Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Sulhi Dönmezer

hukukçu, akademisyen

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Sulhi Dönmezer
Sulhi Dönmezer
hukukçu, akademisyen

10 Şubat 1918 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1934 yılında İstanbul Erkek Lisesi'ni ve 1938 yılında İÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı yıl bu üniversitede, Ceza Hukuku asistanlığına getirildi. 1942 yılında doktorasını ve doçentlik sınavını vererek, İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuku Doçentliği'ne atandı. 1946-1948 yıllarında Amerika Illinois Üniversitesi'nde araştırıcı ve ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalıştı. 1949 yılında profesör oldu. 1953 yılında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı'na seçildi. 1957 yılında ordinaryüs profesörlüğe terfi ettirildi.

1943 yılında İÜ Hukuk Fakültesi Kriminoloji Enstitüsü'nün kurulması çalışmalarına katıldı. 1955-1985 yılları arasında bu enstitü ve araştırma merkezinin müdürlüğünü yaptı. İÜ Hukuk Fakültesi'nde 47 yıl hizmet verdikten sonra 1985 yılında yaş haddinden emekli oldu.

Daha sonra da 1995 yılına kadar İÜ Hukuk Fakültesi'nde, Kriminoloji, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Toplumbilim ve Türkiye'nin Sosyal Bünyesi derslerini verdi. 

İÜ İletişim Fakültesi ve Yargı Yüksek Okulu ile İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi, Marmara Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi'nde de derslere girdi. 

Yurtdışında da Fransa, Hollanda, Portekiz, ABD, İran, Pakistan'da çeşitli üniversitelerde dersler ve konferanslar verdi.

1975-1980 yılları arasında Avrupa Konseyi Kriminolojik Bilimler Konseyi üyeliğine seçildi. 

1988-1994 yılları arasında Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu üyeliği yaptı.

1988 yılında Atatürk Dil ve Kültür Merkezi'ne bağlı Atatürk Araştırma Merkezi üyeliğinde bulundu.

1950-2001 yılları arasında, Başbakanlık, Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlıkları tarafından önemli yasal düzenlemeler için oluşturulan komisyonlarda başkanlık ya da üyelik görevlerinde bulundu. Bu çalışmalardan bazıları şöyle:

1950-1952 yıllarında faaliyette bulunan Bakanlıklararası Antidemokratik Kanunları Ayıklama Komisyonu Üyeliği, 1950-1961 döneminde af kanunlarını hazırlayan komisyonlara başkanlık, halen yürürlükte bulunan Basın Kanunu'nu hazırlayan komisyonun çalışmalarına katkı, 1962-1963 yıllarında Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun'un hazırlanması hususundaki çalışmalara katılma, 1961 Anayasası'nın ifade özgürlüğü, basın ve temel ceza hükümlerini hazırlayan alt komisyon başkanlığı, Ceza Kanunu'ndan Antidemokratik Hükümleri Ayıklama Komisyonu Başkanlığı, 1981 Anayasası hakkında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin görüşlerini saptayan komisyonun başkanlığı, 1961-1985 yılları arasında Türk Ceza Kanunu'nda ve Usul Kanunu'nda yapılan değişiklikleri değerlendirme hususlarındaki üniversite komisyonlarının başkanlığı, 1984-2001 yılları arasında Yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, İstinaf Mahkemeleri Teşkili Hususundaki Kanun, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Kanun, Cezaların İnfazını İzleme Komisyonlarının Teşkili Hakkındaki Kanun'un hazırlanması ile bu kanunların uyum kanunlarını hazırlamakla görevlendirilen komisyonların başkanlığı, Çıkar Amaçlı Örgüt Suçları ile Mücadele Kanunu'nu hazırlayan komisyonun başkanlığı.

Ayrıca, 1961-1985 yılları arasında İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası'nın editörlüğü, Türk Eğitim Vakfı'nın kuruculuğu ve Mütevelli Heyeti Başkanlığı, Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyeliği, 2001 yılında Milletlerarası Ceza Hukuku Derneği'nin Türkiye şubesini oluşturmak üzere Ceza Hukuku Derneği'nin kuruculuğu ve başkanlığı gibi görevlerde bulundu.

