Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Emel Korutürk

6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Eşi

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Emel Korutürk
Emel Korutürk
Türkiye Cumhuriyeti'nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Eşi
ressam

1915 yılında İstanbul'da doğdu. Babası, sanatsever kişiliği ile tanınan siyasetçi Selah Cimcoz, annesi Moralı Hasene Hanım'dır. Ailesinin dördüncü çocuğu. Çocukluğu İstanbul'un Moda semtinde geçti. Babası Malta sürgünündeyken Dame de Sion'de başladığı lise eğitimini Lozan'da tamamladı. Yurda döndükten sonra Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. İbrahim Çallı atölyesinde çalıştı. Akademiyi 1936'da bitirdi.

Deniz subayı Fahri Korutürk ile 1 Mart 1944 tarihinde evlendi. Osman, Salah ve Ayşe adında üç çocukları oldu. Eşi Korutuürk, Donanma Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Moskova'da büyükelçilik görevlerinde bulundu. Korutuürk emekliye ayrıldıktan sonra 1973'te Türkiye Cumhuriyeti'nin 6. cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine 1973-1980 yılları arasında "First Lady" oldu. Eşi ile beraber Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin kurulmasına ön ayak oldu. "Gazi'ye Şükran" adlı tablosu, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde sergilenmektedir. Çeşitli müzelerde başka tabloları vardır. 

12 Mart 2013 tarihinde İstanbul'da vefat etti.


HAKKINDA YAZILANLAR

Emel Korutürk, güne özel kalem müdürlerinin randevu tesbitleri ile başlardı. Tanıdığı tanımadığı kişilere saat ayırırdı. Eşi Fahri Korutürk ile birlikte kermeslere, toplantılarına katılırdı. Mükemmel dilbilgisi ile kordiplomatiğin sevdiği bir ev sahibesiydi. En sevdiği görevi salonların çiçek düzenini yapmaktı. Çocukluğu ünlü sanatçılar arasında geçmiş olan Emel Korutürk aile koleksiyonundaki seyretmeye doyamadığı ünlü Türk ressamlarının tablolarından birkaç tanesini de Köşk'ün duvarlarına astı. Bayan Korutürk'ün uzun yıllar süren büyükelçilik hayatından tecrübesi vardı. 

Emel Hanım ailenin samimiyetini korumak biraz ev sıcaklığı getirmek önce köşke kendi deyimiyle "hafiflik" getirdi. Annesinden kalan büyük kristal avizeyi Çankaya salonlarına taktırdı. Bu arada da Çankaya'ya yerleşirken kendisinin getirdiği eşyaların bir listesini çıkararak köşkün emektarı Yusuf Efendi'nin envanter defterine kayıt ettirdi. 

Bu arada da Çankaya'ya yerleşirken kendisinin getirdiği eşyaların bir listesini çıkararak köşkün emektarı Yusuf Efendi'nin envanter defterine kayıt ettirdi. Bu arada da Çankaya'ya yerleşirken kendisinin getirdiği eşyaların bir listesini çıkararak köşkün emektarı Yusuf Efendi'nin envanter defterine kayıt ettirdi. Bir gün Yusuf Efendi'ye, "Belki hayret edersin, neden böyle yapıyor diye.. Ama arkamdan birşey söylerler diye korkuyorum" dedi. Yusuf Efendi güldü: "Hanımefendi siz ne yaparsanız yapın. Gene de söylerler" diye cevap verdi. Emel Korutürk 6 Nisan 1973 - 6 Nisan 1980 tarihleri arasında Çankaya Köşkü'ne evsahibeliği yaptı. 


Çankaya'yı sanata ve kültüre açan bir hanımefendi: EMEL KORUTÜRK
Kadıköy Yaşam

Emel Korutürk; Türkiye Cumhuriyeti'nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk'ün eşi.. Çankaya'ya zerafeti getiren, first lady kavramının içini son derece mütevazı kişiliğine karşın alabildiğine dolduran hanımefendi.. Çankaya'yı sanata ve sanatçılara açan, ülkemizin çağdaş birikimlerini Köşk'e taşıyan bir Cumhurbaşkanı eşi..

Kadıköy Yaşam'ın aylardır sayfalarına konuk etmek için sabırsızlandığı Emel Korutürk ile görüşmek kolay olmadı tabii.. Ancak, herkesin bilmesini istiyorum ki, bu zorluk sadece onun mütevazı kişiliğinden kaynaklanıyor. Zaten, bu karakter bütün Korutürk ailesinin en belirgin yanlarından birini de oluşturuyor.

Emel Korutürk ve kızı Ayşe Arzık, Moda'da aynı apartmanın beşinci katında karşılıklı daireleri paylaşıyorlar. Zaten, son dönemde Emel Korutürk Hanımefendi ile görüşürken, genelde Ayşe Arzık da bizimle oldu. O da anne ve babasından aldığı kültürle yoğrulan son derece mütevazı ve sade yaşamıyla dikkat çekiyor. Kendisi, aynı zamanda Türk basınında kadın gazetecilerin duayeni olarak kabul edilebilecek olan rahmetli Nimet Arzık'ın gelini oluyor. Emel Korutürk, Nimet Hanım ile ilkokul arkadaşı. Bu arkadaşlık, Ankara'da öğrenim gören çocuklarının tanışması ve izdivacı ile birlikte dünürlüğe dönüşmüş. Emel Korutük ile görüşmele-rimizde ve aile albümünden fotoğrafların dergimize ulaşmasındaki rolünden dolayı Ayşe Hanım'a ayrı bir teşekkür borcumuz var.

Moda'da, sözünü ettiğimiz apartman, Cimcoz Apartmanı.. Burası, zamanında İstanbul'un seçkin ailelerinden Cimcozlar'ın köşkünün yeri. 6. Cumhurbaşkanı'mız Fahri S. Korutürk'ün de Cumhurbaşkanı'yken bile birçok yaz dönemini geçirdiği, görev süresi dolduktan sonra da yaşamını devam ettirdiği konut. Her zaman halkın içinde olan bir çift Fahri S.-Emel Korutürk ikilisi. 

Fahri S. Korutürk gibi, Emel Korutürk'ün babası da Cumhuriyet'imizin ilk yıllarında, 6. ve 7. dönemde iki dönem miletvekilliği yapan Salâh Cimcoz. Korutürk'lerin bir ortak özelliği de deniz; Fahri S. Korutürk, bilindiği gibi aynı zamanda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da yapmıştı. Emel Korutürk'ün annesinin büyükbabası da Osmanlı'nın Bahriye Nazırı Moralı İbrahim Paşa. 

Türkiye'de "first lady" denilince Mevhibe İnönü ile birlikte belki de akla gelen ilk isim olan Emel Korutürk, 1915'te İstanbul'da dünyaya gözlerini açmış. Ancak, 90 yaşına karşın eksiksiz zerafetini hâlâ taşıyor. Evine her gittiğimde beni ayakta karşıladı.

Birlikte kahvelerimizi yudumlarken konuştuğumuz her konuda belleğinin tazeliğine şaşırmadım dersem yalan olur. Dame De Sion'da başlayan lise öğrenimini Cenevre'de devam ettiren Emel Korutürk, 1936'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirmiş. Bu arada, Atatürk'le ilk tanışması, henüz 18'indeyken Ankara'da Cumhuriyet'in 10. yılı şerefine açılan sergide gerçekleşir. Sanatçının eseri Yüce Önder Atatürk'ün dikkatini çeker ve bizzat sanatçıyı kutlayarak teşekkür eder. Bu arada, Emel Korutürk'ün Çankaya Köşkü'nü sanatçılara açtığını, ilk kez bu dönemde resepsiyonlara sanatçıların çağrıldığını da belirtelim. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin açılışında, özel sanat galerilerinin faaliyete geçmesinde hep yardımcı,kolaylaştırıcı ve destekleyici oldu. 6 Nisan 1973-6 Nisan 1980 tarihleri arasında Köşk'e ev sahibeliği yapan Emel Korutürk, Cumhurbaşkanı Korutürk ile birlikte pek çok etkinliğe katıldı, eksiksiz yabancı dili ve tavırları ile diploması çevresindeki dünyanın da sevdiği ve takdir ettiği bir kişilik sergiledi.
1 Mart 1944, Emel Korutürk'ün yaşamını henüz bir deniz kurmay yarbayı olan Fahri S. Korutürk'le birleştirdiği tarihtir. İlk tanışmaları ise Emel Korutürk şöyle anlatıyor:
"Efendim, müşterek bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. Necati Gökçen vardı. Onun eşi de bizim çok sevdiğimiz bir ahbabımızdı. O vasıtayla tanıştık. Necati Bey, en iyi arkadaşlarından biriydi Fahri'nin. Kendisi makine sınıfından denizaltıcıydı. Çok sevdiği bir insandı. Bu vasıtayla tanıştık ve kısa bir zaman sonra kendisi talep etti ve evlendik"

