Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Mustafa Nadir Önay

yapımcı, yönetmen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Mustafa Nadir Önay

Mustafa Nadir Önay   (1960)
yapımcı, yönetmen, yazar

1960 yılında, Denizli ili Acıpayam ilçesi Yatağan Kasabasında doğdu. İlk ve orta öğretimini Acıpayam’da yaptı. 1978’de Yozgat Lisesi, 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarından başlayarak değişik gazete ve dergilerde yazdı. Hergün, Millet, Töre, Doğuş,Türk Yurdu, Biyografik Analiz, Tarih ve Düşünce yazdığı dergi ve gazetelerden bazısı. 1986 yılında Zaman Gazetesinin kuruluşunda 8 ay kadar çalıştı. 1987 yılında TRT yardımcı prodüktörlük sınavını kazandı. 1987-1992 yılları arasında; TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü, TRT Eğitim Kültür Programları Müdürlüğü ve GAP TV Müdürlüğü’nde yönetmen-metin yazarı olarak çalıştı.

1992-1998 arasında TGRT’de yönetmenlik yaptı. 
Halen serbest yönetmen, senarist olarak çalışıyor. Bugüne kadar binlerce program, yüzlerce belgesel, tanıtım, klip yönetti. Yayınlanmış iki kitabı bulunuyor. 

Ayrıca 1990 yılından beri 23 sayı yayınlanan ve yayımına aralıklarla devam eden Yatağan adındaki, Denizli ili folklor ve kültür ürünlerini yayınlayan, bir folklor - kültür dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyor. İngilizce biliyor. Evli ve iki çocuk babası.

ESERLERİ:

1.Yaylaktan Kışlağa, Kaknüs Yayınları, 2001, İstanbul

2.Doğunun Altı Kapısı, Kaknüs Yayınları, 2001, İstanbul.
(Bu iki kitap Anadolu’nun değişik bölgelerinde yapılan belgesel film çalışma notları ile yapılan derlemeleri içermektedir.)

3.90. yılda meclis başkanları-2011(Editör)

4.Örfün Aydını Gürbüz Azak 
Biyografi Net yayıncılık

5.Hazırlık: Anadolu’da bin yıl, Bir Selçuklu köyü: Yatağan




İletişim:
Cep Tlf: 0542 232 73 78 
E-Posta: akyolcad@gmail.com



Bazı Çalışmaları:

TRT, TGRT ve diğer özel kuruluşlara yaptığı Tv programlarından bazıları:
Yaşayan Geçmiş (Belgesel dizi- Yön.Yrd.), Ticaret Yolları (Belgesel Dizi-Yön yrd.), Alınterimiz Göznurumuz (Belgesel dizi), Türk Halıcılığı (Belgesel Dizi), GAP (Belgesel Dizi), Akşama Doğru (Aktüel Günlük Program), Töremiz Dilimiz (Kültürel, aktüel 120 bölüm dizi), Edebiyat Edebiyat (Stüdyo çalışması, 150 bölüm), Yumurcak (Günlük çocuk programı, 3 yıl), Gençlerle (Eğitim üzerine konuşmalar, 2 yıl haftalık belgesel), Yarışmalar (değişik türde), Malik Bin Dinar (Tv filmi) Heybe (30 bölüm stüdyo draması), Ozan Orhon’la (Çocuk programı, 60 bölüm), Sağlık (10 bölüm- belgesel), Hanımeli (Günlük kadın proğramı), Şehir ve İnsan- (2 yıl, haftalık aktüel program, editör ve metin yazarı) Vitrin (Günlük kadın programı), Çınar Ağacı (Türk vakıfları ile ilgili belgesel-aktüel dizi) Türk Denizcilik Tarihi – 7 bölüm belgesel dizi) Yaylaktan Kışlağa (26 bölüm belgesel dizi), Simalar ve Dünyalar -13 bölüm ülkemizin önde gelen bilim, kültür sanat insanlarının portreleri) 90.Yılda Meclis Başkanları-24 bölüm belgesel) Ziya Nur Aksun, Çanakkale harbi fotoğrafçısı, İstiklal harbinde din adamları, Merkez efendi (belgeseller), müzik programları, canlı yayınlar, değişik il, ilçe tanıtım ve belgeseli, tarım, müzik, kültür programları...




Diğer çalışmalar:

Başbakanlık ile Tarım, Kültür ve Turizm, Ulaştırma , Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarına,TOBB Başkanlığına, TRT Genel Müdürlüğü’ne, Sümerbank Genel Müdürlüğü’ne tanıtım, şura filmi, belgesel ve dramalar... 20 kadar valiliğe tanıtım, belgesel, değişik müzik sanatçılarına klipler...




