Biyografi Ara!
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı
Hüseyin Balan
Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı
HAKKINDA YAZILANLAR
Birlik Partisi, farklı kimlik ve ideolojilerin kendilerini ifade etmesine
olanak tanıyan 27 Mayıs Anayasası'nın oluşturduğu "görece özgürlükçü" bir
ortamda "zengin Aleviler" tarafından Avukat Cemal Özbey'in önderliğinde 17
Ekim 1966'da kuruldu. Bu partinin en önemli özelliği hem Cumhuriyet
tarihinde, belli bir inanca mensup olan Alevilere yaslanan ilk parti hem de
Alevilerin ilk siyasi deneyimi olmasıydı. Sosyolojik olarak Alevi tabana
seslenen ancak Alevilik inancı üzerinden kurgulanan bir toplum ve devlet
düzenine taraftar olmayan partinin amblemi, 12 imamı temsil eden 12 yıldız
ve Hz. Ali'yi sembolize eden bir aslandı.
Partinin 16 kurucusu, Hasan Tahsin Berkman (Emekli General), Cemal Özbey
(Avukat), Feyzullah Ulusoy (Avukat, çiftçi), Salim Delikanlı (Emekli albay),
Tahsin Tosun Sevinç (Sendikacı), Mustafa Geygel (Müteahhit, çiftçi), Mehmet
Güner (İktisatçı), İbrahim Zerze (İşçi), Hüseyin Dedekargınoğlu (Matbaacı),
Hüseyin Günel (Müteahhit), Mustafa Topal (Doktor), Hüseyin Eren (Emekli
albay), Arif Kemal Eroğlu (İşçi), Mehmet Ali Egeli (İktisatçı), Hüseyin
Erkanlı (Avukat) ve Faruk Erginsoy (avukat) idi.
Partinin ilk programında, resmi siyasetin derin izleri fark ediliyordu.
CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 6 ilkesi (Cumhuriyetçilik,
milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik) referans
alınarak hazırlanan programa göre Birlik Partisi, "reformist, ilerici,
Türkçü ve Atatürkçü" idi; "Yeşilin, kızılın ve karanın" karşısındaydı,
siyasi yelpazedeki yeri "Kemalizm ilkelerinin yanıbaşı"ydı. Sınıflar
arasındaki menfaat çatışmalarını gidermeyi öncelikli hedef gören partinin
Kemalizm'den ayrıldığı tek nokta, laikliğin uygulanışına getirdiği itirazdı.
Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda neden temsil edilmediği noktasından
başlatılan bu itirazın gereği, Birlik Partisi, Diyanet'in "inanç grupları
arasındaki denge ve eşitliği sağlayacak ve bunların inanç ve vicdan
özgürlüğüne saygı gösterecek şekilde" teşkilatlandırılmasını talep ediyordu.
İlk Genel Başkan Emekli bir Tuğgeneral olan Hasan Tahsin Berkman'dı. Ekim
1966'dan, Mart 1967'ye kadar genel başkanlık yapan ancak genel başkanlığı
sırasında "aksiyoner" olamamakla suçlanan Berkman, partililerle yapılan bir
toplantıda ABD yanlısı açıklamalar yapınca düşürüldü ve yerine Millet
Partisi'nden transfer edilen Hüseyin Balan getirildi. Hüseyin Balan'ın Genel
Başkanlığı'nda gerçekleştirilen 1. Olağan kongre sonrasında ise parti ilk
ciddi bölünmesini yaşadı ve partiden ayrılan sağ eğilimli grup Emekli Kurmay
Albay Sadettin Suataç önderliğinde Demokrat Birlik Partisi'ni kurdu. Bu
partinin kurucuları arasında BP'nin kurucularından Emekli Kurmay Albay
Hüseyin Eren de yer alıyordu.
Berkman ve Hüseyin Balan döneminde parti, Alevilerin geleneksel kesimiyle
buluştu ve bu buluşmayı Alevilerin manevi önderleri olan dedeler kanalıyla
gerçekleştirdi. Dedeler, partinin örgütlenmesinde aktif roller üstlenirken,
halk ozanları örgütlenme sürecinde partinin propagandasını yaptı. Köylerde
yaşayan Alevilerle, köyden kente göç eden ancak Alevi inancının etkilerini
taşımaya devam eden kesimlerin partiye ilgi göstermesinde, Hacıbektaş
dergahı da kilit rol oynadı. Çünkü, dergahın 1960'lı yıllardaki postnişini
Feyzullah Ulusoy, partinin kurucuları arasındaydı. Dergahla parti arasındaki
ilişki Berkman'ın Genel Yönetim Kurulu'nda düşürülüp Hüseyin Balan'ın genel
başkan seçildiği toplantıdan sonra kesintiye uğrasa da, zedelenen bağ 1969
seçim sürecinde biraz da tabanın baskısıyla yeniden kuruldu.
