•1975 yılında Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Kemalpaşa Beldesi’nin Köprücü Köyü’nde dünyaya gözlerini açar. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Köprücü Köyü’nde okuduktan sonra babasının iş değişikliği nedeniyle Rize’ye yerleşir. Ortaokul ve liseyi Rize’nin Ardeşen ilçesinde bitirir.
•Müzisyen bir ailede yaşama merhaba dediğinden müzikle çok erken tanışır. Müzisyen babası, Sedat CİVELEK ve müzisyen iki amcası; Eyüp CİVELEK ile Talat CİVELEK’in orkestralarında çok küçük yaşlarda kendine yer bulur.
•Zaman zaman ise babaannesi Pembe CİVELEK’ten dinlediği ağıtlara gizliden gizliye, bağlamayla eşlik ederken bulur kendini.
•Daha 10 yaşına gelmeden beş çeşit müzik enstrümanıyla tanışır ama en çok orga ilgi duyar, üstelik boyu orga yetişemezken daha…
•Org eşliğinde ilk söylediği şarkı ise “Sevda sevda unut onu dinsin gönlünde fırtına” adlı şarkı olur.
•12 yaşından itibaren okul gösterileri, festival, düğün, özel yemek, küçük çaplı konserler, yerel tv programları, restoran, gazino…vs. gibi organizasyonlarda hem solist, hem de klavye(org) çalarak yer aldığı gibi, müzikten ufak ufak para kazanmaya da başlar. Artık hayatında gündüz okul gece ise müzik vardır.
•1993 yılında babasının iş değişikliği nedeni ile Ankara’ya yerleşir ve değişik mekânlarda sahne alarak müzikle olan bağını, profesyonel adımlarla yaşama dönüştürür. Ankara yaşam; yaşamsa müziktir artık.
•Öyle ki Ankara’da uzun süre sahne aldığı mekânda müzikteki profesyonelliği ve icrası TRT yöneticilerinin dikkatini çekecek nitelik taşır. Bu dikkat ve beğeni üzerine TRT’ye davet edilir bu davet sonrasında ise; 2003 yılı boyunca TRT 1’de sabah kuşağında saat 10’da yayınlanan ve İkbal Gürpınar’ın sunduğu “Nane Limon Kabuğu” adlı programın müzisyeni olarak, hem dönemin popüler şarkılarını okuyarak hem de gelen sanatçı konuklara klavye çalarak yer alır.
•2003’ün yazında vatani görevini ifa etmeye karar verir. Askere gitmeden önce, köyü Köprücü’yü ve oradaki aile büyüklerini, akrabalarını, eşini, dostunu görmek ister.
•Müzikal geçmişini bilen yakın çevresi kuzenin “Ebral AYDIN'ın güzel bir bestesi var mutlaka dinle” diye salık verirler. İlk fırsatta Ebral AYDIN’dan bahsi geçen besteyi bağlama eşliğinde dinler.
•Ankara’ya dönmek üzere yola çıktığında; peşinde martı çığlıkları, gözlerinde Karadeniz’in yeşili, sağ yanında Karadeniz, dimağında ise dinlediği şarkının melodisi vardır.
•Ankara’ya varır varmaz klavyesinin başına oturup, tüm duygusal yoğunluğuyla dimağını meşgul eden besteyi çalmaya başlar. Melodi gittikçe daha çok hoşuna gider. Zaman kaybetmeden Ebral AYDIN’dan şarkının sözlerini alır. Böylece dillerden düşmeyen “Deniz Gözlüm” Atlan Civelek’in yorumu ve düzenlemesiyle, kendi olanaklarıyla kayda alınmış olur. O dem, şarkıyı kayıttaki maksadıysa Ebral AYDIN’a hediye etmektir, şarkıyı yazdırana sunulmak üzere.
•O, içinde “KARA”yı barındıran Ankara’nın kıyısına denizi; Karadenizi, Deniz Gözlüm ile getirerek Ankara’nın denize kavuşmasını sağlar ve yeniden AnKARA’dan denize, KARADENIZ’e açılır “Ankara’ya deniz getiren çocuk.”
•Askere gitmeden memleketteki büyüklerine, akrabalarına ve sevenlerine bir hatıra bırakmak ister. Bunun üzerine kendi imkânları ile bir demo cd hazırlar. Cd’nin içeriğinde Deniz Gözlüm dâhil olmak üzere derlediği türkülerden ve bestelerden oluşan 7-8 eser yer alır.
•Altan Civelek, askerliği için Manisa’ya Demo Cd’si ise Karadeniz’e doğru yol alır. Demo Cd’nin ilk durağı, Altan Civelek’in Rize/Pazar’daki müzisyen amcası Talat CİVELEK olur. Sonraki durağı ise Kemalpaşa’daki kuzeni…
•Takvimler tarihi 3 Ocak 2004’e erdiğinde Altan Civelek, Vatani görevini yapmak üzere Manisa’da acemi birliğine teslim olur.