VCD-DVD:

Anadolu’da Bir Yıl, Türk Deniz Tarihi, Yaylaktan Kışlağa, Osmanlı’da Gündelik Hayat, Selçuklular, Milli Mücadele ve Atatürk, Seferlerimiz Zaferlerimiz, Osmanlı’da Sanat ve Sanatçılar,Kültürümüzde Çocuk ve Mehmet Akif adını taşıyan 10 adet VCD-DVD Belgesele imza attı.




Ödülleri:

1992- Şurkav Vakfı,Şanlıurfa belgeseli ödülü
2003- “Sırlar ve sular kenti Kütahya” belgeseli ile Safranbolu belgesel film yarışması ödülü
2005- “Motif vakfı”- “Yaylaktan Kışlağa”- programı ödülü
2005- Egeli yazarlar ve sanatçılar derneği- Türk kültürüne hizmet ödülü




ESER-AYRINTI

Doğunun Altı Kapısı
Mustafa Nadir Önay
Kaknüs Y, İstanbul 2001

Önsöz

Bin yıllık bir gezi

Eskiden kalesi olan şehirler dışarıya kapılarla açılır, kapılarla kapanırdı. Bugün de kalesi ayakta olan şehirlerde bu kapılar adlarıyla yaşamaktadır. Hatta surlardan geriye biz iz kalmamış olsa bile adları durmaktadır. Van’da Tebriz kapı, Diyarbakır’da Mardin Kapı, Urfa’da Harran Kapı.... 

Bazı şehirler zamanın acımasız tahribatı karşısında tutunamamış. Ya kimsesiz birer harabeye dönüşmüş ya da gittikçe küçülmüşler. Bazıları da var ki surlara sığmamış gittikçe büyümüşler. Diyarbakır,Van, Mardin, Şanlıurfa bu şehirlerdendir. Şuayp Şehri, Soğmatar, Harran ya harap olmuş ya küçülmüşler. Hoşap gibi sadece yoldan geçenleri selamlamakla yetinenleri de var.

Anadolu’ya Malazgirt’ten girdiğimiz söylenir hep. Bu bir yönüyle doğrudur da, Alparslan’ın Malazgirt’e Suriye, Diyarbakır taraflarından geldiğini hatırlamayız. Sadece Van Gölü ile Ağrı Dağı arasından değil, Güneydoğu Anadolu’nun Kale Kapıları’ndan da girmişiz.

Bin yıldır, dağına taşına ad vererek; efsaneler, hikayeler, şiirler, türküler söylediğimiz; geleneklerle sürdürdüğümüz, yenileyerek yaşattığımız; kaleler, kapılar, sokaklar, evler yaptığımız topraklarda 80’li yılların sonundan başlayarak belgesel filmler için çıktığımız gezilerde, bütün bu birikimlere okuyarak, görerek ve dinleyerek şahitlik ettik.

Gördük ki, bu topraklarda yaşayan insanları anlamak için önce bu kapılardan girerek işe başlamak lazım. Yoksa, Kerem ve Aslı, Süphan, Ağrı ve Karacadağ, Kevgir ve Keven, Selçuklu ve Artuklu; Mardin’de Kasımiye, Şanlıurfa’da Balıklıgöl, Diyarbakır’da Ulu Cami, Doğubeyazıt’ta İshak Paşa olmadan her şey eksik kalır. 

Eksik kalır sofralarımız; Van’ın Otlu Peyniri, Şanlıurfa’nın çiğ köftesi, Diyarbakır’ın Şehriyesi, Erzincan’ın tulumu olmasa...
Sabit Bin Kurra’lar, Cabir El Hayyan’ lar, Ebul İz’ ler, Vani Mehmet Efendi’ ler, Nabi’ ler, Ali Emiri Efendi’ ler hep bu toprağın yeşerttiği insanlar.

Büyük medeniyetler büyük birikimlerin eseridir. Bu yüzden taşra, kalpten vücuda, vücuttan kalbe hayat taşıyan kılcal damarlara benzer. Onlar olmadan merkezde yeni birikimler elde etmek, yeni üretimler yapmak mümkün değildir. Bundan dolayı oraları iyi tanımamız, taşradan merkeze, merkezden taşraya bilgi ve birikim aktarmayı başarmamız gerekir. Urfa’lı Nabi, Erzurumlu Nef’i, Ağırnas’lı Mimar Sinan, Diyarbakırlı Ali Emiri olmasaydı çok şey eksik ve öksüz kalırdı. 




