1963 yılında Samsun'da doğdu. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirdi. 'Ruşen Çelik', 'Selim Safa' imzalarıyla edebiyat ve sinema yazıları yazdı. Özel bir finans kurumunda çalışmaktadır. Şiirlerini Aylık Dergi, Mavera, Kelime, Yedi İklim, Ayane, Kardelen ve Bir Nokta dergilerinde yayınladı.
ESERLERİ:
Şiir: Sonra Sessizlik (1990) Düşler ve Aynalar (1993) Seyir Defteri (1998) Sonra Sessizlik (2002) Ah Teslimiyet(2008) Tüm Şiirler (2012)
HAKKINDA YAZILANLAR
Şiiri şairine benzeyen kaç şair var şurda? Mahmut Feyzi Erdal dunyabizim.com
Asaletli yalın kibir girmemiş bir şiir, tatlı bir Vivaldi çağrışımı yapan bir ritim... Süleyman Çelik şiirini soruşturduk.
Mürsel Sönmez: “Çelik’in şiirleri her zaman “geçer akçe” olacaktır”
Süleyman Çelik, otuz kadar yıldır (Aylık Dergi’den itibaren) izlediğim, okuduğum şairlerden birisidir. Bir okuyucu olarak onun şiirlerini okumak beni yeğniltir, umuda, her şeye karşın yaşamaya davet eder. Zarif sözcüklerin çağrıştırdığı masalsı dünya bu “zor”da iyi gelir bana.
Şiiri hakkında belki de en geniş yazıyı yazmış biri olarak da hakkaniyetten ayrılmadığımı düşünüyorum. Görünmeklik derdine düşmeden yazdığı şiirlerle Süleyman Çelik; asaletli yalınlıktan, kekreliğe düşmeyen imgesel yapıdan, tatlı bir Vivaldi çağrışımı yapan ritminden meydana getirdiği şiiriyle Türk şiirine hoş bir sada eklemiş ve bunu sürdürmektedir. Çelik’in şiirleri her zaman “geçer akçe” olacaktır. Çünkü, mahviyet zarfından çıkmış şiirlerdir bunlar. Yüksek volüme itibar etmeden, “güvercin ayakları ile gelen” şiirler…
Hüseyin Akın: “Yağmur fısıldayan sessiz adamdır Süleyman Çelik”
Süleyman Çelik şiiri, sessizlikle başlayıp sessizlikle biten bir dünyanın şiiridir. Bu yüzden okuyucuya huzur vaat eder. Şiiri şairine, şairi şiirine benzer. Yağmur fısıldayan sessiz adamdır Süleyman Çelik. Ay ışığında sessizlik arayışına çıkmıştır. Tantanasızdır. Gölgesi gövdesini aşmış şairlerin ondan alacağı çok şeyler olduğuna inanıyorum.
En yalnız, en kötümser anınızda eski bir şarkı gibi gelir sizi bulur onun şiiri. Yazıldığı ilk günün sıcaklığını hâlâ hissederim Süleyman’ın şiirinde. “Sen Allah’a ne güzel inanıyordun bir tanem” deyişini ve “ne kadar kıvrılsanız siz Paris olamazsınız” dizesini. Bir de kaç kez okuduğum “ameleler” şiirini. Sohbetinde sessizce akan şiirini özledim. Eminim çayı da öyle güzel kokuyordur hâlâ.
Arif Dülger: “Süleyman Çelik, bir edep şairidir bana göre”
Genelde sanat, özelde şiir, insanı gaflete düşmekten alıkoyan, anlamlı, güzel bir uğraştır. Sanat, insanı kokuşmaktan, çürümekten, dejenere olmaktan uzak tutar. Diri kılar insanı. Şiirin hamuru hüzün, iskeleti yalnızlıktır. Şiir görülmeyeni göstermek, hissedilmeyeni hissettirmek için var. Varlığın, mutlak hakikatin ve cemâlin farkına varmak için kelimelerin ifade imkânlarının bittiği yerde şiir başlıyor. Süleyman Çelik’in tüm şiirlerinin okuyucuya bir güldeste gibi sunulduğu Evvel ve Âhir adlı kitabı ilk elime aldığımda, bu minval üzre aklıma düşen düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Süleyman Çelik’in, yâkînen şahidi olduğumuz gerçek hayatında olduğu gibi, şiirinde kibir asla yoktur. Edepte esasen kibir, hor ve hakir görme, kin ve kompleks yoktur. Süleyman Çelik, bir edep şairidir bana göre. Kendi içinde, sessizce, usul usul hüzün çağlayanlarını biriktiren, bir adım ötedeyse çoşturan bir şair. Yayınladıkları da şiire giden açık bir geçit oluyor. Bize bu yoldan gitmek düşüyor. Şairimiz iyi ki var, iyi ki o bizim dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız. Nice uzun yıllar hep birlikte, bu gökkubbenin altında sonsuzluk şarkısını terennüm eden kullardan oluruz inşallah.
