Ubeydullah Efendi gezgin, yazar, milletvekili Mehmet Ubeydullah Efendi 1858 yılında İzmir’de doğdu. Çeşitli medreselerden icazet aldı. Bir süre Tıbbiye’de okudu. II. Abdülhamit döneminde siyasi suçlu sıfatıyla hakkında sürgün kararı çıktığı için önce Avrupa’ya, oradan Amerika’ya gitti. II. Meşrutiyet’te yurda döndü. Mebusan Meclisi’nde Aydın milletvekilliği yaptı. Mütareke günlerinde Malta sürgünleri arasındaydı.
Dördüncü ve beşinci dönem Beyazıt milletvekili oldu. Kalender tavrı ve nükteli sözleriyle meclisin havasını değiştiren bir kişiliğe sahipti. Ömrünün son yıllarında Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde nikah memurluğu yaptı.
80 yıllık yaşamı tam anlamıyla bir maceraydı. 11 Ağustos 1937 tarihinde öldü. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na, dostu Abdülhak Hamit Tarhan’in yanına gömüldü.
ESERLERİ:
• Hatıraları (Ahmet Turan Alkan); İletişim Yayınevi / Anı Dizisi • Ulemadan Bir Jöntürk: Mehmed Ubeydullah Efendi (Ömer Hakan Özalp); Dergah Yayınları / Tarih Dizisi • Mehmed Ubeydullah Efendi'nin Malta Afganistan ve İran Hatıraları (Ömer Hakan Özalp); Dergah Yayınları / Tarih Dizisi
AİLE-AYRINTI
Babası İzmir’in ünlü Hatipoğulları sülalesinden ve bilginlerinden Hoca Şakir Efendi’dir. Annesi ise İzmir’in tanınmış ailelerinden Musulluzadeler’dendir. Anılarında yazdığına göre, evlerinde babasının iki-üç bin cilt, annesinin ise elli cilt kitabı bulunuyordu.
Ubeydullah Efendi, Mahmut Esat Bozkurt'un dayısıdır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Türk Milletinin En Büyük İstihbaratçılarından: Ubeydullah Efendi! Erol Elmas yazdı: www.onaltiyildiz.com 9 Aralık 2015
Türk Milletinin tarih denilen sahnede, bu kadar uzun kalması ile ilgili olarak pek çok sebep sayılabilir.
Bu sebeplerden belki de en önemlisi; Allah için, Vatan için, Millet için "kendini adayanların/kurban edenlerin" diğer milletlerden daha fazla olması.
Bizim "Delimiz" çoktur. Hani derler ya; "deli olunmadan veli olunmaz" diye. Bu delilik bazen öyle bir şey...
Tarih'e adını altı harflerle yazdırmış nice 'bilinen' kahramanımız var. Bunun yanında nice kahramanımızda var ki, 'hiç bilinmeden' ebedi âleme göçmüşlerdir. Vazifelerini yapmışlar ve terk-i dünya etmişlerdir.
Vazife adamıydılar onlar…
Tarihin bilinen her döneminde var olmamız bu "kendi adayan adamların" çokluğudur, dedik.
Şimdi bu kendini adamış adamlardan birini sizlerle tanıştıracağım. Bu tanıtmayı elbette akademik bir çalışma olarak sizlere sunmayacağım. Allah'a şükür ki bu güzel insanla ilgili son yıllarda 3-4 kitap çıktı. Akademik olarak onlara bakılabilir. Ama son yayınlanan bu çalışmalar bile bu büyük insanları anlatmaya ve tanıtmaya yetmez. Batı'da olsa bu güzel insanın onlarca filmi yapılırdı. (Ubeydullah Efendi'nin sadece Amerika seyahati bile başlı başına bir film konusu.)
Baş döndürücü bir hayat… Günümüz insanları, bugünkü teknik imkânlarla bile bu vazife adamını takip etmekte zorlanır. Bugün biz, o güzel insanın ayak bastığı yerleri, günümüz ulaşım imkânlarına rağmen, takip etmekten yorgun düşeriz.
Dolaştığı yerlerden birkaçını saymama izin verin lütfen: "İstanbul, Hicaz, Mısır, Paris, Şam, Midilli, Rodos, Sofya, Londra, İtalya, ABD, Afganistan, Küba, İran, Taif, Yemen, Bombay, Malta, Berlin…." Hatırlayabildiklerim bunlar. Yani Dünyanın dört bir yanına ayak basmış Ubeydullah Efendi. Sonuçta 1858-1937 yıllarında yaşamış birinden söz ediyoruz.
Adanmış bir ömür… Allah'a, Vatana, Millete adanmış bir ömür…Vazifesini yaptı ve gitti…
Az önce dediğim gibi iyi ki bu güzel insan ile ilgili birkaç çalışma yapıldı. Bizde artık bu vazife adamı kimdi, ne yapmak istiyordu, onu açıklayabiliriz.
Ubeydullah Efendi ile ilgili olarak; hem yaşadığı dönemde hem de daha sonra hakkında yapılan çalışmalarda iş gelip bir nokta da düğümleniyor: Kimdi bu adam, ne yapmaya çalışıyordu? Gerçekten de "Yolsuz Yolcu" muydu?
Bunca macera niye? Ne arıyordu?
