Nezih Demirkent (1930)-(2001) Dünya Gazetesi Eski Sahibi gazeteci, yazar Mehmet Nezih Demirkent
1930 yılında İstanbul'da doğdu. Haydarpaşa Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.
Gazetecilik mesleğine 1950 yılında Son Saat gazetesinde muhabir olarak başladı. Yeni Sabah gazetesinde spor yazarlığı, sayfa sekreterliği, spor sayfası yönetmenliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı.
1964 yılında ilk ofset gazete olan Yeni Gazete'nin yayın yönetmenliğini yürüttü. Hürriyet gazetesinde uzun süre genel yayın yönetmenliği ve genel müdürlük yaptı.
Dünya gazetesinin sahibi oldu ve ekonomi gazeteciliğinde ayrı bir yer edindi.
Gazeteciler Cemiyeti'nde çeşitli görevler aldıktantan sonra Cemiyet Başkanlığı yaptı. Gazeteciler Sosyal Yardım ve Emeklilik Vakfı'nın başkanlığını yaptı. Çeşitli ödüller aldı. TSYD üyesi ve Basın Şeraf Kartı sahibiydi.
Fransızca biliyordu. Evli ve bir çocuk babasıydı.
11 Şubat 2001 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
ESERİ:
Sayfa Sayfa Gazetecilik
HAKKINDA YAZILANLAR
Hürriyet ten uzaklaştırıldı Cemal Kalyoncu Aksiyon Sayı: 224 - 20.03.1999
Gazetecilerin hayat hikayeleri aynı zamanda Türk basın tarihidir. Bunun tersini düşünmek mümkün değil zaten. Buradan da gazeteciliğin bir yaşam biçimi olduğu sonucunu çıkarmak mümkün.
Gazeteci, kimliğini vestiyere bırakmadığı gibi, hayatının dışında da tutamıyor. Tutamayınca da, mesela Dünya gazetesi sahibi Mehmet Nezih Demirkent’in hayat hikayesini dinlerken olduğu gibi, kendinizi Türkiye’nin basın tarihi içinde yüzerken buluyorsunuz. Zaten Türk basın tarihi de bu ‘çınarlardan’ oluşmuyor mu?
Yıl 1981. Aralık ayının sonu. 1969’da sekreter olarak girdiği Hürriyet gazetesinde Genel Müdür ve Genel Yayın Yönetmenliğine kadar yükselen Mehmet Nezih Demirkent, gazeteden ayrılır. Ayrılır değil, aslında ayrılmak zorunda bırakılır. Erol Simavi’dir o zamanlar Hürriyet’in patronu. Simavi, Mehmet Nezih’ten Hürriyet’ten ayrılmasını ister. Bunu kabul eder Demirkent. Ama Erol Simavi, Demirkent’ten bir şey daha ister. O günlerde yayınlanmakta olan başka gazetelerde çalışmayacaktır: “O şartlarda anlaşmıştık. Başka gazetelerde çalışmama izin verilmiyordu.”
Erol Simavi bu ilginç teklifi Nezih Demirkent’e götürürken, ona ömür boyu bakma garantisi de veriyordu. Aralarında neden böyle bir anlaşma yapıldığını anlayamadım ama ayrılırken alacağı tazminat ile kendisine bir iş kurmayı düşünen Demirkent, Simavi’nin bu teklifine karşı bir teklif götürür: “Dünya gazetesini bana verin. Hürriyet de buna ortak olsun.” Demirkent, o zamanlar başka yerde çalışması istenmediğinden Dünya gazetesine biraz da vakit geçirme aracı olarak bakar. Dünya o zamanlar sol ağırlıklı bir yayın yapmaktadır. Ulaştığı okuyucu sayısı da binbeşyüzdür ancak.
Zoraki gazete sahibi!
11 yıl genel müdürlük yaptığı gazeteden ayrılmasına neden olarak Hürriyet’i kurum haline getirme isteğini gösteriyor Nezih Bey: “Hürriyet’i aile şirketi olmaktan çıkarmayı düşünüyordum. Erol Simavi’yi ikna ederek Hürriyet Vakfı’nı kurdurtmuştum.” Demirkent, çalışanların Hürriyet’i bağımsız olarak yönetmesinin yollarını açmaya çalışır. Ama “Gün geldi bazı çevreler bundan rahatsız oldu. ‘Gazetenin sahibi siz misiniz?’ sorusu soruldu. Sahip misin, değil misin sorusu sorulunca da gazetenin sahibi ‘sahip’ olduğunu gösterir.”