Çalışmaları ve yayınladığı eserler dolayısıyla İstanbul Üniversitesi'nce "hukuk" dalında, Marmara Üniversitesi'nce "toplumbilim" dalında ''Fahri Doktor'' unvanına değer görüldü. Aydınlar Ocağı tarafından da "Şeyhül Müderrisin" (Hocaların Hocası) unvanı verildi.

Ayrıca, Milletlerarası Krimonoloji Derneği Yönetim Kurulu, Milletlerarası Ceza Hukuku Derneği, Milletlerarası Sosyoloji Derneği, Milletlerarası Basın Enstitüsü, Monaco Adli Tıp Merkezi üyelikleri ile Amerika Suç ve Suçluluk Milli Konseyi muhabir üyeliklerine de seçildi.

Üniversitede 1950 yılında Basın Hukuku'nun, 1953 yılında da Krimonoloji'nin öğrenim dalı olarak kabul edilmesi çalışmalarını teşvik etti. Ceza Hukuku, Kriminoloji, Toplumbilim ve Operasyonel Kriminoloji alanlarında çok sayıda eseri, makalesi ve araştırması bulunuyor.

Türk Ceza Hukuku'nun ülkemizdeki kurucularından olan ve binlerce hukukçu yetiştirdi.

3 Ağustos 2004 tarihinde, 86 yaşında vefat etti. 5 Ağustos 2004 tarihinde "devlet töreni" ile İstanbul Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.

İngilizce ve Fransızca biliyordu. Evli ve 2 çocuk babasıydı. 



HAKKINDA YAZILANLAR

Sulhi Dönmezer: Ciddi reformlara ihtiyacımız var
Ünal Bolat
Türkiye 30 Aralık 2000

Türkiye'nin ciddi reformlara ihtiyacı var. Türkiye gibi büyüyen toplumlar zaman zaman elbette ki reform ihtiyacı hisseder. Onu da vakit geçirmeden yerine getirmek çok uygun olur. Türkiye'nin mesela bir hukuk reformuna ihtiyacı olduğu, bir adalet sisteminin yeniden ele alınarak, işler hale getirilmesi ihtiyacıyla karşı karşıya olunduğu hususunda Türkiye'nin her insanında mutabakat var. Bizzat onu idare edenlerin de var. Ama hiç kimsenin farkına varmadığı bir husus var. Bugün Türkiye'de 1926 yılında yapılan kadar geniş bir hukuk reformu yapılıyor. Kimse farkında değil.

Adalet Bakanı iyi çalışıyor
Bugünkü Adalet Bakanı çok iyi çalışıyor. Türkiye'de çok iyi çalışmalar yapılıyor. Şimdi Adalet Bakanlığı'nın liderliğinde yapılan çalışmalar var. Ceza kanunu bütünüyle değiştiriliyor. Yeni bir ceza kanunu yapılıyor. Medeni kanun baştan başa değiştirilip, yeniden gözden geçirildi. Meclise sevk olundu. Bu muazzam bir reform. Atatürk'ün 1926'da yaptığı gibi bir muazzam reform ki kimse farkında değil. Türkiye'de muazzam işler yapılıyor. Ama ne yazık ki basit ve sun'i gündemlerle bu hususların hiçbiri ortaya çıkarılmıyor.

Anayasalar değiştirilebilir
Anayasalar ihtiyaçlar karşısında elbette değiştirilir. Bunlar insan yapısı. İhtiyaçlar kendisini gösterdikçe anayasaları değiştirmek lazım. Aslında Türkiye gibi muazzam hareket içindeki bir toplumda elbette ki anayasalar değiştirilecek. Ama bu anayasanın gayri meşru olduğu hususundaki kanaate katiyyen katılmıyorum. Bu anayasa halkın oyuna arz edilmiş, %92 kabul oyu almış. Bakın 1961 Anayasası halk oyuna arz edildiği zaman, halkın %42'si hayır demişti. Biliyor musunuz bunu? Yani %59-60 oyla kabul edildi. O zaman tartışma mı yapılıyordu?

