Biyografi Ara!
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor
gazeteci
Ali Abdürrahman
gazeteci
DEĞERLENDİRME
“Birlik” Bir Parlak Tarihtir...
Suat ENGÜLLÜ
http://www.makturk.com
15 Ocak 2006
Makedonya Türkleri’nin tarihinde bazı değerler vardır ki bunlardan söz ederken, ağzımızdan ya da kalemimizden çıkan sözleri iyice tartmamız gerekir.
Bu değerlerden bahsederken, telâfisi imkânsız zararından mada bir işe yaramayacak olan ulu orta değerlendirmelerde bulunmak ise, Makedonya Türk toplumunun aydın geçinenlerine asla yakışmaz.
Geçen yılın Aralık ayının 23’ünde, yayın hayatına geçişinin 61. yıldönümü olan, defalarca susturulmak istenen ve en nihayet Yücel Davası neferlerine ait adının satılması yoluyla susturulan “Birlik” gazetesi, elbette ki Makedonya Türkleri’nin bu önemli değerlerinden biridir.
“Birlik” gazetesinin avukatlığını yapmaya soyunmanın benim harcım olmadığının pek âla bilinci içindeyim. Tıpkı “Birlik” gazetesinin, ne benim ne de başka birinin avukatlığına asla ihtiyacı olmadığının bilinci içinde olduğum gibi. Ancak maksatlı ya da maksatsız göz ardı edilen; bilinmeyen ya da bilinmesi istenmeyen gerçekler adına önemli bulduğum birtakım hususlara değinmenin boynumun borcu olduğunu da biliyorum.
Makedonya Türkleri’nin tarihinde bazı değerler vardır ki bunlardan söz ederken, ağzımızdan ya da kalemimizden çıkan sözleri iyice tartmamız gerekir. Bu değerlerden bahsederken, telâfisi imkânsız zararından mada bir işe yaramayacak olan ulu orta değerlendirmelerde bulunmak ise, Makedonya Türk toplumunun aydın geçinenlerine asla yakışmaz.
Geçen yılın Aralık ayının 23’ünde, yayın hayatına geçişinin 61. yıldönümü olan, defalarca susturulmak istenen ve en nihayet Yücel Davası neferlerine ait adının satılması yoluyla susturulan “Birlik” gazetesi, elbette ki Makedonya Türkleri’nin bu önemli değerlerinden biridir.
“Birlik” gazetesinin avukatlığını yapmaya soyunmanın benim harcım olmadığının pek âla bilinci içindeyim. Tıpkı “Birlik” gazetesinin, ne benim ne de başka birinin avukatlığına asla ihtiyacı olmadığının bilinci içinde olduğum gibi. Ancak maksatlı ya da maksatsız göz ardı edilen; bilinmeyen ya da bilinmesi istenmeyen gerçekler adına önemli bulduğum birtakım hususlara değinmenin boynumun borcu olduğunu da biliyorum.
“Birlik” gazetesinin misyonundan ve işlevinden söz ederken, Makedonya Türklerinin tarihine yapılacak en büyük haksızlık, gazetenin 60 yıllık geçmişine tek boyutlu bir gözlükten bakıp ahkâm kesmektir. Bunun, seslenilen halka yanlış bilgi vermekten, halkı yanıltmaktan; halkı kendi bağrından çıkan bir değere düşman etmekten başka ne anlamı olabilir ki!?! Eğer maksat bu ise, bunun kime ne yararı olabilir ki!?!
“Birlik” gazetesi, maalesef hâlâ gerektiği gibi değerlendirilemeyen Yücelcilik Fikri’nin, aydınlatılamayan Yücel Teşkilâtı’nın, sahip çıkılamayan Yücel Şehitleri’nin, ata yurdumuz Makedonya’da, çok zor şartlarda, son derece sınırlı olanaklarla varlık mücadelesi veren Makedonya Türkleri’ne kutsal emanetidir.
