Nejdet Sançar öğretmen, yazar Nihal Atsız'ın Kardeşi
1 Mayıs 1910 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi ve İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi.
Sivas, Balıkesir, Edirne, Zonguldak ve Ankara liselerinde ve Polis Koleji'nde edebiyat öğretmenliği yaptı.
1944 Milliyetçilik Olayı sırasında öğretmenlikten uzaklaştırıldı. 1950 yılında yeniden mesleğine döndü.
Bir süre Milli Kütüphane'de çalıştı. Ankara Gazi Lisesi öğretmenliğinden emekliye ayrıldı.
Yazı ve incelemeleri Ötüken ve bazı ilmi dergilerde yayınlandı.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ve Türk Ocakları'nda görev yaptı. Adı sonradan Türkiye Milliyetçiler Birliği'ne çevrilen Türkçüler Derneği'nin genel başkanı oldu.
1960 yılında tek evladı 15 yaşındaki oğlu Afşın'ı kaybedince üzüntüden felç geçirdi. Uzun tedavilerden sonra kısmen iyileşti.
22 Şubat 1975 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
ESERLERİ:
Tarihte Türk-İtalyan Savaşları (1942) Hasan Ali ile Hesaplaşma (1947) Komünist Nedir? (1950) Kızıl Cennet Masalı (1950) Türklük Sevgisi (1952) Türk, Moskof ve Komünist (1959) Afşın'a Mektuplar (1963) Türk Kahramanları (1965) Gizli Komünist Belgeleri (1966) İsmet İnönü ile Hesaplaşma (1971) Nazım Hikmet Masalı (1975)
HAKKINDA YAZILANLAR
NEJDET SANÇAR (1910 - 1975)
Nejdet Sançar öldü demek, Türkçülük cephesi en iyi savaşan tümenini kaybetti demektir. Bu boşluğu ve ön saflardakilerin yıpranmışlığından doğan açığı ikinci, üçüncü sırada hedefe doğru yürüyenler dolduracak, yürüyüşe bir an bile ara verilmeyecektir.
Gerçek insan için hayat, savaştır. Biz bu dünyaya hayvanlar gibi zevketmeye değil, bir görev yapmaya geldik. Bu görev, dirliğimiz boyunca, son günümüze ve gücümüze kadar sürecek Türkçülük savaşıdır. Ölenleri toprak ananın kucağına, tarihin şeref yaprağına, Tanrı'nın esirgenliğine bırakarak Kızılelma'ya doğru ilerlemek olan Türkçülük savaşı..
Nejdet Sançar böyle öldü. Öldüğü gün, yazı makinesinde, ikinci ve geniş basımını hazırlamakta olduğu "Tarihte Türk-İtalyan Savaşları"nın bir sayfası takılıydı.
Belki kimsenin bilmediği acılar içinde yaşayan, yoksulluk devirleri geçiren Nejdet Sançar'ın kaybı benim için bir kardeş kaybından daha ileri, bir ülküdaş kaybetmenin ızdırabıdır.
Afşın, Nejdet Sançar'a karşı sırayı bozduğu gibi, Sançar da bana karşı sırayı bozdu. En büyük kanun ölüm sıra diye bir şey dinlemiyor.
İkinci, üçüncü saftakiler ilerdeki yerlerini çabuk alsınlar. Zaman çok azaldı.
Artık yalnız kaldığımız zamanlardaki bazen ciddi ve kederli, bazen şaka ile karışık konuşmalar bitti. Şimdi ben ona arasıra içimden hitap ediyor, fakat cevabını alamıyorum.
Şu satırları, 1944 davasında Sançar'ın yaptığı savunmanın son cümlesiyle bitireyim: