Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Kenan Çoygun

Türk Mukavemet Teşkilatı Komutanı

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Kenan Çoygun
Kenan Çoygun
Türk Mukavemet Teşkilatı Komutanı
asker, emekli tuğgeneral


1924 yılında Bursa'da doğdu. 1942 yılında Harp Okulu'nu bitirerek Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katıldı. 

Kıbrıs'ta EOKA saldırılarının artması üzerine, 1962 yılında Askeri Ataşe kimliği ile Kıbrıs’a gönderildi. Bayraktarlık sıfatıyla Türk Mukavemet Teşkilatı Komutanlığı yaptı. 

1962-1967 yılları arasında Kıbrıs’ta Bayraktarlık yaptı. 27 Temmuz 1957 tarihinde Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’da kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)'nın dağınık gruplarını birleştirdi. 

Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) 10 Sancaktar ve bunlara bağlı mücahit taburlarından oluştu. Lefkoşa merkezli Bayraktar, Türkiye bağlantıyı ve gizli silah sevkiyatını sağladı. Lefkoşa’daki ‘Kırıkkale’ adı verilen gizli atölyede hafif silah yapımını koordine etti. 

1967 yılında Kıbrıs'tan ayrıldı. 

1973 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tuğgeneral rütbesiyle emekli oldu. 

13 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da vefat etti.




HAKKINDA YAZILANLAR

Kıbrıs’ın ‘Çılgın Türk’üne veda
Süleyman Demirkan 
Hürriyet 15 Ekim 2005 

Kıbrıs mücadelesinin efsanevi ismi emekli Tuğgeneral Kenan Çoygun, Ankara’da toprağa verildi. Kocatepe Camii’ndeki cenaze törenine KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Kocaner de katıldı. 

KIBRIS Türkleri’nin, Rumların yeraltı örgütü EOKA tarafından katledilmeye başlamasından sonra 1962-67 yılları arasında Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı Komutanlığı (Bayraktar) yaparak, büyük kahramanlıklara imza atan ‘Bozkurt’ lakaplı emekli Tuğgeneral Kenan Çoygun, önceki gün Ankara’da vefat etti. Çoygun dün Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Çoygun’u son yolculuğuna ailesi, yakınları, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, KKTC’nin Ankara Büyükelçisi Tamer Gazioğlu, Dördüncü Kolordu (Ankara) Komutan Yardımcısı Tümgeneral İsmail Hakkı Pekin ile Çoygun’un silah ve dava arkadaşları uğurladı. İzmir’de oldukları için cenaze törenine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları katılamadı. 

İlanın sırrı

Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Emekli Tuğgeneral Kenan Çoygun için dünkü Cumhuriyet Gazetesi’ne ‘Acı Kaybımız’ başlıklı bir ilan verdi. İlanda Çoygun, ‘Kıbrıs’ta Türk varlığıın devam etmesi için efsane Türk Mükavemet Teşkilatı’nda BİZİM’lerin onurlu mücadelesini veren mücahit’ diye tanımlandı. İlandaki ‘BİZİM’lerin’in sırrını Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkanı ve eski mücahit Ahmet Göksan şöyle açıkladı: ‘Hiç ‘Ben’ demedi, hep ‘Biz’ dedi. Gazete ilanımızdaki ‘Bizim’in anlamı da budur. Ekip ruhu vardı. Her zaman ekibe saygı gösterirdi’

TMT’nin efsanevi ‘Bayraktar’ı

KENAN Çoygun’u anlatmak için önce Kıbrıs tarihine gözatmak gerek. Kıbrıs’ta 1 Nisan 1955’te kurulan Rumların ‘EOKA’ adlı tedhiş örgütü, Türk köylerini yakıp yıkmaya, Türklere saldırmaya başladı. Bu örgüte karşı Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme gereksinimini duyan Kıbrıs Türkleri, önceleri çeşitli mukavemet grupları oluşturdu. Bunlar arasında en etkili olanı Volkan’dı. Ancak, dağınık, küçük ve eğitimsiz olan bu mukavemet gruplarının askeri bir yapıya sahip EOKA’ya karşı koyması mümkün olmadı. Bu eksikliği gidermek amacıyla Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından 27 Temmuz 1957’de, Lefkoşa’da kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), dağınık olarak faaliyet gösteren küçük mukavemet gruplarını birleştirerek, tüm adaya yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren güçlü bir mukavemet örgütü oldu.

