Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Hekim İsmail Paşa

İstanbul Şehremini / Belediye Başkanı

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Hekim İsmail Paşa
Hekim İsmail Paşa    (1807)-(1880)
İstanbul Şehremini / Belediye Başkanı
hekim


1.Dönem Belediye Başkanlığı: 15 Cemaziyelevvel 1290-8 Ramazan 1290/11 Temmuz 1873-30 Ekim 1873

2.Dönem Belediye Başkanlığı: 29 Zilhicce 1290-24 Muharrem 1291/17 Şubat 1874-13 Mart 1874


Görev Süresi:
1.Dönem: 3 ay 16 gün
2.Dönem: 24 gün


1807 yılında doğdu. 

Rum fetretinde esir oldu. Hacı İshak Efendi isimli bir cerrah tarafından satın alındı. Hacı İshak Efendi'nin iyi davranışı dolayısıyla İslam’a ısındı ve (1814) yılında ihtida etti. 

Hacı İshak Efendi'nin yanında cerrahlığı öğrendi. Hassa Üçüncü Piyade Alayı’na cerrah tayin edildi. 

Bir süre tıp tahsilinde bulunduktan sonra mesleğini geliştirmek üzere Paris’e gitti. 

İstanbul’a dönüşünde önce Cerrahhane-i Hassa Müdürlüğü’ne tayin edildi. Hekimbaşı oldi ve Mekteb-i Tıbbiye Nazırlığı yaptı. 

Daha sonra Nafıa ve Ticaret Nazırlığı yaptı. 1855'te Meclis-i Vâlâ-yı Tanzimat üyesi oldu. İkinci kez Ticaret Nazırlığı'na getirildi. Girit, İzmir ve Selanik’te valilik yaptı. Şura-yı Devlet’e üye oldu. 

1873 yılında İstanbul Belediye Başkanı oldu. Kısa bir süre sonra tekrar Ticaret ve Nafıa Nazırlığı’na getirildi. Aynı yıl içinde yeniden Şehremaneti görevine getirildi.

Belediye Başkanı iken rahatsızlık geçirdi ve emekli edildi. 

1880 yılında İstanbul'da vefat etti. Sultan Mahmud Türbesi bahçesinde gömülüdür.


AİLE

Şair ve müzisyen Leyla Saz'ın babasıdır.


HAKKINDA YAZILANLAR

Yedi kuşak bir İstanbul ailesinin ‘Osmanlılıktan Cumhuriyet’e Kızıltoprak Anıları
KÜLTÜR SANAT HARİTASI 23 MAYIS 2016 

Yazarçizerlerle, bestekârlarla, devlet adamlarıyla dolu bir İstanbul ailesinin yedi kuşağının son iki yüz yılının hikâyesi Osmanlılıktan Cumhuriyet’e Kızıltoprak Anıları

Osmanlılıktan Cumhuriyet’e Kızıltoprak Anıları hem Atatürk döneminde yetişen bir gencin dünyasını hem de Osmanlı döneminde doğup büyümüş ve o kültürle yoğrulmuş aile büyüklerinin hikâyelerini ve onların Cumhuriyet’le devrimlere sağladığı uyumu rahat okunan bir üslupla aktarıyor.

Adını ailenin Kızıltoprak’ta oturduğu köşkten alan kitap, 1920’lerden 1950’lere uzanan zaman diliminde dört kuşağın bir arada yaşadığı bir İstanbul evinin ve bu evin bulunduğu muhitin bir panoramasını sunuyor. Uçsuz bucaksız bir bahçenin içinde ahırlar, kümesler, bağlar, havuzlar, kameriyeler arasındaki köşkteki gündelik hayat bütün ayrıntılarıyla bu kitapta yeniden hayat buluyor: Sofra âdetlerinden birlikte eğlenme şekillerine, okunan kitaplardan tutulan günlüklere, çalınan ve dinlenen müziklerden mesire gezilerine, büyüklerin anlattığı meraklı hikâyelerden saray hatıralarına…