Evliliklerinin üzerinden bir yıl geçmeden büyük oğulları Osman dünyaya gelir. Osman Korutürk şimdi Paris Büyükelçisi. İkinci çocukları da 1949 başlarında doğar ve Salâh adı verilir. Salâh Bey de ağabeyi gibi diplomat ve o da büyükelçi. Ailenin gelinlerinden birisi de büyükelçi. Aslında, diplomatlık da baba mesleği sayılır; çünkü, bilindiği gibi, 6. Cumhurbaşkanı'mız Korutürk de askerlikten emekli olduktan sonra Moskova Büyükelçiliği'ne atanmıştır. Ailesine son derece düşkün olan Korutürk çiftinin bu yanı çocuklarına konulan isimlerde de kendini ortaya koymuştur; Osman ve Salâh, çiftin babalarının ismidir. En küçük çocukları Ayşe ise, 1955'te, Korutürk'ün tümamiralliğe terfi ettiğinde dünyaya gelir. O da uzman psikolog olarak çalışmakta ve eşi ile aynı mesleği paylaşmaktadır. 

Ve Cumhurbaşkanlığı köşküne taşınma

6 Nisan 1973 günü, saat 15.00'teki TBMM oturumunda, Fahri Korutürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiği oylamayı locada izler Emel Korutürk. Akşam 20.00 sularında ise, tam yedi yıl gerçek bir first lady olarak ev sahibeliği yapacağı Köşk'e gelir ilk kez; Fahri S. Korutürk ile Camlı Köşk'te buluşurlar. Emel Korutürk, eşinin Cumhurbaşkanı oluşunun yarattığı duygu ve düşünceleri yıllar sonra şöyle ifade edecektir:
"Çok gurur verici olan bu görevin sorumluluk itibarıyla bir o kadar da meşakkatli olacağını biliyorduk. Fakat yaşayış tarzı olarak çok uzak olduğum bir olay değildi. Babam da çok itibarlı bir insandı. Atatürk kendisini aratır, çağırtırdı. Deniz motoru gönderirdi babamı aldırmak için, buraya ve Florya'ya. Bu nedenle öyle çok fazla bir heyecan duymadım ben kendi adıma"

Emel Korutürk'ün Çankaya'daki ilginç bir anısı da şöyle:
"Bir Amerikan Büyükelçisi itimatnamesini getirip verecek. O zaman Muhafız Alayı'nın askerleri hazırlanıyor böyle törenler için. Ben de odamdan, tül perdenin arkasından bakıyorum dışarıya. Artık geldiler, büyükelçi maiyetiyle geldi ve Fahri de hazırlığını yapıp çıktı. Amerikan Büyükelçisi, 'Perişan oldum' demiş. 'İtimatname gelmedi. Acaba vermiş gibi yapsam da yarın getirsem olur mu?'. Fahri, 'Hayır, böyle bir şey kabul edemem' dedi. Tekmil o askerler, hepsi, kendi de geri döndü. Devlet protokolünün gereğine son derece bağlı ve Türk'ün gururunu çok üstün tutan bir insandı" 

