Biyografi Ara!

Binlerce biyografi keşfedilmeyi bekliyor

Ahmet Ercan

deprem uzmanı

Sayfayı paylaş
İlgili Kategoriler
Ahmet Ercan
Övgün Ahmet Ercan
akademisyen


AİLE

Büyük dedem Kavalalı Mehmet Ali Paşa-Rumeli’den Anadolu’ya nasıl göçtük konuşması. Kuşadası/Aydın
Profesör Dr. ÖVGÜN AHMET ERCAN
Adlı bir konuşmayı 25 Ekim 2025 cumartesi günü, dün öğleden sonra saat 16:00’da Kuşadası Selanik mübadilleri ile Rumeli göçmenleri Kültür ve dayanışma Derneği’nin Kuşadası Camiatik Mahallesi Yıldırım Caddesi No.75’de ki yerinde verdim.
Bu konuda Anadolu Köprüsü adında bir kitap yazmıştım. Dolayısıyla kitabımdan bölümleri tarih sırasıyla anlattım.
Konuyu oradaki Yunan baş kaldırısı ile Tripoliçe Türk kıyımı ile başladım, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’yı yollayarak başkaldırıyı sindirdiğiini anlattım.

Biliyorsunuz Yunana başkaldırısı; Rusya, İngiltere, İtalya ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun kışkırtmalarıydı. Başkaldırıyı önderlik yapanlar; her kiliseyi silah deposu biçimine dönüştüren, ayrıca eline haç alıp
“Her on Türk’ü öldüren doğrudan cennete gidecek, Türk’ü öldürmek sevaptır”
diyen ortodoks Metropolitler ile Ortodoks kilise papazlarıydı.

Mora’nın başkenti olan Tripoliçede üç günde 70.000 Türk kadın kız çocuk yaşlı demeden kılıçtan geçirilmiştir. Kaleye sığınan yaklaşık 2000 Türk daha sonra İngilizler aracılığıyla oradan kuşadası’na taşınmışlardır.

1821’deki bu baş kaldırıdan sonra Osmanlı Rus Savaşı sonucunda ikinci Mahmut’un 1832 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını nasıl tanıdığını, Eğrinoz adası içinde 46 nin km2’lik alanı Yunanistan’a verdiğini anlattım .

Sonra yine bu andığım devletlerin Balkan Savaşlarını nasıl başlattığını Arnavutluk, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Bosna-Hersek’in nasıl bağımsız olduklarını açıkladım.

Ege Adaları’nı, Gökçeada ile Bozcaada dışında Osmanlı’nın nasıl yitirdiğini belirttim.
Tanzimat ve Abdülhamid döneminde meşrutiyetin ilanını, yurtsever olmalarına karşın İttihat ve terakkinin Osmanlı’ya nasıl kötü bir duruma düşürdüğünü belirttim.

İkinci Abdülhamit’in Fransız Konsolosluğuna sığınan Mithatpaşa karşılığı koskoca Tunus ülkesine Fransızların nasıl verdiğini anlattım.

Balkan Savaşları ndan sonra yaşanan birinci Dünya Savaşı’nda Müslüman Arapların Müslüman Türkleri nasıl arkadan vurduklarını açıkladım.
Yunan İzmir’e çıkınca, Aydın’a, Nazilli’ye girince vahdettinin camilerde
“ Yunan dini İslam’ı kurtarmak, ayrıca haydut Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmak için bize yardımcı olan hilafet ordusudur, sakın ola ki ha ona silah çekmeyin, kötü davranmayın” diye Valizler verdirdiğini kendi imzasıyla fermanlar çıkarttığını anlattım.
Birinci Dünya Savaşı sırasında soyumuzun Selanik’ten kavaladan çıkarak önce İzmir’e, sonra Antalya’ya, sonra Nazilli’ye nasıl ulaştığını neler çektiklerini anlattım.

Dedem Hakkı alaylıoğlu’nun “oğlum gündüzleri Yunan’dan akşam da efelerin soygunundan cekerdik “ dediğini belirttim.
Sonra Cumhuriyet’ten ve Atatürk’ten söz ettim.

Konuşmanın sürdürüldüğü salon hıncahınç doluydu . Konuşmayı dinlemek üzere Urla’dan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın öteki torunu Faruk bey ile evgili, ayrıca İzmir’den, Selçuk’tan, Aydın’dan, Nazilli‘den, Güzelçamlı‘dan, davutlar‘dan, Kuşadasından bir çok modern yapılı çoğu da göçmen kökenli yurtsever, Atatürkçü, Cumhuriyetçi dinleyiciler gelmişti. Kimisi ayakta, kimisi bahçede kimisi yan odalarda konuşmayı dinlediler, izlediler.

Konuşmamım 1 saat kadar uzun olmasını tasarlasam da 2 saati geçti. Konuşma sonrasında derneğin hazırlamış olduğu lezzetli kurabiyeler pastalar kekler eşliğinde çaylar sunuldu. Çaylar içilirken başında değerli arkadaşım Aydın kuyumcu’nun olduğu bir çok kitabım satışa ve imzaya sunuldu.

Dinleyiciler arasında kardeşim ve yeğenlerim de, ayrıca en genç bisikletçiler topluluğuumuzun başkanı ile üyeleri, Kuşadası gezginler topluluğunun üyeleri katılmışlardı.

Fotoğrafları değerli arkadaşım Gündüz Sunal Bursalıoğlu ile Asu Özlü hanım çekmişler . Onlardan seçilmiş kareleri paylaşıyorum.
Benim en mutlu olduğum anlar; kitap yazdığım, kitap okuduğum ya da sunuş yaptığım zamanlardır. O nedenle fotoğraflarda beni güler yüzlü, mutlu olarak görüyorsunuz. Bunu ortama borçluyum.

Toplantıyı düzenleyen dernek başkanı Ahmet ile Hüseyin beyleri , ikramlar sunan dernek üyeleri, ayrıca katılanları alkışlıyorum.

Tarihini bilmeyenlerin tarihi yaşadıklarını hep biliriz .
Anlatımım sırasında ikinci mahmut, Abdülmecit, Abdülaziz, ikinci Abdülhamid dönemlerinde Osmanlı yönetiminin davranışının bugünkü Türkiye cumhuriyeti içinde bulunduğumuz siyasi durumla ne kadar örtüştüğü özellikle çimdikleyerek örneklerle anlattım.

Osmanlı 1853 yılından beri borçu borçla kapatarak 1881’de nasıl iflas ettiğini anlattım.
Yurdumuza, yüce Türk konusuna erinç, başarı, mutluluk, özellikle de güçlüklerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin durmaksızın sürmesine diliyorum.
Ne mutlu Türküm diyene .