Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Ömer Dinçer

Milli Eğitim Eski Bakanı

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Ömer Dinçer
Ömer Dinçer
Milli Eğitim Eski Bakanı

1956 yılında Karaman'da doğdu. 1978 yılında Erzurum A.Ü. İşletme Fakültesi "İşletme Yönetimi" bölümünden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi "Personel Yönetimi ve Endüstriyel İlişkiler" bölümünde Yüksek Lisans Tezini ve "Örgütsel Değişme" konusunda Yüksek Lisans Tezini hazırladı. "Bir Örgüt Geliştirme Tekniği Olarak Duyarlık Eğitimi" başlığını taşıyan tezi ile 1984 yılında "İşletme Doktoru" ünvanını aldı. 1980 yılında, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde asistan, 1985 yılında yardımcı doçent, 1988 yılında doçent, 1994 yılında profesör oldu.

1992-95 yılları arasında üniversitenin bünyesinde bulunan Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü'nde müdür yardımcılığı görevini yürüttü. Beykent Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı görevini yürüttü. Beş adet kitabı ve çok sayıda araştırma ve makalesi yayınlanmıştır.

24 Ocak 2013 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ayrıldı.


HABER

4+4+4 kabul edildi
30.03.2012

Kamuoyunda ''4 4 4'' olarak bilinen ve zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek, yasalaştı.Genel Kurul'da 91 red, 1 çekimser oya karşın, 295 oyla kabul edilen kanuna göre, zorunlu ilköğretim çağı, 6-14 yaş yerine 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsayacak. Bu çağ, çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlayıp, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda bitecek.

İlköğretim; 4 yıllık zorunlu ilkokul ile 4 yıllık zorunlu ortaokuldan oluşacak.

8 yıllık okullarda, kesintisiz eğitim yapılan ilköğretim kurumları, artık ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar şeklinde kurulacak. Ancak ortaokullar, imkan ve şartlara göre ilkokul veya liselerle birlikte de kurulabilecek.

İlköğretimin, özel idare bütçelerinden yıllık gelirin en az yüzde 20'si oranında elde edilecek gelirleri; ortaöğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanması için de kullanılacak.

İlköğretim ve Eğitim Kanunu'nda yapılan bu değişiklikler, Milli Eğitim Kanunu'nda da yapılıyor.





HABER

Dinçer'den örnek adım: Zazaca eğitim dili olacak
13 Aralık 2012

Bingöl Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, seneye Zazaca’nın kitaplarda Kürtçe’nin lehçesi değil ayrı bir dil olarak kabul edileceğini açıkladı.

Zazaca’yı kitaplara Kürtçe’nin bir lehçesi olarak verdiklerini, kendisinin uzmanlar tarafından yanlış yönlendirildiğini vurgulayan Bakan Ömer Dinç, “Bu konuda bir hata yaptık. Seneye inşallah kitaplarda Zazaca’yı ayrı bir dil olarak göreceksiniz” dedi.

12 Aralık Dünya Bingöllüler münasebetiyle, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile birlikte Bingöl’de bir konferansa katılan Milli Eğitim Bakanı Dinçer, Zazaca Yüksek Lisansı yapan öğrencilerle ilgili şu şekilde bir açıklama yaptı: “Zazaca şu an öğretmenlik alanı değil. İlerde öğrencilerin seçme durumuna göre yeni bir öğretmenlik alanı olarak tanımlanabilir. Hangi alandan mezun olmuşsanız o alanda başvuruda bulunacaksınız. Ve o alanda öğretmen olduktan sonra size ek ders olarak Zazaca’yı vereceğiz.”



HABER

Dinçer: Tek adama gidecek yolları kapatmak gerekir!
26 Aralık 2016

AKP'li eski Bakan Ömer Dinçer, Habertürk gazetesindeki köşesinde, “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

AKP'nin eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Başbanlık sistemine ilişkin eleştiriler yöneltip “Tek adam’a gidecek yolları kapatmak gerekir” dedi.