Moda'da anıldı

6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk, Ankara'daki Devlet Mezarlığı'na gömülen ilk Cumhurbaşkanı. Her yıl 12 Ekim'de Devlet Töreni ile anılıyor. Emel Korutürk ve öteki aile bireyleri de bu yıla kadar daima anma töreninde yerini alıyordu. Ancak, bu yıl ilk kez, 6. Cumhurbaşkanı'mız için Moda'daki evinin hemen yakınındaki büstünün önünde de tören düzenlenmesi söz konusu olunca, durumda tatlı bir değişiklik oldu. Başkent'teki törene Osman Korutürk ile eşi katıldı. Emel Korutürk ve kızı Ayşe Arzık ise Moda'daki törende yer aldı. Bu tören, benim de önerimle ve KASDAV tarafından düzenlendi. Öneriyi, Kadıköy Belediye ve Vakıf Başkanı Selami Öztürk ile Vakıf Başkan Yardımcısı İnal Aydınoğlu içten bir sevinçle karşıladılar. Ancak, Emel Korutürk, her zamanki gibi sonsuz mütevazılığıyla; "Evladım, gerek yok. Zaten Ankara'da tören yapılıyor" dese de ona şu karşılığı verdiğimi anımsıyorum: "Efendim, bu da bizim, Modalılar'ın ve Kadıköylüler'in vefa duygusu."

Bu sözler direncini kırdı. O da, Moda'daki törene katılarak vefa duygusuna yanıt verdi. 

Katılan ve sonradan töreni başkalarından dinleyen ya da medyadan öğrenen herkesin çok beğendiği Moda'daki anma töreni Emel Korutürk'ün de çok hoşuna gitti. Bunu birçok kez bana ifade etti ve töreni düzenleyen ve katılanlara defalarca teşekkür etti. Törenden önce ve sonra başta öğrenciler olmak üzere herkes elini öptü bu güzel insanın. Tören alanına kendisi için getirilen sandalyeye ise ileri yaşına karşın oturmadı. Baştan sona herkes gibi ayakta durdu. Töreni izleyen gazetecilerin sorularına sade ve içten bir yanıt verdi:
"Bu ilgi için çok teşekkür ederim. Çok duygulandım"

Bu arada, her yıl 12 Ekim'de Modalılar'ın, KASDAV'ın öncülüğünde bütün Kadıköylülerin Moda'daki büstünün önünde Fahri S. Korutürk'ü anacağını, bu törenin gelenekselleşeceğini de anımsatayım. Bu röportaj için son kez Şeker Bayramı'nda görüştüm Emel Korutürk'le. Kızı Ayşe Arzık, küçük oğlum Arca Deniz ve evin sevimli ama mesafeyi seven kedisi Cano'yla birlikte keyifli bir sohbeti daha noktalayıp bu güzel insanın elini öperken Fahri S. Korutürk'ü de düşünmeden edemedim. Kimbilir ne anılar saklıydı bu evde? Duvarlarında çağdaş Türk resamlarının resimleri, sanat kokan bir atmosfer.. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Moskova Büyükelçiliği, senatörlük ve Cumhurbaşkanlığı; bu dönemlerin hepsini de paylaşan Korutürk çifti. Atatürk'ün verdiği soyadını taşıyan iki güzel insan. Ne mutlu ki Moda'ya ve Kadıköy'e aitler, Türkiye'ye olduğu kadar..

Emel Korutürk'e; Türkiye'ye gösterişsiz, mütevazı ama görkemli bir first lady imajı çizen ölçüsüz zerafetteki Çankaya'nın bir dönemindeki ev sahibesine sonsuz teşekkürler.. Sağlıklı, esenlik içinde nice mutlu yaşam sayfaları yakınlarıyla birlikte...