ESER-AYRINTI

Yaylaktan Kışlağa 
Mustafa Nadir Önay
Kaknüs Yayınları
İstanbul 2001

önsöz

Hayattan lügate
Yaşadığımız hayat, birdenbire ortaya çıkan Hüda-yı Nabit değildir. Hep değişse de değişerek devam eder ve köklerinde bin yılların, yüzyılların toplumsal ve tarihi tecrübesi vardır.Konuştuğumuz kelimeler, deyimler ve atasözleri lafızdan ibaret değildir. Onların arkasında geniş bir dünya saklıdır.Taşlara, kağıtlara, kitaplara hepsinden de önemlisi halkın ölmez hafızasına yazılmış; sürekli genişleyen ve yenilenen, ama eksenini hiç kaybetmeyen bir dünya.Giydiğimiz elbisede, yediğimiz yemekte, oynadığımız oyunda, söylediğimiz türküde, yaktığımız ağıtta, kısaca; doğumda, düğünde, bayramda ve ölümde kullandığımız; inançların, üretimin, ticaretin, yardımlaşmanın velhasıl hayatın kendisi olan kelimelerin insanı nasıl çepeçevre kuşattığının hikayesi.

Kah lügatten günümüze kah günümüzden lügate giden bir çalışma; Hayat gibi, kelimeler gibi.

Yaylakta; çadırda, ağılda, otlakta, Kışlakta; evde, işte, çarşıda pazarda, camide, kahvede, düğünde, cenazede geçer günlerimiz. 

Hep kışlayanlar olsak ne gam, hayat devam ediyor! Biz kelimelerle sevinir, kelimelerle ağlar, kelimelerle konuşur, kelimelerle düşünürüz.

Biz önce söyler veya yazar, sonra yaşarız. Biz önce yaşar, sonra söyler veya yazarız.Yaşadığımız müddetçe söylemeden veya yazmadan yapamayız.Ama neyi ne zaman yapar, neyi ne zaman söyleriz? Ettiklerimiz yaptıklarımız, dinlediklerimiz söylediklerimiz neyin nesidir? İşte bütün bunların hikayesi.

Kültürden kelimelere, kelimelerden kültüre giden bir çalışma.Mustafa Nadir Önay önce objektifle görsel belgeseller için, sonra bu kitapta toplanan yazılarıyla Türkçe’nin sihirli dünyasına girdi. Annenin ninnisi, aşığın deyişi, garibin duası, çocuğun tekerlemesi olarak tarihin dehlizlerinden geçip bir çeyiz sandığı gibi günümüze ulaşan dili ve toplumsal yansımalarını Anadolu’nun yaylaklarında, kışlaklarında buldu.

Bu kitapta size onlardan bir demet sunuluyor.




HABER

Bir Selçuklu Köyü ve Dergisi Yatağan 

ESKADER'in düzenlediği 'Bir Selçuklu Köyü ve Dergisi Yatağan' toplantısı 24 Mayıs 2012 Perşembe günü saat 18:00'de Cağaloğlu Timaş Kitap Kahve'de yapılacak. Yönetmen-yazar Mustafa Nadir Önay, uzun yıllar neşrettiği Yatağan dergisini ve selçuklu köyü Yatağan'ı anlatacak. 



HABER

Korkuyorum: YURTDIŞINDAKİ TÜRKLERİN GURBET YOLCULUĞU
Yeniden yayınlanıyor.

30 Ocak 2016

Hafta içi Hergün
06.00 ve 18.30 TRT Türk’te

YABANCI OLMAK, GETTOLAŞMA, KİMLİK KAYBI, DEJENERASYON, AİDİYET, İTİBARSIZLAŞTIRMA, ENTEGRASYON, YABANCI DÜŞMANLIĞI, İSLAMAFOBİ…
Her biri gündem oluşturacak birbirinden önemli 26 konu.

Gurbetçilerin anlatılan, az anlatılan, anlatılamayan ve yok sayılan korkuları.

Korkuyorum yurtdışındaki vatandaşlarımızın yarım asırlık gurbet yolculuğunu anlatan bir program.
Mustafa Nadir Önay tarafından TRT Türk için hazırlanan 26 bölümlük bir belgesel dizi.

Dizinin yapımcısı Osman Subaşı. Daha önce de TRT için bir çok belgesel dizi hazırlayan Türkiye’nin önemli belgesel film yönetmenlerinden Mustafa Nadir Önay’ın genel yönetmenliğinde, Gazeteci yazar Saadet Oruç’un katkılarıyla hazırlanan dizinin müziklerini İstanbul Türk Halk müziği Korusunun şefi Uğur Kaya hazırladı.