BP, ilk seçimine 2 Haziran 1968 tarihinde yapılan kısmi senato ve mahalli
seçimlerinde girdi. En az 15 ilde örgütlenme şartını yerine getiremediğinden
dolayı sadece Alevi nüfusun yoğun illerde belediye başkanlığı, belediye ve
il genel meclisi üyeliği seçimine giren parti, il genel meclisinde yüzde 1.6
oy aldı. Seçime girdiği 17 ilde toplamda aldığı oy düşük kalsa da partinin
kimi illerde gösterdiği başarı dikkat çekiciydi. Amasya'da yüzde 20.7 oy
alarak CHP'den sonra üçüncü parti olan Birlik Partisi, Tokat'ta yüzde 16.2,
Erzincan'da yüzde 15.6, Çorum'da yüzde 14.5'lik başarı elde etmişti. Yüzde
5'in üzerinde oy aldığı diğer iki il ise Malatya (% 6.8) ve Sivas (% 6.2)
idi.
1968 seçimlerinde elde edilen veriler, Birlik Partisi'nin hangi illerde
başarılı olabileceğini gösterdi ve 1969 milletvekili seçimleri, bu verileri
doğrulayıcı oldu. 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde,
Hacı Bektaşi Veli'nin soyundan geldiklerine inanılan Ulusoy ailesi ve
Malatya'nın Ağuçan Ocağı dedelerinden Hüseyin Doğan ailesi üzerinden
Alevilerin geleneksel kesimi ile buluşma gerçekleştirildi. Ulusoy ailesinden
Kazım Ulusoy Amasya'da, Ali Naki Ulusoy Çorum'da, Yusuf Ulusoy Tokat'ta,
Cemalettin Ulusoy da Yozgat'tan liste başı gösterildi. 1965'te Adalet
Partisi'nden milletvekili seçilen Hüseyin Doğan'ın oğullarından Kazım Doğan
Maraş'ta, Enver Doğan Adıyaman'da liste başı olurken, Mazlum Doğan ise
Malatya'da beşinci sıraya konuldu.
Bu seçimde 29 ilde sandık başına giden Birlik Partisi, 12 Ekim 1969
seçimlerinde 8 milletvekili çıkardı ve yüzde 2.8 oy aldı. Amasya'dan Kazım
Ulusoy, Tokat'tan Yusuf Ulusoy, Çorum'dan Ali Naki Ulusoy, İstanbul'dan
Haydar Özdemir, Malatya'dan Sami İlhan, Ankara'dan Hüseyin Balan, Sivas'tan
da Mustafa Timisi ve Hüseyin Çınar'ı milletvekili çıkaran BP, nüfusunun
tamamına yakınını Kürt Alevilerinin oluşturduğu Tunceli'de ise varlık
gösteremedi. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, partinin "Türkçü" söylemi
diğeri de Türkiye'de okuma-yazma oranının en yüksek olduğu il nüfusunun
inanç eksenli bir partiyi reddetmesiydi.
Kurulduğu tarihten beri iç çatışmaların yaşandığı BP, etkili bir örgütlenme
gerçekleştirememesine karşın 1969 seçimlerinde iyi bir başlangıç yaptı ama
bu başarı Alevi nüfus dikkate alındığında pek de parlak değildi. Millet
Meclisi'nde grup oluşturulması için yeter sayı olan 10 milletvekilliği bile
elde edilememişti ki, bunun en önemli nedeni 1960'lı yıllarda Aleviliğin sol
bir kimlik edinmesi, özellikle Alevi gençlerin sosyalist hareketlerin içinde
kümelenmesiydi.
