Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

İhsan Uzungüngör

öğretmen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
İhsan Uzungüngör
İhsan Uzungüngör
emekli öğretmen, yazar, tarihçi

1941 yılında Sakarya'nın Akyazı ilçesi Pazarköy'de doğdu. İlk ve orta okulu Akyazı’da okudu. Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu'nu bitirdi. 21 Mayıs 1963 Talat Aydemir olaylarında ordudan uzaklaştırıldı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde üç bölümü birden (Arap Dili ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı, Umumi Türk Tarihi - Yeniçağ Tarihi) bitirdi.

Babıali’de Sabah ve Bugün Gazetesi’nde gazetecilik, Tan Matbaası ve Bedir Yayınevi’nde yöneticilik yaptı.

1972-1995 yılları arasında değişik liselerde 23 yıl süreyle öğretmenlik yaptı, binlerce öğrenci yetiştirdi.

Yayınlanmış 5 kitabı, 80 kaseti bulunuyor.

Evli ve 3 çocuk babası. Akyazı’da ikamet ediyor.

ESERLERİ:

Piyes:
Veysel Karani, Şehitler, Çanakkale Geçilmez, Tabut.

Roman :
Bir Yalnız Adam, Berbat Süleyman; Zindan Hayatı...


ESER-AYRINTI

Zindan Hayatı
İhsan Uzungüngör
Berekat Y.
İstanbul 1988
Dil TÜRKÇE
Cilt Tipi Karton Kapak
Kağıt Cinsi 3. Hm. Kağıt




SÖYLEŞİ

Akyazı Tarihi ve Kültürü Üzerine İhsan Uzungüngör’le Söyleşi…
Fahri Tuna
Yeni Sakarya

İhsan Uzungüngör ile 01 Nisan 2010 tarihinde Akyazı Pazarköy Caddesi Huzur Çayevinde yaptığımız söyleşide anlattıkları…

İhsan Uzungüngör hocam, siz ömrünü öğretmenliğe ve tarihe adamış bir büyüğümüzsünüz. Sizinle Akyazı tarihi ve kültürü üzerine konuşmak istiyorum. Öncelikle Akyazı adı nereden geliyor acaba?
Yazı, Uygur Türkçesinde ova demektir. Gerek Keremali mıntıkasından, gerek Samanlı Dağlarından ovaya bakıldığı zaman, sisten dolayı bembeyaz görünür. Onun için Sakarya’nın doğusundan Hendek ve Akyazı’ya kadar olan bölgeye Akova, yani Akyazı denilmiştir.

Tarihte başka ismi yok mudur Akyazı’nın hocam?

Nikomedya’nın doğusu yani Akyazı bölgesine “Optima Teheması” diyorlardı. Sonra bu bölgeye Tersiye demeye başladılar. Çünkü iki tane Tersiye şehri vardı bu bölgede. Biri: Ormanköy’ün altında Tersiya-yı Kebir (Büyük Teriya), diğeri de Budaklar’ın güneyinde Tersiya-yı Sagir (Küçük Tersiya) diyorlardı. Tamamına da Tersiya diyorlardı. Konuralp 1323 yılında bölgeyi fethedip bu bölge dirlik olarak ona verilince, Tersiya dahil Düzce’ye kadar olan bölgeye “Konrapa Vilayeti” denildi. 1328’de Konuralp’in ölmesi üzerine aynı vilayet-bölge Orhan Gazinin oğlu, Murat Hüdavendigar’ın ağbisi Gazi Süleyman Paşa’ya verilince, bu bölgeye “Gazi Süleyman Paşa Vilayeti” denilmeye başlandı.

AKYAZI, ŞAM’DAN İSTANBUL’A GİDEN KERVAN YOLU ÜZERİNDE

Akyazı’da insanlık tarihi ile ilgili dönem kimlerle başlıyor hocam?

