7 Nisan 1939 tarihinde Kerkük’te doğdu. Babası Nurettin Ali Tevfik’tir. Babası öğretmendi. İlk, orta ve lise tahsilini Kerkük’te tamamladı.
1958 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bölümü'ne girdi. 1962 yılında yüksek ziraat mühendisi olarak mezun oldu. Kerkük’e döndü. 1962-64 yılları arasında Tarım Bakanlığı’na bağlı Zirai Donatım Müdürlüğü’nde çalıştı.
1964 yılında Türkiye’ye tekrar geldi. 1966 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde master öğrenimini tamamladı. 1969 yılında aynı üniversitede doktorasını tamamladı. Irak’a dönerek 1970 tarihinden itibaren Bağdat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı.
1976 yılında doçent oldu. Daha sonra da profesörlük tezini takdim etti. 22 Mart 1979 tarihinde kendisine 'Türkçülük Suçu' isnat edilerek tutuklandı.
16 Ocak 1980 tarihinde Bağdat’ta Saddam rejimi tarafından idam edildi. HAKKINDA YAZILANLAR
Şehit Necdet Koçak
Necdet Koçak, milli dava uğruna daha orta okul ve lise dönemlerinde çalışmıştır. Nitekim, 1959 yıllında Kerkük Katliamı’nda şehit edilen Türkmen lideri Ata Hayrullah’ın gizli olarak kurduğu gençlik teşkilatında çalışmış ve başkanlık yapmıştır.
Necdet Koçak tam manasıyla bir lider ve dava adamıydı. İnsani değerlerin en üst kademesine ulaşan, milletine ve dinine sımsıkı bağlı olan bir insandı. Hayatını Irak Türkleri’nin milli kimliklerinin korunması ve Irak Türklerinin meşru siyasi, kültürel haklarının elde edilmesi uğruna hiç çekinmeden harcadı. İleri sürdüğü fikirleri bizzat yaşayan ve yaşamında uygulayan gerçek bir fikir adamıydı.
Doç. Dr. Ekrem Pamukçu’nun yıllar önce hazırlayıp o zamanki Kerkük Dergisinde yayınladığı “Irak Türklerinin Büyük Şehidi Necdet Koçak” adlı yazısında şöyle diyordu;
Değerli eşleri Ayten Koçak hanımefendinin belirttikleri gibi, Saddam’ın adamları 15 Ocak 1980 tarihinde gece geç vakit eve geliyorlar. Yarın gelip eşleri Necdet Koçak’ı hapishanede görebileceklerini haber veriyorlar. Ertesi gün hapishanenin bulunduğu “Ebu Grep”denilen Bağdat yakınlarındaki hapishaneye gidiliyor. İçeri girdiklerinde, bir insanın çok zor sığabileceği yan yana üç demir hücre içerisinde Necdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman ve Adil Şerif’in kendilerine aylardır uygulanan insanlık dışı işkence sonucu son derece bitkin ve yorgun oldukları görülüyor. Albay Abdullah Abdurrahman şeker hastasıydı, ilaçları verilmediği için gözlerini kaybetmiş acılar içinde kıvranıyordu. Her üçünün de vücutları yara bere içindeydi.
Bir kaç saat sonra asılacak olan Necdet Koçak ailesine ve kendisini son saatlerinde onu yalnız bırakmayan kalabalık dava arkadaşlarına hitaben şöyle diyordu;
“Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir. Sizden ricam davayı bırakmayın ve sürdürmeye devam edin. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah’ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum. Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah’ın yolunda asla şaşmayın. Allah’a emanet olunuz.”
Bu son derece kısa konuşmasından bir kaç saat sonra diğer dava arkadaşlarıyla birlikte idam edilerek şehit edilmiştir.