Reşat Kaynar akademisyen hukukçu, felsefeci Ordinaryüs Prof. Dr. Reşat Kaynar
1910 yılında İstanbul Üsküdar'da doğdu. İlkokulu Üsküdar Ayazağa’da, lise eğitimini Darülmuallim’de bitirdi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi.
Haydarpaşa Lisesi’ne tarih öğretmeni olarak atandı. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde hukuk ve siyaset dersleri verdi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İnkilap Tarihi dersleri verdi. 65 yıllık öğretmenlik hayatından sonra emekliye ayrıldı.
‘Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat’ adlı eseri ile Kaynar’ı ordinaryüs profesörlüğe getirdi.
24 Mayıs 2006 tarihinde Ankara'da vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
İşte son ordinaryüs Süheyla Gözdereliler Hürriyet 6 Ağustos 2004
Hocaların hocası unvanına sahip Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in vefatı, başta Hürriyet olmak üzere bazı gazetelerde ‘Son ordinaryüs öldü’ şeklinde yansıtıldı. Oysa bu doğru değildi. Çünkü halen yaşayan ve ders vermeyi bile sürdüren bir ordinaryüs daha vardı. Dönmezer’in ölümüyle Son ordinaryüs unvanını kazanan bu bilim adamı, Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar’dı. Kaynar, meslektaşı Dönmezer’in yasını tutuyor
ORD. Prof. Dr. Reşat Kaynar, arkadaşı ve aynı zamanda hukukçu olan eşi Yıldız Hanım’ın hocası Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in vefatını Çınarcık’taki yazlığında öğrendi. 94 yaşındaki son Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar, ‘Memleket çok büyük bir kıymeti kaybetti. Öyle bir hoca ki, talebesi her anından faydalanırdı. Her dersinde mutlaka bir şeyler öğreten bir hocaydı ve milliyetçiydi. Ama bu ne bir ırka, ne bir dine dayanan bir milliyetçilikti. Atatürk milliyetçiliği değerlerine sahipti’ dedi.
1910 yılında Üsküdar’da doğan Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar, 1932’de Ankara’da yapılan ilk Dil Tarih Kongresi’ne Haydarpaşa Lisesi’nde tarih öğretmenliği yaparken Atatürk tarafından çağrıldığını belirterek şunları anlattı:
ATATÜRK’E SORU SORMAK
‘Bu kongre, 6 gün sürdü. Kongre sonunda Atatürk bizimle çaylı bir toplantı yaptı. Atatürk bize ‘Muhterem hocalar istediğiniz konuda istediğiniz soruyu sorabilirsiniz’ dedi. Evvala derin bir sükunet vardı. Fakat Atatürk, ‘Muallim arkadaşlar çekinmeye gerek yok. Herkes istediği soruyu sorabilir’ dedi. Bunun üzerine birkaç soru soruldu. Birincisi ‘Devletlerin dine ihtiyacı var mı?’ sorusuydu. Biz böyle bir soru sorulmasını istemiyorduk. Çünkü Atatürk bu konudaki görüşlerini söylemiş, ‘Türkiye Cumhuriyeti laik bir Cumhuriyettir’ demişti. Atatatürk büyük bir sükunetle ‘Muhterem hocam’ diyerek söze başladı. Aradan 72 yıl geçmesine rağmen sesini duyar gibiyim... Çünkü onda bir belágat vardı. Konuştuğu zaman insanı etkileyen bir ses tonu sabrında bir çekiciliği vardı. Bize, ‘Muhterem hocam, dinsiz devlet olmaz ve dinsiz devlet devam etmez diyorlar. Fakat din Allah ile kul arasındadır. Hiçbir zaman araya başkası giremez. Ama Allah ile kul arasına din simsarı denen hacılar hocalar giriyor ve dini zedeliyorlar. Biz Müslümanlıkta dinin menfaat, siyaset ve ticaret yolunda alet edilmesini istemiyoruz. İstiyoruz ki din, Müslümanların safiyeti gibi iman edenlere intikal etsin. İşte bunun için mücadele ediyoruz. Dini maddi menfaatleri üzerinde kullanmak isteyenlere karşı mücadele edemiyoruz. Aynı zamanda düşünüyoruz ki en nefret edilecek insanlar bunlardır’ dedi.’
Yaşayan son ‘ordünaryüs’ Prof. Dr. Reşat Kaynar, ‘Türkiye milliyetçi, ırkçı ve dinci bir hareket karşısında müdafa edilmez ve laiklik korunmazsa çok üzülüp kırılır, kırılmanın ötesinde savunmaya geçerim’ diye konuştu.