Cenab Ozankan
gazeteci, yazar , şair
1924 yılında Diyarbakır’da doğdu. Eğitim hayatına Trabzon’da İskenderpaşa İlkokulu’nda başlayan Ozankan, İzmir İnönü Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Vatani görevini Van’da yedek subay olarak tamamladıktan sonra Ticaret Bakanlığı Teşkilatı’nda çalışmaya başladı. 1950’de Cumhuriyet gazetesinde yazı hayatına başladı. 1957'de Cumhuriyet gazetesinden ayrılarak, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Radyosu’nda raportör olarak göreve başlayan Ozankan, 1960’ta radyonun söz ve temsil yayınları şefliğine atandı. 1962’de İzmir Radyosu Müdürlüğü’ne atandı ancak üç yıl sonra İstanbul Radyosu’ndaki görevine geri döndü. Bir süre TRT Genel Müdürlüğü Program Etüd ve Planlama Dairesi'nde uzman olarak görev yaptıktan sonra yeniden İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladı (Işık 2006: 635).
Cenap Ozankan, yazı hayatına 1950'de Cumhuriyet gazetesinde başladı. Kaleme aldığı ilk şiiri Atatürk hakkındaydı ve Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Hemen hepsi Atatürk ve Atatürkçülük üzerine olan makalelerini 1950’den itibaren Cumhuriyet, Tercüman, Dünya ve Son Havadis gazetelerinde yayımladı (Işık 2013: 478). Gazetede çıkan birçok edebî ve tarihî incelemesinden başka "Bizim Cennetimiz" isimli bir senaryo ile "Bir Dram Böyle Bitti" isimli bir de radyofonik oyun yazdı (Beysanoğlu 1978: 326). Türk folkloru, halk oyunları ve halk şiirleri üzerine çalışmalar yaptı (TBEA 2001: 635). Ozankan daha çok Atatürk hakkında yaptığı çalışmalar ile tanındı.
13 Ekim 2005 tarihinde vefat etti. Ozankan'ın cenazesi, 15 Ekim 2005 tarihinde Şişli Camii'nde kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Kaynakça
“Ozankan, Cenap” (2001). Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi II. İstanbul: YKY. s. 634.
“Ozankan, Cenap” (1977). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler/İsimler/Eserler/Terimler. İstanbul: Dergah Yayınları. 164.
Beysanoğlu, Şevket (1978). “Cenap Ozankan”. Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları. Ankara: İş Matbaacılık ve Ticaret. s. 326-327.
Işık, İhsan (2006). “Ozankan, Cenap”. Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi. Ankara: Elvan Yayınları. s. 2740.
Işık, İhsan (2013). “Ozankan, Cenap”. Diyarbakır Ansiklopedisi. Ankara: Elvan Yayınları. s. 478.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ASLI SOYSAL EŞİTTİ
https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ozankan-cenap
AİLE:
Sait Nazif’in oğlu, şair ve yazar Süleyman Nazif’in torunudur.
Cenab Ozankan’ın Şiirleri
ÇADIRDAN GELEN IŞIK
Bir dere önüne kurulmuş
Başkumandan Paşa’mın çadırı
Büyük taarruzun arifesinde.
Gece perde çekmiş her yöne
Bırakmaz dağı, taşı görmeğe
Doyunca.
Paşam’ın çadırında bir ışık; hafifçe
Paşam’ın çadırında bir umut,
Paşamda bir kutsal düşünce...
Zafer yakın, şehadet bol,
Gazilik çok
İsteyince...
Bir gizli elden dökülür şehadet,
Paşam’ın adı dökülür
Besmelelerin ardı sıra
Sessiz türküler dolanır dillerde.
Asker hazır
Bir uzun yolculuğa
Gayri bir güzel düş, sıla...
Ne kıymeti var, hemşerim!
Cennet yolu açılacak
Şafakla...
KOCATEPE
“Yalnız yıldızlar biliyordu
Sırrımızı,
Gece katılmak istiyordu
Zaferimize,
Olanca karanlığiyle
Dolmuştu gözlerimize.
Bayıra tırmanıyorduk:
Önde neferler
Elinde fener,
Sonra bir büyük asker
Ve ardında bizler...
Taşlarda kayıyorduk,
Ayak ucumuzda
Kayboluyordu ışık.
Zaferin bir ucu seher,
Bir ucu gruptu,
Yükseliyordu Kocatepe’ye
“Mustafa Kemal” adlı ordu.
ORDULARA BEDEL
“26 Ağustos şafağı...
Başladı toplarımız
Ateş püskürmeğe erkekçe,
Kabus gibi düşmana çöktük
Altıyı çeyrek geçe...
Biz orada
Bir bölüktük ama
Çok vardı döşeğe yatarcasına
Toprağa uzanmamıza...
Yüzbaşı Agah
36 ncı Alayın 6 ncı Bölük kumandanı...
Babaydı, anaydı, herşeydi.
“Yılmayın evlatlar
Ardımızda taburlar
Fırka fırka kardeş var” dedi...