Bayraktarlık, TMT’nin başkomutanı anlamına geliyor. Türkiye’den Kurmay Albay rütbesiyle gönderilen subayların ‘Bayraktarlık’ görevi aldığı TMT, 10 Sancaktar ve bunlara bağlı mücahit taburlarından oluşuyordu. Lefkoşa merkezli Bayraktar, mücahitlere komutanlığın yanısıra, Türkiye ile olan bağlantıyı, gizli silah sevkiyatını, Lefkoşa’daki ‘Kırıkkale’ adı verilen gizli atölyede hafif silah yapımını da koordine etmekle görevliydi ve Askeri Ataşe kimliği taşırdı.

1962’DEN 1967’YE 

Ankara’da toprağa verilen Kıbrıslıların ‘Kenan Paşa’sı Kenan Çoygun, kanlı 1962 olaylarının başlamasından kısa süre önce Kıbrıs’a gelmiş ve 1967’ye kadar bu teşkilatın efsanevi komutanlığını yapmıştı. Herkes onu ‘Bozkurt’ diye tanırdı. Bir ara ‘Kemal Coşkun’ takma adını kullandığı da iddia edildi. TMT’nin doğal lideriydi. 1967’de adadan ayrılan Kemal Çoygun, uzun süre sonra tekrar döndü. En son tedavi için Ankara’ya gitmişti. Çoygun, 1973 yılında emekli oldu.




Silahı ve el bombası sandalyedeydi
Fahir Arıkan

Kıbrıs davasının efsane ismi Rauf Denktaş, bir başka efsanevi ‘Bozkurt’ lakaplı Çoygun Paşa için Hürriyet’e şunları söyledi: ‘Büyük bir insan, büyük bir komutan, büyük bir taktisyen. En kötü anlarda halkın maneviyatını yüksekte tutan, hakikaten büyük bir insan. Büyük bir kayıp. Allah rahmet eylesin. Yani, bugün eğer Kıbrıs Türkü var ise o en kötü günlerde Çoygun Paşa’nın komutanlığı sayesinde ayakta durup direnişini sürdürebildiği içindir. İnşallah, onun ruhu halka yeniden direniş gücünü verir.’ ‘Ortak anılarınız oldu mu?’ sorusu üzerine de Denktaş, şu karşılığı verdi: ‘Çok oldu. Sağını solunu bilmeden, ateşin ortasında buldu kendini. Çünkü, Türk Hükümeti, ‘Rumlar saldıracak’ diye verdiğimiz raporları hiç kaale almadı. Uyandıklarında, derhal Kenan Paşa’yı gönderdiler. Gelmeden önce de, bana Harp Dairesi’nden bir Albay’ı göndererek, ‘Size en iyi komutanımızı gönderiyoruz. Bugüne kadarki raporlarınızı iyi değerlendiremediğimiz için özür dileriz ama Kenan Komutanımız bunu telafi edecektir’ dedi. Hakikaten geldi, ilk temasımızda; kararlı-güçlü bir kişinin karşısında olduğumu anlamıştım. Yanındaki sandalyenin üzerinde el bombası, tabancası o vaziyetteydi. Bazı hallerde üst makamların karşı görüşlerine rağmen cesaretle görevini yaptı. Tam bir kahramandı. Allah rahmet eylesin.’ 

Güle güle

Emekli Tuğgeneral Kenan Çoygun’un cenaze namazı Kocatepe Camii’nde kılındı. (soldan sağa) Torunu Cemal, kızı Lale, gelini Nur, oğlu Gültekin, Çoygun’u el sallayarak, gözyaşlarıyla uğurladılar. 




HABER

Onun yeri KKTC olmalıydı

Kıbrıslı gazeteci İsmet Kotak, ‘Kenan Paşa’yı, ‘Sadece davamızın sembolü değil, aynı zamanda 1963 kanlı Kıbrıs’ta insanımızı ayakta tutan, savunan, yarınlara ulaştıran bir gücün, bir inancın, yumruk oluşu idi. 

Yoktan bir ordu yaratmak, kırık dökük radyolarla halka moral vermek, 150 kişilik köyden çıkan 5 mücahit ve 5 kırık piyade tüfeği ile o toprağı 11 yıl savunmak... Rumun tankına, topuna göğsünü siper etmek’ diye anlattı. 

Kotak, ‘Kenan Paşa’nın yeri KKTC olmalıydı’ dedi ve ekledi: ‘O bir semboldür. Ona sahip çıkmak ve onu KKTC topraklarına emanet etmek gerekirdi. Düşünen olmadı, hata yapıldı. Bari Kıbrıs Türkü ve TMT’ciler, Ankara’daki kabrine sahip çıksınlar. Oralarda onun şanına uygun kabir dikelim. Onu her an analım.’




