Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Orhan Okay

akademisyen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Orhan Okay
Orhan Okay     (1931)-(2017)
akademisyen, yazar

1931 yılında İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu (1955).

Artvin ve Diyarbakır liselerinde öğretmenlik yaptı.

1959 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne asistan olarak girdi. 1962'de Yeni Türk Edebiyatı doktoru, 1975'te doçent, 1988'de profesör oldu.

36 yıl çalıştığı Erzurum'dan 1994'te ayrılarak Sakarya Üniversitesi'ne geçti. 1996'da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

İslam Ansiklopedisi'nde redaktör olarak çalıştı. Fatih Üniversitesi'nde ders verdi.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış dört yüz kadar makale ve deneme yayını bulunmaktadır.

13 Ocak 2017 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

ESERLERİ:

Sanat ve Hayat, Abdülhak Hamid'in Romantizmi, İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuad, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi, Şeyh Galip-Hüsn ü Aşk, Sanat ve Edebiyat Yazıları, Mehmed Akif, Necip Fazıl Kısakürek, Kültür ve Edebiyat Dünyamızdan, Konuşmalar.




ESER-AYRINTI

Silik Fotoğraflar
Orhan Okay
Ötüken Neşriyat

Portreler kitabı...
Orhan Okay, hocaları Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan gibi edebiyat tarihine edebî bir tad ve zarif bir deneme lezzeti getiren değerlerimizden. Yazıları zevkle ve dikkatle okunan Okay, idealist bir üniversite hocası olarak hayatının büyük bir bölümünü Anadolu’da geçirip binlerce öğrenci yetiştirirken, İstanbul ve İstanbullu dostlarıyla gönül bağını hiç yitirmedi. Hocanın son eseri “Silik Fotoğraflar”da, İstanbul zarafetini şahsında temsil eden şahsiyetlerin resmi geçidi var adeta. Yakın dönem ilim ve edebiyat âlemimizin seçkin simâlarını yakından tanıyan Okay, onların ruh, kafa ve beden suretlerini de ortaya çıkarıyor ve okuyucusuna sunuyor.

Yazar, “Silik Fotoğraflar”ın sadece bir portreler kitabı olmadığını belirttiği önsözde, “Burada portrelerini ve bazı özelliklerini verdiğim kişilerden bazıları ile hayatta sadece birkaç kere karşılaştım; bazılarıyla ise daha yakından, hocalık-öğrencilik, arkadaşlık ve dostluk ilişkilerim oldu. Kendilerine yetişemediğim birkaçı ile kitapları, hakkında anlatılanlarıyla haşır-neşir oldum, böylece onlarla da kafa ve gönül dostluğumuz olmuş demektir” diyor.

Kimler yok ki?
NurettinTopçu, Hüseyin Avni Ulaş, Hasan Basri Çantay, Rahmi Eray, Mehmet Akif, Celâleddin Ökten, Abdülaziz Bekkine, Tahir Olgun (Tahirü’l Mevlevî), Ali Nihad Tarlan, Mehmet Kaplan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihad Sami Banarlı, Kaya Bilgegil, Halim Özyazıcı, Halûk İpekten, Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Hâlet Çelebi, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Reşat Ekrem Koçu, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Kilisli Rifat Bilge, Süheyl Ünver, Seyfettin Özege, Osman Nuri Ergin, Hafız Mehmet Kara, Kesriyeli Sıdkı Akozan, Halife Abdülmecid Efendi...




HABER

Kaplan'ın izinde
5.05.2012

Fatih Üniversitesi, 'Büyüklere Vefa Programları'nın 3.sünü Prof. Dr. Orhan Okay için gerçekleştirdi. Akademisyen ve yazar öğrencilerinin hocayı anlattığı programda üzerinde durulan ortak nokta, Okay'ın kelimenin tam anlamıyla bir 'hoca' oluşuydu. Önceki gün, hocaların hocası Prof. Dr. Orhan Okay için, kuruluşunda büyük emek verdiği Fatih Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde bir vefa programı düzenlendi. Okay'ın da hazır bulunduğu etkinlikte akademisyen ve yazar öğrencileri, hocayı anlattı. Okay'ın akademisyen ve yazarlığından çok kelimenin tam anlamıyla bir 'hoca' oluşu üzerine duran konuşmacılar, onun öğrencileriyle kurduğu iletişime vurgu yaptılar. Orhan Hoca'yla ilgili konuşanlar arasında 60 yıllık dostu Prof. Dr. Kemal Eraslan da vardı. Birinci oturumun başkanlığını da yapan Eraslan, "Çağdaşımız neredeyse kimse kalmadı. Giderek yalnızlaşıyoruz." derken, vefa programını izlemeye gelenler koca salonu doldurmuştu.