Bir kere Akyazı; Şam’dan başlayıp Kayseri’ye, oradan Konya’ya, Ankara’ya, Mudurnu’ya, Kuzuluk - Pazarköy-Hendek, oradan da Adapazarı Emirdağ’a, Emirdağ’dan da İstanbul Çamlıca’ya ulaşan kervan yolu üzerindedir. Dolayısıyla 4.000 yıllık bir tarihe sahiptir Akyazı. Bu kervan yollarının malları Akyazı Bazaarköy, yani bugünkü Pazarköy’de alınıp satılırdı. Eskiden 40 metre genişliğinde olan bu yol bugün 3 metreye inmiştir. Bu anlattıklarım ışığında bu bölgedeki yerleşimin Hititlerle başladığını söylemek yerinde olur.

Sırasıyla başka hangi kavimler yaşamış Akyazı’da?

Sırasıyla Frigler, Lidyalılar, İyonyalılar, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, ondan sonra da Bitinyalılar bu bölgeye hükümran olmuşlardır. Akyazı’nın Taşburun köyünde Sakarya Tanrıçası kibelenin (bereket tanrıçası) bulunması, merkezi Polatlı’da bulunan Gordion’un bu bölgeye da hakim olduğunu göstermektedir. Bugünkü Akyazı Belediyesinin bulunduğu binasının giriş kapısının solunda Ceneviz Hamamı vardı. Bu bölgede Mustafa Dilmen’e ait Değirmenler Caddesinde bir hamam vardı. Bu hamam yıkılarak yerine büyük bir pasaj (Dilmen Pasajı) yapıldı. Bu hamamın göbek taşı Pazarköy’deki Roma Yolu’ndan, diğer adıyla Haç Yolu’ndan alınmıştır.

AKYAZI’YI FETHEDEN ALPARSLANIN KOMUTANI TUTAK BEYDİR

Akyazı’nın Müslüman Türklerce fethini anlatır mısınız?

1072 yılında Alpaslan’ın kumandanı Tutak, Hendek’e kadar olan bölgeyi zapt etti. Fakat 1072 yılında Alpaslan, kale kumandanı Yusuf Bey tarafından şehit edilince, Sadrazam (Başbakan) Nizam’ül-Mülk’ün tavsiyesi üzerine ordu geri çağrıldı, dolayısıyla bu bölge 1072’de tekrar Bizans’ın eline geçti. Ancak Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1077’de Suriye üzerinden bu bölgelere gelerek Bizans’tan tekrar ele geçirdi. Merkezi İznik’te bulunan Anadolu Selçuklu devletini kurdu. Bizans’ın telkiniyle Papa Urban, Fransa’nın Klermon şehrinde bir toplantı yaparak bütün Avrupa devletlerini Türklerin üzerine kışkırttı. Öncü kuvvet gelen 100 bin kişiyi, Sultan Kılıçaslan yok etti. Bu 100 bin kişi içerisinde Papaz Piyer Lermit ile Yoksul Godye de bulunmaktaydı. Fakat arkadan gelen 600 bin kişilik 2. Haçlı dalgasına dayanamayan Kılıçaslan, İznik’i boşaltmak zorunda kaldı. Başkenti Konya’ya nakletti. Dolayısıyla bu bölge yeniden Bizans’ın eline geçti, Bizanslılar da bölgede katliam yaptılar.

Bölgemizde Müslüman Türk beyliklerinden Umurhan Beyliğinin varlığından söz ediliyor? Umurhan Beyliği hakkında neler söyleyeceksiniz?

Kaynaklarda Umurhan Beyliği hakkında fazla bilgi olmamakla beraber, 1095 yılında Göynük’te kurulduğu, Taraklı, Geyve, Akyazı ve Hendek’in bu beyliğe bağlı olduğu bilinmektedir. Umurhan Beyliğinin kurucusu Alpaslan’ın kumandanlarından Umur Gazidir. Bu bölgede Alpaslan’ın kumandanlarından Danişmend Gazi, Malatya’yı fethederek orada beyliğinin temelini attı. Bütün işi Bizanslılarla savaşmaktır. Tokat ve Niksar’ı ele geçirdi. Onun oğlu Mehmet Gazi, Çankırı’yı alınca, Bizans İmparatoru Manuel hazırlıklara başladı. Çankırı’yı geri aldı, ertesi sene Denizli’ye gidince bunu fırsat kabul eden Mehmet Danişment, eniştesi bulunan Sultan Mesut’tan yardım istedi, Sultan Mesut da Umurhan Beyliğine emir vererek, Danişmentlilere yardım etmesini istedi. Çankırı tekrar Türklerin eline geçti. 1135 yılında başlayan bu savaşlar, Sakarya Nehrinin doğusuna kadar devam etti. Yapılan savaşta Danişmend ve Selçuklulardan binlerce şehit verildi.

