1905 yılında Kerkük'ün Avcılar Mahallesi'nde doğdu. Koçak ailesi Kerkük’te en meşhur ailelerdendir. İlk tahsilini Kerkük Nümune Mektebi'nde yaptı. 1925 yılında Kerkük İlmiye Mektebi'ni bitirdi. Bir süre Bağdat'taki Harbiye Mektebi'ne devam etti. Buradaki tahsilini yarıda keserek, memuriyete başladı.
Yazdığı millî şiirlerden dolayı, uzun süre Kerkük dışında, posta ve telgraf memuru olarak görev yaptı. Uzun ve çileli sürgün döneminden sonra, 1958 yılında Kerkük Nüfus Dairesi Müdürlüğü'ne geçti. Hayatının sonuna kadar bu görevde kaldı. Son görevi Nüfus Müdürlüğü idi. Bu görevdeyken hakkında yeniden sürgün kararı alındı.
8 Mayıs 1962 tarihinde vefat etti. Vefat nedeniyle sürgün kararı uygulanamadı.
Şiirlerinin Özellikleri
Şiirleri az olmasına rağmen N.Refik Koçak, Kerkük edebiyat çevrelerinde geniş ilgi uyandıran şairlerden biridir. Lirik örnekler sayılan şiirlerde bedbinlik, şikâyet ve küskünlük ön plandadır.
İyi temiz kalpli ve kolay dilli bir adamdır. Şiiri de duygularına göre yazıyordu. Şiirleri müzik nağmeleri idi. Çok hüzünlü ve üzüntülü bir tarzı vardı.
Misâk-ı Millî sınırlarının içinde olmasına rağmen Kerkük'ün, Anavatan Türkiye'den ayrılışı, şairin hayatını olduğu kadar, edebî ürünlerini de derinden etkilemiştir. Bu temayı işleyerek yazılan ve sürgün edilmesinde rolü olan Yurdumun Derdi başlıklı, Mustafa Kemal Paşa'ya ithaf edilen şiiri, yayımlandığı halde, bir çok şiir sever meraklının hafızasında, günümüze kadar yaşamıştır.
Deneme türünde olan yazı ve hikâyeleri ile şiirleri, dil bakımından çağdaşlarına göre sadedir. Bu özelliği ile, Irak Türklerinin edebiyat tarihinde sadeleşme hareketinin öncülerinden sayılır. Halk edebiyatı nazım türlerinden olan hoyrat ve mâni biçiminde dörtlükler de yazan Koçak'ın nesri, sanat yönünde şiirlerinden daha üstün kabul edilir.
Koçak'ın şiir ve yazıları, Kerkük'te yayımlanan İleri, Kerkük, Afak ve Beşir gibi gazetelerde yer almıştır. Ayrıca Hisler ve Tahassürler başlığı altında bir seri yazı ve hikâyeleri, eskiden Bağdat'ta çıkan Yeni Irak gazetesinde yayımlanmıştır. Yarım kalmış bir roman da kaleme alan Koçak'ın yazı ve şiirleri, henüz bir kitapta toplanmamıştır.
Kaynakça: "Yaşıyan Şairlerimizi Tanıyalım: Nâzım Refik Koçak", Beşir, 8, 11 Kasım 1958; İzzettin Kerkük, Kerkük Üzerine Söylenmiş Şiirler, Ankara, 1963, s. 45-47; Mehmet İzzet Hattat, "Ölümünün Beşinci Yıldönümü Münasebetiyle Vatan Şairi Merhum Nâzım Refik Koçak", Kardaşlık, 5/10, Şubat 1966, s. 21-22; 5/11-12, Mart-Nisan 1966, s. 33-35; Aydın Kerkük, Ölümünün ll'inci Yıldönümünde Nâzım Refik Koçak, Kerkük, 1973; Suphi Saatçi, "Ölümünün Yirmibeşinci Yıldönümünde: Nâzım Refik Koçak", Fuzûlî, 1/2, Mayıs 1987, s.8-9; Z. Akkoyunlu - S. Saatçi, Irak Muasır Türk Şairleri Antolojisi, Ankara, 1991, s. 189-204.