HAKKINDA YAZILANLAR

Kod adı: Bozkurt
Servet Avcı
Yeniçağ 4.11.2013

O fantastik bir kahraman değil gerçeğin ta kendisi... “Mukavemetçi sırlarıyla ölür” diyen bir kahramanın direnci ancak ölünce kırılabilirdi, öyle de oldu!.. Hayatının ve o büyük mücadelesinin kitaplaştırılmasıyla ilgili teklifleri hep reddetmişti çünkü... Cüneyt Öztürk, ‘Şu Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman’a nazire yaparcasına sarıldı ‘Bozkurt’kod adlı Türk subayı Kenan Çoygun’un hatırasına ve ortaya büyük bir eser çıktı... 

Biyografik roman türündeki bu eserin büyüklüğü sadece kurgusundan veya edebî gücünden değil, aynı zamanda bir kahramana vefadan ve neslimize karşı sorumluluktan kaynaklanıyor... Bu eserin ilham kaynağı bir ‘itiraz’dı çünkü; başkalarının hayalini kurmaya cesaret edemeyeceği bir hayatı bizzat yaşadığı hâlde öldüğünde ‘sessiz sedasız toprağa verildi’ haberine burukça bir itiraz... 

Cenaze ‘sessiz’ olsa da yazar Cüneyt Öztürk o ‘seda’nın izini sürdü ve hem edebiyatımıza yeni bir eser kazandırdı hem de uzun ve titiz bir araştırmayla adeta mermeri yontarak ‘tarih yapan’bir kahramanın hakkını verdi... 

Kıbrıs’ın Türk’ten arındırılmasına yönelik Rum saldırganlığının yükseldiği dönemde direnişi örgütlemesi için gizli görevle adaya gönderilen Yarbay Kenan Çoygun, Türk Mukavemet Teşkilatı’yla efsanevî bir misyonu yerine getirdi... O, Rauf Denktaş’a göre ‘direnişin yıkılmaz direği’, Turgut Özakman’a göre ‘ortalıkta az görünen gerçek bir efsane’ydi... Kendisine yüksek ücret karşılığında anılarını yayınlama teklifleri her geldiğinde geri çevirmiş, bir teşkilatın konuşmaması gerektiğine inanmış... Onun ‘ilk eseri’ sayılan Bayrak Radyo Televizyonu’nu ziyaret için yıllar sonra gittiğinde kameraların çekim yapmasına izin vermemiş, Kıbrıs’taki Millî Mücadele’nin film yapılmasıyla ilgili hatıraları paylaşmayı kabul etmemiş... 
Cüneyt Öztürk’ün nasıl zor bir zeminden bu eseri ortaya çıkardığını tahlil için yine emekli Tümgeneral Yaşar Karagöz’e kulak vermekte fayda var... Kenan Çoygun, Kıbrıs’tan sonra Siirt’te görev yaparken yıllarca birlikte oluyorlar... Karagöz daha sonra generalliğe kadar yükseliyor, devletin güvenliğiyle ilgili üst düzey görevlerde bulunuyor ama komutanı Kenan Çoygun’un bir kere bile olsun Kıbrıs’tan bahsettiğini duymuyor, bilmiyor... Yine dönemin mücahit liderlerinden ve Türk Mukavemet Teşkilatı Başkanı Yılmaz Bora anlatıyor: “Kenan Çoygun’un ne yaptığını kimse tam olarak bilemezdi. TMT yer altı örgütü olduğu ve ilk olarak 21 Aralık’ta yer üstüne çıktığı için beşer kişilik gruplar halinde örgütlenmişti. Beş kişilik gruba verilen görevi diğer gruplar bilmezdi. Hatta, bu grup içerisinden birisine verilen özel görevi de diğerleri bilmezdi. Dolayısıyla Kenan Paşa hakkında bir kişi bir olay bilir, diğeri başka bir olay. Kimse neler yaptığını tam olarak bilemez...” 

Yarbayken görevle gittiği Kıbrıs’ta beş yıl boyunca kendi adını ve unvanını unuttu... Herkes onu kod adıyla tanıdı, o bir ‘Bozkurt’tu sadece... Tıpkı Ergenekon destanında olduğu gibi Kıbrıs Türklüğünün hayatta kalma mücadelesinde önderlik edecek bir Bozkurt... Bu kodla öylesine bütünleşiyor ki, onun hükûmet emriyle adadan geri çekilişini haber yapan Hürriyet’in 19 Şubat 1967 tarihindeki manşeti ‘Türk Mücahitlerin Lideri Bozkurt Kıbrıs Adasından Geri Çekiliyor’ şeklinde... 