Proğram; İtalya,İsviçre,Avusturya,Almanya,Fransa,Belçika,Danimarka ve Hollanda’da yapılan çekimlerlerle gerçekleştirildi.Bu ülkelerde gurbetçilerin değişik hayat kesitleriyle birlikte onların görüşleri de kaydedildi. Onlarca gurbetçi Avrupa’daki korkuları dile getirdi. Avrupa’dan ve Türkiye’den onlarca uzman ve akademisyen de görüşleriyle proğramda yer aldı.
Proğrama katkı veren isimlerden bazısı şöyle;
Prof.Dr. Erol Göka- Yazar,Psikiyatr
Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel - İstanbul Üni. Sosyoloji Böl.
Ercan Yaşaroğlu - Araştırmacı Yazar (Almanya)
Cem Sultan Ungan – Oyuncu (Almanya)
Prof. Dr.Yasin Aktay - Stratejik Düşünce enstitüsü Bşkn.
Prof. Dr. Erol Göka - Selçuk Üni.öğr.üy.
Emir Kır - Belediye Başkanı (Belçika)
Prof. Dr. Talip Küçükcan - Marmara Üni
Doç.Dr. Necdet Subaşı - Diyanet İşleri Başkanlığı Proje Geliştirme Başkanı
Prof. Dr. Kadir Canatan - Yıldız Teknik Üni.
Dr.Melek Paşalı - Yazar
Prof. Dr. Ayhan Kaya - Bilgi Üni.
Emine Bozkurt - Avrupa Parlementosu Eski milletvekili (Hollanda)
Mahinur Özdemir-Milletvekili,(Belçika) 




ESER-AYRINTI

ÖRFÜN AYDINI GÜRBÜZ AZAK
Mustafa Nadir Önay 
ISBN: 978-975-82044-4-1
Ebat: 13,5 x 21 cm
Kapak: Amerikan Bristol 250 gr.
İç Kâğıt: Enso (Kitap Kağıdı) 60 gr.
Sayfa: 288
Kitap Adı: Örfün Aydını Gürbüz Azak
Yazar: Mustafa Nadir Önay
Yayıncı: BİYOGRAFİ.NET
Seri: Kitap/Edebiyat/Biyografi-Otobiyografi
Baskı: 2
Baskı Tarihi: Mayıs 2021

Gürbüz Azak'ın yazıları, kitapları, resimleri ve doyumsuz sohbetleri sayesinde; yöremizin, ülkemizin ve kültürümüzün gizli ve kıyıda köşede kalmış nice güzellikleriyle tanıştım.

Şüphesiz onun anlattıkları burada kayda geçirdiklerimden ibaret değil. Bu konuşmalarda daha çok Gürbüz Bey'in şahsi macerası ile birlikte bazı hususlara temas edilmiştir. Asıl zenginlik onun eserlerindedir.




HAKKINDA YAZILANLAR

BÜTÜN DOSTLUKLAR YAZILMALIDIR 5: MUSTAFA NADİR ÖNAY
Mehmet Nuri Yardım 
10 Ocak 2022

Dostluk nedir, kimlerle dost olunur? Kurulan dostluklar niçin yazılmalı, neden anlatılmalıdır? Cevabı basit aslında. Zira bu, hâl içre olmak, doğru tanıklık ve hüsnü şehadettir. Muhabbetin ilamı, hürmetin izharıdır. Ziya’ya Mektuplar’ı okumasaydık Cahit Sıtkı ile Ziya Osman’ın o efsaneleşen dostluğunu bilebilir miydik acaba? Belki birkaç şiirde ve nesirde bu samimiyete işaret eden kırıntı bulabilirdik ama bu yakınlığın kardeşlik iklimini nasıl tahmin edebilirdik? İyi ki mektuplaşmışlar, iyi ki Ziya, Cahit’in kendisine yolladığı mektupları muhafaza etmiş. İyi ki Yaşar Nabi de bunları Varlık Yayınları arasında neşrederek edebiyat dünyamıza kazandırmıştır. Bu sayede, köklü dostluklarını öğrendik. Bu vesile ile mektup edebiyatımıza da seçkin bir eser kazandırılmış oldu.

Mademki böyle bir hatırat serisine başladık, devam edelim öyleyse… İlk dört yazıda Hüseyin Sarıkoç, Muhsin Karabay, Yurdagün Göker ve Muammer Erkul’u anlatmaya çalışmıştım. Şimdi de senarist, yönetmen ve yazar dostumuz Mustafa Nadir Önay Bey’den söz edeceğim. Bir insanı bütünüyle nasıl anlatabiliriz ki? Bu hiç mümkün olabilir mi? Erdemli bir kişiyi idealleri, ülküleri, iptilaları, çabaları, gayretleri, hedefleri ve hassasiyetleriyle dile getirebilmek mümkün mü? 
Mustafa Nadir Bey’i iki kelime ile tarif edin derseniz şöyle diyebilirim: “ O ‘hüzünlü tebessüm’den ibarettir.” Hüzün hissiyle tebessüm hâli insanda bir arada olabilir mi? Elbette olabilir. Bana inanmıyorsanız müşahhas hâlini Mustafa Nadir Bey’in şahsında görün. O dost ve sıcak gülüşünün hemencecik ardında, ulvî bir hüzün duygusunun izlerini yakalayabilirsiniz. Kim bilir hangi devirden kalmadır, hangi yaşanmışlıklardan mirastır, bilinmez! 