Sivil anayasa olur mu?
Gerek 61 gerek 82 anayasasını, esasında Türkiye'nin aklı başında olan hukuk adamları bir araya gelerek hazırladı. Ha sonra askerler gerekli değişikliği yaptılar. Ne kadar yaptılar. Çok fazla değil, elbetteki bir kurucu meclisin bir anayasa meydana getirmesi daha iyi olur. Onda hiç şüphem yok. Ama bak o zaman ne yapacaksın? O zaman TBMM'yi fesh edeceksin. Ondan sonra "Bir kurucu meclis kuruyoruz" diyeceksin. O meclis anayasayı yapacak. Ondan sonra o meclisin yaptığı o anayasanın hükümleri gereğince yeni bir seçim yapılacak. Ama dünyada bunun bir emsali yok.

Şimdiki aklım olsaydı
Geri dönüp, yirmi yaşıma gelsem, yine bu mesleği seçerdim. Bu meslek bizi zengin etmedi. Ama rahat yaşıyoruz. Buna mukabil elli bini aşan öğrencim oldu. Bunların hürmetiyle, saygısıyla sevgisiyle muhatabım. Öğrencilerim anayasa mahkemesi başkanı oldu. Bakan oldu, başbakan oldu... Bütün bunlar bir faninin ulaşabileceği en büyük bahtiyarlıktır.

Halk gibi yaşarım 
Halk gibi yaşamayı çok seviyorum. Benim otomobilim de var. Şoförüm de var. Ama ben otobüse binerim sık sık. Ve hoşuma gider. Ve böyle yaşlı olmamız dolayısıyla belediyenin çıkardığı yaşlılık kartı var. O kartla otobüse binmekten, halkın arasında yaşamaktan fevkalade hoşlanırım. Kitaplarımı çocuklarım gibi severim. Her yeni basıldığında tekrar tekrar kontrol ederim.
Hiçbir hizmeti reddetmem. Bende ret diye birşey yok. Topluma bir faydası olacaksa kabul eder, vazife telakki ederim.

‘Kendim için af çıkarmıştım’
Af kelimesi çok ilginçtir. Bir kere ağzınızdan çıktı mı artık önünü alamazsınız. Ben de size hatıra olarak biraz acı olmakla birlikte kendim için nasıl bir af çıkarmak durumunda kaldığımı anlatayım. O zamanlar 28 Nisan olayları vardı. 1960'tan önce... O olaylarda, üniversitede talebe ile polis arasında bir çatışma çıkmıştı. İlk defa oluyordu böyle çatışma... Ben dekan vekili olarak olaya müdahale etmiştim.
Silah sesleri falan filan oldu. Rektör vekili sıfatıyla hemen bahçeye çıktım. Gençleri içeri almaya, polisleri sükunete getirmeye çalıştım. Neler oldu neler oldu.
Olaylar bitti. Aradan bir süre geçtikten sonra bizi Davutpaşa Kışlasında sıkıyönetim mahkemesine çıkarttılar. 
-Nedir sebep?
-Sanki öğrencileri ben teşvik ediyormuşum gibi, sıkıyönetim mahkemesinde müdafaamı aldılar. Hiç unutamıyorum. Adam Allah'tan beni tevkif etmeye falan teşebbüs etmedi. İfademi alan bir bahriye binbaşısı imiş. Hukukçuydu. Benim talebem değilmiş Ankara mezunuymuş. Ama beni tanıyormuş. Ondan sonra eve döndük geldik. Aradan zaman geçti. 27 Mayıs ihtilali oldu. Beni Ankara'ya, af kanunu hazırlamak için çağırdılar. Tabii biz af kanununa kendimizi içeren maddeyi de koymuştuk.