•Askerden izine geldiğinde fark eder ki eşin dostun dinlemesi için gönderdiği Demo Cd’den çoğaltılmış cd’lerden yükselen sesi, “Altan Civelek’in albümü var mı” dedirterek, insanların müzik marketlere gidip sormalarına çoktan sebep olmuştur bile.
•Kastamonu Ilgaz Milli Park Kayak Tesisleri Orduevi’ne usta birliği için teslim olduktan sonra asker arkadaşlarının yardımıyla demo çalışmalarının yer aldığı web sitesini hazırlar ve ilk çarşı izninde de ilan eder.
•O, vatani görevini ifa ederken demolarını paylaştığı ilk web sitesinden yayılan sesi tüm dünya coğrafyalarındaki radyolarda, müzik listelerinde kendine yer bulur ve “duydun mu”, “dinledin mi” nidalarıyla da paylaşımdan paylaşıma ulaşır.
•Artık “Deniz Gözlüm”, “Karaduman” gibi şarkıları dillere pelesenk olmuştur bile. Sesi ise her duyan kulakta iz bırakan bir hoş seda.
•Altan Civelek “şafak, doğan gün” dediğinde, takvim 15 Mart 2006’yı gösterir ve O, vatani görevini ifa etmenin hazzıyla terhis olur.
•Doğduğu yerlere bahar erer, Karadeniz kar sularını kucaklar, çay ilk sürgünlerini verir. Yeşilin bin bir tonu ile sarılan doğa gölgesini bağrında çağlayan ırmaklara düşürür. Su yeşile boyanır, su yeşili gözleri gibi… Takvim ise 9 Ağustos 2007’yi 10 Ağustos 2007’ye erdirmek için geceyi indirir. O’nunsa memleketi Kemalpaşa’daki Dido Cafe Bar’da sesi yükselir; Ebral Aydın’ın yan flütü ve Tanju Topal’ın gitarı eşliğinde.
•11-12 Ağustos 2007 tarihinde ise Ardeşen Sırt Yayla Şenliği’nde İbrahim Sarı, Ceyhun Şişmanoğlu, Ece Saral, Davut ve Hakan adlı sanatçıların katıldığı etkinlikte yer alır.
•2007’nin Ağustos’u en sıcak günlerini sunarken, O’nun sesinin sıcaklığı da İstanbul’dan herkesi sarar. Karadeniz Sivil Toplum Kuruluşları Konfederasyonu (KASTOP) organizatörlüğünde, Karadeniz’in yöresel kültürünü her ilin kendine özgü müziğiyle, zengin mutfağından örnekleriyle ve çeşitli etkinliklerle tanıtarak kaynaşmayı sağlamak amacıyla her yıl düzenlenen ve 2007 de de 17 Ağustos- 2 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen “4. Karadeniz Haftası ve Şöleni” kapsamında 24 Ağustos 2007 tarihinde Kadıköy/İSTANBUL’da sahne alır.
•Güne ve geleceğe düşülen tarih 7 Kasım 2007 olduğunda ise, Başkent Tv’de Vira Cemal’in hazırlayıp sunduğu “Vira Vira” adlı programa katılarak bu programın ilk sanatçı konuğu olur.
•Kentte, başkentte yaşamasına rağmen ailesinden ve yöresinden aldığı müziksel ruhla, naif kalmayı başarabilen ve bu naifliğini koruyarak 14 yıldan beridir sahne aldığı Ankara’da, yıllarca bağrında yattığı toprağının özüyle özünü besleyen ve de gün yüzüne çıkmayı sabırla bekleyen bir kaynak suyu gibi; dingin, duru, sade.
•Soluduğu doğa ve yayla kültürünü yansıtan bestelerini, derlemelerini ve düzenlemelerini yorumuyla albümleştirebilmek ya da başka sanatçılar aracılığıyla müzikseverlere ulaştırabilmek amacını güder.
•Çocukken, ayrı düşen anne ve babasını birleştirebilmek için dedesinin ve babaannesinin “bir ağaçta öten GUGUK kuşunu kaçırmadan o ağacın bir parçasını koparabilirsen en büyük dileğin gerçekleşir” rivayetine uyan yüreği, birçok yüreği birleştiren ses olur Guguk(bülbül) Kuşu misali.
•Şarkılarını kendi penceresinden aktarmaya çabalayan Altan CİVELEK bu yüzdendir ki birçok yüreğin tutunduğu bir dal oluverir. Tıpkı büyük üstat Oktay Rıfat’ın da söylediği gibi “Anılar kuşlar gibidir/ Dal ister konacak …”