Üç takımla ilerledik
Doğrusunu sorarsan
Üç manga bile değildik...
Agah koptu yerinden
Ve yıkıldı birden
Yıldırım yemiş çınar gibi...
Kurşun yağıyordu
Rahmet misali...
Yüzbaşının kanlı eli
Birden açılıverdi,
“İntikam intikam!
Bölüğe selam,
Bakmayın dağa taşa
Başımızda ordulara bedel
Mustafa Kemal Paşa...”
YİĞİDİ BIRAKMAYAN HAYAL
Bir gruptu ki, kandan ateşten
26 Ağustos’un ardından gelen;
Bir kutsal düşüncenin ağırlığını yüklü
Gazi Başkumandan iniyordu
Kocatepe’den yavaş yavaş
Alnında şafak aydınlığıyla
Bir resim gibi doldu gözlerime
Ve büyüdü, büyüdü
Taştı gövdesinden bir yiğidin.
Kendinde değildi gayri,
Geçti içinden bir dilek
Yaşamak ne, bir hiçti ölmek...
Ertesi günün öğlesinde
Yaralı, sağlam
İlerliyorduk ölümün eşiğinde,
Mermi geliyordu karşıdan,
Bir o kadar da bizden.
Bayırlar sarsıldığı vakit
“Allah! Allah!”sesimizden
Yanımda belirdi o kahraman
Gördüm bir anda yıktığını üç kişiyi
Lakin düşünce bir obüs
Uçtu yanımdan ta öteye
Bir eli düşmanın boğazında
Öbürü süngü kabzasında...
Garip! Gözlerindeki manzara aynı:
Gazi Başkumandan tepeden indi,
Büyüdü büyüdü,
Adım adım
Ve taştı bedeninden yiğidin,
Söyledi künyesini
Yazık, iyice duyamadım...”
BELENTEPE ŞENLİKLERİ
“Öyle bir koşuştu ki; ölmezliğe
Kaynar havaydı göğüslere dolan
Alevlerdi; keskin acı ve bıçkın,
23 üncü Fırka hücumdaydı.
Zafer yeriydi
Bir nefeslik yakın...
Topçu ateşiyle dalların yandığı an,
Yükselen birşeydi büyük,
Göklere yükselen duman duman...
Kutsal duygularla
Doluydu benlikleri,
Cansız gövdelerin,
Yamaçlara bırakıldığı an
Belentepe’den genişliyordu,
Bayram şenlikleri...
Varan çoktu tepenin ardına
Toprakta kalanlar ise sıra sıra
Hasan, Ali, Ramazan’dı
Kömürden birer hatıra...”
TINAZTEPE’DE SOLUK
“26 Ağustos günü
Çığ gibiydi 57 nci Alay
Yayılıyordu ovalarca uğultu,
Parlıyordu çubuk çubuk alevler
Süngü uçlarında,
Cümbüşü sürüyordu ölümün,
Kabza eriyordu yiğit avuçlarında.
Yayılıyordu tekrar tekrar
Ovalar dolusu Allah adı,
Devşiriyrduk zaferin ilk meyvelerini.
Tınaztepe yaklaşıyordu bize;
Etekten doruga kadar kırmızı
Gördük kendimizi yamaçlarında canlı
Bir derin solukla saldırmak için
Kestik usulca hızımızı...”
ÇİĞİLTEPE
“İnatla dayandı düşman
Yerden bitercesine çoğala çoğala,
Mermiyle vur,
Dipçikle vur,
Tükenmez gavur oğlu gavur
N’edersin tez alamadık Çiğiltepe’yi,
Şehit verdik
Yiğit Reşat Beyi,
Tövbe ettik yaşamaya...
Daha gidecek can varmış helalinden,
Kader bu ya...
Gün ışığında karardı benzimiz
Vıcık vıcık gömleğimiz
Kan akar her damardan.
Sonunda
Söktük hepsini topraktan
Yalın ellerimizle,
Gözyaşımızda parladı Çiğiltepe,
Bir nur...
İnanmıştık, şehitler ile
Mustafa Kemal Paşa
Bizi korur...”
MEÇHUL ASKER
“Çakıl Tepe’ye
Bir “hey!”lik ötedeydik...
Mermiler geçiyordu
Burnumuzun dibinden vızır vızır.
Bir alaydık hücuma hazır...
Belaydı düşman topçuları başımıza bela.
Lakin bir de bizi sorsana:
Bir anda fışkırdık yerden,
Olanca hıncımızla.
Düştük ardlarına
Kanlı vücutlarımızla.
Yağıyorduk üzerlerine,
Her birimiz birer gülle,
Uçuyorduk düşmana kuş hafifliğiyle...
Tükendi mermilerimiz
Ölümü yanımızda bulduk
Dipçiklerle boğuştuk.
Helalleştik.
Öldük,
Karakayalar’da abideleştik...”
YENİ CİHANIN EŞİĞİNDE
“Cılız bir lamba ışığında doğar memleket,
Mustafa Kemal Paşa’mın şavkı gezer harita üzerinde.