Çalışan bir beden, üreten bir zihin ve yorulmayan bir şahsiyet. Kültür, sanat, medeniyet odaklı çabaların öncüsü ve taşıyıcısı. Dostlarını kırmayan, hizmetlerini omuzlayan bir dava adamı. Osman Yüksel Serdengeçti ile olan fotoğrafına bakıyorum. O mübarek alperenin sıkı takipçisi genci görün. Kim bilir bugüne kadar ne çok belgelik filmler hazırladı, röportajlar yaptı? Bir televizyonda yetkim olsaydı, davet edeceğim ilk kişi Mustafa Nadir Bey olurdu. Onun heybesinin ağzına kadar dolu olduğunu biliyorum zira. Peki bugün bizim milliyetçi/muhafazakâr televizyonlarımızın idarecilerinin bundan haberi var mı? Sanmıyorum. Çoğu tanımaz bile! Çünkü kültürü önemsemez, sanata mesafelidir. Hâlbuki çekilen o filmler millî hazinemizdir, abide şahsiyetlerimizin definesidir. Kimin umurunda?
Kolay değil hakikaten. Yüzlerce şairle, yazarla, tarihçiyle, mütefekkirle, sanatkârla görüşmüş, çekimlerini yapmış, hatıralarını tespit etmiştir. Bu kayıtlar elde duruyor. Bunlar büyük kazancımız, gelirimiz, övüncümüzdür. Hemen bir ekranda yayınlanmalı, milletimizin istifadesine, gençliğimizin dikkatine hızla sunulmalıdır. 

ÖNEMLİ BELGE FİLMLERE İMZA ATTI

Mustafa Nadir Bey bugüne kadar yüzlerce biyografiyi araştırdı, yazdı, çekti. Peki kendisinin hayat hikâyesini kısaca da olsa bilmemiz gerekmez mi? Bu, şarttır ve muarefe için kesinlikle gereklidir.

Aziz dostumuz, 1960 yılında, Denizli ili Acıpayam ilçesi Yatağan kasabasında doğdu. İlk ve orta tahsilini Acıpayam’da yaptı. 1978’de Yozgat Lisesi edebiyat bölümünü bitirdi. 1982 yılında, Hacettepe Üniversitesi İngilizce hazırlık sınıfını tamamladı. 1986 senesinde de aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarından başlayarak değişik gazete ve dergilerde yazdı. Hergün, Millet, Töre, Doğuş, Türk Yurdu, Biyografik Analiz, Tarih ve Düşünce, yazdığı dergi ve gazetelerden bazıları. 1986’da başladığı gazetecilik hayatı, televizyonculuk meşgalesiyle devam etti. 1987 senesinde TRT yardımcı prodüktörlük imtihanını kazandı. 1987-1992 yılları arasında; TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü, TRT Eğitim Kültür Programları Müdürlüğü ve GAP TV Müdürlüğü’nde yönetmen-metin yazarı olarak çalıştı. 1992-1998 döneminde onu TGRT’de yönetmen olarak görüyoruz. Hâlen serbest yönetmen, senarist olarak çalışıyor. Bugüne kadar binlerce program, yüzlerce belgesel, tanıtım ve klip yönetti. Türk kültür tarihine görüntüye dayalı bir yaklaşım sunan belgelikler dizisinin ilk dört bölümü, “Anadolu’da 1000 Yıl”, “Yaylaktan Kışlağa”, “Türk Denizcilik Tarihi” ve “Osmanlı’da Gündelik Hayat” adlarını taşıyor. Yayınlanmış eserleri Doğunun Altı Kapısı ile Yaylaktan Kışlağa, Örfün Aydını Gürbüz Azak. Yayıma hazır eserleri de bulunuyor.

YATAĞAN DERGİSİNİN SIRRI

Zannediyorum benim gibi birçok kişi, Yatağan ismini belki de Mustafa Nadir Bey sayesinde ve onun yayımladığı Yatağan dergisi ile duymuştur. Önceleri köy olan sonra kasabaya dönüşen Yatağan için, düzenli olarak bir dergi nasıl yayımlanır? Bu mümkün müdür? Eğer sizde Mustafa Nadir Beyin azmi, inancı, heyecanı ve idealizmi varsa bu dergi pekâlâ çıkar. 1990 yılından beri 23 sayı neşredilen bir kültür dergisinden bahsediyoruz. Denizli ve Yatağan merkezli dergide folklor, edebiyat, sanat, tarih ve kültür yazıları, araştırmaları yayımlanıyor. Dostumuz, bu derginin Genel Yayın Yönetmenidir. 