SELÇUKLU’NUN ŞEHİT ASKERİ KEREM ALİ, DOKURCUNLU’DUR

İhsan hocam, tam bu noktada Kerem Ali’yi, Kerem Ali Tepesini sorabilir miyim?

Binlerce şehidimizden birisi de otuz sekiz yaşlarında Kerem Ali ismiyle tanınan Selçuklu askeridir. Aslen Dokurcunlu olması kuvvetle muhtemeldir. Şehit olduğu yer olan tepeye defnedilmiştir. 1585 metre yüksekliğindeki Şehit Tepededir. Samanlı Dağlarının en yüksek tepesindedir.

Bu savaşta Türk kumandanları kimlerdi?

Umur Gazi oğlu Cihangir Hikmetli’ydi, alimlerden Hasan Cürcani, kumandanlardan Gazi Şehabüddin İlbeyidir. Bunların üçü de Selçukludur. Üçü de bu savaşta şehit olmuştur. Bu üç kahramanın da mezarları halen Pazarköy alt obası ile üst obası arasındadır. 1142 yılında ise Denizli’den dönen Manuel, Tokat’a kadar tekrar bu bölgeyi Bizans hakimiyetine soktu. Bu Bizans dönemi Osmanlı’nın bölgeyi fethettiği tarihe kadar devam edecektir.

AKYAZI’YI KALICI OLARAK 1323’TE KONURALP FETHETTİ

Osmanlılar Akyazı’yı ne zaman ve kimin kumandasında fethetti?

Müslüman Türklerin Akyazı’yı kesin fethi Osmanlılarcadır. Akyazı Konuralp kumandasında 1323 tarafından fethedilerek kendisine bu bölge dirlik olarak verildi. Onun 3 tane askeri var bu bölgede şehit oldu. Üç şehidin üçü de Ömercikler Mahallesi Türbe Sokakta metfundur; Galip Baba, Muhammed Burhan, Sultan Salih… Ancak bu türbeler 1932 yılında nüfus memuru Zeki Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır. Konuralp 1328’de Akçokaca’nın bir köyünde vefat etti. Konuralp’in mezarını yirmi sene aradım henüz bulamadım. Bir dağ köyünde. Gidip bulmak istiyorum. Adı Akyazı’da bir ilkokula verildi. Akyazı’da Konuralp İlkokulu, 10 Kasım 1910 yılında kuruldu. Mangıroğlu Kırtasiyenin karşısındaki parkta kuruldu. İlk müdürü Edirne Muallim Mektebi mezunu Osman Nuri Akıncılar’dır. İlk talebesi de Hatipoğullarından Mustafa Aytaç’tır.

AKYAZI’YA İLK YERLEŞENLER, 7 PINAR BAŞINDA 7 AİLEDİR.

Yaklaşık 700 yıllık bir bir Osmanlı-Türk Hakimiyeti var Akyazı;’da? Bu dönemde ana hatlarıyla ne gibi gelişmeler oldu ilçede? Bölgeye yerleşimler nasıl oldu meselâ?

Bölge halkı, daima Osmanlı devletine sadakat ve bağlılık göstermiş, hizmet etmiştir. Bölgeye Türkmen kabilelerinden Ömercikoğulları, Aktaşlar, Hatipoğulları, Sofuoğulları, Cinoğulları, Süleymanlar, Karaoğulları yerleştirildiler. Akyazı’da yedi tane pınar vardı. Bu aileler yedi pınarın başına yerleştirildiler. Bunları Umurhan beyliği yerleştirdi. Osmanlı bölgeyi fethe geldiğinde Akyazı zaten bir Selçuklu kasabası idi. Rumlar ve Ermenilerle birlikte oturuyorlardı. Bu yedi aile ve efradı buradaydılar. Bu 7 aile halen de aynı soyadlarıyla devam etmektedir. Hatta Ömercikler adıyla mahallemiz bile var, Akyazı’da bugün.

