollar bu destanın ne kadar zengin olduğunu da gösteriyor. Fakat bütün araştırmaların önce destan kahramanı Köroğlu, ardından Köroğlu'nun tarihi şahsiyeti üzerinden şekillendirilmesi lazım. Benim Köroğlu araştırmalarında fark ettiğim husus, özellikle akademisyenlerin bol bol hamaset yapmaları ve diğer pek çok konuda da olduğu gibi bu konunun problemli yanlarını örtmeleridir. Akademik bakış açısı bilimsel değil artık. Çünkü ideolojik. Birilerini ürkütmemek, zülfü yâre dokunmamak üzere bol keseden demagoji sergiliyorlar. Hâliyle onun bir destan kahramanı olduğu bilindiği halde Köroğlu konusunu Türkiye'de çıkmaza sokmaya devam ediyorlar. Bundan sarfı nazar ederek bu meselenin ilmî ve ciddi olarak ele alınması gerekmektedir.

9-Teşekkür ederim.

Rica ederim.