Vefalıdır Mustafa Nadir Bey. Dostlarına da vefalıdır hemşerilerine de… Hele doğup büyüdüğü toprakları asla unutmaz. Birçok büyük kuruluş, vakıf ve dernek, hatta ticari şirket maddi masraflarına katlanamadığı için çıkardıkları dergileri kapatırken Mustafa Nadir Bey bir gönül borcu gibi gördüğü Yatağan’ı dar imkânlara rağmen yıllardır neşretmeye devam ediyor. Bu olağanüstü bir fedakârlık, tarifi zor bir kadirbilirliktir. Büyük bir inceliktir. Bu soylu davranış, bana Fethi Gemuhluoğlu’nu hatırlatıyor inanın. O da İstanbul’da günlük gazetelerde yazabilecekken ata toprağı olan Arapgir’de Arapgir Postası’nda yazmıştı uzun süre. Ama ne yazılar! Bu asil davranış, hepimize ders olmalı aslında. Niçin bizler de doğup büyüdüğümüz yerlerle ilgili kitaplar yazmıyor, dergiler çıkarmıyoruz. En azından çıkan dergilere katkıda bulunabilir, yazı kaleme alabiliriz. 

Yıllar önce “Selçuklu Köyü” olan Yatağan için ESKADER olarak toplantı düzenlemiştik. Büyük ilgi gören o “Bâbıâli Sohbeti”miz, 24 Mayıs 2012 Perşembe günü gerçekleşmişti. Mustafa Bey o akşam derginin doğum macerasını anlatmıştı. Doğup büyüdüğü yerleri bir dergi ile yaşatmaya kararlıydı. Bölgede doğup yetişen yazarları, aydınları, bilim adamlarını araştırıp buluyor. Onlara yazılar yazdırıyor ve bunları Yatağan’da okuyucularla buluşturuyordu.

MÜBAREK TOPRAĞIMIZA SAHİP ÇIKMAK

Mustafa Nadir Bey örnek alınası bir davranış sergiliyor; doğup büyüdüğü yerlerin iklimini, Yatağan çevresinin kültürünü yaşatıyor. Yatağan dergisi, “Denizli Yatağan Kasabası ve Çevresi Yayın Organı” olarak çıkmaktadır nice vakit. Kahramanımız, bir numune-i imtisal. Esasen herkes doğup büyüdüğü toprakların ilim adamlarını, irfanını, folklorunu, edebiyatını ve geleneklerini, dergiler ve kitaplarla gelecek nesillere ulaştırabilir. Yatağan, kılıç demektir. Ancak daha sonra koyun kırpmada kullanılan bir alet olarak da iş görmüştür. Hatta mutfakta hizmet vermiş, pense ve makas işlevini de görmüştür.
Bahsettiğim toplantıda anlatılanları hatırlamaya çalışıyorum. Hiç olmazsa birkaç satır zihnime üşüşse... Mustafa Beyin o gün anlattıklarından işte birkaç damla: “Denizli’nin Acıpayam ilçesinde Selçuklular Devleti’ne ait pek çok tarihî eser vardır. Demokrat Parti’nin meşhur isimlerinden Baha Akşit gibi meşhur bir siyaset adamı Yatağan’da yetişmiştir. Burada 16 yüzyılda yapılan kılıçlar, Topkapı Sarayı’na getirilmiştir. Bugün bu yatağanlar hâlâ sarayda sergilenmektedir.”

Mustafa Nadir Bey, çok sevdiği hemşerisi ressam yazar Gürbüz Azak büyüğümüzü kendisine ‘öncü’ olarak görmüş, onun yolundan sebatla yürümüştür. O toplantıda dedesinin Yatağan’da yaşarken bir rüya gördüğünü anlatmış ve bu rüyanın ardından dedesinin bölgeye bir medrese yaptırdığını aktarmıştı. “Dedem okumaya çok meraklıydı. İlme ve âlimlere büyük değer verirdi.” diye de devam etmişti.

O gün Gürbüz Bey de toplantıya katılmış, Yatağan, Acıpayam ve Denizli hakkında unutulmayacak bilgi ve hatıraları dinleyicilere aktarmıştı. Azak, Denizli’nin Acıpayam ilçesinde eğitimin çok yaygın olduğunu, bölgeye mahsus oyun havaları bulunduğunu, namlı pehlivanların buradan yetiştiğini anlatmıştı. Bölge insanlarından Çanakkale Harbi’ne iştirak edenlerden bir kısmının dönmediğini ve bunun büyük keder uyandırdığını, artlarından ağıtlar yakıldığını da dile getirmişti.