Ve 17 yıl çalıştığı Hürriyet’le “kırgın” olarak yolları ayrılır Demirkent’in. Hürriyet yüzde 30, Hürriyet’in reklam müdürü yüzde 10 pay sahibidir bu ortaklıkta (Sermaye artırımlarına katılmadıkları için bugün bu ortaklık neredeyse bitmiş). İhsan Altıner, Bedii Faik’ten aldığı Dünya gazetesinin mâli sıkıntıya girmesi sonucu rotatifleri satmayı düşünür ilk önce. Ama Hürriyet’in Genel Müdürü Nezih Demirkent, önce rotatiflere sonra da Hürriyet adına Dünya gazetesine talip olur. Hürriyet’e kazandırdığı Dünya gazetesini ayrılırken tazminatlarına karşılık alınca böylece basın dünyamız yeni bir ‘patron’ daha kazanır. Onun patronluğu biraz zorakidir: “Hürriyet’ten işime son verilmemiş olsaydı ben gazete sahibi olamazdım.”
Patron kelimesini tırnak içerisinde yazıyorum. Çünkü Demirkent “patron” yakıştırmasını çok benimsemez: “Kendimi işadamı olarak görmüyorum. Bazı gazeteci arkadaşlar gidip TÜSİAD’a üye oldular. Eleştirmiyorum. Ama ben gazeteciyim ve meslek kuruluşum da Gazeteciler Cemiyetidir.”
Rahmetli Turgut Özal’ın başbakanlık yaptığı dönemlerde Türkiye bilindiği gibi hızlı bir dışa açılma politikası izler. Bunun sonucunda yeni zenginler, işadamları da türer. Bu da, 1981’de Orhan Birgit’in başında olduğu siyasi ağırlıklı Dünya’nın, 12 Eylül sonrası askerlerin bu yayınlardan rahatsız olması ve oluşan ‘asker tepkisinin Hürriyet gazetesine doğru yönelmesi neticesinde kulvar değiştirerek ekonomi gazetesine dönüşmesine yol açar. Bu değişim Dünya gazetesine okuyucu kazandırır. Ortaya çıkan her işadamı Dünya gazetesi için yeni bir okur demektir aynı zamanda. 2, 3, 5 derken bugün 42’bine ulaşır Dünya’nın satışı. Hemen hemen tamamına yakını da abone. Bugün Dünya gazetesi ekonomi gazetesi olarak kendini kabul ettirmişse, bunda erken çıkıp yol almanın etkisi de büyük.
Gazeteci olacak adam...
Amatör olarak 10 Ekim 1950’de spor muhabiri olarak gazeteciliğe başlayan Nezih Demirkent, “sıradan bir ailenin” dört çocuğundan biri olarak 1930’da İstanbul’da doğar. 18 yaşında İstanbul’da okumaya gelen baba Nurettin Demirkent, savaş başladığı için İstanbul’dan Bandırma’ya geçer. Milli Mücadele için gönüllü olarak askere yazılmıştır. Böylece Vefa Rüştiyesini bitiremeden üniforma giyer ve orduda kalır, albay olarak emekli olur. Çocukluğu ekmeğin bile vesika ile verildiği 1940’lı yıllarda geçer. Moda ve Hilal spor kulüplerinde voleybol ve basketbol oynar. 1956’da ise Güreş Federasyonu üyeliği yapar. Spor camiasına ilgisi bugün de devam eder Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve Moda Spor Kulübü üyeliği ile...
Evliliğini de spor sayesinde tanıştığı voleybolcu, şimdi İstanbul Üniversitesi Ortaçağ Tarihi profesörü olan Işın (Ener) Hanım’la yapar, Ankara MSB’deki askerliğini bitirmesine on gün kala, 21 Mayıs 1957’de... (Bu evlilikten 1958’de tek çocuğu olan Didem (Ersin) doğar.) Demirkent, Haydarpaşa Lisesi’ne giderken gazetecilik yapmayı düşünür. Ama lise sonrası kendisini birden İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde “hukuk” adamı olmak için okuyan bir öğrenci olarak bulur. “Bizim nesil biraz romantiktir” dediği nesilden ünlü gazeteci Abdi İpekçi, Oğuz İmregün üniversite arkadaşları arasındadır.
