Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Erhan Afyoncu

tarihçi, akademisyen, yazar

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Erhan Afyoncu
Erhan Afyoncu
tarihçi, akademisyen, yazar

1967 yılında Tokat’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tokat'ta tamamladı. 1984 yılında başladığı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalı’ndan 1988 yılında mezun oldu. 1989 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü’ne araştırma görevlisi olarak atandı. Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Necati Efendi Tarih-i Kırım (Rusya Sefaretnamesi) isimli tez ile 1990 yılında tamamladı. 1997 yılında Osmanlı Devlet Teşkilatında Defterhâne-i Âmire (xvı-xvııı. yüzyıllar) isimli tez ile doktorasını bitirdi. 2000 yılında yardımcı doçent oldu. 2000 yılı mayıs ayında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne geçti.


ESERLERİ:

Das Osmanısche Reıch: Unverhullt
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Kıbrıs Meselesi
Tarih Ve Tabiat Vakfı Yayınları (Tatav) - Ali Ahmetbeyoğlu, Erhan Afyoncu 

Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar
Tarih Ve Tabiat Vakfı Yayınları (tatav) - Dr.Erhan Afyoncu 

Osmanlı'nın Hayaleti
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Ottoman Empıre Unveıled
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu
Kırmızı Yayınları - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 1
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 2
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 3
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 4
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 5
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 6
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi
Yeditepe Yayınevi - Erhan Afyoncu 

Diaspora'da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örnekleri
Hüseyin Çakıllıkoyak; Editör: Erhan Afyoncu
Yeditepe Yayınları; Sosyal Gruplar > Azınlıklar ve Etnik Gruplar; 

Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar
Erhan Afyoncu
Tatav Yayınları; Sosyal Gruplar > Azınlıklar ve Etnik Gruplar; 

Fatih ve Fetih Albümü
Editör: Erhan Afyoncu
Tatav Yayınları; Osmanlı Tarihi 1300-1600 > Klasik Çağ; 

Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi
Erhan Afyoncu
Yeditepe Yayınları; Osmanlı Tarihine ait Genel Kitaplar; 

XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri
Tufan Gündüz; Editör: Erhan Afyoncu
Yeditepe Yayınları; Osmanlı ve Öncesi, Anadolu Beylikleri; 

Özü'den Tuna'ya Kazaklar - 1
Yücel Öztürk; Editör: Erhan Afyoncu
Yeditepe Yayınları; Kafkasya Tarihi; 


ESER-AYRINTI

Fransa'ya Osmanlı Tokadı 
Ahmet Önal, Erhan Afyoncu, Uğur Demir Yeditepe Yayınevi Araştırma - İnceleme Dizisi

Kanunî, 1526 Ocak'ında Fransa Kralı Fransuva'nın Annesinin yardım isteğine gönderdiği fermanında kendi haşmetini belirtip, imparatorluğunun vilayetlerini sayarken Fransa'yı sıradan bir vilayet, kralını da hiç ünvan zikretmeden sıradan bir hükümdar olarak nitelendiriyordu:
"Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadir Vilayeti'nin ve Diyarıbekr'in ve Kürdistan ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve büyük babalarım ecdadımın kahredici kuvvetleriyle fethettikleri, büyüklüğün sığınağı olan zatımın ateş yağdıran ve zafer nakşeden kılıcıyla fethettiği nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bâyezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım."

216 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm 
ISBN : 9786054052776
Kapak Tasarımı : Sercan Arslan
Genel Yayın Yönetmeni : Mustafa Karagüllüoğlu


ESER-AYRINTI

Sahte Mesih 
Erhan Afyoncu 
9786055200237 
Yeditepe Yayınevi 

Türkiye'de Sabatay Sevi ve dönmelik en merak edilen ve en çok üzerinde efsane üretilen konuların başında gelir. 17. yüzyılın ikinci yarısında mesihim diye ortaya çıkarak, bütün dünyadaki Yahudiler'i heyecanlandıran Sabatay Sevi, Osmanlı yönetiminin konuşmalarını boş sözler olarak nitelendirip, sorguya alması üzerine Müslüman olarak kellesini kurtarabilmişti. Mehmed ismini alan Sabatay Sevi'nin bazı taraftarları da efendilerinin izinden giderek Müslüman oldular. Böylece görünüşte Müslüman, gizli olarak da Yahudiliği sürdüren ve "dönme" adı verilen bir topluluk ortaya çıktı.

