Mazhar Osman(1884)-(1951) akademisyen, doktor Mazhar Usman
Türkiye’de akıl ve sinir hastalıklarının çağdaş yöntemlerle tedavisinde öncülük etti.
1884 yılında doğdu. İlk öğrenimini Kırklareli’nde yaptı. 1898’de Üsküdar İdadisi’ni, 1904’te Askeri Tıbbiye’yi bitirdi.
Yüzbaşı rütbesiyle hekimlik görevine başladı. Bir yıl Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisi’nde staj yaptı. 1906’da Askeri Tıbbiye’de akıl hastalıkları dersi muallim yardımcısı oldu.
1908 yılında Almanya’ya giderek Münih ve Berlin üniversitelerinde nöroloji ve psikiyatri ihtisası yaptı. 1911’de yurda dönüşünde Gülhane Askeri Hastanesi Emraz-ı Akliye Kliniği’nde görev aldı.
Balkan Savaşı sırasında gezici hastane başhekimi olarak Lüleburgaz ve Çatalca cephelerinde çalıştı.
Haziran 1914’te Haseki’deki Akıl Hastalıkları Müşahedehanesi başhekimi ve müdürü oldu. Daha sonra Haydarpaşa Askeri Hastanesi akliye ve asabiye mütehasıslığına getirildi.
1917 yılında Şişli Fransız Hastanesi Akıl ve Sinir Hastalıkları Bölümü şefliğine, 1919’da Toptaşı Bimarhanesi başhekimliğine, 1920’de Zeynep Kamil Hastanesi’ne nakledilen Akıl ve Sinir Hastalıkları Bölümü Şefliğine, 1922’de Zeynep Kamil ve Toptaşı hastaneleri başhekimliğine atandı.
Aynı zamanda seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuarları oluşturarak, Türkiye’de nöro-psikiyatri dalının kurulmasına öncülük etti.
1927 yılında Bakırköy’de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni kurdu. Uzun yıllar başhekimliğinde bulundu.
1933 yılında ordinaryüs profesör oldu ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği Başkanlığına getirildi. 1941’de başhekimlik görevini bıraktı ve emekliye ayrıldığı 1952’ye kadar öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü.
Hekim ve bilimadamı olarak yürüttüğü çalışmaların yanı sıra İçki ile Mücadele Cemiyeti, Akıl ve Sinir Hastalıkları Cemiyeti gibi çeşitli sağlık derneklerinin kuruculuğunu ve başkanlığını yaptı.
Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği, New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçildi.
15 Eylül 1951 tarihinde vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Yazar Liz Behmoaras'ın gözüyle Mazhar Usman
Türkiye’de çağdaş psikiyatrinin temelini atan kişi olarak tanınan Ordinaryüs Prof. Dr. Mazhar Osman Usman’ın hayatını kaleme alan Liz Behmoaras, onu anlatıyor...
Yazarına göre Mazhar Osman, güçlü, karizmatik, bir liderde görülebilecek her türlü özelliğe sahip bir kişilik. Öte yandan da tam bir Osmanlı erkeği...
Türkiye’de çağdaş psikiyatrinin temelini atan kişi olarak tanınan Ordinaryüs Prof. Dr. Mazhar Osman Usman’ın hayatını kaleme alan Liz Behmoaras’ın gözüyle Mazhar Osman, güçlü, karizmatik, bir liderde görülebilecek her türlü özelliğe sahip bir kişilik... Öte yandan da tam bir Osmanlı erkeği...
Yazar-çevirmen Behmoaras, yaptığı açıklamada, iki yıl önce fotoğrafını gördüğü Mazhar Osman’ı merak ettiğini ve ertesi gün araştırmaya başladığını belirterek, Mazhar Osman’ın bıraktığı belgeler, yazıları, kitapları, ailesi ve asistanlığını yapmış kişilerle görüşmeleri kapsayan çok yoğun bir araştırma yaptığını anlattı.
1884-1951 yılları arasında yaşayan Mazhar Osman’ın, daha Cumhuriyet ilan edilmeden bu ilkeleri savunan görüşleri, Batı’ya dönük bir yüzü olduğunu söyleyen Behmoaras, “Çok karizmatik, lider, yapıcı, birleştirici, güçlü bir insan. Fakat omuzlarında Osmanlı mirasını taşıyan ve bundan kurtulamayan, dolayısıyla çok çelişkiler içinde yaşayan bir insan aynı zamanda...