HAKKINDA YAZILANLAR

Devrimci kadınları Köşk’te ağırlamıştı
Milliyet 14 Mart 2013

Cumhurbaşkanı’nın eşiydi. 1978’in hararetli siyasi ortamında Devrimci Kadın Dernekleri Federasyonu üyelerini Çankaya Köşkü’nde kabul etmiş ve talepleri için destek sözü vermişti

Gazeteci-Yazar Ayça Atikoğlu, Çankaya’nın hanımefendilerini kaleme aldığı İnkılap Yayınları tarafından basılan “Cumhurbaşkanı Eşleri” adlı kitabında 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi Emel Korutürk’ü şöyle anlatmıştı:
“Ailesinin dördüncü çocuğu Emel Cimcoz, akademi eğitimi almıştır ve resim yapmaktadır. 1915 doğumlu olan Emel Hanım, o zamanlar sadece on beş evin bulunduğu Moda’da geçirir çocukluğunu. 1936’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirir. Araştırmacı Gökhan Önce de kitabında, Emel Cimcoz’u şöyle anlatır: ‘Hanımefendi yapısı icabı ve aileden tevarüs ettiği tevazu içinde alayişi sevmeyen hali ve tavrıyla beni çok etkilemiştir. Lise eğitimini İsviçre’de yaptı ve Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümüne girdi. İbrahim Çallı atölyesinde resim çalışmalarına başladı ve diğer ünlü hocalardan eğitim aldı. Akademi’de Avni Arbaş, Turgut Atalay, Selim Turgan gibi arkadaşları vardı.’

Emel Cimcoz, 1944 yılında deniz subayı Fahri Korutürk ile evlenir. Donanma Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Korutürk, 1960’dan sonra Moskova’ya büyükelçi olarak atanır. Dürüstlüğü ile ünlü Korutürk Rusya’daki dinleme sisteminden, baskı ve kontrol atmosferinden çok rahatsız olur. Bu durum sağlığını etkiler. Zaten emeklilik vakti gelmiştir. İstanbul’a dönüp emekliliğin keyfini çıkarmaya başlayan çifti hiç beklemedikleri bir anda, bir akşamüstü İhsan Sabri Çağlayangil arar ve ‘Fahri Bey, smokininizi alın ve yarın Ankara’ya gelin’ der. Fahri Bey Ankara’ya gider ama tavrı bellidir: ‘Ben ancak üç parti mutabık ise bu görevi kabul ederim’ der ve 6 Nisan 1973’te 6. Cumhurbaşkanı seçilir.

Korutürk çiftinin üç çocukları olur. İlk çocukları Osman Korutürk, ortanca oğlu Salah ve ailenin üçüncü çocuğu Ayşe. Emel Hanım, eşinin, kendisinin ilkeli yaşamlarını, çocuklarının Çankaya’daki siyasi yaşamda adeta görünmez oluşlarını ise şöyle ifade ediyor:
‘Geçen akşam bir televizyon kanalında Semra Özal ile söyleşi yapılıyor. Semra Hanım ‘Bizden öncekilerin çocukları yoktu, bizimkiler ondan bu kadar dikkat çektiler’ diyor, gazeteci de ona, Atatürk hariç ki o en büyüktür, Cumhurbaşkanlığı ile sınırlanamaz, tüm cumhurbaşkanlarının çocuklu olduğunu söyleyemiyor. Benim üç çocuğum olduğu hala bilinmez. Hiçbir zaman onları protokole sokmadık. Çankaya’da sanatçıların da davet edildiği çok büyük bir yılbaşı resepsiyonu verdik, o davette bile çocuklarım yoktular. Çocuklarla devlet işini titizlikle ayırdık. Çankaya’da 7-8 araba olmasına rağmen oğlum üniversiteye araba ile gitmek isteyince biz ona araba aldık.”

