Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Fuat Keyman

akademisyen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Fuat Keyman
Fuat Keyman
akademisyen, yazar
İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü


1958 yılında Ankara´da doğdu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde tamamladı. Doktorasını Carlton Üniversitesi'nde aldı. 

Doktora sonrası çalışmalarını Harvard Üniversitesi ve Wellsley College´da yaptı. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü´nde öğretim üyesi oldu. 

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü. Koç Üniversitesi Küreselleşme ve Demokratikleşme Araştırma Merkezi (GLODEM) direktörü ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) kurucu yönetim kurulu üyesi. 


ESERLERİ:

1.Symbiotic Antagonisms: Competing Nationalisms in Turkey (İç içe Çatışmalar: Türkiye'de Milliyetçilik) (Utah University Press, Utah, 2009/10, Ayşe Kadıoğlu ile birlikte)

2.Remaking Turkey: Globalization, Alternative Modernities, Democracy (Türkiye'nin Yeniden-İnşası: Küreselleşme, Alternatif Moderniteler, Demokrasi) (Lexington, Oxford, 2007)

3.Turkish Politics in a Changing World (Değişen Dünyada Türk Siyaseti) (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, Ziya Öniş ile beraber)

4.Citizenship in a Global World: European Questions and Turkish Experiences (Küreselleşen Dünyada Vatandaşlık: Avrupa Soruları, Türkiye Deneyimleri) (Routledge, London, Ocak, 2005, Ahmet İçduygu ile beraber)

5.Globalization, State, Identity/Difference: Towards a Critical Social Theory of International Relations (Küreselleşme, Devlet, Kimlik/Farklılık) (Humanities Press, New Jersey, 1997)

6.Küreselleşme, Avrupalılaşma ve Türkiye'de Vatandaşlık, (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009)

7.Türkiye'nin İyi Yönetimi, (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008)

8.Değişen Dünya, Dönüşen Türkiye (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006)

9.Türkiye ve Radikal Demokrasi (Alfa, İstanbul, 2001)


AİLE

Ariana Esma adında bir kızı ve William Nazif adında bir oğlu vardır. 


ENGLISH BIOGRAPHY

Prof E. Fuat Keyman is the director of Istanbul Policy Center (IPC) at Sabancı University. He regularly contributes to Radikal newspaper, and has a TV program where he makes political commentary and analysis on Turkish and global politics. He works on democratization, globalization, international relations, civil society, and Turkey-EU relations. He has produced many books and articles, both in English and in Turkish, in these areas. Among his books are Symbiotic Antagonisms: Contending Discourses of Nationalism in Turkey (University of Utah Pres, 2011, with Ayşe Kadıoğlu); Remaking Turkey (Lexington, Oxford, 2008); Turkish Politics in a Changing World: Global Dynamics, Domestic Transformations (Bilgi University Publications, 2007, with Ziya Öniş); Citizenship in a Global World: European Questions and Turkish Experiences (Routledge, London, 2005, with Ahmet İçduygu); Globalization, State, Identity/Difference: Towards a Critical Social Theory of International Relations (Humanities Press, New Jersey, 1997); Cities: The Transformation of Anatolia (Dogan Publications, Istanbul, 2010, in Turkish); Globalization, Europeanization and Citizenship in Turkey, (Bilgi University Publications, Istanbul, 2009, in Turkish); The Good Governance of Turkey (Bilgi University Publications, Istanbul, 2008, in Turkish); Changing World, Transforming Turkey (Bilgi University Publications, Istanbul, 2005, in Turkish); and Turkey and Radical Democracy (Alfa, Istanbul, 2001, in Turkish).



SÖYLEŞİ

'Türkiye'nin Geleceğini Yeni Orta Sınıflar Belirleyecek'
Şenay YILDIZ 
Akşam 21 Ocak 2013 

TÜSİAD'daki yönetim değişikliğini 'Yeni orta sınıflaşmayı simgeleyen isimlerin yönetime girmesi' olarak yorumlayan Prof. Dr. Fuat Keyman: 'Anadolu sermayesi İstanbul sermayesi karşısında mücadeleyi kazandı. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşması için önümüzdeki dönemde TÜSİAD, MÜSİAD ve TUSKON arasında işbirliği temelinde rekabet olacak'

SATIR ARASI
Ümit Boyner'in görev süresinin tamamlamasının ardından TÜSİAD başkanlığına SÜTAŞ'ın sahibi Bursalı işadamı Muharrem Yılmaz geldi. Yılmaz'ın listesinde Anadolu sermayesinin önemli isimleri arasında yer alan Boydak Holding CEO'su Kayserili Memduh Boydak, Kadoil'in sahibi Diyarbakırlı Tarkan Kadooğlu, Kütahyalı Güral Ailesi'nden Esin Güral Argat ve İzmirli tekstilci Sedat Şükrü Ünlütürk'ün yer alması oldukça önemli. AK Parti Yönetimi'nin 'Anadolu sermayesine sırtını dönmek ve seçkinci olmakla' itham ettiği TÜSİAD'ın şu dönemde böyle bir değişime kolları sıvaması Türkiye'nin hem bugünü hem de yarınına ilişkin çok kritik bir dönemeç. Bu nedenle konuyu Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman'a yorumlattım. Keyman, TÜSİAD'ın geçen ay 'Türkiye'de burjuva olmak' kapağıyla çıkan Görüş Dergisi'nde 'Türkiye'nin Geleceğini Yeni Orta Sınıflar Belirleyecek' başlığı altında mutlaka okunması gereken bir makale kaleme almıştı.



Prof. Dr. Fuat Keyman, geçen hafta TÜSİAD'da yaşanan büyük değişimi, bu değişimin siyasi ve sosyolojik arka planını ve Türkiye'nin geleceğini nasıl şekillendireceğini AKŞAM'a anlattı:

- TÜSİAD başkanlığına Muharrem Yılmaz'ın seçilmesi, yönetim kurulunda Memduh Boydak ve Tarkan Kadooğlu gibi isimlerin yer alması oldukça önemli. Bu dönüşümü İstanbul sermayesi-Anadolu kaplanları çekişmesi açısından nasıl okuyorsunuz?

Türkiye'nin 1950'lerden itibaren olan kalkınma stratejisinde TÜSİAD 1990'ların ortalarına kadar tek ve en önemli sanayici kuruluşu olarak geliyor. Ama 90'lardan itibaren TÜSİAD'a ilk rakip olarak MÜSİAD ortaya çıkıyor. MÜSİAD'ın en önemli özelliği sadece muhafazakar çevreler arasında güven temelli bir iletişim ağı oluşturması ve tüm Anadolu'ya yayılmasından kaynaklanmıyor; aynı zamanda Anadolu illerinde 90'lardan itibaren ortaya çıkan ve güçlenen sanayi odaları, kadın girişimciler, genç girişimciler, ticaret odaları ve sivil toplumla beraber çalışmasından da kaynaklanıyor. Buna şimdi TUSKON da eklendi. Bu kuruluşlar küçük ve orta sermaye, kobİ'ler dediğimiz işletmeler arasında bir iletişim ağı kuruyor, şirketlerin yurtdışında pazar bulmalarını sağlıyor. 2000'li yıllarda AK Parti iktidarından bugüne gelen ticarette farklılaşma sürecinin önemli örgütleri oldular. Bu örgütler tek tek TÜSİAD kadar güçlü olmasalar da -çünkü TÜSİAD hala Türkiye ekonomisinin yüzde 40'ını kapsıyor- güven temelli bir ağ olarak hareket etmeleri toplamda TÜSİAD'dan daha etkili olmalarını sağlıyor. Bu süreçte, AK Parti'nin yükselişi ve küreselleşmede güçlenmesiyle beraber TÜSİAD kendisini boşlukta buldu. Türkiye'nin TÜSİAD dışı bu kurumsal, şirketsel ve ekonomik dönüşümünün bugünkü popüler deyimi de 'yeni orta sınıflar' oluyor.

ERBAKAN'LA BAĞLARI ZAYIF 

- Bu yeni orta sınıflar ile AK Parti arasında nasıl bir ilişki var?

Bu yeni orta sınıflar AK Parti'nin güçlenmesi ve toplumsal desteğini yüzde 50'lere kadar çıkarmasında çok önemli rol oynuyorlar. 28 Şubat sonrası Refah Partisi'nin kapatılmasına o günkü muhafazakar çevrelerden çok büyük bir tepki gelmemesine baktığımız zaman görüyoruz ki Anadolu sermayesi aslında Refah Partisi'nin içe dönük, AB karşıtı yapısından rahatsız ve daha farklı alternatifler arıyor. AK Parti'nin daha global, ticari ilişkilerdeki farklılaşmasına bakınca, bu yeni orta sınıflarla ilişki içinde olduğunu görüyoruz. İlk sorunuza dönecek olursam, TÜSİAD'da yönetim kurulundaki üye sayısının 10'dan 12'ye çıkması, Memduh Boydak ve Kürt kökenli bazı sanayicilerin girmesi, son dönemde Türkiye'de yeni orta sınıflaşmayı simgeleyen isimlerin TÜSİAD yönetimine girmesidir.

- Uzun süredir kavgaların koptuğu ekonomi camiasında bundan sonra ne bekliyorsunuz?

Bundan sonraki dönemde, TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON ve diğer Sİad'lar arasındaki işbirliğinin daha görünür olmasını bekliyorum. Burada şunu da belirteyim: Ümit Boyner çok başarılı işler yaptı. O yüzden de Ümit Boyner'den yeni başkana geçilmesini Ümit Boyner'in görev süresinin bitip, yeni başkanın gelmesi olarak görmek lazım. Yani 'Ümit Boyner eski TÜSİAD'ı Muharrem Yılmaz yeni TÜSİAD'ı temsil ediyor' demek yanlış olur. 

- Bu değişim doğal bir süreçle gelişti ama arkasındaki kodlar açısından böyle bir okuma çıkmayacak mı ister istemez?

TÜSİAD'In, ekonomik ve sektörel değişimle beraber kendisinin dışındaki aktörlerle işbirliğine girme kararı ve isteği olduğunu görebiliyorum. TÜSİAD'ın yönetim kurulundaki son değişim de onun göstergesi. TÜSİAD'ın bu yönetim ve hareket tarzıyla işbirliği temelindeki rekabeti ön plana çıkartan bir vizyon değişikliğine gittiğini göreceğiz. Türkiye'nin 2023 vizyonunda kişi başı gelirin 20 bin doları geçmesi, dünyanın ilk 10 ekonomisine girmesi hedefi var. Ekonomiyle ilgilenen kişiler, mesela MİT'nin Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu Türkiye'nin bu hedeflerine ulaşması için TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON gibi kurumların beraber çalışması gerektiğini vurguluyor. Bundan sonra gerilim değil; işbirliği temelinde rekabet vizyonu gerekiyor.

VİZYON DEĞİŞİKLİĞİ 

- TÜSİAD'da yaşanan dönüşüm böyle bir işbirliği sürecinin başlangıcı mı?

Evet. Belki bundan sonra TUSKON, MÜSİAD gibi aktörlerden gelen eleştirilerin daha azaldığını görebiliriz. Türkiye'nin 2023'e giden sürecinde IMF olmayacağını görüyoruz. Bu anlamda aktörler arasındaki gerilim alanları da azalıyor. Türkiye'nin 2023 dönemiyle ilgili topluma ve diğer aktörlere açılmanın, onlarla işbirliği temelinde rekabet yapmanın kendisi için daha iyi olacağını düşündüğü için TÜSİAD'ın böyle bir vizyon değişikliğine gittiğini görüyoruz. İşbirliği temelli rekabet anlayışının MÜSİAD ve TUSKON'da da oluşabileceğini söyleyebiliriz...

- Fakat şu anda bu TÜSİAD'ın dönüşümü üzerinde yükselen bir durum. Böyle bakınca Anadolu sermayesi-İstanbul sermayesiyle olan mücadelesini kazanmış gibi görünüyor, değil mi?

Evet, kazandılar. Bu nedenle Türkiye'nin son 10 yılını, bu dönüşümün pekişmesi dönemini yeni orta sınıflara referans vermeden anlamak mümkün olmayacak. O yüzden de tüm bu gelişmelerin, gerilimlerin, gerilimlerden işbirliğine gitmenin anahtar kavramı yeni orta sınıflar.

Merkez-çevre ters döndü

Prof. Keyman 'Türkiye'de kentleşme ile beraber merkez-çevre ilişkileri tersine döndü. Artık çevreden merkezler çıkıyor. Merkez biraz çalkantıya uğrayarak, yeni bir hal alıyor' diyor

- Yeni orta sınıflarla eski orta sınıfı birbirinden ne ayırıyor? Laiklik mi?