Programı Zambak Yayınları'yla birlikte düzenleyen Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yusuf Çetindağ'ın, hocasının adını verdiği oğlu Orhan, kısa bir konuşma yaptı. "Babam bana sizin adınızı verdi. Çok önemli çalışmalar yapmışsınız. Onları anlayacak yaşta değilim ama anladığım kadarıyla büyük bir insansınız." diyen küçük Mehmet Orhan, bütün salon adına hocanın ellerinden öptü.

Programın ilk konuşmacılarından Fatih Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahrettin Gücin, 1996'da Fen Edebiyat Fakültesi'nin kuruluşunda Okay'ın rolünden bahsetti: "O dönemdeki kaygı ve korkularımızı, herkesin 'Orhan Hoca var, merak etmeyin' demesi hafifletmişti." Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karataş ise "Babamdan sonra üzerimde emeği olan değerli bir şahsiyet." diye tanımladığı hocasının sadece bilimsel çalışmalarında yol gösterici olmadığını, insanî ilişkilerde de rol modeli olduğunu anlattı.

Prof. Dr. Mehmet Törenek, Okay'ın hocaları Tanpınar'ın sanat adamı, Mehmet Kaplan'ın bilim adamı olduğuna vurgu yapan Törenek, Orhan Okay'ınsa gönül adamı olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Yılmaz Daşçıoğlu onun muhatabını yüceltmesinin ve daima gözünün içine bakarak konuşmasının ayrıcalığını anlattı. Konuşanların ortak görüşü, Orhan Hoca'nın bu insanî yönleriydi.

Adını oğullarına verdiler

İkinci oturumu yöneten Prof. Dr. Mehmet Tekin de Hoca'nın adını oğluna verdiğini söyledi. Yazar Mehmet Doğan ise hocasının ilk kitabındaki 'Sanat ve Hayat' başlıklı yazısından bir bölüm okudu. Doğan, bu yazıda ifade ettiği gibi Hoca'nın hayata koşanlardan olduğunu söyledi. Prof. Dr. Âlim Kahraman Prof. Dr. Kenan Erdoğan, Prof. Dr. Dilaver Düzgün, Yard. Doç. Dr. Sezai Çoşkun da Okay hakkındaki görüşlerini dile getirdi. Programın düzenleyicilerinden Yard. Doç. Dr. Betül Coşkun, konuşmasında, eşi hasta olmasına rağmen geldiği için Orhan Okay Hoca'ya teşekkür etti ve "Bilim öğrenme, ahlaklanma sürecidir. Ben merkezli algıların yoğun olduğu bir ortamda öğrencilerin elinden tutmak bir ayrıcalıktır. Orhan Hoca, hepimize araştırmalarında yol gösterici oldu." dedi.

Neredeyse felsefeci olacaktı

"Hayatımda unutamayacağım bu saatleri bana yaşattığı için Fatih Üniversitesi'ne teşekkür ediyorum." diyen Orhan Okay, edebiyat okumasının hikâyesini şöyle anlattı: "Dünyaya bir daha gelsem yine edebiyat öğretmeni olmak isterdim. Lisede kaydımı felsefe bölümüne yaptırdım. Bir gün Kadıköy İskelesi'nde lise hocam Behice Kaplan ile karşılaşana kadar felsefe tahsili yapıyordum. Behice Hoca'nın yanında eşi Mehmet Kaplan ve başka öğretmen arkadaşları vardı. Eşine, 'Orhan idealist bir genç, felsefe okuyor, hoca olarak tayin edilebilecek mi?' diye sordu. O gün, orada, Kadıköy İskelesi'nin üst katındaki çaycıdaki heyet tarafından, yeni açılan Yatılı Yüksek Öğretmen Okulu'na kayıt yaptırmam kararlaştırıldı. 'Bu okulda yatılı okunduğu için mecburi hizmet olur ve öğretmen olur' denildi. Bitirince Artvin'e tayinim çıktı. Öğretmenlik yaparken, Erzurum'da açılan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin kurucusu Mehmet Kaplan'dan bir mektup aldım. Kaplan hocamdan asistanlık teklifi almasaydım çok sevdiğim öğretmenliğe devam ederdim. Ama kader beni akademik çalışmalara yönlendirdi ve şimdi buradayım."