“Birlik” gazetesinin ilk sayıları, Üsküp eşrafından merhum Halil Kâzım’ın matbaasında, damadı ve Yücel Teşkilâtı yöneticisi olarak idam edilen merhum Ali Abdürrahman’ın yönetiminde çıkarılmıştır. O yıllarda Makedonya ve Kosova’da yaşayan Türkler arasında ne denli etkili olabileceğini gören, ancak o sıralarda izlenmeye başlanan Yücelciler’e bırakılamayacağını bilen dönemin yöneticileri, Üsküp’te gazeteyi başarıyla yönetebilecek aydınlar bulunmasına rağmen, Makedonya’da devlet ve parti yönetiminin üst kademelerinde görev alan merhum Firuz Demir’in teklifi üzerine, gazetenin başına, “güvenilir bir şahıs” olarak merhum Şükrü Ramo’yu getirmişlerdir. Böylece “Birlik” gazetesi tamamen yönetimin kontrolü altına alınmıştır.
Kuşkusuz ki gazete geçmişinin her evresinde, mevcut iktidarların bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Böyle olmakla birlikte, başta Türkçe’nin, dolayısıyla da Türklüğün yaşatılması gibi tarihî bir misyonu üstlenmiş; kendi olanakları dahilinde, Makedonya ve Kosova’daki Türk varlığının hayatiyetinin sürdürülmesinde paha biçilmez değer ve önem taşıyan misyonunu başarıyla gerçekleştirmiştir. Merhum Mustafa Karahasan, Fahri Kaya, özellikle de gazetenin haftada üş defa çıkmasını sağlayan merhum Necati Zekeriya’nın, ayrıca gazetede çalıştığım 1980-1989 yılları arasındaki dönemde görev yapan Vefki Hasan’ın yöneticilikleri dönemlerinde de, “Birlik” gazetesi, Makedonya’da yaşayan Türklerin lehine, hiç küçümsenemeyecek birtakım gelişmeler kaydetmiştir.
“Birlik” gazetesinin, Makedonya ve Kosova Türkleri’nin alenen ulusal bilinçlendirilmesinde, Türklerin örgütlenmesinde, doğrudan ve örgütlü bir faaliyeti olmamıştır. Makedonya Sosyalist Birliği’nin organı olarak yayımlanan “Birlik”in böyle bir misyon üstlenmesini beklemek de, kanımca büyük bir saflık olurdu. Tıpkı Makedonya ve Kosova Türkleri’nin ulusal bilinçlendirilmesine, birlikte hareket etmeye yönelik örgütlenmesine dolaylı yollardan önemli katkılarda bulunduğunu görmezlikten gelip reddetmek insafsızlık olacağı gibi.
“Birlik” gazetesi yöneticilerinin, her dönemde, “yöneticilik koltuğunun” getirdiği birtakım imtiyazlardan yararlandıkları, birtakım kendi çıkarlarını gözettikleri elbette ki doğrudur. Fakat bu yalnız “Birlik” yöneticilerine özgü bir durum değildir ki. Her ülkede, her rejimde, her yönetim kademesinde mevcut durumlardır bunlar. Bu sözlerim, yapılanları tasvip ettiğim şeklinde asla yorumlanmamalıdır. Elbette ki her şeyin “Birlik” için, Makedonya ve Kosova Türkleri için yapılması gerekirdi. Benin vurgulamak istediğim, şahısların hatalarının yalnızca şahısları bağladığıdır. Şahısların hataları yüzünden ortak değerlerimizin karalanamayacağıdır.
Tiraj meselesine gelince, gazetenin tirajında dönemlere göre büyük oynamalar olduğu bir gerçektir. İlk yıllarda “Birlik”in tirajının “Nova Makedoniya” gazetesinin tirajından bile yüksek olduğu söylenmektedir. Rakam olarak 20 bin adedin telaffuz edildiğini, merhum Celâl Tuna’dan şahsen duymuşumdur. 1953 göçü ile birlikte tirajın giderek azaldığı bilinmektedir. Necati Zekeriya’nın gazetenin başına geçmesiyle birlikte, “Birlik”in tirajında sezilir derecede bir artış kaydedildiği, hatta bir aralar tiraj rakamının 5 bini gördüğü bile söylenmektedir. Benim “Birlik”te çalıştığım 1980-1989 yılları döneminde, gazetenin tirajının memnun edici bir düzeyde olduğu söylenemez. Yardımcı ders kitaplarının verildiği salı, “Bahçe” çocuk ekinin yayımlandığı perşembe sayılarının tirajı 2 binin üzerinde olurdu. Cumartesi sayısının tirajı ise hatırımda kaldığı kadarıyla binin üzerindeydi. Gazetenin tiraj ve dağıtım konusu basit bir mesele olmadığı için bunlar üzerinde uzun uzadıya durmak gerekir. Benim bu fırsatta vurgulamak istediğim, tiraj ve dağıtım sorununun sadece “Birlik” çalışanları ile ilişkilendirilemeyeceği, geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerektiğidir.