Ülkemizde günümüze kadar gelen bu topluluk hakkında birçok şehir efsanesi üretildi. Komplo teorileri o kadar ileri gitmiştir ki, Osmanlı arşivlerinde Sabatay Sevi hakkındaki belgelerin yokedildiği iddiaları ileri sürülmüştür. Bu kitap bu iddiaların doğru olmadığını ortaya koyan bir araştırmadır. Sabatay Sevi ve Sabataycılık, öncelikle Osmanlı İmparatorluğu'nun bir meselesiydi ve Türk arşivleri kullanılmadan yazılacak her çalışma eksik kalmaya mahkûmdu. Bu araştırmada arşivlerde ilk defa bulunan Osmanlı belgeleri ışığında dönmeliğin kurucusu Sabatay Sevi'nin hikâyesi anlatılmıştır.
(Tanıtım Bülteninden)



HABER

Abdülhamit han anılıyor

Sultan II. Abdülhamit Han doğumunun 170. yıldönümünde anılıyor. Bağcılar Belediyesi Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek programda, Doç. Dr. Erhan Afyoncu, Abdülhamit Han'ı farklı yönleriyle anlatacak. Program 8 Şubat 2012 saat 19.00'da başlayacak.


HABER

Afyoncu: Kardeş katli olmasa Osmanlı yıkılırdı 
17 Şubat 2014

Muhteşem Yüzyıl'da Şehzade Mustafa'nın boğdurulduğu sahne Osmanlı'da kardeş katli konusunu yeniden gündeme getirdi. Akşam'a konuşan bir dönem dizinin danışmanlığını yapmış olan Prof. Dr. Erhan Afyoncu "Osmanlı'nın 600 yıl devam etmesinin iki temel sebebi devşirme sistemi ve kardeş katlinin varlığı" dedi.

Muhteşem Yüzyıl'da Şehzade Mustafa'nın öldürülme sahnesi çok konuşuldu. Kaç şehzade bu şekilde boğularak öldürüldü Osmanlı'da?

Toplam sayı saymadım ama öldürülen çok şehzade var. Genelde padişahlar kardeşlerini katlediyorlar tahta çıkmak için. Oğlunu öldüren birkaç padişah var. Bunlardan biri 1. Murad. Oğlu Savcı Bey isyan ediyor, isyan sonucunda öldürülüyor. İkincisi, Sultan Süleyman. İsyan eder diye oğlunu öldürtüyor. Bir de, III. Mehmed oğlunu öldürtüyor. Burada önemli olan şu: Günümüzün değer yargılarıyla geçmişe bakmamak lazım. Günümüzün değer yargıları geçmişin değer yargılarıyla farklıdır. Mesela harem kurumunu veya kardeş katlini bugünün değer yargılarıyla anlayamazsınız. Bir padişahın çok çocuklu ve çok eşli olmasının en önemli sebeplerinden biri kimin kaç yaşına kadar yaşayacağının bilinememesi. Geçmişte Türklerde veraset sistemi yok, devlet başkanı seçemiyorlar. Hanedanın her mensubunun tahta çıkma hakkı var. Bu da ne getiriyor? Kaos. Bunun sonucunda ya isyan ya büyük savaşlar çıkıyor ya da isyan olmadan önce isyan edecek kişiler öldürtülüyor. Sistem bu şekilde devam edebiliyor.

HÜRREM'E CADI DİYORLARDI
Şehzade Mustafa'nın babası tarafından boğdurulmasından beri babasının gerçekten devirmek isteyip istemediği konusunda tartışma devam ediyor tarihçiler arasında. Sizin görüşünüz nedir?