Aleviliğin sol düşünceyle örtüştürülmesi, Alevilerin partisi olarak doğan
Birlik Partisi'nde de yansımasını buldu ve Kasım 1969'da gerçekleştirilen
ikinci olağan kongrede Mustafa Timisi'nin seçilmesine olanak sağladı. 1969
Milletvekili seçimlerinde alınan sonucu başarısız bulan delegelerin yeni bir
lider arayışında, Sivas Milletvekili Mustafa Timisi, genç ve eğitimli bir
siyasetçi olarak öne çıktı ve rakibi Hüseyin Balan'ın karşısında kazandığı
zaferle Birlik Partisi'nin üçüncü genel başkanı oldu.
Sivas kökenlilerin yoğunlaştığı gecekondu mahallesi Tuzluçayır'da oturan ve
o tarihte "telefonu olmayan tek parlamenter" olan Mustafa Timisi'nin partiye
dinamizm kazandıracağı ve düşünsel bir açılım getireceği daha ilk
açıklamasında anlaşıldı. Timisi, Alevilerin inançlarından dolayı
horlandığını belirtirken, BP'nin mezhepçi bir parti olmadığını vurguladı ve
"Kişisel faaliyetler yerine kadro çalışması" yapılacağını, "parti
politikalarının halka intikali"nin sağlanacağını açıklayıp, aydınları
partiye davet etti.
Timisi'nin Genel Başkan seçilmesinden sonra Genel Yönetim Kurulu üyelerinden
TİP kökenli Orhan Arsal, Genel Politika Esasları'nı hazırladı. 1970
yılındaki olağanüstü kongrede kabul edilen Genel Politika Esasları ile Balan
ve Berkman dönemindeki "donmuş Atatürkçülük"ten uzaklaşıldı ve Atatürkçülük
"Atatürk gibi bakmak ve davranmak" şeklinde yorumlandı. "Atatürkçü devrim,
oluşan ve yiten değil, oluşan, yiten ve yeniden oluşan" süreç şeklinde
tanımlandı, Atatürkçülüğün amacının "kişiyi özgürlüğe, eşitliğe ve nesneye
egemen olmaya kavuşturmak" olduğu ifade edildi. Dönemin sol fikirlerinden
etkilenerek hazırlanan Genel Politika Esasları'nın belirgin farklılığı,
"din" konusunda ortaya çıktı. "Dinsel inançlarla materyalist felsefelere
aynı ölçüde saygı" duyulduğu ifadesine yer verilen Genel Politika
Esasları'nda, dinsel inanç ve siyasal düşünce ayrılıkları "kişisel sorun"
sayıldı. Hem solu hem Alevileri kucaklama çabasının gözlendiği Genel
Politika Esasları'nda Diyanet İşleri Teşkilatı'nın bütün inanç gruplarının
temsil edilmesine olanak sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması
isteğinden vazgeçilerek "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laik Cumhuriyet'te
yeri yoktur" noktasına gelindi.
Genel Politika Esasları, henüz kesinleşip olağanüstü kongrede kabul
edilmemişken yani daha taslak halinde iken BP içindeki ikinci büyük kopuşun
gerekçelerinden birini oluşturdu. Kazım Ulusoy, Yusuf Ulusoy, Ali Naki
Ulusoy, Hüseyin Balan ve Hüseyin Çınar, 1970 yılında Demirel hükümetine BP
Genel Yönetim Kurulu'nun aldığı karara aykırı olarak beyaz oy verdi. 5
milletvekilinin beyaz oyu açıklamak için başvurduğu iki gerekçeden biri
partinin yeni siyasi çizgisi diğeri de rejimle ilgiliydi. Sözkonusu
milletvekilleri, "demokrasiyi kurtarmak" için beyaz oy verdiklerini
belirtirken, "BP'nin TİP benzeri bir partiye dönüştürülmesine" tepki olarak
hükümeti desteklerini vurguladılar.
Demirel hükümetine beyaz oy veren Ulusoylar'ın siyasal tutumu karşısında
partide inanç ve siyaset karşı karşıya geldi. Genel Yönetim Kurulu, partinin
kararına aykırı davrandıkları gerekçesiyle 5 milletvekilini ihraç ederken,
ihraçların parti tabanına anlatılmasında Alevilik inancının kurallarına
başvuruldu. Sözkonusu milletvekilleri "düşkün" ilan edildi ve haklarında
"Beş Yol Düşkünü" adlı kitap yazıldı. Ulusoylar'ın tasfiyesiyle, partinin
geleneksel kesimle olan bağları bir daha hiç onarılmayacak şekilde zedelendi
ve sol düşüncelerden etkilenen üst yönetimin, partideki hakimiyetini
pekiştirmesini sağladı.