Ömer Dinçer, Habertürk gazetesindeki köşesinde, “Anayasa teklifinde kuvvetler ayrımı nerede?” başlıklı yazısında “AK Parti grubunun verdiği Anayasa değişikliği teklifi Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye başlandığı için bu hafta Anayasa değişikliği teklifini ele alacağım” dedi.

“YENİ VE SAĞLIKLI BİR SİSTEM KURULAMAZ”

“Teklif, özünde sadece başbakanlığı kaldırarak partiyle ilişkisi devam eden Cumhurbaşkanı’nı yürütmenin başı olarak tanımlıyor ve Cumhurbaşkanı yardımcıları (sayı sınırı konulmamış) ile diğer bakanları TBMM üyesi olmayanlardan atıyor” diyen Ömer Dinçer eleştirilerini şöyle sürdürdü:

“Hiç şüphesiz, ister parlamenter olsun isterse başkanlık, sistemler kendi içinde birbiriyle bağıntılı ve uyumlu birçok ögeden oluşur. Hiçbir dengeleyici tedbir almaksızın, bir sistem içindeki bir ögeyi kaldırarak veya başka sisteme ait unsurları ekleyerek yeni ve sağlıklı bir sistem kurulamaz. Böyle olması halinde birçok sorun ve çatışmanın ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Her hukuki düzenlemenin bir beklenen amacı vardır. Ancak bazen çıkarılan yasalar umulan amacın dışında, beklenmeyen sonuçlar doğurabilir. Beklenmeyen sorunları çözmek için yeni yasalar çıkarılır. Bu kısırdöngü bürokrasinin doğması ve hukuki katılıkla sonuçlanır.”

“YENİ SORUNLARIN ÇIKACAĞI ANLAMINA GELİYOR”

Ömer Dinçer, “Teklifte, mevcut fiili duruma hukuki bir çerçeve kazandırma çabası öne çıkmış” dedi. “Bu yaklaşım, bugün yaşanan sorunların müzminleşeceği, üstelik yeni sorunların çıkacağı anlamına geliyor” diyen Ömer Dinçer şöyle devam etti:

“Mevcut yapı ve süreçleri aynen koruyarak Başbakanlığı kaldırmak ve Bakanlar Kurulunu Meclis dışından oluşturmak, anayasal erkler arasındaki ayrımı daha da belirsizleştiriyor.

Var olan yapıda bile anayasal güçler arasında ‘kuvvetler ayrılığı’ tam sağlanamıyor. Bugün sayısal çoğunluğa sahip parti hem yürütmeye hem yasamaya hükmedebiliyor.”

“TEK ADAM’A GİDECEK YOLLARI KAPATMAK GEREKİR”

“Yeni düzenlemede Başbakanlık aradan çıktığı için ona ve bakanlıklara ait seçme hakları da Cumhurbaşkanı’nda olacak. Böylece denge bütünüyle başkanın lehine sapma gösterecektir” diyen Ömer Dinçer yazısında şunlara dikkat çekti:

“Nitekim, teklifte HSYK üyeleri Başkan ve Meclis arasında paylaştırılmış. Cumhurbaşkanı’nın partisi Meclis’te çoğunluğa sahipse, yargı bağımsızlığı tartışmalı hale gelmez mi? Üstelik yargı mensuplarının kendi temsilcilerini seçme yeteneği de bulunmuyor.

Demokrasiyi korumak için, kuvvetler arasında ‘denge ve denetim’ mekanizmasını güçlendirmek ve ‘tek adam’a gidecek yolları kapatmak gerekir. Katılımcı bir demokrasi için mücadele vermiş ve kamu idaresinde yönetişim için çabalamış AK Parti’nin bunu başaracağını umuyorum.

Üstelik tahmin edilebilecek sorunlar bundan ibaret değil...”