Köşkte her akşam aile bireylerinin bir araya geldiği sofra, belki de en çok anının anlatıldığı ve biriktirildiği yerdi. Neyzi’nin anlattıklarından 1930’larda bir akşam yemeği sırasında yaşananları göz önüne getirmek hiç zor değil:

Büyük anneanne Şair Leyla Hanım, babası Hekim İsmail Paşa’nın saraylıları muayene ederken yaşadığı gülünç zorluklardan başlıyor, meşk arkadaşları hanende İbrahim’le doldurdukları plaktan bahisle sözüne devam ediyor. Leyla Hanım’ın kızı Feride, babası Giritli Sırrı Paşa’nın görevi dolayısıyla bulunduğu Osmanlı şehirlerindeyken derlediği manileri topladığı sepeti hazırlıyor, yemekten sonra aile sepetin başında toplanıp niyet çekecek…

OSMANLILIKTAN CUMHURIYETE 

Feride Hanım’ın kızı Nezihe, komşuları Prenses Tevhide’nin o gün verdiği davetten bahsediyor, orada rastladığı ve uzun zamandır görmediği Kadıköylü dostlarını anlatıyor. Leyla Hanım’ın damadı Mehmet Ali Ayni, Osmanlı dönemindeki valilik anılarından bahsediyor, yazdığı kitaplardan örnek göstererek torunlarına da yazmalarını tembihliyor…

O sofrada olan biteni dikkatle takip eden küçük Nezih, dedesinin tembihini tutacak ve yarım yüzyıl sonra bu aile ortamını, bireylerinin hikâyeleriyle birlikte kaleme alacak…

Anıları ve büyüklerin hikâyelerini topladığı bu kitap, fotoğraflar ve belgelerle örülü. Uzun bir aradan sonra yapılan bu yeni baskıda aile arşivinde olduğu halde ilk baskıya girmemiş 100’e yakın yeni fotoğraflarla belgeyle birlikte 200’e yakın görsel yer alıyor.


HAKKINDA YAZILANLAR

Boğaz'daki Aşiret 
Mahmut Çetin 
Biyografi Net Yayınları 

"Boğaz'daki Aşiret" başlığı ister istemez "Boğaz Neresi" ve "Aşiret Kim" sorularını akla getiriyor. Evet Boğaz, bildiğimiz Boğaziçi. Genelde kırsal kesimle alakalı bir kavram olan aşiret kelimesi ise Boğaziçi"nde bir kast oluşturan büyükçe bir ailenin tarihini anlatırken hassaten seçildi. Bir sülale tarihi diyebileceğimiz Boğaz'daki Aşiret yer yer Türk Solu tarihi, yer yer de Batılılaşma Tarihi'nin belirli dönemlerini resmediyor. Aileler arasında evliliklerle kurulan bağların, sanata, ticarete, eğitime, bürokrasiye ve giderek bir yabancılaşma zihniyeti şeklinde hayata nasıl yansıdığı eserdeki ipuçları yardımıyla daha iyi görülecektir zannediyoruz. 

Boğaz'daki Aşiret, dört büyük ailenin birbirleriyle irtibatından oluşur. Eser bu sebeple dört bölüm olmuştur. Aile büyüklerinin asıl isimleri seçilerek de Konstantin'in Çocukarı, Detrois'in Çocukları, Sotori'nin Çocukları, Topal Osman Paşa - Namık Kemal kanadı bölümleri ortaya çıktı. 

Boğaz'daki Aşiret! şenlikli bir kitap. Ali Fuat Cebesoy'dan Nazım Hikmet'e, Oktay Rifat'tan Refik Erduran'a, Rasih Nuri İleri'den Ali Ekrem Bolayır'a, Zeki Baştımar'dan Sabahattin Ali'ye, Numan Menemencioğlu'ndan Abidin Dino'ya uzanan ilginç akrabalık zinciri. Polonez, Hırvat, Alman, Macar ve Rum kökenli meşhurların, yerlilerle evliliklerinden oluşan "Boğaz'daki Aşiret"in, batılılaşma tarihinde oynadığı roller... 

Kimlerin kimlikleri, Çıldırtan çizelgelerle soyağaçları. Ve dipnotlar! Onlar hiç bu kadar sevimli olmamışlardır.