O kendi askerleriyle omuz omuza savaşan, cepheden kaçana bizzat ateş eden, okuyan, araştıran, moral için mevzilerde askerlerine saz çalan, yüklendiği görev uğruna beş yıl çocuklarını hiç görmeyen çok farklı bir karakter... Kıbrıs’taki büyük mücadelenin ardından bölücü hareketlerin, Devrimci Doğu Kültür Ocakları fitnesinin artık başkaldırdığı dönemde inisiyatif sahibi, gözü kara, babacan ve kararlı Siirt yılları... 

Titizlikle korunan sırlarla örülü bir hayattan bu belge-romanı çıkaran Cüneyt Öztürk sadece tarih yazmamış, aynı zamanda tarih yapmıştır... Çünkü küllenme ihtimali olan bir tarihe, asil bir yaşanmışlığa el atarak, Türk tarihinin çok önemli bir objesinin hayata tutunmasını sağlamıştır... Ve kendi ifadesiyle, nesillerimize ‘Kahramanlar stoğumuzun Cumhuriyet’ten önce tüketmediğiini’göstererek, bundan sonrası için ümitler serpmiş, içinde bulunduğumuz sıkıntılı günleri, o uzun karanlığı yırtıp atabilecek potansiyeli millî bünyede taşıdığımızı göstermiştir... 

Çoğumuz Mehmet Niyazi olmasaydı, Kuşçubaşı Eşref’in Zenci Musa’sını, gerçek bir kahramanı hatırlamayacaktı... Onun için abartısız söyleyelim, Cüneyt Öztürk olmasaydı, bu büyük mücadele adamı, google’a yazdığınızda ismi pek çıkmayan, ama hayatını memleketin ve milletin istikbâline adamış, bundan hiç bir karşılık beklememiş büyük bir ‘tarih imalatçısı’ belki de yok olup gidecekti... 

Kod adı: Bozkurt’un burada kalmamasını, tür ve üslup itibariyle ihtiyacını hissettiğimiz bu çalışmanın yazar açısından bir silsilenin başlangıcı olmasını diliyorum... Bu sadece edebiyatımıza katkı sağlamanın değil, tarihe sadakâtin ve ‘çılgınlık’la ‘yılgınlık’ arasında ümit arayan nesillerimize borcun bir gereği... 

Kenan Çoygun, bütün hayatı boyunca kendine biriktirdikleriyle ancak bir apartmanın giriş katında bir daire alabildi... İnanıyorum ki, bu eserle bütün okuyucuların kalbinde bir evi daha olacaktır...




HABER

Kod adı: Bozkurt
Türk Mukavemet Teşkilatı Menderes’in emriyle kuruldu
1 Aralık 2013
Mustafa Gürlek

Türk Mukavemet Teşkilatı, Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri korumak üzere kurulmuş gizli bir teşkilat. Cüneyt Öztürk, ‘Kod Adı: Bozkurt’ adlı romanda bu teşkilatın bilinmeyen tarihini anlatıyor.

Kıbrıs’ta Rumlar tarafından kurulan EOKA adlı silahlı örgüte karşı, Türkleri korumak ve örgütün faaliyetlerine karşı koymak üzere 1958 yılında kuruldu Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT). Gayriresmi bir kuruluş olduğu için faaliyetleri gizlilik içerisinde yürütülüyordu. Türkiye’nin NATO’ya üye ülke olmasından sonra 27 Eylül 1952’de kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde faaliyet yürüten TMT, Kıbrıs’ta Rum çetelerine karşı mücadele eden grupları bir araya getirdi. Gayri nizami harp yöntemiyle faaliyet yürüten TMT’nin başındaki komutana bayraktar deniyordu. Araştırmacı yazar Cüneyt Öztürk’ün kaleme aldığı “Kod Adı: Bozkurt” isimli kitapta 1962-1967 yılları arasında TMT’ye bayraktarlık yapan Tuğgeneral Kenan Çoygun’un, Kıbrıs’taki kahramanlıkları anlatılıyor. Kitap, okuru Kıbrıs’ta yaşanan olayların içeresine götürüyor. Çoygun Paşa’nın ismini 2005’teki vefatından sonra duyduğunu söyleyen Öztürk, hakkında anlatınlar üzerine araştırmaya başladığını ve rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin tavsiyesi üzerine “Kod Adı: Bozkurt” isimli kitabın ortaya çıktığını söylüyor. Milli duyguların yoğun olarak işlendiği biyografik romanda, bir döneme ait gizli kalmış olayların perdesi aralanıyor.

Kenan Çoygun’un, yarbay rütbesindeyken farklı bir isimle bu göreve başladığını anlatan Öztürk, “Seferberlik Tetkik Kurulu’nda teklif edilen gizli görevi kabul eden Kenan Çoygun, Kemal Çoşkun ismiyle Türk Büyükelçiliği idari ataşesi olarak görevlendirildi. Ada’daki gizli görevinde bayraktar unvanını kullandı. Ada’ya kurulan bu örgütü koordine eden kişilere bayraktar deniyordu. Fakat her bayraktarın farklı kod adları vardı. Çoygun da Bozkurt kod adını kullanmaya başladı. Denktaş ve ‘Ağrı’ kod adlı Dr. Fazıl Küçük, Ada’daki faaliyetlerinde bayraktara bağlıydı.” diyor.

Seferberlik Tetkik Kurulu’nun Kore Savaşı’nın hemen ardından 1952’de kurulduğunu anlatan Öztürk, “Dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs konusunda aktif bir politika izlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Kıbrıs’ta Türklerin temsilcisi konumundaki Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, bir direniş için Türkiye’den yardım talebinde bulundu. Nisan 1958’de Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu’nun da etkisiyle Seferberlik Tetkik Kurulu’na ‘Kıbrıs’ta Türk varlığının korunması için silahlı gizli bir örgüt kurulması uygun görülmüştür.’ şeklinde talimat verdi. Bu talimat doğrultusunda TMT kuruldu.” diyor.

TMT’nin gizli bir örgüt olarak kurulmasından dolayı hükümet ve askeri bürokratlar içerisinde çok az sayıda kişinin bilgisi olduğunu anlatan Cüneyt Öztürk, “Askerlerin gözünde Seferberlik Tetkik Kurulu ‘Menderesin Gestaposu’ sıfatını almıştır. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun TMT projesinde görevli olan Binbaşı İsmail Tansu 27 Mayıs ihtilali olduğunda, ihtilalin kudretli albayı olarak bilinen Alparslan Türkeş’e gitmiş, Türkeş’in bile yapılan faaliyetlerden haberinin olmadığını görmüştür. Kısa bir dönem Türkeş’in desteğini alarak ayakta kalmayı başaran yapı, Türkeş ve arkadaşlarının yurtdışına gönderilmesinin ardından tamamen pasifize edilmiştir.” diyor.

27 Mayıs’ta faaliyetler durduruldu

27 Mayıs ihtilalini yapanların Seferberlik Tetkik Kurulu’na ve TMT’ye bakışlarını en iyi özetleyen durum, Kenan Çoygun’un TMT’nin başına geçmek üzere görevlendirildiği döneme kadar geçen iki yıl içerisinde yapılan bütün çalışmaların askıya alınması. 1960-1962 yılları arasında TMT’ye silah sevkiyatı durmuş, 1958-1960 yılları arasında büyük fedakârlıklarla Kıbrıs’a gönderilen silahların bakımı bile yapılmamış..

TMT için Kıbrıs’ın kontrgerillası diyebilir miyiz sorusunu ise şu şekilde cevaplıyor Öztürk: “Seferberlik Tetkik Kurulu için NATO’nun isteğiyle Sovyet işgali halinde direnişi örgütlemek üzere kurulmuş bir yapıdır diyebiliriz. Ancak TMT için böyle yabancı kavramlardan medet ummanın gerekmediğini düşünüyorum. Öncelikle TMT’nin kurulduğu tarihte gerçekten yaşanan bir tehdit mevcuttur. Unutmamak gerekir ki, Türk halkında o günlerde inanılmaz bir duyarlılık vardır. İşte bu sebeple TMT’ye gönüllü katılarak canlarını ve mallarını feda etmeyi göze alan insanları, TMT’yi kuran siyasi iradeyi, 5 yıl çocuklarını görmemek pahasına, bütün hayatını ve mesleki kariyerini bırakarak Kıbrıs’a giden Kod Adı: Bozkurt’u başka kavramlarla değil, milletin refleksi, haklı direnişi olarak tanımlamak gerekir.”

Kod Adı: Bozkurt kitabında Denktaş’ın Ada’ya gizlice gidişini Kenan Çoygun organize etmesi, Irak Türkmenlerinin kendisinden Irak’ta bir direniş örgütü kurmasıni stemesi gibi pek çok yeni bilgi de var.