Suavi Kemal Yazgıç: “Kıblesi olan bir şiiri var”
İddiası "iddiasızmış" gibi görünmesinde olan sade bir şiiri var Süleyman Çelik'in. Kıblesi olan bir şiiri var. Çünkü kendisinin de kıblesi var. Nümayişsiz, sessiz ama içten içe işleyen ve yalınlığına rağmen okuyunca kendini hemen ele vermeyen bir şiire imza atıyor. Bu ele vermeyiş zor anlaşılırlıktan değil, okurundan "yaşanmışlık" bekleyen bir şiir olmasından kaynaklanıyor. Okur "kendini" bildiği ölçüde ve kendini bildiği kadar Süleyman Çelik şiiri ile irtibat kuruyor.
Aliye Akan: “Bu şiirlerin hikayesini yazmayı çok isterdim” Şairin şiirini, elbet yine şiiri anlatır. Peki şu garip çağda, şiiri kendisine benzeyen kaç şair vardır? Bu şiirlerin hikayesini yazmayı çok isterdim.
SÜLEYMAN ÇELİK: Allah'ın Habibi'nin habibi, sevmek, aşk, sessizlik, nezaket, batı tipi değil yerli şair, dost, sığınak, hac, zekat, balık lokantası, çay, süsüne kaçılmamış akşam, delikanlı, racon bilir, mutedil, sahabe, şiir, erguvan, direnç, boğaziçi, Çengelköy, Beylerbeyi, sukut, sükun, mavi, Feriha, soğuk, sıcak, 28 Şubat'ta beyefendice hastır diyen, Safa, açık yeşil, kapalı anlam, merve, iskele, say... Hişşşttt, kelimeler durun artık... Ne yapsanız tasviriniz eksik kalacak. Allah bir balçığa nefesini üflesin ve o nefes bu kadar temiz kalabilsin... opsss
HABER
SÜLEYMAN ÇELİK'İN TOPLU ŞİİRLERİ YAYINLANDI Zaman 23 Ekim 2012
Bir Nokta Kitaplığı'ndan çıkan ‘Tüm Şiirler' Süleyman Çelik'in bütün şiirlerini bir araya getiriyor.
Kitapta, şairin bütün şiirlerinin yanında “Evvelâhir” bölümünde yeni şiirleri de yer alıyor. Kısaca, Süleyman Çelik'in şiirlerinin evveli de âhiri de bu kapağın arasında okura sunuluyor.
Bir önceki kitabı “Ah Teslimiyet”te Ya Resûlallah, Kâbe'nin Üzerindeki Yıldızlar, Mekke, Medine başlıklı şiirler yazan Çelik, “Evvel Âhir”de Kâbe'de Afrika'nın Coşkusu, Sa'y, Adın Aşk Olsun başlıklı şiirlere yer vermiş. Bu yönüyle Süleyman Çelik, İslamî hassasiyetler, hac, Mekke, Kâbe, sa'y gibi kavramları şiirinde özel bir yere oturtuyor. Kutsal topraklarda yaşadığı duygusallığı şiirlerine ustaca taşıyor.
“Medine ey Medine, kutlu şehir/ Her yanın gül bahçesi olsa,/ sevgiliye yine az gelir.” “Başını öne eğerdi ve hızlı yürürdü/ sokaklarında Resûl/ Bastığı yerleri görseydik, öperdik/ alnımız ağarırdı.” dizeleri bunun en güzel örnekleri.
Süleyman Çelik'in yalın ve bir o kadar da etkileyici bir dille ortaya koyduğu şiir, berrak bir nehir gibi akıyor.