Bir Suhte İsyanından söz edilir Akyazı’da?

Ancak 1590 yılında III. Murat zamanında, Akyazı ve çevresinde bir Suhte Ayaklanması vardır. Üniversite talebelerine Suhte denirdi. Geyve, Akyazı Bolu arasından isyan çıktı. Osmanlı bunu hemen bastırdı. Bu isyan aslında Akyazı’ya sonradan Ege Bölgesinden getirilip yerleştirilen Yörükler tarafından çıkarılmıştır, aslen bizimle ilgili değildir. 400 sene evvel, bugün Irak’ta topraklarında kalan Süleymaniye ve Kerkük mıntıkasından aileler önce Üsküdar’a yerleştirildiler, orada hayvancılık yapamadıklarından Padişah da onları Akyazı bölgesinde yerleştirdi. Birkaç örnek vermek gerekirse, Altındere, Harunusta, Hasanbey, Pazarköy, Alaağaç, Karaçalılık, Yazılıgürgen, Kuzuluk, Kazancı, Erdoğdu ve Yuvalak köylerinde bulunan vatandaşlar ekseriya o dönemde Irak’tan gelen ailelerin çocuklarıdır.

1864’DE KAFKASLAR’DAN 1916’DAN SONRA KARADENİZ’DEN GÖÇ ALDIK

Kafkas göçleri ne zaman başlıyor bölgeye hocam?

1864 yılında ilk göç oluyor Akyazı’ya. Şeyh Şamil’in hareketinden sonra. Abhazya’dan büyük göçler oluyor. Kafkasya’dan İkinci göç dalgası; 93 Harbi dediğimiz 1877-78 Osmanlı-Rus Harbinden sonra otuz bin aile Adapazarı’nın köylerine yerleştiriliyor. Ve kendilerine padişah tarafından yüzer dönüm yer veriliyor. Altındere, Hasanbeyköy, Pazarköy, Alaağaç, Kuzuluk, vs vs.. Kafkas göçmenleri, daha önceleri Irak’tan gelen vatandaşlarımızı değişik yöntemlerle bölgeden uzaklaştırıyorlar. Hatta Kafkas göçmenleri, kaplumbağaların sırtlarına mum yakmışlar, gece karanlığında salmışlar köye, onlar da “köyümüzü cinler bastı” diyerek terk edip gitmişler köylerini.

Karadeniz göçleri ne zaman ve nasıl oldu hocam?

Karadeniz’den Akyazı’ya esas göçler, Rusların Trabzon’u 1916’da işgaliyle başladı. Yaya olarak geldiler çoğu. Çerkezler bunları önceleri kabul etmediler. Oflular Hasanbey Köyüne, Çerkezlere imam olarak girdiler, yer filan satın alarak genişlediler. Çerkezler oturdular, Karadenizliler çalıştılar, yerleri satın ala ala genişlediler, Çerkezler de satıp şehirlere yerleştiler. Karadeniz’de topraklar yerleşime müsait olmadığı, burada iş ve okul imkanı olduğu, buralar daha verimli olduğu, akrabaları da bu bölgede oldukları, bir kısmı da orada cinayet işledikleri için bu bölgeye göç ediyorlar. Bir fıkrası da var bunun.

Buyurun anlatın hocam lütfen?