GÜRBÜZ AZAK KİTABI

Mustafa Nadir Bey’in hizmet defterine ve kültür karnesine yazılması gereken meziyetler çok… Onlardan biri de Denizli Acıpayam’da Gürbüz Azak Müze Evi’nin kuruluşuna önayak olmasıdır. Bu çabasını pek kimse bilmez, kendisi de zaten anlatıp durmaz. Müzeden sonra Denizli Büyükşehir Belediyesi adına Örfün Aydını Gürbüz Azak kitabını da kaleme almıştır. 

Çalışmalarına, birikimine, zarafetine ve hassasiyetlerine hayran olduğum dostlarımdan biridir Mustafa Nadir Önay. Yaşayan çınarlarımızın belge niteliği taşıyan filmlerini çekmiş, hatıralarını itinayla kaydetmiştir. Bu yolda hâlâ aşkla, şevkle çalışmaya devam etmektedir. Allah kendisinden ebediyen razı olsun. Gelecek nesillere inci mercan değerinde armağanlar bırakıyor. İnşallah bunun farkına varılır, üstün çaba takdir edilir. Bazıları vardır topluma yararlı, hayırlı hiçbir faaliyette bulunmadan sürekli olarak yıkıcı tenkitte bulunur, herkesi eleştirirler. Biz bu tipleri bir kenara bırakalım da sessiz sedasız bir şekilde güzel ülkemize çok faydalı kültür hizmetlerinde bulunanlara bakalım. Onları yürekten alkışlayalım. O mahviyetkâr ve mütevazı cengâverlerden birisi de şüphesiz Mustafa Nadir Önay’dır. 

TEK BAŞINA BİR ENSTİTÜ

Mustafa Nadir Bey’in bütün çalışmalarını bir yazıda toplamak güç. Zaten bunu başaramam. Zira böyle bir tespit, kitaplık gayreti gerekli kılar. Ama en azından ismen, hülasa olarak bilelim istiyorum bu çalışmaları. Belki kısmen duymuşuz ama çoğunu bilmeyiz. Öyleyse ömrüne sığdırdığı bu çalışmalardan bazılarını paylaşalım:
TRT ve diğer özel kuruluşlara yaptığı TV programlarından bazıları:
Yaşayan Geçmiş (Belgesel dizi- Yönetmen Yardımcısı). 
Ticaret Yolları (Belgesel Dizi-Yönetmen Yardımcısı). 
Alın terimiz Göz nurumuz (Belgesel dizi). 
Tarım (Belgesel aktüel dizi). 
GAP (Belgesel Dizi). 
GAP tv için Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan Portreler. 
Akşama Doğru (Aktüel Günlük Program -bir kaç yönetmen birlikte). 
Töremiz Dilimiz (Kültürel, aktüel 120 bölüm dizi Türk Dil ve kültür hayatı). 
Edebiyat Edebiyat (Stüdyo çalışması,150 bölüm) Türk edebiyatının özellikle Türk halk Edebiyatının önemli eserlerinin ele alındığı bir program. Sunucu Harun Yöndem.
Şanlıurfa Çarşıları -6 bölüm belgesel. 
Yumurcak (Günlük çocuk programı, 3 yıl). 
Gençlerle (Eğitim üzerine konuşmalar, belgesel). 
Yarışmalar (değişik türde). 
Heybe (30 bölüm Ulvi Alacakaptan ile stüdyo draması). 
Ozan Orhon’la (Çocuk programı, 60 bölüm), 
Sağlık (10 bölüm belgesel). 
Şehir ve İnsan (belgesel aktüel 26 bölüm, yazar yönetmen). 
Hanımeli (Günlük kadın programı). 
Vitrin (Günlük kadın programı).
Türk Denizcilik Tarihi - Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof. Dr. Bülent Arı danışmanlığında 8 bölüm belgesel. 
Yaylaktan Kışlağa (26 bölüm - Prof. Dr. Tuncer Baykara danışmanlığında Türk Kültür hayatı- Belgesel). 
Simalar ve Dünyalar (13 Bölüm Belgesel). 
Ziya Nur Aksun Belgeseli.
Kül Azık’tan Tarhana’ya (Tarhananın binlerce yıllık hikâyesi).
Büyük Harbin Yazıcısı-Çanakkale Harbi.
Çanakkale Fotoğrafçısı Alganer – Çanakkale Harbi
Üçtaş Atın-İstiklal Harbi.
Yatağan Belgeseli.
Acıyı Bal Eylemek (3 Bölüm belgesel). 
Meclis Başkanları (TBMM başkanlığı için 24 bölüm, her biri bir başkanı konu alan, biyografik ve dönem konulu belgesel). 
Korkuyorum (Avrupa’da çalışan ve yaşayan Türklerin endişe ve korkularını konu alan belgesel aktüel program 30 bölüm). 
Müzik programları, canlı yayınlar, değişik il, ilçe tanıtım ve belgeseli, tarım, müzik, kültür programları...
Geçmiş Zamanın Peşinde-Portreler 200 kişi çekimi devam ediyor.
Türkiye’nin önemli ilim fikir ve sanat adamları…
Birkaçı çekimden sonra vefat etti: Mehmed Niyazi, Sadettin Kaplan, Mehmet Genç, Şaban Teoman Duralı… “İnşallah Projeyi birkaç yıla kadar tamamlamak istiyoruz.” deniliyor.