Başkumandanlık savaşı ha başladı ha başlar,
Afyon ve Dumlupınar tepelerinde.
Yiğitler
Dağ dağ;
Zafer kolay candan vazgeçince.
Şehadet yaşamaktan büyük,
İnanç dolu gövdelerde,
Bir yeni cihan herkese kaderince...”
KADERDE ÖLÜMSÜZLÜK VARMIŞ
“11 inci Fırka...
126 ncı Alayın
6 ncı Bölüğünden bir manga,
Nasıl da atılıyordu batıya
Havayı bir solukta tüketircesine...
Düşman makinelisi yağıyordu
Ölüm yakınmış, uzakmış,
Bakan yoktu incesine,
Toprak adım adım uzuyordu...
Bir hamle daha yapınca bizim manga,
Yağdı yeniden zehir sağanak
Yapıştı Mehmetçikler,
Zevkini yitirdi yaşamak.
Baktı Gazi Başkumandan;
Bir manga yatmış yere,
Avını bekler gibi pusuda...
Dedi: İlerlesin bu manga!”
Lakin bir el topraktan uzamış;
Koskoca,
Yapışmış mangaya sıkıca...
Yiğitler ki emelleri dağılmış,
Güzel uyanıklığın acı düşlerinden
Dirildiler Gazinin gözlerinde yeniden,
Deyince “Meçhul asker yeri burası!”
Kımıldadı birşeyler taştan, ışıdı Adatepe-Çal arası,
Baaşladı manga yaşamaya
Canlı cansız bir katar
Aktı gitti batıya batıya...
ÖLÜM BEDENLERİNDE ERİDİ
“Düşman çember içindeydi,
Yolladı Fevzi Paşa’yı
11 nci Orduya
Gazi Başkumandan,
Ve birden belirdi,
Kemalettin Sami Paşa’nın yanında,
Girdi ateş hattına pervasızca
Gözleri çakmak çakmak
Alevler içinde Çal köyüne bakarak...
Dedi: “Zafer doğmalı, güneş batmadan.”
11 inci Fırka kahramanları saldırdı
Düşman yönüne,
Hem ıslak hem sıcak
Bir allıktı tenleri sıvayan
Ve ahretin eşiği uzadıkça uzadı
Canların göğüslerden koptuğu an.
Ardından erişti,
Gazi Paşa’nın bir emri daha
Göklerden iner gibi:
“Piyade ileri, topçular ileri!”
Kim bakarda mevziye, rütbeye gayri,
Sürdü atını
Avcı hattına Derviş Bey,
Tepeler yürüdü sanki hey.
Elsiz, ayaksız...
Mehmetler kurşundan külçe
Ölüm ne ki?
Bedenlerinde eridikçe...”
SON HÜCUM
“Bitişi geldiği vakit
İzmir’e çıkış macerasının,
Mustafa Kemal Paşa’m
Süzüldü ateş içine
Sanki gerçek değil efsane...
Toprak kaynıyordu için için
Yiğitler bir masal aleminde
Süngülüyor, dipçikliyordu
İçinde bir engin hıncın ve sevincin
Kimi tek atılışla
Aşıyordu tel örgüsünü,
Varıyordu kafir siperlerine
Kaya gibi çökercesine,
Berikinin kaplıyordu kan göğsünü,
Benzi sarı, kara, mor
Yaşamak kolay,
Ölmek zor,
Şehadet nazlıydı bazı kere
Ve hepsi atılıyordu zafere,
Barut burunlarında
Burcu burcu
Evvel Allah Ada Tepe’de
Bu hücum sonuncu...”
CANIMIZ UCUZ DEĞİLDİ
“Şafak şafak yandı gök
Bir kızılca kıyamet bitti
Kızıltaş yamaçlarıda,
Şehadetin sevinci eridi
Yaşamanın tadında...
Yeryüzü görmedi böyle bir savaşı
Makineliye karşı et
Topa karşı kemik saldırışı...
“Şahitti Belen Tepe, Tınaz Tepe,
Hele Zafer Tepe
Harman gibi savruluşumuza.
Ovalar can pazarına döndü
Düzlükte yitirdik kendimizi
Alın terimiz aktı kanımıza,
Düşman bedeninde bıraktık
Kırık süngülerimizi
Unuttuk gitti künyemizi...
Bir işti ki;
Büyük, kutsal,
Vurmuş başımıza
Doruklardan bir sarı ışık,
Mustafa Kemal Paşa yürüyordu;
Şehid, gazi karışık...”
ESERLERİ:
Kuvvay-i Milliye Kahramanları
Cenab Ozankan
Kırk Halk Şairi (Hayatları ve Eserleri)
[Hazırlayan: Cenab Ozankan],
1960, 195 s., 5 TL, İnkilap Kitabevi.
Türk Milli Oyunları
Cenab Ozankan, Kemal Savcı
İçindekiler: Ağrı, Balıkesir,Bursa,Çorum,Diyarbakır,Ege Bölgesi,Elazığ,Erzurum, Gaziantep, Hatay,Kars, Kastamonu, Konya, Malatya, Rize, Seyhan Bölge ...