“Birlik” gazetesine, gazete ile ilişiğimin kesildiği 1989 yılına kadar, Türkiye Cumhuriyeti devletinden tek bir kuruş dahi gelmemiştir. Gazetedeki günlük çalışmalarda ihtiyaç duyulan Türk Dil Kurumu’nun “Türkçe Sözlük”ü bile (gönderilen sözlüklerin kaç takım olduğunu bilmiyorum ama gazetede çalışanların birçoğuna gönderildiğinden haberim vardı) merhum Gündağ Kayaoğlu tarafından gönderilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından, büyük bir ihtimalle örtülü ödenekten yapılan, yıllık 100 bin dolarlarla ifade edilen yardım, 1990 yılları sonrası dönemle ilgilidir. Bu yardımla ilgili hiç de hoş olmayan birçok şey söylendi, birçok şeye tanık olundu, hatta “Üçüncü Yeni” adıyla ortaya çıkan genç edebiyatçıların yazdıklarına adanan Sesler Aylık Toplum Sanat Dergisi’nin özel sayısında, konuyla ilgili bir yazı bile mevcuttur.
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından yıllarca yapılan bu önemli para yardımının rasyonel bir biçimde değerlendirilememiş olması, hiç kuşkusuz büyük ve bağışlanması imkânsız, hatta kanımca “Birlik”in sonunu hazırlayan ve hızlandıran bir hatadır. Hiç kuşkusuz geleceğe yönelik bir projeksiyon çerçevesinde, belli bir maksatla verilen bu paraların, verliş maksadı dışında harcanmasının yolunu açan yöneticiler yanı sıra, “Bugün bugüne, yarın düğüne” zihniyeti ile hareket ederek paranın çarçur edilmesine bizzat katılan 40 kadar “Birlik” çalışanının tamamının da bu “kolektif hatanın işlenmesinde” günahı büyüktür maalesef.
Şu sıralarda, Yücelcilik Fikri’nin ürünü, Makedonya Türkleri’nin malı olan “Birlik” adı kullanılarak nasıl bir oluşumun ortaya koyulmak istendiği konusunda ayrıntılı bilgi sahibi değilim. Bildiğim tek şey, “Birlik”in Makedonya Türkleri için hiçbir zaman ve asla bir kara tarih olmadığı, kara tarih olarak gösterilemeyeceğidir. Eğer birileri “Birlik”i, “Birlik”in tarihini karartmak gibi bir girişim ve eylem içindeyseler, birlik olup hadlerini bildirmek kadar kolay bir şey yoktur. Hiç kimse, hiçbir şey halka, yani çoğunluğa rağmen ayakta kalamaz.
“Birlik” gazetesinin misyonu, Yücelcilik Fikri’nin misyonu gibi bitmemiş, belli odakların ve bu odaklarla işbirliği içinde hareket eden, Makedonya ve Kosova’daki Türklük davasına açıktan ve gizlice ihanet edenler tarafından bitirilmiştir. Makedonya Türkleri için tarihî ve hayatî değer ve önem taşıyan diğer Türk kurumlarını hedef alan bu sinsi oyun hâlâ devam etmektedir. Bunun en karakteristik emareleri, son yıllarda hayli belirginlik kazanan yerelcilik ve ümmetçilik zihniyetinin giderek körüklenmesidir. Hâlâ vakit varken, Türk varlığının dinamitlenmesi, bir süre sonra etnografya müzesinin camekânlarına hapsedilmesi maksadını taşıyan bu sinsi oyunun parçaları olan bu yanlış yollardan geri dönülmelidir.
Evet, bizler Ohrili, Gostivarlı, Üsküplü, Strugalı, Usturumcalı, Kumanovalı, Raptiştahlı, Jupalı vb. Türkleriz ama gücümüzü Makedonya Türkleri olmaktan almaktayız! Evet, biz İslâmiyeti bu topraklara getirmiş, bu topraklarda yaşatmış, İslâm birliği için mücadele etmiş Evlâd-ı Fatihan Müslümanlarız; fakat İslâmiyet’in, ata yadigârı olarak bu topraklarda kan da, ter de döken Türklerin diğer ulusal topluluklar içinde eritilmesine alet edilmesine izin vermek niyetinde değiliz!