Güven Sazak Fenerbahçe Spor Kulubü Eski Başkanı işadamı
1935 yılında Ankara'da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Ankara Maarif ve Robert Kolej’de tamamladı. İngiltere’de otelcilik ve işletmecilik alanında eğitim gördü. Evli ve 4 çocuk babasıydı.
1958 yılında Fenerbahçe kongre üyesi oldu. 12 yıl, Fenerbahçe Sosyal Tesisler yöneticiliği yaptı. 1993-1994 yıllarında Fenerbahçe'de başkanlık görevini yürüttü.
Fenerbahçe futbol takımı onun döneminde 1993-94 sezonunda bir puan farkla ikİnci oldu. Ayrıca 1993 yılında Trabzonspor'u uzatmada 1-0 yenerek Başbakanlık Kupası'nı kazandı.
1993 yılının Mayıs ayında olağanüstü kongrede başkanlığa seçildi. Basketbola ciddi yatırımlar yaptı. Fenerbahçe o dönem transfer sezonunda bir hamle de milli takımın yıldızları Harun Erdenay, Levent Topsakal ve Ömer Büyükaycan'ın yanısıra ABD'den iki spektaküler oyuncu Kenny Miller ile Conrad McRae'yi kadrosuna kattı.
20 Nisan 1994'te başkanlık görevini sağlık sorunları nedeniyle bıraktı. Yüksel İnşaat kurucu başkanıydu.
DP Milletvekili Emin Sazak'ın oğlu, MHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak'ın kardeşiydi.
Güven Sazak, 26 Nisan 2011 tarihinde tedavi gördüğü İstanbul Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Cenazesi, 28 Nisan 2011 Perşembe günü Şakirin Camisi'nden kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedildi.
SÖYLEŞİ
"En unutulmaz maçım Beşiktaş maçı oldu" Hürriyet 26 Nisan 2011
F.Bahçe'nin efsane başkanı Güven Sazak hayatını kaybetmeden önce son röportajını Fenerbahçe Dergisi'ne vermişti.İşte Sazak'ın o röportajı:
"Aile büyüklerimiz Galatasaray Lisesi mezunuydular, maalesef diyeceğim… Bu nedenle ağabeylerimin ikisi de Galatasaraylı oldular. Onların arasındaki kardeş didişmeleri sayesinde ben gönlümü Fenerbahçe’ye kaptırdım. 1945 yılında Robert Kolej’e başladım. Ailem milletvekili olduğundan Ankara’daydılar, ben de yatılı olarak okuyordum. Göztepe’de oturuyordum. Arkadaşlarımla en büyük zevkimiz ve eğlencemiz tahta tribünlerin üzerinde maç seyretmek olurdu. Cihatları, Ahmetleri, Muratları, Küçük Fikret, Büyük Fikret… Hepsi ayrı ayrı birer efsaneydi! Zaman içerisinde yaş farkımız olmasına rağmen hepsiyle dost olduk, beni kendi aralarına dahil ettiler, sağ olsunlar.. O gün bugündür de hiç kopmadık! 1953 yılında yurt dışındaydım. Yazları döndüğümde ilk işim o mis kokan Kuşdili çayırında, şu an stadın olduğu yerde tüm maçları ve hatta idmanları takip ediyordum. Türkiye’de olduğum sürece hiçbir maçı kaçırmadım hala da buna özen gösteririm. Fenerbahçe ile bir kere evlendiğiniz zaman kopmanız mümkün olmaz! Halen o ilk yıllardaki taptaze duygularım, aşkım devam ediyor!"
Kadıköy Grubu her zaman destek verdi
"Taraftarlığım bir yandan hep devam etti, bir yandan da aktif olarak Fenerbahçe bünyesi içinde görev aldım. Sosyal Tesisler Müdürlüğü, Komite Başkanlığı ve 1993-94 döneminde başkanlık görevini üstlendim. Benim bir şansım vardı. Fenerbahçe’de kademe kademe görev aldım. Bu kulübün huyunu suyunu bilerek ve bir çok dost edinerek Başkanlık görevini icra ettim. 1974-75 döneminde Emin Cankurtaran’la Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. İnanılmaz bir dönemdi. Çok büyük futbolcuların bünyemize dahil edildiği bir dönemdi. Cemiller, Alpaslanlar, Osmanlar… Fenerbahçe’ye meşhur Didi’yi getirdik. Engin Verel’i transfer ettik ki bu dönem Galatasaray’la ilk sürtüşmelerimizin başladığı döneme rastlar. Çünkü o zamanlar kulüpler arası özellikle de Galatasaray ve Fenerbahçe arasında transfer yapılmazdı. Razi Trak Bey’le iki sene yönetimde bulundum. Sosyal Tesisler Başkanı’ydım. Tahsin Kaya Bey’le daha sonra yönetimde yer aldım. Dediğim gibi Başkanlık görevine getirildiğimde her kademeden geçmiştim. Kulüp Başkanlığı da esasında benim üzerime kaldı diyebilirim. Ben Kadıköy Grubu’ndaydım. O dönemler dağılmıştı grubumuz… Kolları sıvayıp Kadıköy Grubu’na çeki düzen verebilmek için herkesi tekrardan göreve çağırdık, davetler düzenledik. Sonra kongrede rakibimiz de Ali Şen’di, Sayın Ali Şen’e açık bir fark atarak Kulüp Başkanlığı görevimi teslim aldım. 