Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Tomris Özden

politikacı, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Tomris Özden
Tomris Özden
politikacı, yazar

Güneydoğu'da şehit olan Albay Rıdvan Özden'in eşi. Güneydoğu sorununun yalnızca askeri tedbirlerle çözülemeyeceğini söyledi. Öldürülen bir PKK militanının kız kardeşiyle el ele tutuşarak barış mesajı verdi. Bir süre sonra CHP'ye girdi. Parti meclisi üyeliğine, yüksek oyla seçildi. 1995 yılında parti meclisi üyeliğinden istifa etti. 

KENDİ DİLİNDEN YAŞAMÖYKÜSÜ

Yunanistan doğumlu bir ailenin çocuğu olarak 1952 (1954) Kuşadası’nda doğdum. Memur bir ailenin kızı olarak Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşadım; ilkokulu “üç”, ortaokulu “bir”, liseyi “iki” ayrı şehirde okudum. Bankacılık dışında sık tayinler nedeniyle iki yıl kamu, on yıl özel sektörde çalıştım. Bankacılık yaşamıma devam etmek amacıyla geçmiş yıllarda kazandığım Anadolu Üniversite’si İşletme Fakültesi’ni (1995 yılı eşimin vefatı üzerine ) dondurmak zorunda kaldım. Beklemede kalan iki dersimi vererek 2000 yılında mezun olabildim. “Öküz” ve “Fesat” dergisi, Politika gazetesi, Dünya Ekonomi gazetesi (Metin Gülbay)’ın İnternet köşesine deneme yazılarımı yazdım. 1995- 2006 yılları Şark Çıbanı, Susturulmuş Çığlıklar, Tarih Dönek Ve Yiyici Bir Mirastır, Aşk Öyküleri Doğurmayacak Gibi Zaman adlı kitaplarım yayınlandı. 2006- 2016 yılları ciddi sağlık problemleri yaşarken 2020’de İstanbul Üniversite’si (AUZEF) Eğitim Fakültesi Sosyoloji bölümü; 2023 ’ yılında ise İstanbul Üniversite’si “Siyaset Bilimi” Yüksek Lisans” örgün eğitim programından mezun oldum. 2023 ‘ de “Kurban”isimli kitabım Cinius Yayınevi tarafından yayınlandı. 2024 yılı (İnsanlığın Zaman Kutsal Yolculuğu- Tarih Öncesi Çağlar Milattan Önce Milattan Sonra “ adlı kitabım yayına hazırlanmaktadır.


ESER-AYRINTI:

Şark Çıbanı 
Tomris Özden 
Çivi Yazıları / Kamera Dizisi 

Yamaçtan minicik kartopu yuvarlanıyor, büyüyor. Beni de beraberinde sürüklüyor. Gözkapaklarım ağırlaşıyor, yaşam-ölüm sürecinde gidip-geliyorum..."Şizofren! Katil! İntihar! Tahkikat!", "Barış-Savaş" çığlıklarıyla uykuya dalıyorum. Çığ büyüyor, içinde yok oluyorum. Morg... Pamuklarla gizlenmiş bir yüz. Sır dolu, sımsıkı kapanmış bir ağız. Pamukları 
açıyorum. Nöbetçi ikaz ediyor. Açtıkça üşüyorum. Ellerim tanıdık yüzünde dolaşıyor. Soğumuş yanaklarını öpüyorum. Beni ondan koparamıyorlar. Peşisıra yolculuklara gitmeye söz veriyorum. Ölüme ya da inançları(m) ile yaşamaya... Zamandan ve mekandan kopuyorum... Sıcacık, güvenceli bir iklim arıyorum. Bulamıyorum... Yalnızlık ya da kimsesizlik. Toplumun gözaltına aldığı bedenim, hissetiklerimin güvencesi ile dinlenceye dalıyor. Düşlerim, ardısıra birbirini kovalıyor. Yorulmak bilmeden... Arka arkaya silah gibi patlayan flaşların kör edici ışığı bile beni uyandıramıyor... Hayattan kopuyorum... Yaşamak gerçekten zorlaşıyor...Yaşam savaşının son günü. 14 Ağustos... En kalabalık, en yalnız, an acılı son gün... Onun sonsuza dek yalnızlığı... Benimse... bilemiyorum... Riskli terör oyunları bitmediği sürece, acılı ve yalnız olacağız... İnsan bitecek... 

Bu olanlara bir isim koymalıyız artık... Her bahar ayında "kökü kazındı" diyerek, yani baharları beklemiyor muyuz? Dipsiz kuyuya taş atmayı bırakalım... Savaş, insanın kendi içindeki özgürlüğü ve insanı taşlamasıdır. Barış zahmettir... Kini, nefreti unutmaktır... Barış yüzünü güneşe dönmektir... Bizim sorunlarımızı, sorularımızı, kuşkularımızı anlamak 
istemiyorlar... Bizi küçültmek isteyenlere karşı güç toplamaktan ve barış için hep birlikte büyümekten başka seçeneğimiz var mı? 

Barış için örgütlenmeliyiz... 

Sessiz tanıklar olmak istemiyorsak... İnsanı yardıma çağırmak gerekir... İnsanı çağırmak gerekir... İnsanı çağırmak... İnsanı...