HABER

Orhan Okay'a vefa
03.05.2012

Fatih Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dialog Avrasya Kulübü, Büyüklere Vefa Programı'nın 3.sünü Prof. Dr. Orhan Okay için gerçekleştirecek. Bugün 12.00-17.00 saatleri arasındaki iki oturumlu panele Okay'ın çalışma arkadaşları ve öğrencilerinden oluşan geniş bir konuşmacı grubu katılacak. Orhan Okay'ın hocalığının 53. yılının kutlanacağı panelde, müzik dinletisi de olacak. (0212 866 33 00)




HAKKINDA YAZILANLAR

Türk Edebiyatı'nın büyük ismi ORHAN OKAY DA GİTTİ
A Yağmur Tunalı
13 Ocak 2017

Yeni Türk Edebiyatı alanının açık ara -yaşayan- en büyük ismiydi.

Edebiyat tarihi ve tenkîdinde ölçüyü temsil ederdi.
İsimler ve eserler üzerinde titiz çalışır, çok yönlü kıyaslamalarla fikrini sağlamlaştırırdı.
Namuslu adamdı.

Değerlendirmelerinde hep bu dürüst , bilgili ve yüksek ahlâklı adam gülümser.

Eserleri de bu karakter adamını düşündürür.
Beşir Fuad'dan Mehmed Âkif'e, Ahmet Hâşim'den Necip Fâzıl'a kadar ele aldığı her edebî ismi işleyişi, haklarında vardığı hükümler bir büyük kültür bakışının eseridir.

Âkif'le ilgili eserine "Mehmet Âkif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi" demesi, kendi yaşama üslûbu ve şahsiyeti hakkında söyleneceklerin şifrelerini duyurur.

Ondan bize bu sağlam bakışlar ve yüksek karakteri kaldı.

Son yıllarda, memleketin durumu ve akademik çevrelerin tabasbusu hususunda çok dertlendiğini yakınlarından biliyorum.

Dertli adamdı.
Tavizsiz ahlâk adamıydı.
Kendisine teklif edilen pek çok işi geri çevirmesi üzerinde de ahlâk salâbeti açısından ayrıca durmak lazımdır.

Bir özel notu da burada mahcubiyetle vermek ihtiyacındayım:
İki ay kadar önce yine hastahaneye kaldırılmış.
Kubbealtı Vakfı Mütevellî Heyet Başkanı Sinan Uluant Bey aradı.

Eşi Zeynep TC Zeynep Göze Uluant hanımla ziyaretine gitmişler.
Başucunda Gittiler kitabımın durduğunu ve yarısının okunmuş olduğunu söyledi.

Hastayken bile en yeni eserleri seçerek takib etmek alışkanlığını devam ettirdiğine örnektir.
Pırıl pırıl bir Türkçe'si vardı.
İlmin kuruluk demek olmadığını onun yazdıklarında görürüz.

Zengin ve estetik bir dil kullandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
(Uzun yıllar Erzurum'da beraber çalıştığı Kaya Bilgegil gibi.)

İlmin soğukkanlılığı içinde yazdıklarında kendisi vardır.

Onun için değerlidir ve yarına da bu canlılığıyla kalacaktır.

Sevgili oğulları Fuad ile Cüneyd'e, gelini Yeliz'e (Yeliz Okay) ve torunu Ediz'e tâziyeler gönderiyoruz.
Aziz Hocanın aziz rûhu şâd olsun!




VEFAT-HABER

Prof. Dr. Orhan Okay vefat etti!
13 Ocak 2017

Tedavi gördüğü hastanede yaşama veda eden Okay için 14 Ocak 2017 tarihinde Fatih Camisi'nde öğle vakti cenaze namazı kılınacak. Okay'ın cenazesi, daha sonra Topkapı Çamlık Mezarlığı'na defnedilecek.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Uçman, çok üzgün olduğunu belirterek, "Aniden, beklenmedik bir kayıp oldu. Geçen haftaya kadar beraberdik. Çok şaşkın ve üzgünüz." dedi.