HAKKINDA YAZILANLAR

Hocam Sulhi Dönmezer
Taha Akyol
Milliyet 6 Ağustos 2004 

İSTANBUL Hukuk Fakültesi'nde ceza hukukunu Ord. Prof. Sulhi Dönmezer ve Prof. Sahir Erman'dan okumuştum.
Ceza hukukumuzun en büyük isimlerinden ikisi.
Sözlü sınavda Sulhi Hoca bana "ızdırar hali"ni sormuştu; yani zaruret halinde yapılan bir hareket kişilere ve mallara zarar verirse bunun ceza hukuku teorisindeki yeri nedir?
Burada özellikle "hukuk teorisi" kavramına dikkat çekmek isterim: "Mevzuat hukukçusu" kanunları, kuralları iyi bilen hukukçudur. Ama hukukun felsefi derinliğine ve teorik zenginliğine sahip olmadan "iyi hukukçu" olunamaz.
Sulhi Dönmezer hukuk felsefesi ve teorisi alanında "büyük hukukçu" idi. Nitekim eserlerinden biri "Sosyoloji" adını taşımaktadır.
Ömer Lütfi Barkan, Sabri Ülgener ve Sulhi Dönmezer... Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in Batı'da yetişmiş ilk neslinden bu üç ismin Türk ilmine katkısı muazzamdır.
* * *
BEN öğrenci iken merhum Dönmezer ve merhum Erman'ın dört ciltlik "Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku"nu okumuştum. Dördüncü baskıydı, son olarak on dördüncü baskısı yayımlandı.
Yarım asırda on dört baskı... Yarım asırda değişen kanunlar ve hukuk teorisinde yaşanan gelişmeler... Hoca, bunların hepsini takip ederek kitabını sürekli yeniledi.
Hiç yorulmadı, hiç durmadı...
Birkaç ay önce kendisini telefonla aramıştım. Yazacağım bir makale için "Kanunların geriye yürümesi" konusundaki bir tereddüdümü sordum. 86 yaşında değil de taze bir profesör gibi hafızasının bütün canlılığıyla anlattı.
Sorduklarıma bazen şöyle cevap verirdi:
"Bu konuda Yargıtay içtihadı var, on dakika sonra beni ara, sana okuyayım!"
Sulhi Dönmezer ve Sahir Erman'ın bu anıtsal eseri, Yargıtay içtihatlarında en çok atıfta bulunulan bir bilim kaynağıdır.
* * *

MERHUM Hocam'ın kitabını yıllarca muhafaza ettim, son baskısını da aldım. Sık sık bakmaya ihtiyaç duyuyorum.
Mesela hukukta bir "uygun nedensellik" sorunu vardır; sosyal ilimlerde 'düşünme metodu' bakımından da fevkalade önemlidir. Bu meseleyi bilmeyenler kafalarını komplo teorilerinden, paranoyalardan, hukukun totaliter yorumlarından kurtaramaz.
Okuduğum hukuk kitapları içinde "uygun nedenselliği" en iyi Sulhi Dönmezer anlatmıştır, çünkü o aynı zamanda sosyologdu..
Ömer Lütfi Barkan iktisat tarihçiliğinde, Sabri Ülgener iktisat sosyolojisinde, Sulhi Dönmezer de ceza hukuku biliminde öncü isimlerimizdir.
Yeni Türk Ceza Kanunu tasarısındaki imzaların başında onun imzası vardır. Ceza ve usul sahasında onun imzası olmayan düzenlememiz yok gibidir.
Üniversitedeki törende, kızı Av. Zuhal Dönmezer Çakıroğlu, babasının çok sevdiği bir dörtlüğü okudu. Mahmud bin Kadı Manyas'ın Gülistan adlı kitabından Dönmezer Hoca'nın "Genel Ceza Hukuku" adlı eserinin önsözüne koyduğu dörtlük... Dönmezer'in engin ruh dünyasını yansıtan bu dörtlüğü size de aktararak, aziz Hocam'ı hürmet ve rahmetle anıyorum:
Bu kitabı kıl mübarek sahibine ey Kerim,
Kâtibini affet rahmetinle ya Rahim,
Hem günahlı kullarının suçunu affet dahi,
Ol Habib'in hürmeti içün ya İlahel Alemin