Burada olan bir iktidar mücadelesi. Hürrem Sultan ile Mahidevran Sultan da çocukları adına iktidar mücadelesi yapıyorlar. Şehzade Mustafa Kanuni'nin Mahidevran Sultan'dan olan oğlu. Yaşça büyük olduğu, halk ve asker arasında sevildiği için tahta karşı daha şanslı. O dönemde Hürrem Sultan'ın da 5 oğlu var. Bunlardan ikisi önceden ölüyor ve Hürrem Sultan'ın üç oğlu kalıyor. O dönemde de halk Hürrem'e "Cadı" diyor. Ama şunu anlamak gerek: Hürrem Sultan kendi çocuklarını kurtarmak için yapıyor bu mücadeleyi. Çünkü kaybettiği takdirde kendi çocukları ölecek, bunun başka yolu yok o dönemde.

PADİŞAHI KANDIRIYORLAR
Aslında isyan etmiyor mu Şehzade Mustafa?

Doğrudan bir isyan yok ama babasının ölümünden sonra tahta geçmek için hazırlık yapıyor. Yaptığı bu hazırlık sonucunda taraftar topluyor ve bu da huzursuzluk yaratıyor. En sonunda Kanuni İran ile işbirliği yaptığına ve kendisini tahtan indireceğine inandırılıyor. Darbe yapmaya çalışmıyor, sadece kendini konumlandırmaya çalışıyor. Bu isyana girmez. Kanuni Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa tarafından kandırılıyor. Burada en önemli nokta şu: Kanuni'nin babası Yavuz Sultan Selim, Kanuni'nin dedesini tahtan indirmiş. Kanuni babası dedesini tahtan indirirken babasıyla birlikte işbirliği yapmış.

Yani darbe travması var...

Birlikte darbe yapmışlar, darbeyi biliyor Kanuni. "Kanuni Dimetoka'ya gitmeli" diye laf çıkartılıyor. Dedesi II. Bâyezid da Dimetoka'ya gitmiş, tahtan indirilmiş ve ölmüştü. Bu endişelerle Kanuni Sultan Süleyman oğlunu "asi" olarak kabul ediyor ve öldürtüyor. Çünkü burada daha önce babası Yavuz Sultan Selim'in dedesine yaptığının başına gelmesini istemiyor.

*İnsanların Şehzade Mustafa'nın türbesine gitmeleri gibi durumlar da oldu diziden sonra. Ne düşünüyorsunuz?

Bu aslında iyi, çünkü tarihteki birçok şeyi keşfediyorsunuz. Buradaki en büyük problem tarihimizin zamanında fazla rafine, dört dörtlük anlatılması. Zaaflarıyla anlatılmayınca, bugün olduğu gibi günümüzün değer yargılarıyla geçmişe bakılıyor ve bu pek sağlıklı değil. Kardeş katli çok acı bir hadise. Tasvip edilebilecek bir hadise değil ve İslami hukuk açısından da tartışılan bir husus. Fakat reel politikaya uygun.

Neden?

Çünkü isyan ettikleri takdirde Fetret Devri'nde olduğu gibi on binlerce insan ölüyor. Bir yandan devlet de zaafa uğruyor. Bunu ortadan kaldırmak için devlet kardeş katlini kanunlaştırıyor, olan bir hadiseyi meşrulaştırmış Fatih Sultan Mehmed ve bu Osmanlı'da çok tesir etmiştir. Bakın Osmanlı'nın büyük bir devlet olmasının ve 600 yıl devam etmesinin iki tane sebebi var bana göre: 1) Devşirme sistemi. Devşirme sistemiyle Türk aristokratlarının gücü dengelenmiş 2) Kardeş katliyle hükümdarın otoritesi tartışılmaz hale getirilmiştir. İslam'da masum bir insanın hayatına son vermek büyük günah ama ulema "Fitne katilden beterdir, yaşadığı takdirde binlerce insan ölecektir deyip" bunu meşru hale getiriyor. Sonuçta bu iki faktör sayesinde Osmanlı'nın uzun devam etmesini sağlamış, diğer Türk devletlerinden ayrılmıştır. Tarihteki diğer Türk devletleri veraset sistemi olmaması nedeniyle ikiye, üçe, dörde bölünürken, Osmanlı Devleti kardeş katli sayesinde bölünmeden 600 yıl devam ediyor.

TÜRKLER DEVLETSİZ VAR OLAMIYOR
Devletin bireyden önce gelmesinin altyapısı o döneme dayanıyor galiba...

Tarih boyunca devlet çoğu zaman bireyden önce gelir. Avrupa'da Rönesans'tan itibaren birey ön plana çıkmaya başladı. Ama devletin zaafa uğradığı dönemlerde Avrupa'da da bireyin haklarını kısıtladıklarını görüyoruz. Devlet bizim tarihimizde hep bireyden önce gelmiş. Bunun sebebi şu: Türkler devlet varsa var oluyorlar, devlet yoksa yok oluyorlar. Mesela Yahudilerin devleti yoktu ama 2500 yıl kendilerini muhafaza edebildiler. Türklerde böyle bir şans yok. Türk toplulukları Hindistan'da asırlar boyunca devlet kurdular ama şimdi orada Türk kalmadı. Asya'nın, Afrika'nın birçok yerinde Türkler vardı. Fakat Türkler kendi devletleri ortadan kalktığı takdirde asimile oluyorlar ve karışıyorlar. Yani Türklerin millet olarak var olup, tarihi devamlılıklarını sağlayan en önemli faktör devlet.

ŞEHZADE MUSTAFA'NIN LİDERLİĞİ ZAYIFTI

Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinin Osmanlı için bir dönüm noktası olduğunu söyleyen insanlar var. Ne dersiniz? Çok önemli bir padişah adayını mı kaybetti Osmanlı?

İnsanlar Şehzade Mustafa mağdur olduğu için üzülüyor ama şehzade Yavuz Sultan Selim gibi üst düzey bir lider değil. Lider özellikleri kuvvetli olsaydı dedesi Yavuz Sultan Selim gibi hareket eder, askeri yanına alır ve babasını tahtan indirirdi. Çünkü "Gitme, öldürüleceksin" diye uyarılıyor. En son çadırına ok atıyorlar "Gitme" diye. Buna rağmen gidiyor. Demek ki, Şehzade Mustafa'da böyle bir liderlik karakteri yoktu. Lider karar verir ve uygular, sonuna kadar gider, tereddüt etmez. Tereddüt eden her zaman kaybeder çünkü. Doğu toplumları lider özellikli toplumlardır. Bir lider çıkar ve sürükler. Cengiz Han Moğolları, Fatih Sultan Mehmet Osmanlı'yı, son dönemde Atatürk geliyor Milli Mücadeleyi yapıyor ve Türkleri başarıya ulaştırıyor. Liderde zaaf olduğu zaman bu durum bütün topluma ve devlete yansıyor.

Kanuni'nin oğlunu öldürttükten sonra hüngür hüngür ağladığı, Kuran okuduğu gibi hikayelerin gerçekliği var mı?

Ben kaynaklarda geçtiğini görmedim. Cenaze Konya Ereğlisi'ne gönderiliyor ve orada cenaze namazı kılınıyor. Yani orduda bile kıldırtmıyor cenaze namazını. Kanuni cenazeye de katılmıyor. Eğer üzülecek olsa öldürtmez. Bir insan oğlunu öldürtür mü? Onu suçlu gördüğü için öldürtüyor. Hem kendisine hem devlete karşı isyan etmiş birisi olarak görüyor. Bu nedenle bir yumuşama yok.

KANUNİ FAZLA UZUN YAŞADI

Kanuni döneminde daha sonra da Şehzade Bayezid isyan ediyor. Bu huzursuzluğun sebebi nedir?

Buradaki en önemli problemlerden şu. Kanuni çok uzun yaşamıştır. O dönem insan ömrü normalde 50 yaşlarında bitiyor. Normalde Şehzade Mustafa'yı öldürtmeseydi belki de kendi öldüğü zaman Şehzade Mustafa çoktan ölmüş olacaktı. Çünkü 51 yaşında oluyordu babasının ölüm tarihinde. Mesela Kanuni, Şehzade Mustafa'yı öldürttükten sonra 13 yıl sefere çıkamıyor. Niye? Çünkü gut hastası olmuş, yürüyemiyor, ata binemiyor, her yeri şiş içerisindeydi. O dönemde bu hastalık tam olarak tedavisi de edilemiyordu. Kanuni'nin bu durumundan dolayı padişahlığı tartışılmaya başlanmıştır.

MAGAZİN HABERİ GİBİ GÖRÜLDÜ

Osmanlı'nın en güçlü ve herkesin gözünün üstünde olduğu bir dönemde oğlunu boğdurtan bir padişahın varlığı dışarıda nasıl algılanmış?

Dışarıdan günümüzde merak uyandıran magazin haberleri gibi algılanmış. Avrupa'da "Kanuni oğlunu öldürdü" bir magazin haberi gibi algılanıyor ve tiyatro ve opera eserlerine, kitaplara konu oluyor. Avrupa'da da kardeşini, oğlunu öldürten birçok hükümdar var.

Şehzade Mustafa'nın 7 yaşındaki oğlunun da öldürülmesi biraz aşırı değil mi?

Tam öldürülüp öldürülmediğini bilmiyoruz. Alıp götürmüşler, muhtemelen "Yarın babasının intikamını alır" diye öldürülmüştür diye tahmin ediliyor. Mustafa öldürüldüğü zaman Mustafa'ya üzülenlerin oğlunun arkasında toplanma ihtimali olduğu için bu riske girilmiyor. Ölümünden sonra 1565'e kadar 5 kişinin "Ben Mustafa'yım" diye isyan edip, çevresine binlerce kişi topladığını biliyoruz. Yani bu hadise devleti oldukça tehdit etmiştir daha sonra.

Acıyan lider acınacak hale gelir

Bugün bakınca Kanuni çok acımasız bir padişahmış gibi görünüyor, doğru mu?

Liderlerin hem merhametli, hem acımasız olması lazım. Ama merhamet duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırmadan hareket etmesi lazım. Lider gerektiği takdirde acımaz. Çünkü acıdığı zaman lider acınacak hale gelir. Mesela Osmanlı tarihinde 1730'daki Patrona İsyanı sırasında III. Ahmet, Kabakçı İsyanı sırasında da III. Selim "Kan dökmeyelim" diye tereddüt etmiştir ve ikisi de tahttan indirilmiştir. Mesela 18. Yüzyılın en başarılı padişahlarından I. Mahmud hiç tereddüt etmemiş, isyan teşebbüslerini çok sert bir şekilde bastırmış ve tahtta kalmıştır.

Hürrem 5 yıl sonra ölüyor

Pargalı ve Şehzade'nin öldürüldüğü sahnelerin dizinin en çok izlenen bölümleri olması bize ne söylüyor?

Ölümler acı bir şey ve her ikisi de normal ölüm değil. Muhtemelen önümüzdeki bölümlerde Hürrem'in ölümü gündeme gelecek. Çünkü Hürrem Mustafa'nın ölümünden 5 sene sonra ölüyor. Ama o eceliyle ölüm olduğu için bu kadar dikkat çekeceğini tahmin etmiyorum. Bir de Şehzade Mustafa'nın ölümü geçmişte de kabullenilememiş bir ölüm zaten. O dönemin şairleri de, halk da, asker de kabul etmemiş. O dönemde kabullenilmemiş ölümün bu dönemde kabullenilmemesi de normal. Bir de tarihi kusursuz hale getirmeye çalışırsanız insanlar olumsuzlukları gördüğü zaman güvenleri sarsılır.

Ne kastediyorsunuz?

Türkiye'de tarihimizde yapılan maalesef budur. Osmanlı döneminde bile Osmanlı padişahlarına bizim baktığımız gibi kusursuz bakılmıyordu herhalde. Bizden daha eleştireldi Osmanlı toplumu. Asker ve halk padişahın yolunu kesiyordu, tepki koyuyordu. Bizde ise "Bunlar kusursuz, her yaptıkları doğru" anlayışı var. Kanuni Sultan Süleyman Türk tarihinin en başarılı devlet adamlarından biridir ama zaafları da vardır. Bunu görmek ve öyle göstermek lazım.


HABER

Milli Savunma Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Erhan Afyoncu atandı
AA 5 Ekim 2016

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yeni kurulan Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Erhan Afyoncu'yu atamasına ilişkin karar Resmi Gazete'de yayımlandı.

Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan kararda, Afyoncu'nun atamasının, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın önerdiği ve Başbakan Binali Yıldırım'ın uygun gördüğü adaylar arasından, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 130'uncu ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5'inci maddeleri uyarınca yapıldığı kaydedildi.