‘Nazmiye Hanım zekidir’

Çankaya serüveninde Emel Hanım’ı en çok etkileyen yerli şahsiyet ise Nazmiye Demirel olmuş:
“Nazmiye Hanım’ı çok zeki ve esprili bulurum. Jivkov gelmişti bir resmi ziyaret için. Kızı refakat ediyordu. Uzun boylu, soğuk, mesafeli bir tipti kız ve yabancı dil bilmiyordu. Dolayısıyla yemekte sohbet etme imkânı olmadı. Yemek bitti, bir ara baktım Nazmiye Hanım ile Jivkov’un kızı bir köşede gülüşüyorlar, merak ettim ve ‘Hanımefendi nece anlaştınız?’ diye sordum, ‘Gözce’ dedi.
Bayan İnönü’nün de son derece zeki olduğunu düşünürdüm. Babam anlatmıştı. (Bu anıyı İnönüler bilmiyor!). İnönüler resmi ziyaret için Bosna’ya gitmişler. Büyük de bir resim sergisi açacaklar. Mevhibe Hanım pembe şapkası ve giysileriyle çok şıkmış. Devlet protokolü gereği üstü açık bir arabada ilerliyorlarmış, tam Bosna’ya girerlerken Mevhibe Hanım şapkasını çıkarıp eşarp bağlamış ve ‘Burada Müslümanlar çoğunlukta, böylesi daha uygun’ demiş.”

Devrimci kadınlar

“Emel Hanım 1978’deki hareketli ortam içinde, sosyal olaylara da ilgisiz değildi: Kadınların sosyal hakları için kendisiyle görüşme talebinde bulunan Devrimci Kadın Dernekleri Federasyonu yönetim kurulunun görüşme talebini kabul etmiş ve yönetim kurulu üyelerinden Nadire Mater, Ayşegül Devecioğlu ve Nihal Uygur’u Köşk’te ağırlayarak kadınların taleplerini gerçekleştirmek için elinden geleni yapacağı konusunda söz vermişti.”

‘Ressamım’ demezdi

“Emel Hanım, sanata olan saygısı yüzünden, sayısız tablo yapmış olmasına rağmen kendisi için ‘ressam’ sıfatını kullanmadığı gibi, kullanılmasına da izin vermiyor. O kadar ki, bir gün Cumhuriyet gazetesinde saygın bir köşe yazarının sütunlarında kendisini ‘ressam’ olarak tanımlanmasına çok üzülüyor ve düzeltme yapılmasını rica ediyor.
Emel Hanım, yaptığı resimlerin çoğunu akrabalarına ve dostlarına hediye etmiş. Ancak bunlardan biri hala salonunun en kıymetlisi olarak duruyor. Babası Salah Cimcoz’u evlerinin balkonunda resimlediğ bir tablo bu... Çankaya’dan İstanbul’a dönerken de en çok tuval ve fırçalarına tekrar kavuşabileceği için sevinmiş. Moda’ya yerleşir yerleşmez resim yapmaya bıraktığı yerden devam etmiş.” Emel Hanım’ın kişiliğindeki bir başka sürpriz de, kuralları önemsemesine rağmen, kural dışı kişiliklere bayılması: “Hiç çılgın değilim ama çılgınlara bayılırım; Semiha Berksoy’u çok takdir ederim efemdim’ diyor. Yemek odasındaki başköşeyi de ona ayarmış. Berksoy’a bayılıyor ama Nazım’ın da bayıldığından emin değil. Berksoy’un, ortak bir dostları aracılığı ile Moskova’ya Nazım’a hediye yolladığını, ama Nazım’ın tepki gösterip, hediyeyi bir kenara attığını bizzat duymuş... Hanımefendinin ruhani kentleri de doğal olarak sanat ile iç içe olanlar. “Krakow’a bayalırım, Hitler bile hayranlıktan oraya dokunmamıştır’ diyor. Krakow’dan sonra en sevdiği şehir Moskova. Oradaki müzelere, sergilere doyamamış... Moskova’daki büyükelçilik rezidansını da çok sevmiş; Çarklık döneminde bir şeker tüccarının sevgilisi için yaptırdığı ev gerçekten çok güzel. Bence hanımefendi aşktan dem vurmaya bayılıyor ama bu konuyu kısa geçiriyoruz. Peki, Emel Hanım İstanbul’da ne yapıyor, nasıl yaşıyor?
“Genelde yabancı basını izliyorum, onun dışındaki en büyük ilgim futbol. Biz ailecek Fenerbahçeliyiz. Gol olursa hemen Naim Talu’nun eşi ile birbirimizi ararız” diyor. Bir kahve içimi gidip 5 saat kaldığım evden, muaşeret sınırlarını zorlamamak için isteksiz de olsa ayrılıyorum. Giderken hafifçe eğiliyor ve “Sakın gazeteciyim demeyin, sanat yazarıyım deyin!” diye adeta fısıldıyor.