Bu ömürlük faaliyetler, bu kutlu hizmetler, kadir kıymet bilenleri nasıl da heyecanlandırıyor değil mi? Aziz dostumuz, arkadaşımız, gönüldaşımız Mustafa Nadir Önay, mütevazı, çelebi gönüllü, derviş mizaçlı bir özge kişidir. Onunla arkadaş olabilme talihine eriştiğim için Allah’a şükrediyorum. Bağırıp çağırmadan, sessizce ve usulca büyük işlerde bulunmuştur. Bunları yüksünmeden yapmaya devam ediyor. Çocuklarımıza örnek gösterebileceğimiz bir mizacın sahibi… 

Mustafa Nadir Bey gönüllü kuruluşlarda hizmet etmiş, üstüne düşeni ziyadesiyle yapmıştır. Meselâ ESKADER bunlardan biridir. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin faaliyetlerine, ödül törenlerine ve özellikle Bâbıâli Sohbetleri’ne muntazaman devam edip hatırı sayılır katkılarda bulunmuş, birçok yükü de hasbi olarak omuzlamıştır. 

UNUTULMAZ BİRKAÇ HATIRA…

Mustafa Nadir Bey’le biriktirdiğim hatıralarımız, şükürler olsun ki çoktur. Şimdilik onlardan bir kaçıyla yetinelim:
Yaklaşık on yıl önce, Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin yönetim toplantısındayız. “Üstün Hizmet Ödülleri”ni belirlemeye çalışıyoruz. Çeşitli isimler gözümüzün önünden geçip gidiyor. Bir ara Mustafa Nadir Bey, “Turan Yazgan Hoca da Türk dünyasındaki hizmetleriyle bu ödülü hak ediyor.” deyiverdi. Bunu der demez, hepimiz ellerimizi destek anlamında kaldırmıştık. O sene en mühim mükâfatımızı, rahmetli Turan Hocaya, Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde takdim etmiştik.

Fatih’te Ali Emiri’deyiz. Üstün İnanç ağabeyimiz için bir saygı gecesi düzenlemişiz. Programın sonunda yanılmıyorsam Harun Yöndem, “Üstün abi çok güzel zeybek oynuyor.” diyerek sevimli bir ihbarda bulununca salonda bir alkış koptu. Üstün abi sahnenin önüne çıkarken kadim dostu Gürbüz Azak Bey’i de davet etti. Gürbüz Bey’in imdadına Mustafa Nadir Bey yetişiverdi. Hemen kalkıp Üstün abiye eşlik etti. İkisi dakikalar boyunca zeybek oynadılar. Hayatımda seyrettiğim en güzel oyundu. Alkışlar ise dakikalarca sürmüştü. O günün en tatlı hatırası olan fotoğrafı da arayıp buldum, arz ediyorum. 

Kısa bir süre önce Fatih’te dostlarla hasret gidermek üzere bir araya geldik. Yaklaşık on kişiyiz. Prensip icabı tanışıldı, herkes kendisinden, çalışmalarından, faaliyetlerinden bahsetti. Dikkat ettim, o gün de en az konuşan yine kendisiydi. Yukarıda kısmen anlatmaya çalıştığım hizmetlerinden hiç bahsetmedi. Hâlbuki bizim birbirimizi yakından tanımaya ihtiyacımız var. Zira yapılacak işler pek çoktur.

Kediname kitabını yazdıktan sonra dostlarımdan ‘kedici’ olanlarla irtibatımız ziyadeleşti. Mustafa Nadir Bey’in de evinde şirin bir can dostu var. Adı Sarıkız. Birlikte verdikleri pozda, hayatlarından çok memnun oldukları görülüyor. İnanmazsanız bu karelere iyice bakın, bana hak vereceksiniz. Cenabı Allah herkese bir kedi nasip etsin. 

Mustafa Nadir Bey müstesna dost, iyi arkadaş, kâmil insan ve örnek bir Müslüman Türk münevverdir. Kendisine, ailesine ve bütün sevdiklerine güzel ömürler diliyorum. Sağlıklı, huzurlu ve hayırlı hayat niyaz ediyorum. İnşallah sizler de onunla veya mizacına benzer biriyle karşılaşır, hayatınızı zenginleştirirsiniz. İyi ki var, iyi ki aramızda bulunuyor ve şevk içre yaşıyor. Ömrüne bereket…