6 Ekim 1962 tarihinde Samsun'da doğdu. 1984 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu. 1987 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Sanatları Bölümünde yüksek lisansını tamamladı. Ayrıca 1989 yılında; ABD, Wisconsin eyaleti, Marquette Üniversitesinde Reklamcılık alanında bir yüksek lisans daha yaptı.
1992 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Sanatları Bölümü'nde doktorasını tamamladı. Daha sonra aynı üniversitede İletişim Profesörlüğüne atandı. 1992-2002 yılları arasında Açık Öğretim Fakültesi Dekan Yardımcılığı ve İletişim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü yaptı. 2003’te İletişim Bilimleri Fakültesi dekanı oldu. 2004 yılında Bahçeşehir Üniversitesine İletişim Fakültesi dekanı ve Reklamcılık bölüm başkanı oldu.
2000-2006 yılları arasında RTÜK Danışmanlığı, İçişleri Bakanlığı Trafik Dairesi Başkanlığı Danışmanlığı ve TİAK "rating" danışmanlığı yaptı. 2015 yılında Bahçeşehir Üniversitesinden emekli oldu.
2015 yılında, AABİR Yayıncılık adı altında "The Kitap", "The Roman" ve "The Çocuk" markaları ile yayıncılığa başladı.
ESERLERİ:
Atıf Hoca'nın Not Defteri Reklam Teorileri Demokrasiye Günaydın: Eskişehir, 1950 (tiyatro eseri)
HAKKINDA YAZILANLAR
Öldürmeyen yaralamayan detay avcısı UĞUR CEBECİ Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi
Yorumlarının tümünde depreme dayanıklı bir temel var. Üst katlardaki statik hesaplarının hepsi doğru. Bir solukta okunuyor, birkaç solukta hazmediliyor.
Ben onu hiç görmedim. Geleceğin gazetecileri, yazarları, çizerleri de belki birbirlerini hiç görmeyecekler.
Görmemek tanımamak değildir.
Birkaç satır arasına sıkışmış bir kelime, bir vurgu, bir bakış açısı, bir yelpaze, tanımak için yeterlidir.
Ali Atıf Bir'i okumaya başladığım günden beri kendime yakın hissettim. Var olan her şeye merakı var. Olmayanların da peşinde koşuyor. Detay avcısı olarak kalemi eline almış, öldürmüyor, yaralamıyor bir bilgi tepsisinde bize sunuyor.
Bu bin yılın ve de geçmiş bin yılların tüketimi ile ilgili her şeyden söz ediyor.
Tüketmek yemek-içmek-giymek değildir.
Tüketmek bazen soluk almaktır. Sahip olmadan, satın almadan da tüketilebilir. Bir satır arasında, bir cümlede tüketir, paylaşılabilirsiniz.
Ali Atıf Bir'le bütün köşebaşlarında buluşuyoruz. Yorumlarının tümünde depreme dayanıklı bir temel var. Üst katlardaki statik hesaplarının hepsi doğru. Bir solukta okunuyor, birkaç solukta hazmediliyor. Kalıcı cümleler arkasındaki bilgi birikimi'nin Hürriyet okurları için farklı ve gerekli olduğuna inanıyorum.
Görsek de göremeyiz.
Bir işi profesyonelce yapanların birinci meslek hastalıkları körlüktür. Kısa zamanda yakalanırsınız. Sıfır aydınlıkta bin mumluk ışıkları göremezsiniz. Odak noktanızda bir hastalık başlamıştır. Retinanız sonuna kadar yırtılmıştır. Dışarıdan bir kişi bir bakışta bütün ışıkları görür. Ali Atıf Bir de öyle. Sıfır aydınlıkta ya da tam karanlıkta farketmediğimiz güçlü ışıkları değil sadece titrek mumları da buluyor.
Çoğumuz korkarız.
Atıf Hoca'nın Not Defteri aslında bir cesaret örneği. Bizim nesil gazeteciler bir markadan söz ederken hálá korkarlar. Acaba laf olur mu, diye. Hastalık haline gelmiş kaygılar taşırlar. Oysa Atıf Hoca markaların hakkını, hukukunu veriyor. Yeri geldiğinde yeriyor. Mizah anlayışı, ciddiyeti ile bütünleşiyor.
Araştırmaları, sayısal değerleri, mukayeseli yüzdeleri cömertçe veriyor, sonuçları da cesaretle ilan ediyor. ‘‘Nokia'ya hayranım’’ bunlardan sadece biri. Diğer markaları dürtüyor ve satış başarısı için harekete davet ediyor. Not Defteri'ndeki bu cesareti bir başka, bir solukta okunan yazısında Garanti ve Osmanlı Bankası'nın birleşmesinde sunulan reklama taşıyor. Fazıl Say'lı, Sertap Erener'li Türk Marşlı, Mehter Takımlı reklama herkesin huzurunda şapka çıkarıyor. Kısa, öz, vurucu cümleleri ile bizi hayatın içinde, hayatımızı çevreleyen her şeyle ilgilenmeye davet ediyor. ‘‘Onun ismini andım, bundan fazla söz ettim’’ kaygısı taşımadan kalemini adil ve ölçülü kullanıyor.
Aklımızdan geçenler, onun not defterinde derinleşiyor, detaya koşuyor. Bugünün gazetelerinin hepsinde bir Ali Atıf Bir'e gerek olduğu, O'nun ortaya çıkışı ile ihtiyaç haline geliyor.
Hayatımızı saran reklam kuşaklarında, tüketimimizi yönlendiren güçlerin silahlarının önünde sıkı durabilmek için Hoca'nın Not Defteri'ni iyi okumak gerekiyor.
Markalar bir gerçektir. Hayatın apoletleridir. Ali Atıf Bir, bize bu sırmaların değerini anlatıyor. Doğruya yolculuğumuza ışık tutuyor...
Hoca'nın Not Defteri'ndeki dipnotlar, aslında tükettiğimiz hayatın gerçek manşetleridir...