Mesleki hayatında batıya dönük, atılımcı, özel hayatında çağının adamı... İnsanları peşinden sürüklemiş, çok reform yapmış sağlık alanında” diye konuştu.
Daha önce Topbaşı Bimarhanesi gibi yerlerde akıl hastalarının zindanlarda zincire bağlı şekilde tutulduğunu, Mazhar Osman’ın ise akıl hastalıklarına bakış açısını tamamen değiştirdiğini anlatan Behmoaras, Osman’ın uluslararası bir üne sahip olmamasına rağmen önce Osmanlı, sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde çok şey yapmış bir adam olduğunu vurguladı.
“KADINLAR, HAYATINDA ÇOK YER TUTMUYORDU”
Mazhar Osman’ın kitapta da anlatılan kadınlara bakış açısını ise, çok sevimli bulmamasına rağmen normal karşıladığını anlatan Behmoaras, şöyle devam etti: “Çünkü çağının adamıydı. 1920’lerde 40 yaşında paralı, saygın bir adamın ailesiyle konuşup ‘ben 14 yaşında bir kızı istiyorum’ demesi kadar normal ve düzene uygun birşey olamazdı. Belki ondan daha çağının ötesine geçmesi bekleniyordu. Ama dediğim gibi çağının adamıydı. Çok fazla yadırgamadım, sevimli de bulmadım ama zaten o dönem kadınlar için çok da sevimli değildi.”
Mahzar Osman’ın hayatında kadınların o kadar da önemli olmadığını belirterek, “kadınlar hayatında çok yer tutmuyor” diyen Behmoaras, şunları söyledi: “Doğulu erkeğin dünyası bu... Sert bir erkek değil. Kadınlara pek bir şey yapmıyor. Bir-iki tokat atmıştır belki. Bu da o zaman için çok doğal şeyler. Kadınlarla hastalarına çelişkili yaklaşımını biraz yadırgadım. ‘Keşke bu kadar insancıl bir insan kadınlarla birlikte olunca da çağının ötesinde olabilseydi’ diye düşündüm. Ama bir geçiş dönemini bütün yüküyle omuzlarında taşıyan bir adam. Ve bu sadece Mazhar Osman’ın hikayesi değil. Bence Osmanlı’dan, Cumhuriyet’e geçişte bütün erkeklerin bir prototipi Mazhar Osman.”
EVDE ALATURKA YASAĞI
Mazhar Osman’ın, Batı’ya hayranlığını da vurgulayan Behmoaras, İngiliz-Alman mürebbiyelerle büyüyen çocuklarının Türkçe bilmediğini belirterek, “Hatta kızının bir öğretmeni diyor ki, ‘babana söyle de sana Türkçe öğretsin’. Yani köklerinden koparcasına bir Batı hayranlığı var. Evde alaturkayı yasaklıyor. Ama bunlar cumhuriyetin geçiş döneminde çok olağan şeyler. Karısına keman, lisan dersleri aldırıyor. Akşam yemeğe çıkıyor ama unutmayın ki gençliği Abdülhamit döneminde geçmiş bir adam ve birisi biraz fazla iltifatta bulundu mu karısını otel odasına kilitliyor.”
Behmoaras, Mahzar Osman’ın kızı Tuba Ulagay’ın kitaptan çok memnun kaldığını, oğlu Cülmut’un da ilk tepkisinin, “Sen babama aşık olmuşsun. Babam daha sert bir adamdı. Sen onu yumuşatmışsın” şeklinde olduğunu ifade etti.
Kitabı yazarken çok keyif aldığını belirten Liz Behmoaras, buna rağmen tekrar biyografik roman yazmayı hiç düşünmediğini vurguladı. Gerçek kişileri konu alan kitaplar yazdığında hem ailesinden onay alıp, hem hiç bir müdahale olmadan yazıp, kitap yayınlandıktan sonra da tepki çekmemenin çok güç olduğunu dile getiren Behmoaras, “Çok güzeldi ama her güzel şey gibi bir kere olur. Çünkü çok zor birşey. Belki ailesi bile yarın öbürgün kızabilir. Onun için de böyle bir çalışmayı gerçekleştirmek çok zor” diye konuştu.