Benim de köyüm olan Pazarköy’da 1933-34’te yaşanmış, fıkra gibi olayı anlatayım. Çerkezler misafirperverdirler bilirsiniz, misafir geldiği zaman mutlaka bir şey ikram etmesi lazım, et yedirmeleri lazım. Çerkez beyleri de Karadenizlilerin tosununu, danasını, tavuğunu alıp alıp misafirlerine ikram ediyorlar. Bir iki üç, devam ediyor. Üstelik Karadenizlileri de davet edip “buyurunuz kuzum, babanızın malı gibi yiyiniz, helal olsun” diye ısrar ediyorlar. 6 tane Karadenizli genç de bu işe bir karşılık vermek istiyorlar. Gidip bir Çerkez beyinin ahırından danayı alıp kesip kavurup yiyorlar. Fakat bu duyuluyor. Köyün dindar bir Çerkez bir muhtarı var. Karadenizli gençlerden şüpheleniyor. Sabah namazından sonra 6 genci cami avlusunda yemine çağırıyor. 6 genç akşamdan köyün imamı Fazlı Hoca’ya gidiyorlar, dertlerini anlatıyorlar, Fazlı Hoca köyde muhtemel bir çatışmayı ve haksızlığı engellemek için, 6 genci büyükçe bir beşiğe yatırıp çıkarıyor. Ertesi gün sabah namazı sonrası camii avlusunda gençler yemine çekiliyor. İlk genç Euzu besmele çekip “vallahi de billahi de beşikten çıktığımdan beri ben hırsızlık yapmadım” diyor, diğer 5 genç de aynı sözleri tekrar ediyorlar. Büyük bir tatsızlık da böylece engellenmiş oluyor. Bir daha da Çerkezler Karadenizlilerin ahırına göz koymaktan vazgeçiyorlar.


AKYAZI HALKI KURTULUŞ SAVAŞI’NIN YANINDA YER ALMIŞTIR

Kurtuluş Savaşı’nda Akyazı ve bölgesinde neler oluyor hocam?

Çerkez Ethem 25 Nisan 1920 tarihinde Kuvvay-ı Seyyare (Seyyar Jandarma Kuvvetleri, Kuva-yı Milliye’ye bağlı) olarak 300 atlıyla Akyazı’ya geliyor. Bir Çerkez vatandaşı sudan sebeplerle bugünkü Halk Bankasının olduğu yerde kahve varmış, oradaki ağaçta idam ediyor. İkincisini idam ederken Kuzuluklular yetişiyor, “Efendim bu Kuva-yı Milliyecidir “diyorlar, o da af ediyor. Çerkez Ethem Akyazı’dan sonra Pazarköy’e geliyor, üç gün kalıyor. Çetesine Pazarköy’den iki kişiyi alıyor, biri Ali Aslan bey. Oradan da Hasanbey köyüne geçiyor, oradan da 15 kişi alıyor. Hendek’e güneyden girip isyanı bastırıyor, ardından da Düzce’ye girip isyanı bastırıyor. Adapazarı Yunanlılarca 1921 Nisanında işgal edilince, Sakarya Nehrinin kıyına, Akyazı’dan oluşturulan 80 kişilik Müfreze yerleştiriliyor. İpsiz Recep’in Ereğli’den getirdiği Rus silahlarıyla silahlandırılıyorlar. Tonyalı Yusuf anlattı bana bunları. Netice itibarıyla şunu söyleyebiliriz: Akyazı halkı Kurtuluş Savaşına yardım etmiş, Kuva-yı Milliye’nin yanında yer almıştır. Pazarköy’den Yüzbaşı İlyas Uluköylü de bu kahramanlardan birisidir.

Atatürk’ün muhafızının da Akyazılı olduğu söylentisi var, doğru mudur hocam?

Evet, doğru. Akyazı’nın Boztepe köyünden Mustafa Başkan, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı boyunca seyisliğini ve muhafızlığını yapmıştır. Dev yapılı bir bünyeye sahip olan Mustafa Başkan, Kurtuluş Savaşı biter bitmez terhis olarak köyüne dönüyor. Cumhuriyet kurulduktan bir süre sonra köylüleri ona elbise yaptırıp, Ankara’ya Kemal Paşa’ya gönderiyorlar onu. O da gidip Atatürk’ü buluyor Meclis’te. “Benden ne istersin Mustafa? Sana 150 dönüm yer vereyim mi?” diye soruyor Atatürk. O da “ben ne anlarım çiftçilikten Paşam. Bana bir bekçilik verin yeter” diyor. Ve kendisine İzmit Seka Kağıt fabrikasında bekçi başılığı görevi veriliyor. İzmit’e gidince de genel müdürler filan ayakta karşılıyorlar onu. 1946’ya kadar Seka’da çalışıyor Mustafa Başkan, kabri İzmit’tedir.