ŞİRLERİ
YURDUMUN DERDİ
Gazi Paşa'ya
Yurdum Kerkük avulum Türk Başbuğum Kemal Paşa Ben seninle öğünürüm al-bayrağım bin yaşa
Al-bayrağım seni yurttan koparanlar savanlar Yok olsunlar yurdumuzdan bizi yer yer kovanlar
Sallandığın yüce damda gel gör nasıl yabana Bir paçavra bağlamışlar yağıların yalancı
Bayrağıdır bu kirli bez tutsak olduk biz buna Kurtulmakçın bağlamışız belimizi hep sana
Büyük Gazi kurtar bizi bu kahpelerin bezinde Kerkük Türk'tür gel ayırma anasını kızından
Burada bir gözü yaşlı bağrı taşlı öksüz var Gece gündüz ayrı düşen yurdu için kan ağlar
Gel gör nasıl bu güzel yurt yağıların elinde Öten bülbül susmuş artık barsız kalan bağında
Türk çarığı değmiyeli dağlarımız çiçeksiz Geziyoruz görünüşte iç yüzümüz yüreksiz
Bir çoğumuz bu hasretten için için ezildi "Türküm" diye can verdiği mezarına yazıldı
Başa gitmez böylelikle varlığımız son güne Türk diyerek öleceğiz gider gibi düğüne
Ne olurdu yüce Tanrım kavuştursan bir daha Yumdurmadan gözlerimi çok sevdiğim bayrağa
Dumlupınar kahramanı Türk yüzünü güldüren İnönü'de Sakarya'da Yunanlı'yı sindiren
Artık yetiş kurtar bizi Anadolu yiğiti Al başına Kemâl'ini sür tamuya bu iti
Yer yer soyup Kerkük'ümü çevirdiler soğana Kimsesiz yurt yağlı lokma şimdi boğan boğana
Geçmiş günler bu yurt içre hep biz idik efendi Kürt ne imiş Arap kimdir anlamazdık bu fendi
Şimdi bizim buyruğumuz geçmez olmuş burada Boynu bükük öksüz gibi dolaşırız arada
Çekemeyiz biz bu derdi içerimiz hep yandı Artık yetiş ölüyoruz bıçak kemiğe dayandı (Fuzûlî, 1/2, Mayıs 1987, s. 11)
KERKÜK
Bugün ağyar elinde cân-be-câ viran olan Kerkük Künûz-ı bî-bahâsı gasbolub talan olan Kerkük Araplar Ermeniler İngilizler belki Feylîler Elinde her zaman bin âh ile nâlân olan Kerkük
Sürülmüş derbeder yurdunda ekmek bulmayan merdûd Erâzilden mürekkeb mevkibe meydân olan Kerkük Gömülmüş pek yakın bir mazi şimdi gavr u nisyâna Siyahlar bağlamış hayfâ cüdây-i cân olan Kerkük
O günden senden ayrılmış dilinden düşmemiş Virdin Demâdem âh-ı hasretle ciğer sûzân olan Kerkük Çiçekler açmadan solmuş çimende lâle har olmuş Bu mâtemhânede bir bülbül-i giryân olan Kerkük
Nasıl takrîr kılsın kim gönül bîmârdır cânâ Lehîb-i nâr-ı firkatle ciğer biryân olan Kerkük Semâsında uçan kuşlar bile bu hâl için ağlar Acebdir bağı bi-bâr ebri pür bârân olan Kerkük
Gül açmaz bülbül ağlar câ-be-câ viraneler manzûr Yazık kim şimdi ağlar eskiden handan olan Kerkük Yazık bu belde-i ma'mûr harâb olmuş hezâr efsûs Kemâl ü ilm dâniş ehline seyrân olan Kerkük
Yıkılmış âşiyânı Es'ad u Nevreslerin hayfâ! Mu'allâ Şeyh Rıza'nın 'azmine cevlân olan Kerkük Bu hâli ger göreydi âh edüb ağlardı Kabil de Behişt-i âbâd idi heyhat bugün bî-şân olan Kerkük
Der kabrinde de ağlar bu hâli görse .Safîler Evet şimdi perişandır o dem şâdân olan Kerkük Bugün mahkûmdur peygûle-yi nisyâna Vaizler Bütün cây-i fesâd olmuş der-i îmân olan Kerkük
Bu yüzden nevha-zendir Sâdık ve Mahmûd Hicrîler Ki ağlar hicr ile âlûde-yi hicran olan Kerkük Tahammül etmedi Râsih buna terk-i diyar etti Ona cây-i safa olmaz bugün zindan olan Kerkük
Giryân-ı cân olur elbet bu zulme Faiz u Hâlis Cihanın en sefîl akvamına kurbân olan Kerkük Çok ağla korkma ölmez ağlayanlar mutlaka Nâzım Dirilmez bir daha âlûde-yî nisyan olan Kerkük
Serâpâ şûre-zar olmuş diyarın zâde-i Kabil O eski gurr-i şevketten düşüb nadan olan Kerkük Gezer avâre-yi mecnûn asîl oğlun mülk-i sa'di Ezilmiş payidar olmaz bugün uryân olan Kerkük