Emel Korutürk’ten sessiz veda

Emel Korutürk, önceki gün İstanbul’da vefat etti. Mesane tümörü rahatsızlığından dolayı zor günler geçiren 98 yaşındaki Korutürk, bir süredir evde tedavi görüyordu. Rahatsızlığı arttığı için 3 gün önce Kadıköy’deki özel bir hastaneye kaldırılan Korutürk, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Eşi Fahri Korutürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmasının ardından 1973-1980 yılları arasında “Firs Lady” olan Korutürk’ün cenazesi, bugün Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek.

Resim Heykel Müzesi’nin kurucularındandı

Çankaya Köşkü’nde ilk kez sanatçılara resepsiyon verilmesini sağlayan Emel Korutürk’ün sanat çalışmaları lise öğrenimi için gittiği İsviçre, Lozan’da başladı. 18 yaşındayken, 1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yıl nedeniyle Ankara’da düzenlenen sergiye katılan Korutürk’ün çalışması Atatürk’ün de dikkatini çekti. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne başladı. Akademiyi 1936’da bitirdi ve eşi Fahri Korutürk ile beraber Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin kurulmasını sağladı. Fikret Mualla’nın 34 eserini müzeye kazandırdı. Özel sanat galerilerinin açılmasını da teşvik etti. Sanatçının “Gazi’ye Şükran” adlı tablosu halen Ankara Resim Heykel Müzesi’nde sergileniyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Emel Korutürk’ün Türkiye’nin yetiştirdiği önemli ressamlardan biri olduğuna dikkat çekerek, “Emel Korutürk hiç kuşkusuz Türkiye’de sanatın gelişimi ve korunması adına fevkalade önemli katkılarda bulunmuş kıymetli bir sanat insanıydı” diye konuştu.
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ


Seçkin değil, halkçı ve özgürlükçüydü
AYÇA ATİKOĞLU

Kucağımda mimozalarım Moda burnundaki evin kapısını çalarken önyargılarla kuşatılmış beynimin çelmeleri ayağıma dolanıyordu... Beni bekleyen ‘Batılı kibir’e karşı ben de sınıfsız tavrımı kuşanmıştım ki tüm bunlara hiç gerek kalmayacağını, Emel Hanım’ın sanılanın aksine seçkinci değil, son derece halkçı, eşitlikçi ve özgürlükçü olduğunu anlayacaktım...

Cumhurbaşkanı eşleri içinde, kamuoyu nezdinde de cumhurbaşkanı aileleri nezdinde de, Emel Korutürk’ün yeri hep ayrı oldu. Seçkin bir aileden gelmesi, İstanbul zarafetinin son temsilcilerinden biri olması, eğitimi, ressamlığı; hakkında tek bir spekülasyon olmayışı ile yerleşmiş bir kanıydı bu...
Kapıyı siyah-beyaz Türk filmlerindeki gibi beyaz önlüklü bir hizmetkâr açmıştı. Emel Korutürk, salonda bekliyordu. Denize nazır aile apartmanındaki ev, iki dairenin birleşmesinden oluşmuş ve ‘Parisien’ bir zarafetle döşenmişti. Aile yadigârı kıymetli parçalar, marküteri konsollar, oymalı çalışma masası, zengin bir kütüphane; Fikret Mualla, Bedri Rahmi, İbrahim Çallı, Ali Rıza Biz, Şeker Ahmet Paşa imzalı tablolar, IV. Loui’nin kızı Parma Prensesi’nin mücevhercisinin yaptığı altın varaklı bir çift şamdan, ferah, iç açıcı renklerdeki kanepelerin arasına serpiştirilmişti...