Düşünsel düzeyde gerçekleşen sola açılım, 1973 seçimlerinde eski TİP'lilerle
yapılan seçim ittifakı ile ileri bir aşamaya vardı. Birlik Partisi bu arada
bir isim değişikliğine giderek 1971 yılındaki kongrede Türkiye Birlik
Partisi ismini almıştı. Türkiye Birlik Partisi'nin eski TİP'li Mehmet Ali
Aybar'la seçim ittifakına yönelmesinde, 1971 yılında kapatılan TİP'in
boşlukta kalan "bilinçli 300 bin seçmenin" oyunu alma arzusu yatıyordu.
Aybar'ın ittifaktan beklentisi ise hem "mecliste sosyalist sesi susturmamak"
hem de kuracağı sosyalist partinin tabanını oluşturmaktan ibaretti. Yapılan
anlaşmaya göre, Aybar ve arkadaşlarıyla gerçekleşen ittifak, 14 Ekim 1973
akşamına kadar sürecekti. Sandıkların açılmasından sonra Aybar ekibi ile TBP
kendi yollarına devam edecekti.
Anlaşmaya göre, eski TİP'lilere Adıyaman, Hatay, Kars, İstanbul ve Yozgat'ta
liste başı, Adana, İzmir ve Kahramanmaraş'ta ise ikinci sıra verildi.
TBP'nin Genel Başkanı Mustafa Timisi Sivas'tan ilk sırada aday olurken, TBP
İstanbul Milletvekili Haydar Özdemir İstanbul listesinin ikinci sırasında
bulunuyordu. AP hükümetine oy verdikleri için ihraç edilen 5
milletvekilinden 4'ü ise farklı partilerde TBP'ne rakip olmuştu. Kazım
Ulusoy Cumhuriyetçi Güven Partisi'nin Amasya, Ali Naki Ulusoy ise yine aynı
partinin Çorum adayı idi. Yusuf Ulusoy Tokat'tan bağımsız aday çıkarken,
Hüseyin Balan AP'nin Ankara listesindeydi.
Türkiye Birlik Partisi, 14 Ekim 1973 milletvekili seçimlerine 35 ilde, kısmi
senato seçimlerine de 17 ilde girdi. Aybar'ın sosyalizmi anlattığı
propaganda döneminde TBP, seçmenin karşısına "demokratik sol" çizgisiyle
çıktı. Parti, demokratik sol anlayışını, 12 ilkede toplamıştı ki, 12 ilke,
Alevi mitolojisindeki 12 imamın karşılığı idi. Sözkonusu ilkeler
"Devrimcilik, Toplumculuk, Atatürkçülük, Demokrasi, Halkçılık, Devletçilik,
Cumhuriyetçilik, Bağımsızlık, Özgürlükçülük, Laiklik, Eşitlik ve
Yurtsever"likti. Parti her bir ilkeye dönemin sol fikirlerinden esinlenerek
sınıfsal bir içerik de kazandırmıştı.
14 Ekim 1973 seçimlerine, AP, CHP, CGP, DP, MP, MHP, MSP ve TBP girdi. TBP
seçimlerde beklediği başarıyı elde edemedi; ne Aybar'ın isteği olan "bir-iki
sosyalist sesin" meclise girmesi ne de TBP'nin TİP oylarını alması mümkün
oldu. "Olası bir sağ iktidarın gücünü" CHP ile frenleme düşüncesi nedeniyle
sol oyları CHP toplamış, 1969 seçimlerinde yüzde 2.8 oy alan TBP, ancak
yüzde 1.1 oy alabilmiş ve sadece Genel Başkan Mustafa Timisi'yi Sivas'tan
milletvekili seçtirebilmişti. Aybar da parlamento dışında kalmıştı.
1973 seçimleri, Türkiye Birlik Partisi için sonun başlangıcı idi. Alevilerin
geleneksel kesiminin CHP'ye kaydığı, Alevi gençlerin ise sosyalist grupların
içinde toplumsal mücadele yürüttüğü bir ortamda TBP, 1973- 1977 yılları
arasında sol fraksiyonlara kapısını açtı. Parti, sosyalist gençleri çekerek
kendisine dinamik bir gençlik kazandırmak istiyordu ama sosyalist gençlerin
niyeti bambaşkaydı. Sosyalist gruplar, TBP'nin kurumsal kimliği üzerinden
kendi örgütlerine sempatizan devşirme taktiği izliyorlardı ki, bu durum 1977
seçimleri yaklaşırken başka bir kopuşa yol açtı. Parti içinde blok bir güç
oluşturan grup, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP). 1977
milletvekili seçimleri öncesinde TİİKP, Genel Başkan Mustafa Timisi'den
"partinin anahtarını" istemiş, Timisi'nin karşı çıkması üzerine de TİİKP
Merkez Komitesi, seçim arefesinde kadrolarını çekmişti.
1977 seçimleri Türkiye Birlik Partisi'nin fiili olarak kapandığını ilan eden
seçim oldu. Tek başına gireceği bir seçimden yenik çıkacağını fark eden
parti yönetimi, CHP ile seçim ittifakı yapmak istedi. Bu yönelimde parti
tabanının eğilimleri de rol oynadı. Taban, CHP ile seçim işbirliğine
gidilmesini hatta bunun mümkün olmaması halinde seçime girilmeyip CHP'nin
desteklenmesini istiyordu. TBP yönetimi, il ve ilçe örgütlerinin eğilimini
dikkate alarak CHP'ne işbirliği teklifinde bulundu ve 10 milletvekilliği
istedi ama CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, "Türk demokrasisi açısından bazı
olumsuz gelişmelere" yol açacağı gerekçesiyle işbirliğine yanaşmadı ve
koşulsuz iltihak istedi. CHP'nin bu isteği 20 Mart 1977 tarihli Genel
Yönetim Kurulu'nun açıklamasıyla reddedildi ve tek başına seçime girilmesi
kararlaştırıldı.
Parti yönetiminin aldığı bu karar örgütlerde ciddi bir çözülme yarattı.
"Artan şiddet eylemlerinin durdurulmasının güçlü bir CHP iktidarı ile mümkün
olacağı" görüşünü taşıyan il ve ilçe örgütlerinde istifalar oldu; hatta
Gençlik Kolları Genel Merkez Yönetimi tümüyle istifa edip CHP'ye girdi. Bu
baskının karşısında duramayan parti yönetimi ise 34 ilde seçime girme
olanağı bulunmasına rağmen 20 ilde sandığa gitti.
Listelerin hazırlanması sırasında aday bulamamak gibi teknik bir sorun
yaşayan TBP, 1977 seçimlerinde tam anlamıyla hezimete uğradı ve
parlamentodaki tek temsilcisi Mustafa Timisi'yi bile aday olduğu
İstanbul'dan milletvekili seçtirmeyi başaramadı. Ağır yenilgiden sonra parti
yönetimi, Kadın ve Gençlik Kolları'nı parti tüzüğüne aykırı davranarak seçim
döneminde parti lehinde çalışma yapmadıkları gerekçesiyle feshetti.
Fesihler, partinin yeni bir yapılanma süreci içine gireceğinin işaretiydi.
Nitekim, 1977 yılının Aralık ayındaki kongrede "devrimci, toplumcu,
yurtsever hareketle kucaklaşmak" ve bu kucaklaşmayı "Siyasal bir güce
dönüştürmek" üzere program ve tüzükte değişikliğe gidilmesi kararlaştırıldı.
1966'da parti kurulurken açıklanan, 1970'deki kongrede de revize edilen
programa göre, son programda keskin bir ideolojik dönüşüm gerçekleştirildi.
İlk iki programda "yeşil, kızıl ve karanın" karşısında olunduğu beyan
ediliyor ayrıca sınıflar arasındaki menfaat çatışmalarının önlenmesi
öncelikli hedefler arasında yer alıyordu. 1980 tarihli programda ise
"Komünizme karşı olmak ve bu ideolojiye karşı mücadele etmek" ifadesi
çıkarıldı. "Türkiye Birlik Partisi, emperyalizme, faşizme, feodalizme karşı
olan halkın (...) partisidir" denilerek komünizme kapı aralandı. "Demokratik
yollarla iktidar" ilkesini korumaya devam eden parti, sözkonusu söylem
değişiklikleriyle dönemin radikal eğilimlerine uyum sağladı ama 12 Eylül
1980'de gerçekleşen askeri müdahale nedeniyle programını anlatmaya pek de
fırsat bulamadı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tüm partilerle birlikte
siyasi faaliyetleri durdurulan partinin yeniden açılması konusunda eski
kadrolar hiçbir inisiyatif almayınca (Türkiye) Birlik Partisi tarihe
karıştı.