Hayır. Çünkü baktığınız zaman 60-70-80'lerde bizde böyle laiklik-muhafazakarlık, ya da TÜSİAD ve diğerleri tartışması yoktu. Bence anahtar kavram dönüşüm ve burada 3 önemli boyut var. 1) Türkiye'nin dönüşümü içe dönük değil, küreselleşmeye entegrasyonla oluyor. Anadolu kentlerinde ekonominin canlanmasının altında tamamıyla dış pazara yönelik üretim var. AK Parti iktidarında dış politikadaki aktif küreselleşme perspektifi bunu destekledi. 2) Avrupalılaşma kavramı. Belki son dönemlerde Türkiye-AB ilişkilerinde tıkanmayı görüyoruz ama ekonomik ve toplumsal Avrupalılaşmada bir durma görmüyoruz. Bugün de Türkiye ekonomisinin en güçlü pazarı Avrupa pazarı. O yüzden de yeni orta sınıflar hep AB sürecinin en büyük destekçisi oldular. 3) Kentsel dönüşüm süreci. Türkiye'nin dönüşümü kentleşme ile gidiyor ve bugün yüzde 78 oranında kentleşen bir Türkiye'den konuşuyoruz. TÜSİAD'ın çıktığı dönemlerinde yüzde 25 -30 oranında bir kentleşme, yüzde 65-70 oranlarında tarım temelli bir Türkiye varken, yeni orta sınıfların Türkiye'si bunun tersi. Buna sosyolojide merkez-çevre ilişkilerinin ters dönmesi diyoruz. Bence ialklik ve kültürel kimlik meselesi dördüncü sırada. Bu dönüşüm hem çok boyutlu, hem çok katmanlı bir dönüşüm.

KAYSERİ SEMBOL

- Biraz açar mısınız merkez-çevre ilişkilerinin nasıl tersine döndüğünü?

ARTIK çevreden merkezler çıkıyor. Kayseri, Konya, Gaziantep, Eskişehir, Konya, İzmir gibi. Ve merkez biraz çalkantıya uğrayarak, yeni bir hal alıyor. Bu kentleşme ve Avrupalılaşma, küreselleşme sürecinin en önemli sembollerinden biri Kayseri'dir. Boydaklar'ın tüm gelişim sürecine baktığımız zaman, hem Kayseri'nin bir çevre içinde merkez olduğunu, hem Boydakların büyük yapılanmasının İstanbul'da olduğunu, hem de TÜSİAD üyesi olduğunu görüyoruz. Bu da hem çevrenin merkeze gelmesi hem de çevre içinde önemli merkezlerin çıkması örneği. Anadolu Kaplanları kavramından ziyade, bugün artık çevre içindeki merkezlerden konuşmak çok daha önemli.

Anadolu Kaplanı kavramı yetersiz

- Anadolu Kaplanlarından ziyade 'çevre içinde merkez' kavramı kullanılsa daha iyi olur dediniz. Neden? 

Evet, çünkü Anadolu Kaplanları eski Türkiye'deki merkez-çevre ve çevrenin çabalarıydı. Biz çevreyi artık eski anlamda çevre olarak göremeyiz. Hem merkezde çok etkililer, hem kendileri çevrede yeni merkezler çıkartıyorlar. Merkez-çevre ilişkisi yatay ve tek boyutlu bir ilişki. Benim söylediğim bugünkü ilişkiler ise çok katmanlı, çok boyutlu. Tam bir karmaşık toplum ağı var. Onun için Anadolu Kaplanları 90'ların başındaki çevrenin uyanışının simgesi, eski Türkiye'nin kavramıydı. Belki de Mehduh Boydak'ın TÜSİAD'ın Merkez yönetim kuruluna girmesiyle bunu artık çok boyutlu çok katmanlı çevrenin merkezleşmesi süreci olarak görmekte yarar var. Anadolu Kaplanı biraz daha aşağı pozisyonda, daha güçsüz, daha atılımcı... 

Onun için bundan sonraki dönemlerde artık çok kullanılacağını sanmıyorum. Kavram olarak çok geçerliliği kalmadı diye düşünüyorum. Asya Kaplanları da 90'lar dönemi küreselleşmesi kavramıydı ama artık oralarda da kullanılmıyor. Türkiye'deki bu değişimi de yeni kavramlarla düşünmek durumundayız.