1993-94 dönemi sıkıntılı bir dönemdi. Ligdeki durumumuz ve finansal açıdan. Maddi kaynaklarımız iyi değildi ve ligde 6. durumdaydık. Ancak 8 aylık dönemde Fenerbahçemiz’e yinede çok şey kazandırdık. Yönetim Kurulumuz çok popüler kişilerden oluşmuyordu ama hepsi ayrı ayrı işlerine düşkün ve hizmet etmek niyetindeydiler. Paramız pulumuz yoktu ama yinede Dereağzı’ndaki Kulüp Binası’nı aldık. Lunaparkın olduğu ve şimdiki yüzme havuzunun bulunduğu arazileri satın aldık. Ankara’ya yatırımlarımız oldu. Fenerbahçe’ye gelen her başkan ve komitesi kulübe çok şey kazandırmıştır. Ancak şunun altını çizmek isterim: Her başkan da bunun karşılığında büyük bir gurur ve nesiller boyu devam edecek, hiçbir şeyle ölçülemez değerlere sahip olmuştur. 10 sene önce başkanlık yapmama rağmen geçtiğimiz günlerde genç bir çocuk yanıma geldi ve "Başkanım, nasılsın?" diye hal hatır sordu… Bu çok güzel bir şey, büyük bir gurur… O çocuk benim başkanlık yaptığım zamanlarda 10 yaşında bile olamaz. Fenerbahçe camiasıyla birlikte bizlere çok büyük değerler kazandırdı."
Rıdvan’ı 15 gün evimde misafir ettim
"Bizim dönemde tam 23 tane transfer yaptık ve tamamını 2,5 milyon dolar gibi bir parayla getirdik. Kimler yoktu ki! Rıdvan, Uche, Emre, Tayfur, Bülent, Kemalettin, Müşkül… Oğuz futbolu bırakıyordu ısrar ettik, devam etti… Tanju’nun gelmesiyle Fenerbahçe’de biraz bunalımlı günler yaşandı. Çünkü taraftar onun Galatasaraylı kimliğinden sıyrılamadığını düşünüyordu açıkçası. Rüzgardan hızlı, şeytan Rıdvan’ı sırf bu nedenle takım dışına almak zorunda kaldık. Tanju ve Rıdvan ikilisi kadro dışında kaldılar bir dönem. Yer yerinden oynadı. Taraftar 6 ay tribünlerde susmadı "Rıdvan’ı geri getir!" diye… Manchester City maçıydı hiç unutmam. 3-1 yenmemize rağmen taraftar aleyhimize tezahürat yapmaya devam etti! Rıdvan’la aramda çok özel bir bağ vardı. Buraya geldiği ilk dönemde onu 15 gün bizzat kendi evimde misafir ettim. Çocuğum gibiydi. Çok başarılı ve takıma her şeyini veren bir oyuncuydu. Şimdi de yine futbolla içiçe olması çok güzel! O dönemlerde çok da güzel bir anım vardır… Bizim mahallenin imamı ne kadar koyu Fenerli olduğum bilir, kendisi de öyleydi… Bir gün ezanı okurken araya "En büyük Fener!" sloganını sıkıştırdı. Sonra soruşturmalar falan açıldı ama düşünün Fenerbahçe’nin büyüklüğünü!"
En unutulmaz maçım Beşiktaş maçı oldu
3,5 sene boyunca Beşiktaş’a karşı galip gelememiştik. İnönü’deki maçta Uche öylesine bir gol attı ki hem galibiyetimiz getirdi bu gol hem de 3,5 senelik suskunluğa bir son verdirdi. Herkes ayaktaydı… Ne müthiş bir coşkuydu! Zaten Şeref Tribünü öyle bir yerdir ki; yensen farklı bir heyecan, mağlup olsan apayrı! Bir Başkanın heyecanını düşünün bir de! Sakinleştirici ilaç alıp çıkmak lazım… Öyle bir koltuktur orası!
Aziz Bey’in dönemi para değil, cesaret ve organizasyon işi
Fenerbahçe’ye bir çivi çakanı her zaman başımızın üzerinde tutarız biz camia olarak! Ancak Aziz Bey’in dönemi bir başka oldu, devam ediyor da… Fenerbahçe’ye kazandırdığı muhteşem tesisler var. Faruk Ilgaz Tesisleri, Samandıra, Stadımız… Hepsi hem taraftara, hem üyeye, hem oyuncuya hizmet ederken bir yandan da kulübe gelir getirici yatırımlar oldu. Burada önemli bir nokta var. Her şey para olayı değil. Bütün bunlar organizasyon ve cesaret işi! Yapılan yatırımlar akıllıca ve kısa sürede harcanan masrafları amorte edebilen yatırımlar oldu. Bu Başkanı ve Yönetimi can-ı gönülden tebrik ediyorum.