Çılgınlık özlemi

Emel Hanım da tıpkı evi gibi sanat, görkem, zarafet ve tarihin, günümüz rahatlığı ile dengelenmesinin bir simgesiydi sanki. Sohbeti doyumsuzdu, açıktı, sansürsüzdü; Nâzım Hikmet’in aşklarından da dem vuruyordu, hükümetin tavrından da, Fenerbahçe’nin gollerinden de... Moda’daki köşkü bırakıp bir deniz subayının eşi olarak sade bir yaşama geçmeyi ne kadar doğal yaşamışsa, cumhurbaşkanı eşi olmayı da o kadar doğal karşılamıştı. Protokol onun yaşamının parçası olmuştu ama içinde bir özlem hep kalmıştı: Hiç çılgınlık yapamamış olmak, ‘Semiha Berksoy’a hep bayılmışımdır’ demesi bu yüzdendi, Uğur Çakıcı öldürüldüğünde alt komşusuna, ‘Çok üzüldüm mert bir kadındı demesi’ de...

Şimdilerde samimiyetle ikame edilmeye çalışılan kibarlık ise Emel Hanım için ‘hayati’ idi. O kadar ki, 1960’lı yıllarda Moskova sefiresiyken, bir Türk gazeteci hanımın ‘Memnum oldum’ demesini hâlâ unutamıyordu ve ‘Efendim böyle kabalık olur mu?’ diye soruyordu (Bir sefire ile tanışıyorsanız siz memnun olamazsınız, dilerse o olur.)

Fikret Mualla’nın mezarını yaptırdı

İstanbul’un köklü ailelerinden Cimcozların kızı olan Emel Cimcoz’un gençliği kültür, politika ve sanat ortamı içinde geçer. Emel Hanım’ın babası Salah Cimcoz yaşamı boyunca sanat ve sanatçının yanında olmuştur. Salah Cimcoz’un Fikret Mualla ile tanışması da ilginç bir rastlantı sonucu olur. Cimcoz bir gün arkadaşları ile birlikte Koço’da oturmaktadır. Orada bulunan Fikret Mualla, içki mezesi olan leblebiyi şaka olsun diye Cimcoz ve arkadaşlarının masasına atar; tanışmaları böyle olur. Bir süre sonra Moda’daki köşkünde Mualla’ya bir atölye tahsis eder. Maddi olarak rahat etmesi için de ona hamilik yapmaya ve geniş çevresini kullanmaya başlar. Ne var ki ressam, Fikret Mualla’lığını yapar ve CHP’nin sipariş ettiği devlet büyüklerinin toplu halde resmedildiği büyük panodaki portreleri jiletle keser, gözlerini oyar ve küfreder.

Fikret Mualla bu olaydan bir süre sonra da Paris’e gider.

Mualla, Paris’e gittikten sonra da Cimcozlarla ilişkisini kesmez, Emel Hanım’a uzun mektuplar yazar, Madam Agnes’in evindeki yaşamını anlatır. Emel Hanım da ünlü ressamımızı desteklemeyi sürdürür. Karacaahmet’teki mezarını yaptırmayı da yine o üstlenir.

Lacivert hırkası, incileri, sabah makyajı, Eve sigarasını tüttürüşü ile hiç unutmayacağım Emel Hanım’la birlikte İstanbul silueti biraz daha silikleşti sanki...



HABER

Emel Korutürk vefat etti
Milliyet 14 Mart 2013

Emel Korutürk, önceki gün İstanbul’da vefat etti. Mesane tümörü rahatsızlığından dolayı zor günler geçiren 98 yaşındaki Korutürk, bir süredir evde tedavi görüyordu. Rahatsızlığı arttığı için 3 gün önce Kadıköy’deki özel bir hastaneye kaldırılan Korutürk, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Eşi Fahri Korutürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmasının ardından 1973-1980 yılları arasında “Firs Lady” olan Korutürk’ün cenazesi, bugün Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek.