Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

İsmail Güneş

sinema yönetmeni

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
İsmail Güneş
İsmail Güneş    (1961)
sinema yönetmeni
1961 yılında Samsun’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Sanata olan tutkusu yüzünden bir müddet Tatbiki Güzel Sanatlar’a devam etti. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne geçti. Üniversite hayatı sırasında Natuk Baytan’ın yanında reji asistanlığına başladı. 1976 yılında atıldığı sinema serüveni 1977 yılında çektiği ilk kısa metraj filmi olan “Karanlık bir dönemdi” adlı çalışmasıyla ilk meyvesini verdi. Film, 1982 yılında İFSAK tarafından “en iyi film” ödülüne layık görüldü. 1982-86 yılları arasında gazetecilik yaptı. 1986’da ilk uzun metraj filmi olan “Gündoğmadan” ile sinemaya dönüş yaptı.

Sinema Filmleri:
Gün Doğmadan, Ateş Böceği, Biz Doğarken Gülmüşüz, Küçük Sonsuz Yürek, Çizme, Beşinci Boyut, Gülün Bittiği Yer. 

Televizyon Dizileri: Yusufçuk, Bizim Ev, Beyaz Savaş, Kurt Kapanı, Avcı, Newyorkgiller. 

Televizyon Filmleri:
Sonsuzluğun İki Yakası, Can Perdesi.


HABER

"Maraş olaylarının arkasında Sovyet parmağı var"
Zaman 14 Aralık 2008

Maraş olayları, Stalin zulmünden kaçan Kırım Türklerinin anlatıldığı bir sinema filminin gösterimi sırasında başlamıştı. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen Kahramanmaraş'ı savaş alanına çeviren provokasyonun karanlık tarafı gün yüzüne çıkamadı. Olayların çıkış noktasında duran 'Güneş Ne Zaman Doğacak' adlı filmin yönetmen asistanı İsmail Güneş, olayların müsebbebi olarak Sovyet Rusya'yı, yani KGB'yi adres gösteriyor.

Maraş olayları bir sinema filmiyle başladı, 'Perdenin ardında Sovyet Rusya var'

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler'in gamalı haçı ve Stalin'in kızıl yıldızı arasında kalarak hırpalanmış, sürgün edilmiş, kurşuna dizilmiş hayatları anlatan pek çok dramatik hikâye var. Sovyet Rusya'nın lideri Stalin'in katliamlarından canını kurtarabilmek için Türkiye'ye kaçan 417 Kırım Türk'ünün acı sonla biten hikâyesi gibi. 1945'te ölümden kaçtıkları Sovyet Rusya'ya teslim edilmeden hemen önce 'yaşadığımızın kanıtı olsun' deyip kış ortasında elbiselerini çıkararak Kars tren garında onları izleyenlere vermiş, sınırı geçer geçmez de Stalin'in askerleri tarafından kurşuna dizilmişler. İşte bu insanların hikâyesinden yola çıkarak 1977 yılında çekilmiş bir film var. Final sahnesi '1945 yılında Sovyetlerden Türkiye'ye iltica eden ve sınırda iade edilirken kurşuna dizilen 417 Türk'ün aziz hatırasına' diye biten film. Başrollerinde Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan'ın oynadığı bu film, sağ sol kavgasına itilmiş, cunta borazanlarının her bir yanda çalındığı bir dönemde gösterime girdi. Ardından yakın tarihe kanlı Maraş katliamı olarak adını kazıyan toplumsal histerinin görünürdeki çıkış noktası oluverdi birden. Filmin gösterildiği Çiçek Sineması, 20.00 seansında salon sağcılar tarafından tıklım tıklım doldurulmuşken bombalı saldırıya uğradı. İkisi ağır yedi kişi yaralandı. Patlamadan iki gün sonra iki sol görüşlü öğretmen öldürüldü. Bu iki olay koca şehri kana bulamaya yetmişti. Üzerinden 30 yıl geçse de binlerce hayatı altüst eden katliam hâlâ aydınlanabilmiş değil. Suçlanan pek çok kişi ya da örgüt var. Yıllarca onların savunmalarını ya da suçlamalarını dinledik. 'Farklı bir şey yok' derken Güneş Ne Zaman Doğacak filminin yönetmen asistanına kulak kabarttık. Bu kişi The İmam, Gülün Adı Yok gibi filmlerin yönetmeni İsmail Güneş. Onun gösterdiği adres Sovyet Rusya, yani KGB. Filmin çekimini ve gösterimini engellemek için Sovyet Rusya'nın elinden geleni yaptığını söylüyor. Filmin final sahnesinde geçen sözlere atıfta bulunarak, "Sovyetlerin sinema filmine tahammül edememesidir tüm bunlar." diyor. 

Filmin yönetmeni Mehmet Kılıç'ın asistanlığını yapan Güneş, o dönemde 17 yaşında bir güzel sanatlar öğrencisi. Sovyet Rusya'nın filmin çekileceğinden nasıl haberdar olduğunu şöyle anlatıyor Güneş: "Filmde 1945 Rusya'sı anlatılıyor. Yönetmen Mehmet Kılıç, prodüksiyon amiri olan Mustafa Doğan'a 'Bana illa o dönemin Rus askeri kıyafetlerini bul.' diyor. Çünkü o yıllarda Yunan da olsa Bulgar da olsa hep aynı asker kıyafetleri kullanılıyor sinemada. Mustafa Doğan da her tarafa bakıyor, bulamıyor. Son çare olarak yönetmene haber vermeden Beyoğlu'ndaki Sovyet Rus konsolosluğuna gidiyor. 'Biz Stalin zulmünden kaçan Kırım Türklerini anlatan bir film çekeceğiz. Bize sizin askerlerin kıyafetlerinden lazım' diyor. Adresini falan bırakıyor." İsmail Güneş, prodüksiyon amirinin bu görüşmesinin hemen ardından Beyoğlu Sakızağa Caddesi'nde bulunan ofislerinin 15 gün boyunca yaklaşık 50 kişilik kalpaklı kişiler tarafından ziyaret edildiğini anlatıyor. Türkçe konuşan ve Sovyet Konsolosluğu'ndan gelen kalpaklılar, yönetmen Kılıç'tan filmi çekmemesini istemiş ısrarla. Hatta 'Biz sana yardımcı olalım, Sovyet Türk halklarının kardeşliğini anlatan bir film çekelim.' teklifinde bile bulunmuşlar. Tüm tartışmalara rağmen Mehmet Kılıç filmi çekmekten vazgeçmemiş. Bu arada kalpaklıların ziyareti birdenbire kesilmiş. Film çekimleri başlamış. Her şey yolunda giderken İsmail Güneş'in 'ilk operasyon' dediği stüdyo baskını yaşanmış bu arada. Çekimlerin bitmesine az bir zaman kala, filmin negatiflerinin yıkandığı Bomonti'deki Lale Stüdyosu üç kişi tarafından basılmış. Fakat bu baskın ilginç bir şekilde amacına ulaşmamış. Bunun sebebini yönetmen Güneş, şöyle anlatıyor: "Filmleri kamera asistanı Cem Molvan teslim ediyor stüdyoya. Bir minibüs var ve her gün set sonrası çalışanları tek tek evlerine bırakıyor. En son stüdyoya uğruyor. Bu arkadaş stüdyoya negatifleri bırakıyor. Kutuların üzerine filmin adını yazması gerekiyor tabii. Fakat aklına gelmiyor filmin adı. 'Güneş Ne Zaman Doğacak' yerine 'Bir Yolcu' diye yazıyor kutunun üzerine. Üç kişi gelip stüdyoyu basıyorlar filmin negatiflerini yakmak için. Meseleyi kökünden çözecekler böylece. O zaman stüdyonun müdürlüğünü yapan Ender Teker diye biri. Stüdyonun duvarlarında da Yılmaz Güney'in fotoğrafları falan var. "Çocuklar ayıp ediyorsunuz, biz öyle bir filmi yıkamayız." diyerek ikna etmeye çalışıyor adamları. Tabii adamlar tüm kutuları kontrol ediyorlar ama isim farklı yazıldığı için bizim filmi bulamıyorlar." 

Önce Karagümrük'ü basmışlar 

Bu baskından sağ salim kurtulan filmin çekimleri kısa bir süre sonra tamamlanmış. Fakat sansür kurulundan geçememiş. Bu noktada devreye giren filmin oyuncularından Oya Aydoğan'ın bir yakını olan Cumhuriyet Halk Partili bir senatörün yardımıyla filmin üzerindeki yasak kalkmış. Böylece sinema gösterimleri başlamış. Bu sırada ilk sinema baskını Karagümrük'te yaşanmış. Sinemayı basan saldırganlar, filmin kopyasını dışarı çıkarıp üzerine benzin dökerek yakmış. Bir diğer saldırı da Beşiktaş'taki Mıstık sinemasında yaşanmış. Yine gösterim sırasında sinemayı basan saldırganlar, filmin kopyasını yakmış. Hatta camı çerçeveyi indirip sinemayı birbirine katmış. Bu olaylar yaşanırken Eskişehir valisi, şehrinde Güneş Ne Zaman Doğacak'ın gösterilmesini yasaklamış. Yasağı kaldırmak için uzun süre uğraşan yapımcı firma Orhon Film, son çare olarak dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e mektup yazmış. Olumlu cevap almışlar. Böylece Cumhurbaşkanlığı emriyle Eskişehir'deki yasak kalkmış. Eskişehir'deki galaya filmin oyuncularından Turgut Özatay'la gittiklerini belirten İsmail Güneş, büyük bir ilgiyle karşılaştıklarını ifade ediyor. Bu arada Karadeniz'de ve Erzurum bölgesinde filmin büyük bir ilgiyle takip edildiğini de sözlerine ekliyor. Sadece Adana bölgesinde bir sorun yaşanıyormuş o günlerde. Bu bölgede filmleri gösteren şirketle yönetmen Mehmet Kılıç arasında bir tartışma yaşanmış çünkü. Bu nedenle Kahramanmaraş'ın da içinde bulunduğu bölgeye filmleri kendileri götürmek zorunda kalmış. Filmi Adana bölgesine İbrahim adlı bir arkadaşının götürdüğünü söyleyen İsmail Güneş, şöyle devam ediyor: "İbrahim Maraş'a gidiyor. Film oynamaya başlıyor. Sinemaya bomba koyuyorlar. Bombadan ben iki ölü hatırlıyorum. Gerçi o zaman öyle alışmıştık ki ölüm haberlerine. Bunun üzerine kontra bir durum oldu. İki kişinin cenaze töreninde iki ölü, üç tabut var. Üçüncü tabutta silah var. Meydana gelindiğinde camilere, minarelere ateş açılıyor, insanlar öldürülüyor. Bir kaos ortamı. O zamanki Sovyetler Birliği bu filmi oynatmamak için elinden geleni yapmıştır. Sonunda Maraş'ı birbirine katmıştır. Alevi-Sünni çatışmasıydı, sağdı soldu demeye gerek yok. Sovyetlerin sinema filmine tahammül edememesidir tüm bunlar. Çünkü her tür film gösterilmiştir bizde. Bu olaylardan sonra iş çığırından çıktı zaten. Sürü filmine bomba attılar. Karşılıklı saldırılar başladı. Sinemalara bomba atma modası başlamış oldu." 

İsmail Güneş 17 yaşındaydı 

Daha çok Maraş olaylarıyla anılan Güneş Ne Zaman Doğacak adlı film, 1945 yılında Sovyet Rusya'dan kaçıp Türkiye'ye sığınan 417 Kırım Türk'ünün hikayesini iki kişi üzerinden anlatıyor. 1977 yapımı filmin başrollerinde Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan oynamış. The İmam, Gülün Bittiği Yer gibi eserlerden tanıdığımız yönetmen İsmail Güneş, henüz 17 yaşında bir güzel sanatlar öğrencisiyken bu filmin yönetmen asistanlığını yapmış.


HABER

Yönetmen İsmail Güneş 'Film Arası Söyleşileri'nde!


Film Arası Dergisi ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi'nin ortaklaşa düzenlediği *'Film Arası Söyleşileri* Kasım ayında da devam ediyor. 

Katılımın serbest olduğu etkinliğe "Çizme", "Gülün Bittiği Yer", "The İmam" gibi filmlerin senarist ve yönetmenliğini yapan *İsmail Güneş* konuk olacak. Güneş, kendi film anlayışını dinleyicilerle paylaşacak ve ülkemizdeki sinema ortamı hakkında görüşlerini paylaşacak. Programın moderatörlüğünü yapacak olan Film Arası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni *Suat Köçer*'in ve katılımcıların da sorularını yanıtlayacak olan İsmail Güneş'in 
konuk olduğu 'Film Arası Söyleşileri', *12 Kasım Cumartesi günü saat 17.00'de* Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi'nde başlayacak. 


HABER

25. sanat yılında İsmail Güneş
24.12.2011 

Sinemamızın kendine has isimlerinden İsmail Güneş'in 25. sanat yılı yarın bir etkinlikle kutlanıyor.Yönetmenin dostları ve sevenlerinin desteğiyle gerçekleştirilecek etkinliğin adresi Üsküdar Gençlik Merkezi. Türk sinemasına 35 yıldan bu yana yönetmen yardımcısı, senarist, aktör, yönetmen, yapımcı, meslek örgütü başkanı olarak emek veren İsmail Güneş'in yönetmenliğe ilk adım atışının 25'inci yılı vesilesiyle yapılacak etkinlik, bir 'vefâ programı' niteliğinde. Sinema yazarı Ali Murat Güven'in öncülüğünde gerçekleşecek program saat 11.00'de yönetmenin ilk filmi 'Gün Doğmadan'ın (1986) gösterimiyle başlayıp akşam 21.30'daki ödül törenine kadar devam edecek. Program çerçevesinde, Güneş'in bazı eserlerinin gösterimi, sergi ve panel gerçekleştirilecek.


HABER

İsmail Güneş'e Montreal'den iki büyük ödül
5 Eylül 2012

İsmail Güneş'in yönetmenliğini yaptığı "Ateşin Düştüğü Yer", Kanada'daki Montreal Dünya Film Festivali'nde iki ödül birden aldı. İtalyan aktris Greta Scacchi'nin başkanlığını yaptığı jüri, yarışma bölümünde birincilik ödülünü Güneş'in filmine verdi. Ateşin Düştüğü Yer, ayrıca FIPRESCI (Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği) ödülüne de layık görüldü. Güneş'in filmi, geçtiğimiz yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne başvurmuş, ancak ön elemeyi bile geçememişti. 

İsmail Güneş, bugüne kadar Sözün Bittiği Yer, The İmam, Gülün Bittiği Yer, Çizme, Küçük ve Sonsuz Yürek gibi aralarında Ömer Lütfi Mete'nin senaryolarının da yer aldığı pek çok sinema filmine imza attı. 

Bu yıl 23 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Montreal Film Festivali festival, dünyanın en saygın film festivallerinden biri olarak gösteriliyor. Festivalde Almanya yapımı "Invasion" (İstila) ve İspanya yapımı "Miel de Naranhas" (Portakal Balı) filmleri "Jüri Özel Ödülü" alırken, en iyi yönetmen ise "The Last Sentence" filmi ile İsveçli Jan Troell seçildi. 

İtalyan aktris Greta Scacchi'nin başkanlığını yaptığı jüri, Fransız yapımcı ve yönetmen Vera Blemont, Kanadalı aktör Michel Coté, Güney Koreli tarihçi Kim Dong Ho, Rus film eleştirmeni ve yazar Andrei Plakhov, İspanyalı aktris Goya Toledo ve Çinli aktör Wang Xuequi'den oluşuyordu. 

Gerçek bir töre cinayeti 

İsmail Güneş'in gerçek bir hikâyeden yola çıkarak bir töre cinayetini anlattığı filmde Hakan Karahan, Elifcan Ongurlar ve Yeşim Ceren Bozoğlu rol alıyor. Muğla'nın Fethiye ilçesinde portakal bahçesinde işçi olarak çalışan beş çocuk babası Osman ve eşi Hatice, ansızın rahatsızlanan on yedi yaşındaki kızları Ayşe'yi hastaneye kaldırırlar. Burada Ayşe'nin kalbinde önemli bir sorun olduğu anlaşılır. Yoksul aile, kızlarını yaşatmak için çırpınır. Tetkikler sırasında kızlarının hamile kaldığını öğrenince yıkılırlar. Töre gereği, Ayşe öldürülecektir. Böylece, bir gün öncesine kadar kızlarını yaşatmak için mücadele eden aile, şimdi öldürmek için plan yapmaya başlar. 


HABER

İsmail Güneş, Ayşe Şasa'yı anlattı
30 Ekim 2014

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İletişim Fakültesince düzenlenen "7. Erciyes Film Festivali" başladı.

Festivalin ilk gününde, 16 Haziran'da hayatını kaybeden Türk sinemasının unutulmaz senaristlerinden Ayşe Şasa, Nurcan Çetinsaya Konferans Salonunda düzenlenen söyleşiyle anıldı. 

Yönetmen İsmail Güneş'in moderatörlüğündeki söyleşiye yazarlar Sadık Yalsızuçanlar, İhsan Kabil ve Hasanali Yıldırım konuk olarak katıldı. 

Yazar Yıldırım, Ayşe Şasa'nın tam anlamıyla batılı değerlerle yetiştirildiğini ancak doğu kültürüne ait bir metinden şifa bulduğunu ve hayatının farklı bir yöne doğru gittiğini söyledi. 

Şasa'nın hastalığı depreştiği dönemlerde kendisini aradığını anlatan Yıldırım, "Benim için beş kere Yasin okur musun derdi. Sonra tekrar arar 'Okudun mu, iyi okumamışsın bir daha oku' derdi. Çok şaşırtıcı bir iman gücü vardı, ruhu şad olsun" dedi. 

Moderatör İsmail Güneş de Şasa'nın bir kitapla hayatının değiştiğinden söz ettiğini belirterek, "Bu Muhiddin Arabi'nin Füsusu'l Hikem adlı eseriydi. Ben de kitabı buldum okudum. Ancak 'Bu kitap bir insanı nasıl bu kadar dönüştürebilir, etkiler' dedim. Çünkü bizim kodlarımıza işlenmiş şeyler anlatılıyordu fakat bu eserin onun için çok başka bir anlamı vardı" diye konuştu. 

İhsan Kabil ise Şasa'nın çocukluğundan itibaren Batı tarzı eğitim aldığını ancak modernleşme ve batılılaşma içinde hep bir huzursuzluk içinde olduğunu, bunun da onu Yeşilçam'a yönlendirdiğini dile getirdi. 

Söyleşinin ardından festival kapsamındaki yarışmada finale kalan kurmaca filmlerin gösterimi yapıldı.