Abdi İpekçi ile daha sonraki yıllarda farklı gazetelerde rakip olurlar. 1969’da Demirkent Hürriyet’te sekreter olarak çalışırken Abdi İpekçi Milliyet’tedir. 1952’de kadrolu olarak Son Saat’te başlayan gazetecilik serüveni 1953’te Yeni Sabah, 1964’te de Hürriyet’in çıkardığı Yeni Gazete’de devam eder. 1981’de ise adeta mesleğe başlamasının otuzuncu yıl armağanı gibi Dünya gazetesinin sahibi olur. Hakkı Devrim, Seçkin Türesay, Oktay Ekşi, Salim Alparslan, Doğan Hızlan bu dönemlerdeki çalışma arkadaşlarıdır. Nezih Demirkent gibi 1950 sonrası gazetecilerinin ortak özelliği Türkiye’nin son elli yıllık tarihinin canlı tanıkları olması. Bu tanıklığa şüphesiz haberin içinde olmaları sayesinde hak kazanıyorlar. Demirkent de yakın tarihimizdeki üç ihtilali yaşar. Üçünde de hapis cezası ile yüz yüze gelir. Ama hiç birinde de hapse girmez. 1960 ihtilalinde Yeni Sabah’ta Kasım Gülek’in bir konuşmasını haber olarak yayınladıkları için altı yıla mahkûm olur. İhtilalle birlikte basın suçluları affedilince hapse girmekten kurtulur. 1971’de ise Türkiye’nin gizli sırlarını açıklamaktan ötürü ceza alırlar. Haber Time dergisinden alınmıştır ve Türkiye’deki NATO güçleri haritasını içermektedir. Savcı idam ister ama Demirkent, bu sefer DGM benzeri mahkemelerin lağvedilmesi ile kurtulur. 1980’de ise 12 Eylül ihtilali olmuş, sıkıyönetim ilan edilmiştir. Kasım 1980’de bazı maddelere yapılan zamlar Hürriyet’ten duyurulunca Sıkıyönetim idaresi bunun düzeltilmesini ister. Yazı işleri müdürü ve yardımcısı gözaltına alınır ama Nezih Demirkent o tarihte İstanbul’da olmadığı için bu sefer de demir parmaklıkların arkasına geçmekten kurtulur.
Aydın Doğan’a danışman oluyor
Basında zemin ve zamana dikkat edilmeksizin konuşulan ve merak edilen bir konu vardır: Koç Grubu ile Aydın Doğan ortaklığı. Demirkent de, Hürriyet’ten ayrıldığı sırada bir yandan Dünya’yı çıkarırken bir yandan da ‘Erol Simavi’nin iznini alarak’, 1982 ve 83 yıllarında toplam 8 ay Milliyet’in yeni patronu Aydın Doğan’a danışmanlık yaptığı için bu konuda bilgi sahibidir: “1982—83 yıllarında Milliyet’in ortaklık yapısını biliyorum. Koç’un grup olarak herhangi bir ortaklığı yoktu o yıllarda. Ama Aydın Doğan’ın Koç’un bazı şirketlerinde ortaklığı vardır.”
Başta da dedim ya, gazeteci birinin hayat hikayesini ele alınca onun hikayesi yerini Türk basın tarihine bırakıyor. Demirkent’in mesleğe başladığı yıllarda, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Tanin, Ahmet Emin Yalman’ın da Vatan gazetesinde yaptığı gibi “başmakale gazeteciliği” vardır. Demirkent ve arkadaşları bu anlayışı değiştirir. “Biz geldik habere çevirdik. Sonra geldiler promosyona çevirdiler.” Demirkent’e göre yapısal değişiklik devam eder: “Bugün gelinen noktada ise gazetecilik araştırma gazeteciliği adı altında mülâkat gazeteciliğine döndü. İleride neye çevirirler onu bilemiyorum.” Mehmet Nezih Demirkent, yazılarını Başbakan Bülent Ecevit gibi hâlen daktilo ile yazıyor. Katılmadığında eksiklik hissettiği için gazetesindeki haber toplantılarına katılarak bu heyecanı yaşamaya devam ediyor.