AKYAZI BUGÜN KÜÇÜK BİR OSMANLIYI ANDIRIYOR

Çok etnik kökenlilik, çok kültürlülük Akyazı kültürünü nasıl etkilemiştir hocam?

Akyazı’da bugün Yerli Manavlar var, Karadenizliler var, Çerkez ve Abazalar var. Irak’tan gelen göçmenler var. Yugoslavya’dan gelen Boşnaklar var. Selanik ve Bulgaristan’dan gelen muhacirler-göçmenler var. Romanlar var. Mübadele dolayısıyla Ermeni ve Rumlar gittiler. 2010 yılı itibarıyla bugünün Akyazı ve köylerinde 9 ayrı etnik kökenden vatandaşımız yaşamaktadır. Dolayısıyla örf ve adetlerde değişiklikler ve farklılıklar gözleniyor. Mesela Yugoslavya göçmenlerinin ıslama köfte, su böreği, Boşnak böreği meşhur. Çerkezlerin Çerkez tavuğu meşhur. Karadenizlilerin mıhlaması meşhur. Evet; Akyazı bugün küçük bir Osmanlı’yı andırıyor.

Bölgede Evliya Türbeleri var mıdır hocam?

Evliya türbeler açısından Akyazı’mız çok zengindir. Ancak tanıtılamıyor. Mirali (Zincirli Baba) Taşyatak Köyünün üzerinde, Emir Ali Taşburun köyünde, Abdülkerim (Kerem Baba) Pazarköyün içinde, Üç Şehitler Taşyatak köyünde Domuzgölü mevkiinde, Kerem Ali de Keremali zirvesinde, Yahyalı köyünde iki sahabe türbesi… Daha bir çok köyde türbelerimiz var ama pek ilgilenilmiyor. Keremali’de 15 Ağustosta ve Mirali’de Temmuzda törenler yapılıyor ama onu da daha çok Hendekliler yapıyor.

PROF.EKREM AKURGAL, SEZGİN BURAK, MEHMET NİYAZİ, YILDIRIM GENCER AKYAZILIDIR

Akyazı’dan Türkiye’ye mâl olmuş isimler kimler?

Arkeolog ordinaryüs profesör Ekrem Akurgal, Akyazı’nın Yuvalak yolu üzerinde 1000 dönüm toprağı olan biridir. 2 dönem milletvekilliği yapan Barbaros Turgut Boztepe Akyazılıdır. Eski İçişleri bakanı Hasan Fehmi Güneş, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Cevat Ayhan, 2 dönemdir milletvekili olan Recep Yıldırım hep Akyazılıdırlar. Tarkan’ın çizeri Sezgin Burak Karaçalılık köyündendir. Aktör Yıldırım Gencer Kuzulukludur. “Elveda Rumeli”nin genel yönetmeni Serdar Akar ile sanat yönetmeni Erol Fazlıoğlu da Akyazılıdır. Tiyatrocu Güven Kıraç buralıdır. Leyla Sayar buralıdır. Ayşecik adıyla bilinen Zeynep Değirmencioğlu Akbalık köyündendir. Ömercik de buralıdır, Ömercikoğulları’ndandır. Yazar Mehmet Niyazi Özdemir de Akyazılıdır.

Hocam çok çok teşekkür ediyorum. Akyazı’nın geleceği ile ilgili bir iki cümle söylemek gerekirse?

Roma Yolunun yani Kervan Yolunun canlandırılması icap ediyor. Bu bölgede dağ katliamı hiç yok. Akyazı’da nüfus kalabalık. 20 küsur fabrika bile işsizliği önleyemiyor. El sanatları yoluyla turizmin geliştirilmesi lâzım. Bir turizm rehberi yok mesela Akyazı’nın. Yayla turizminin acilen geliştirilmesi lâzım.