Evet Ubeydullah Efendi ile ilgili aranan sorunun cevabını artık verebiliriz.
Mehmet Ubeydullah (Hatipoğlu) Efendi: Yüce Türk Devleti'nin en büyük istihbaratçılarından biriydi.
İşte Ubeydullah Efendi ile ilgili soruların cevabı bu. Taşların yerine oturmasını sağlayan cevap işte bu kısa açıklamada gizli.
Bilinen büyük istihbaratçıların yanında bu Devlet'in yetiştirdiği ve bilinmeyen nice büyük istihbaratçılarımız var. İşte bunlardan biri de Mehmet Ubeydullah Efendi idi.
Bu Millet, varlığını kesintisiz sürdürüyorsa, bu durum, Ubeydullah Efendilerin fedakarlıkları ile yakından ilgilidir.
Onun gibiler vazifelerini layıkıyla yaptılar… Hem de hangi şartlarda? Sıfır ile yüz arası bir yaşam: Bir bakıyorsunuz açlık ile mücadele ediyor, sokaklarda yatıyor…Sonra bakıyorsunuz ki, en mükellef kral sofralarında… Bazen hamal olarak karşımıza çıkıyor, bazen Devleti temsil eden bir diplomat. Bir bakıyorsunuz ki; hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti Mebusu olarak karşımızda. Özgürce dolaşıyorken, hapiste de buluyor kendini. Kimseye hesap vermeyen bir görüntüsü var.
O güzel insanın hayatını ayrıntılı bir şekilde o yayınlanmış eserlerden okuyabilirsiniz. Ben size kısaca anlatıyorum…
Ubeydullah Efendi'nin hayatını okurken çelişkiler olduğunu hep göreceksiniz… Onun için; o günkü şartlarda, nasıl vazife yaptıklarına bakmak lazım. Onlar da insan; hataları, sevinçleri, üzüntüleri, günahları… Kimi zaman bir çocuk gibi karşımızda, kimi zaman bütün Dünyaya meydan okuyan bir EREN… Dikkat çekmek istediğim, onların da İNSAN olduğunu unutmamanız. Onlar vazifelerini yaparken, bazen vazifenin gerektirdiği 'rol' icabı bize ters gelen davranışları olabiliyor. Onlar, görevlerini en iyi şekilde yapmak için her şeylerini ortaya koydular…İsmail gibi taşın üstüne yatıp, boyunlarını Allah, Vatan, Millet için uzattılar…
Ubeydullah Efendi'nin büyük bir istihbaratçı olduğunu bilmeyenler, onunla ilgili pek çok yorumlarda bulundular.
Hatıratında Ali Kemal: "Ubeydullah muamma gibi bir adamdı. Nereden geliyordu, nereye gidiyordu? Ne yapmak istiyordu? Hasılı ne kudret-i ilmiyede ne fikirde idi? Bilinmezdi. Paris'te idi, ne için? İş için mi? Hayır! Tahsil için mi? Yine hayır! İrat, servet sahibi mi idi? Hayır! Nasıl yaşardı, anlaşılmazdı. Fakat yaşardı…."
Mehmet Asım Us ise Ubeydullah Efendi için: "Yolsuz Yolcu" diyecek ve ekleyecekti; "O bir yolcu ise gideceği yolu evvelden keşfetmek mümkün değildir." Evet Mehmet Asım Us'un "Yolsuz Yolcu" tanımlaması Ubeydullah Efendi için epeyce bir süre büyük kabul görecekti.
Yukarıda da söylediğim gibi, Mehmet Ubeydullah Efendi'nin bu büyük vazifesinden haberi olmayanlar, kendilerine göre tanımlamalar yapmışlardır.
Ahmet Muhtar Kevabi: "Bu adamın ne olduğunu hiç kimse anlamamıştır… Bu adamın ne olduğunu anlamak güçtür." Diyerek Ubeydullah Efendi ile ilgili kesin bir yargıya varamadıklarını açıkça ifade etmektedir.
Hikmet Feridun Es, Mehmet Ubeydullah Efendi için şöyle diyecekti:
"O hakikaten de bin bir cephelidir. Bugün bakarsınız Buckingam Sarayı'nda imparatorla sohbet eder. Başka bir gün onu New York sokaklarında zeytinyağlı patlıcan dolması satarken görürsünüz. Küba'da sebze halinde zerzevatçıların hücumuna uğrar. Hamallık eder, günlerce aç olarak parklarda yatar. Bir müddet sonra bakarsınız ki büyük elçi olarak Afganistan'a giderken yirmi yedi bin kişi tarafından bir şehirde istikbal edilir ve o geçecek diye şerefine bütün dükkânlar, çarşılar kapanır.
Hayal mahsulü romanların hiçbiri Ubeydullah Efendi'nin hayatı kadar renkle dolu değildir. Kendilerini uzun uzun dinlediğim en yakınlarına Ubeydullah Efendi şöyle derdi; 'Bakü'den Küba'ya kadar gezdim. İmparatorlardan, beynelmilel serserilere kadar herkesle görüştüm. Seksen senede sekiz yüz sene yaşadım! (...) Küba Çarşısı'nda köfte kızartıp sattığım zamanın zevkini krallarla konuşurken bile bulamadım.'"